VAAZ 2021.05.30

Mezmur 91.

Bu mezmuru okuyup Rab’bi her zaman yüceltebiliriz. Ama “Acaba bu mezmur aynı zamanda benim hakkımda olamaz mı” diye sorabilirsiniz.

Saygıdeğer bir Kutsal Kitap öğretmeni olan William MacDonald, bu mezmur için” benim mezmurum” diyor. Kısaca ondan bahsedeyim. 1922’de, 5 yaşında bir çocukken difteriden ölmek üzereymiş. Difteri hastalığında boğazınız enfeksiyon kapar ve içini bir zar kaplar. Böylece nefes alınamaz. William o kadar kötü durumdaymış ki, imanlı olan annesi odada ona sırtını dönüyormuş. Son nefesini görmemek için. O anda kapı çalmış ve yan köyden kayınbiraderi gelmiş. Anneye artık endişelenmemesini, çocuğun iyileşeceğini ve Tanrı’nın bir gün onun canını kurtaracağını söylemiş. Anne kuşkuyla bunu nereden bildiğini sorunca, adam 91. mezmuru okuduğunu ve son üç ayetteki koruma sözleriyle Tanrı’nın onu teselli ettiğini söylemiş. Çocuk gerçekten de o hastalığı atlatmış ve 13 yıl sonra, 18’indeyken de iman etmiş ve böylelikle Tanrı canını da kurtarmış. İşte bu yüzden 91. mezmura “benim mezmurum” diyor.

Bu mezmur İsa’nın mezmurudur, ama aynı zamanda bizim de mezmurumuzdur. Bazı korkularımızdan bahseder. Aslında gerçekten de bu dünyada yaşayıp da korkmamak zor. Kötülük her yerde, savaşlar oluyor, küresel salgınlar yayılıyor ve insanların büyük bir bölümü giderek fakirleşiyor. Sıkıntı, dört bir yanımızı sarmış durumda ve uzmanlar sağlıklı yaşam için “stressiz bir yaşam” tavsiye ediyorlar. Belki bu dünyada yaşayıp tamamen stressiz olmamız mümkün değildir, ama Tanrı’nın esenliğiyle yaşamamız mümkündür. Şimdi ayetlere göz atalım.

(1) Yüceler Yücesi’nin barınağında oturan,
Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınır.

Yüceler Yücesi’nin barınağı, yüreklerimizde O’na verdiğimiz yerdir. Yüreklerimizde Tanrı’nın yaşamasına izin verirsek Tanrı bizde yaşar. Duayla, şükranla, teslimiyetle O’nun bizde yaşamasına izin veririz. İşte o zaman Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınırız. Yani hayatın bütün tehlikelerine karşın artık O’nun koruması altındayız demektir. Bunu mükemmel şekilde yapabilen tek kişi de İsa’dır. İsa, Baba’nın özünden gelmişti ve her zaman O’nun iradesine göre yaşadı, her zaman O’nun koruması altındaydı.

Hayat tehlikelidir ama yüreği Tanrı’da olan, Tanrı’nın koruması altındadır.

(2) “O benim sığınağım, kalemdir” derim RAB için,
“Tanrım’dır, O’na güvenirim.”

Bu cümleyi söyleyerek aslında kendimizi Rab’be teslim ediyoruz. Bizim koruyucumuz olduğuna ve hayatımız boyunca bizi koruyacağına güvendiğimizi ilan ediyoruz.

Tanrı benim koruyucumdur ve hayatım boyunca beni koruyacaktır.

(3-4) Çünkü O seni avcı tuzağından,
Ölümcül hastalıktan kurtarır.
Seni kanatlarının altına alır,
Onların altına sığınırsın.
O’nun sadakati senin kalkanın, siperin olur.

Tanrı, çocuklarını kötü insanların tasarılarından, ölümcül hastalıklardan kurtarır, bir anne kuşun yaptığı gibi çocuklarını kanatlarının altına alır. Sadıktır, tehlikelere karşı kalkan ve siper olur.

(5-6) Ne gecenin dehşetinden korkarsın,
Ne gündüz uçan oktan,
Ne karanlıkta dolaşan hastalıktan,
Ne de öğleyin yok eden kırgından.

Gece huzurla uyumak çok önemli. Dua ile, Tanrı’nın gerçeklerini düşünerek uyursak, sabah esenlik     ile kalkabiliriz. Gece boyunca Tanrı bizi korur. Gündüz uçan ok, gün boyunca bizi vurabilecek sıkıntılar olabilir. Tanrı bizi tüm gün uğraştığımız olumsuz düşünceler, kıskançlıklar ve tüm stresli durumlardan koruyacak. Hastalıklardan koruyacak. Uyanık olduğumuz gün içindeki benliğimizden gelen tüm sıkıntılardan da koruyacak.

Tanrı gece ve gündüz, her çeşit sıkıntılardan bizi koruyacaktır.

(7-8) Yanında bin kişi,
Sağında on bin kişi kırılsa bile,
Sana dokunmaz.
Sen yalnız kendi gözlerinle seyredecek,
Kötülerin cezasını göreceksin.

Tanrı’nın koruması altında olduğumuz sürece, çevremizde olup bitenlerden bağımsız olarak, O bizi koruyacak. Salgın hastalık veya savaşta bile güvende olacağız.

Etrafımızda ne olursa olsun, biz güvende olacağız.

(9-10) Sen RAB’bi kendine sığınak,
Yüceler Yücesi’ni konut edindiğin için,
Başına kötülük gelmeyecek,
Çadırına felaket yaklaşmayacak.

Tanrı bizim sığınağımız ve konutumuz olduğunda, kötülüklerden ve felaketlerden uzakta ve güvende olacağız.

Tanrı’ya sığındığımızda, kötülük ve felaketler bize dokunamayacak.

(11-12) Çünkü Tanrı meleklerine buyruk verecek,
Gideceğin her yerde seni korusunlar diye.
Elleri üzerinde taşıyacaklar seni,
Ayağın bir taşa çarpmasın diye.

Tanıdık ayetler, Şeytan bu ayetleri İsa’yı denemek için kullanmıştı. İsa elbette sebep yokken Tanrı’yı denemeye çalışmadı. Tanrı’dan öyle bir istek gelmemişti ve İsa atlasaydı, Tanrı’nın isteğinin dışında bir hareket yapmış olurdu. Tanrı ayrıca bizi de benzer şekilde koruyor.

Denenme ayetleri. Tanrı’nın istediği şekilde hareket etmeliyiz. Tanrı bizi de benzer şekilde koruyor.

(13) Aslanın, kobranın üzerine basıp geçeceksin,
Genç aslanı, yılanı çiğneyeceksin.

Şeytan, yılan görünümünde İsa’yı denerken bu ayeti atladı. İsa ona karşı zaferi kazandı. O’nun adına iman edenler de zaferin sonuçlarına ortak oluyor. Tanrı sığınağımız olduğunda, bilgelik kazanacağız, kötüyü bileceğiz ve göreceğiz, engelleri aşacağız.

Bütün engelleri aşacağız.

(14-16) “Beni sevdiği için
Onu kurtaracağım” diyor RAB,
“Beni iyi tanıdığı için
Ona kale olacağım.
Bana seslenince onu yanıtlayacağım,
Sıkıntıda onun yanında olacağım,
Kurtarıp yücelteceğim onu.
Onu uzun ömürle doyuracak,
Ona kurtarışımı göstereceğim.”

Tanrı, kendisini tanıdığımızda ve O’na sığındığımızda bizi koruyacağına dair garanti veriyor.

Amin. Ama bu mezmurda söylenmeyen şeyler de var gibi. Siz de bir tezat hissetmediniz mi? Bir tezat yok mu?

Bu mezmur İsa hakkında dedik, ama İsa bu güçlü korunmaya rağmen çarmıh üzerinde acı içinde öldü.

Luka 10:19 Ben size, yılanları ve akrepleri ayak altında ezmek ve düşmanın bütün gücünü alt etmek için yetki verdim. Hiçbir şey size zarar vermeyecektir.

Ama bu güçlü söze rağmen öğrencilerin neredeyse hepsi öldürüldü.

Tanrı, çocuklarını böylesine koruyorsa insanlar neden bin bir çeşit acılar çekiyor, hastalanıyor ve ölüyorlar?

Belki şöyle bir cevap verebiliriz:

Yuhanna 7:30 Bunun üzerine O’nu yakalamak istediler, ama kimse O’na el sürmedi. Çünkü O’nun saati henüz gelmemişti.

Başka bir zamanda, Yeruşalim’e dönmek istediğinde öğrenciler O’na karşı çıktılar çünkü kısa bir süre önce orada canına kast edilmişti. Ama İsa, hizmeti bitene kadar kimsenin O’na zarar veremeyeceğini biliyordu.

Elçilerin İşleri bölümünde, Petrus melek aracılığıyla hapisten özgür kılındı, Pavlus Şam’da öldürülmek istendi, küfeyle kurtarıldı.

Bu durum her imanlı için geçerlidir. Tanrı her birimizin hayatında farklı bir şekilde işliyor ve her birimizden isteği farklıdır. Ama değişmeyen bir şey var ki, O da Tanrı’nın bizden istedikleri bitmeden önce, her birimiz Tanrı’da kaldığımız ölçüde, O’nun isteklerini yerine getirirken güvendeyiz. Bunun aksi olduğu zamansa, demek ki buradaki hizmetimiz sona ermekte demektir.

Ne olursa olsun şu bir gerçektir ki, O’nda güvence vardır! O’na sığınabiliriz.

Dua edelim.

VAAZ 2021.05.23

Giriş

Bütün hafta boyunca çalıştınız. Öğretmenlik yaptığınız okulda dersleriniz oldu. Öğrencilerle ilgilendiniz ve çalışma arkadaşınızla toplantılar yaptınız. Müdürlük yaptığınız şirkette işleri yoluna koymak için bir sürü evrak işleri ve toplantılar yaptınız. Personeli olduğunuz şirkette müdürlerinizin taleplerini yerine getirmeye çalışırken çıkan bir sürü aksilikle uğraştınız. Öğrenci olduğunuz okulda dönem ödevlerini ve proje ödevlerini bitirmeye çalışırken sabahladınız. Belki de en zoru, bir adam ve iki çocuğun her gün yemeklerini yaptınız ve yaşam alanlarını temiz tutmak için çalıştınız. Yoruldunuz mu?

Bedenlerimiz ve zihinlerimiz huzur ister, huzuru arzular. Zorluklarla geçen bir haftanın ardından tüm hafta sonu olmasa bile en azından bir gün bedenlerimizi ve zihinlerimizi dinlendirmek ve o huzuru yaşamak isteriz. Tabii ki bu toplantıda bulunanlardan ve dünyadaki insanların tümünden bazıları haftada bir gün bile olsa bu huzuru yaşama şansına sahipken, bazıları değil. Tanrı’nın her birimizden isteği farklı olabilir. Ama bu şansa sahip olsanız da olmasanız da bugün sizlere sonsuz huzuru yaşayabileceğiniz bir yerden, Tanrı’nın huzur diyarından bahsetmek istiyorum. Sadece bedenlerimizin ve zihinlerimizin değil ama ruhlarımızın da sonsuz huzuru yaşayabileceği bir yer var ve size o yerden bahsetmek istiyorum.

1) Bir Huzur Diyarı Vardır

İbraniler 4:1-13 – Tanrı’nın Huzur Diyarı

1 Bu nedenle Tanrı’nın huzur diyarına girme vaadi hâlâ geçerliyken, herhangi birinizin buna erişmemiş sayılmasından korkalım. 2 Çünkü onlar gibi biz de iyi haberi aldık. Ama onlar duydukları sözü imanla birleştirmedikleri için bunun kendilerine bir yararı olmadı. 3 Biz inanmış olanlar huzur diyarına gireriz. Nitekim Tanrı şöyle demiştir:

“Öfkelendiğimde ant içtiğim gibi,

Onlar huzur diyarıma asla girmeyecekler.”

Oysa Tanrı dünyanın kuruluşundan beri işlerini tamamlamıştır. 4 Çünkü bir yerde yedinci günle ilgili şunu demiştir:

“Tanrı bütün işlerinden yedinci gün dinlendi.”

5 Bu konuda yine diyor ki,

“Onlar huzur diyarıma asla girmeyecekler.”

6 Demek ki, bazılarının huzur diyarına gireceği kesindir. Daha önce iyi haberi almış olanlar söz dinlemedikleri için o diyara giremediler. 7 Bu yüzden Tanrı, uzun zaman sonra Davut’un aracılığıyla, “bugün” diyerek yine bir gün belirliyor. Daha önce denildiği gibi,

“Bugün O’nun sesini duyarsanız,

Yüreklerinizi nasırlaştırmayın.”

8 Eğer Yeşu onları huzura kavuştursaydı, Tanrı daha sonra bir başka günden söz etmezdi. 9 Böylece Tanrı halkı için bir Şabat Günü rahatı kalıyor. 10 Tanrı işlerinden nasıl dinlendiyse, O’nun huzur diyarına giren de kendi işlerinden öylece dinlenir. 11 Bu nedenle o huzur diyarına girmeye gayret edelim; öyle ki, hiçbirimiz aynı tür sözdinlemezlikten ötürü düşmesin.

12 Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar. 13 Tanrı’nın görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı’nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.

Amin! Bir huzur diyarı var! Bunu biliyoruz çünkü bunu bize Tanrı müjdeledi, vaat etti ve bu huzur diyarı vaadi hala geçerlidir.

2) Geçmişteki Örneklerden Ders Alalım

Bir huzur diyarı var dedik, ama Tanrı’nın sözü bize korkmamız gereken bir şeyden bahsediyor. Böyle bir vaat varken ve hala geçerliyken, aramızdan birinin buna erişmemiş sayılmasından korkalım. Bundan korkuyor muyuz? Aramızda Müjde’yi duymuş ama henüz Mesih’e iman etmeyerek bu vaade kavuşmamış olanların yüreklerine Rab dokunsun.

Gerçekten de geçmişteki örneklerden ders çıkartmalıyız. İbraniler’in yazarı, “Onlar gibi biz de iyi haberi aldık” diyor. Buradaki “onlar”, Eski Antlaşma’da hikayeleri anlatılan atalara bir göndermedir (İbraniler 3. bölüm). Peki onların aldığı iyi haber neydi? İsrailliler Musa önderliğinde Mısır’dan çıkarıldılar. Tanrı onları korudu. Kenan ülkesine yaklaştıklarında Musa, Tanrı’nın emriyle Kenan ülkesine casuslar gönderdi. Bu casusların her biri, atalarının oymaklarının önderleriydi. Böylelikle 12 adam Kenan ülkesini araştırmaya gittiler. Musa onlardan ülkeyi araştırmalarını, toprak alanlarını, ağaçlık alanlarını kontrol etmelerini ve yetişen meyvelerden onlara getirmelerini istedi. Adamlar bu görev için 40 gün çalıştılar. Ülkeyi iyice araştırdılar ve ürünlerinden getirdiler. “Gerçekten süt ve bal akıyor orada” dediler. Harika bir haber aldılar! Yalnız surlu ve büyük kentlerden ve halkın gücünden korktular. Korkularını halkın geri kalanıyla paylaştıkları zaman halk da korktu ve cesaretleri kırıldı. Bu 12 adamdan sadece Yeşu ve Kalev Tanrı’ya güvendiler. (Çölde Sayım 13).

Sonuç: Tanrı, kendisine güvenmedikleri için onlara çok kızdı, onları terk edecekti. Musa aracılığıyla onları bağışladı, ama kendisine güvenmeyen ve korkularını paylaşıp halkın da cesaretini kıran 10 adam ölümcül hastalıklardan öldüler. Sonra halk Tanrı’nın yargısını Musa’nın ağzından işitti ve günah işlediğini fark etti. Ama bu sefer de işledikleri günaha ve Tanrı’nın yargısına aldırış etmeden, Musa’nın gitmemeleri yönündeki uyarılarına rağmen savaşa girdi ve bozguna uğradı. Tanrı 40 günün her biri için bir yıl, yani 40 yıl onları Kenan ülkesine sokmadı ve böylelikle o jenerasyon, vaat edilen diyarı göremeden öldüler. (Çölde Sayım 14). Tanrı affetmiş olduğu için yıllar sonra yine de o diyara girebildiler, ama oranın da nimetlerinden ve güzelliklerinden Tanrı’nın istediği şekilde faydalanamadılar, oranın halkıyla evlendiler ve putlarına ve ilahlarına taparak Tanrı’ya isyan ettiler. Kenan ülkesinde günahlar, hastalıklar, çekişmeler, kavgalar ve ölümler oldu. Öyle ki yüzyıllar sonra Tanrı, Davut aracılığıyla halkına yine aynı çağrıyı yaptı: “Bugün O’nun sesini duyarsanız, yüreklerinizi nasırlaştırmayın.” Sonra maalesef, yürekler yine nasırlaştı.

Asıl problem neydi? İbraniler’in yazarı, “duydukları sözü imanla birleştirmedikleri için bunun kendilerine bir yararı olmadı” diyor. Bu çok önemlidir. Onlar bir söz duydular. Aynı bizim bir söz duyduğumuz gibi. Ama asıl soru şudur: Bu sözü, imanla birleştirebilecek miyiz? “Biz inanmış olanlar huzur diyarına gireriz” diyor. Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’le ilgili müjdeyi duydunuz mu? Bu müjdeyi imanla birleştirdiniz mi? Eğer birleştirdiyseniz, huzur diyarına gireceksiniz. Tanrı’nın sözlerini sadece duymakla kalmayalım, çünkü eğer izin verirsek ve iman edersek o sözler hayatlarımızı kökünden değiştirecektir çünkü Tanrı’nın sözü bu derecede güçlüdür, ayette de dediği gibi: Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar. Amin.

3) Sonsuz Şabat Günü Rahatı

Devam eden ayetlerde bu diyarı Şabat Günü’ne benzetiyor. 9 Böylece Tanrı halkı için bir Şabat Günü rahatı kalıyor. 10 Tanrı işlerinden nasıl dinlendiyse, O’nun huzur diyarına giren de kendi işlerinden öylece dinlenir. Eğer yorgunsanız, bu vaatle huzur bulabilirsiniz. Çünkü burada Tanrı halkı için kalan “Şabat Günü rahatı” ifadesindeki “sabbatismos” kelimesi bizlere haftanın belli bir günü olan rahatlığı değil, göksel olan, sonsuz olan rahatlığı ifade ediyor. Yani Tanrı’nın kendi halkı için hazırladığı Şabat günü, sonu olmayan bir şabat günüdür. Aynı Tanrı’nın dünyayı yarattıktan sonra dinlenmesi gibi, ruhlarımız o diyarda dinlenecek.

Bu büyük vaat İsa’ya iman eden herkes için geçerlidir. Ama dikkatli olalım. Çünkü vaat herkes için geçerli olsa da, o diyara herkes giremeyecek. Bu da acı bir gerçektir. “11 Bu nedenle o huzur diyarına girmeye gayret edelim; öyle ki, hiçbirimiz aynı tür sözdinlemezlikten ötürü düşmesin.” Gayret edelim o diyara girmeye, ama gayret derken, ayetin bütününe baktığımızda o gayretin “iyi işlerimizi” kastetmediği çok açıktır. Bu gayret imanda gayrettir, bu yüzden imanda kalan ve söz dinleyen takipçiler olmakta gayret edelim. Geçmişe bakıp ders alalım. Vaadi imanla birleştirmekte gayretsiz olan İsraillilerin o jenerasyonu, süt ve bal akan ülkeye giremediler.

4) Gayret Etmek

Bu durumda iki seçeneğimiz vardır. Ya aynı şekilde gayret göstermeyip aldığımız vaadi imanla birleştirmeyeceğiz ve o sonsuz huzur diyarını göremeyerek İsrail’in o jenerasyonu ile aynı kaderi paylaşacağız, ya da onların yaşadıklarından öğrenmemizi isteyen Tanrı’nın sözüne güveneceğiz ve ruhlarımızı sonsuz huzur diyarında dinlendireceğiz.

Bazen öyle bir an geliyor ki tükendiğimi hissediyorum. Devam edecek gücüm olmadığını hissediyorum. Günlük aktivitelerin çoğundan zevk alamadığım zamanlar oluyor. Bir çoğunuzun hayatında da neler olup bittiğini özet olarak bile olsa biliyorum. Bir çoğunuzun çok yorgun olduğunu biliyorum. Hayat mücadelenizi, ayakta kalma çabanızı görüyorum. Hepimiz için duam odur ki, bu zor şartlarda Rab hepimize sözleriyle cesaret ve teşvik versin. Hayatlarımızda işlesin. İmanımızı paylaştığımızda, denenmeler geldiğinde, hayat şartları zorlaştığında ve dünya adeta çekilemez hale geldiğinde, tek gerçek umut kaynağı olan Mesih’e bağlı kalmakta gayret edelim. Tanrı’nın huzur diyarı vaadini aldık ve o vaat hala geçerlidir. Gayretle bu vaade sımsıkı sarılalım. Orada, gözyaşı ve acı olmayan, hastalık ve ölüm olmayan o diyarda birlikte sonsuz huzurun tadını çıkaracağımız günlere kadar, bugünlere birlikte dayanalım ve Tanrı’nın sözünde kalalım. Buradaki eksik, kusurlu, tatminsiz, boş ve günahlı işlerimiz orada olmayacak. İncil’de gördüğümüz kadarıyla Tanrı orada olacak, biz O’na birlikte tapınıp hizmet edeceğiz ve inanıyorum ki işlerimiz de olacak ama yorgunluk ve sıkıntı olmayacak. Eve döndüğümüzde her şey kusursuz olacak. Mesela Emir geçen hafta o diyarda asfaltçı olmak istediğini söyledi. Hamdolsun ki ne istediğini biliyor. Ben henüz karar veremedim.

Sonuç

Tanrı’nın bir huzur diyarı var, gayretle İsa’da kalarak bu diyara gireceğiz ve yorgunluklarımızdan sonsuza dek dinleneceğiz. Bugünlerde bu gayreti göstermekte zorlanan ve yorgunluğu artık taşıyamayacağını düşünen kardeşler varsa lütfen hafta içinde benimle veya Dan abiyle irtibata geçsinler. Birlikte konuşalım ve dua edelim. Şimdi bir duayla vaaz zamanını kapatalım.

VAAZ 2021.05.16

Giriş

Hayatlarımızda bir şeyler yapmak istediğimizde genellikle ödememiz gereken bir bedelle karşılaşırız. Mesela yeni bir telefon almak istediğimiz zaman hemen onun fiyatına bakarız. Mağazalarda veya internet sitelerinde farklı fiyatları karşılaştırırız. Fiyatına ve başka özelliklerine de bakarak onu alıp almamaya karar veririz. Burada sahip olmak istediğimiz şey bir telefondur ve karşılığında ödememiz gereken bedel birkaç bin Türk Lirasıdır. / Veya birçok normal evli çift gibi çocuk sahibi olmak isteriz. Bir çocuk, hiç tartışmasız Tanrı’nın evliliklerimize verdiği en büyük bereketlerden birisidir ama bedeli de vardır. Uykusuz geceler, altını temizlemek, ergenlik döneminde onu korumak, iyi bir öğrenim görmesine yardımcı olmak, arkadaşları kalbini kırdığında ve hayat onu çeşitli şekillerde hırpaladığında teselli etmek, iyi bir iş bulabilmesi ve güzel evlilik yapabilmesi için ebeveyn olarak onu desteklemek. Ebeveyn olmak güzeldir ama bedel olarak ciddi bir emek gerektirir. Bir kez çocuğumuz olduktan sonra hayatımız eskisi gibi olmaz. / Hayatta sahip olmak veya yapmak istediğimiz şeylerin bir bedeli vardır ve bir elektronik ürün satın almak gibi basit bir şey için de çocuk sahibi olmak gibi çok önemli bir şey için de aynısı geçerlidir.

Tanrı’nın yasakladığı ağacın meyvesinden yemenin bir bedeli vardı. İbrahim Tanrı’nın sözüne iman ettiğinde yurdundan ayrılarak bir bedel ödedi. Tanrı’nın yönetiminden şikâyet edip diğer uluslar gibi bir kralları olsun isteyen İsrailliler için bunun bedeli büyük oldu. Davut, Tanrı’nın kutsamasından sonra O’nun sözlerine itaat ederken Saul tarafından birkaç kez öldürülmek istendi. Kadınlara zaafı olan Süleyman İsrail’i yıkıma sürükledi. Eyüp, Zekeriya, Yahya Tanrı’nın yolunda kalmak için bedeller ödediler. İsa, Baba’nın isteğini yerine getirmek için çarmıh üzerinde canını verdi. Elçilerin çoğu da öyle. Şehit Justinius ve birçok inanç savunucusu da İsa’ya olan bağlılıklarından dolayı bedeller ödediler. Martin Luther davasını savunurken büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. 2007’de Malatya’da üç adam İsa’yı izlemenin bedelini hayatlarıyla ödedi. / İsa’yı izlemenin bizler için de bir bedeli vardır, bugün İsa’nın öğrencileri olmamıza engel olan üç bedelin ne olduğuna bakacağız.

Bu üç bedele bakmadan hemen önce, İsa’nın öğrencisi olmanın ne demek olduğuna bakalım. İsa kendisine iman etmiş olan Yahudiler’e, “Eğer benim sözüme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” dedi. Yuhanna 8:31-32. Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz. Yuhanna 15:8. Demek ki İsa’nın gerçek öğrencisi olmak, O’na iman etmek, sözüne bağlı kalmak, gerçeği bilmek ve özgür kılınmak, çok meyve vermemizle Tanrı’yı yüceltmek demektir. Şimdi buna engel olan o üç bedelin ne olduğuna bakalım.

İsa’nın Öğrencileri Olmamıza Engel Olan Üç Bedel

1) Çağrı Almadan ve Ne Anlama Geldiğini Anlamadan Hareket Etmek İstemek

Bir gün, Yolda giderlerken bir adam İsa’ya, “Nereye gidersen, senin ardından geleceğim” dedi. Luka 9:57. Adını bilmediğimiz bu adamın bu sözünde sizce abes bir şey var mı? İlk bakışta yok gibi görünüyor. Hatta güzel bir istekte bulunmuş sanki. Niyet belki iyi olabilir, ama bu adam önce İsa tarafından çağrılmayı beklemedi. İsa’dan bir çağrı almadan kendi kendini ön plana attı. Şöyle düşünelim, her nereye giderse gitsin İsa’nın ardından gideceğini beyan etti, ama gerçekten de İsa’nın nereye gittiğinden haberi var mıydı? Söylediği şeyin gerçekten ne anlama geldiğini, nasıl bir bedel ödemesi gerektiğini bilerek mi bu cümleyi söyledi? Hayır. İsa’nın cevabından bunu anlayabiliriz. İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi. Luka 9:58. Yani İsa ne demek istiyor? “Bak, nereye gidersem ardımdan gelmek istediğini söylüyorsun ama haberin olsun, benim başımı yaslayacak bir yerim bile yoktur, benimle gelirsen rahatça uyuyamayabilirsin, rahat yatağını bırakmak zorunda kalabilirsin, tilkiler güvenlik için inlerine gider, kuşlar rahat etmek için yuvalarına gider ama benimle gelirsen inin ve yuvan olmayabilir, güvende olmayabilirsin, rahat olmayabilirsin. Tüm bunlara rağmen yine de benim ardımdan gelecek misin?” Adamın İsa’ya verdiği cevaba ilişkin bir kayıt yoktur. O’na biz ne cevap vereceğiz? Biz İsa’nın bu uyarılarına rağmen, O’nun gerçek bir öğrencisi olacak mıyız? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

2) Aldığımız Çağrıya Rağmen Kendi İstediğimiz İşe Öncelik Vermek İstemek

Sonra İsa Bir başkasına, “Ardımdan gel” dedi. Luka 9:59. Ama bu sefer Adam ise, “İzin ver, önce gidip babamı gömeyim” dedi. Luka 9:59. İkinci adam, birinci adamdan farklı olarak İsa’dan çağrısını aldı. Aslında İsa’ya gelmeyeceğini söylemedi ama öncesinde yapmak istediği başka bir iş vardı. Tanrı esirgesin, ama bir insanın ölen babasını uygun bir şekilde gömmesinde yanlış bir şey yoktur. Ama engel şudur ki, adam İsa tarafından çağrıldığında, bu çağrıya olumlu cevap verip İsa’nın ardından gidebilmesi için ödemesi gereken bedel buydu. Bazen eylemlerimizin özünde hiçbir yanlış yoktur. Ama o eylem kendi özelinde Tanrı’nın isteğini yerine getirmemiz için bir engel oluşturduğunda, Tanrı’nın isteği her zaman öncelikli olmalıdır. İşte İsa’nın gerçek öğrencisi olabilmek için ödenmesi gereken bir bedel de budur. İsa’nın adama cevabında bunu daha net görebiliriz. İsa ona şöyle dedi: “Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün. Sen gidip Tanrı’nın Egemenliği’ni duyur. Luka 9:60. İsa adama, babasını gömmesinin yanlış bir istek olduğunu söylemedi. Dediği şuydu, “Bak, onlar zaten şimdi ruhsal olarak ölü durumdalar, bırak kendi ölülerini kendileri gömsün. Bu işi onlar sensiz de gayet güzel halledebilir. Sen bana burada lazımsın. Sen bana şimdi lazımsın. Benim senden istediğim, gidip Tanrı’nın Egemenliği’ni duyurman.” Yine adamın cevabına dair bir kayıt yoktur. Biz İsa’dan çağrı aldığımızda ne cevap vereceğiz? İsa bizden kendi haklı isteğimiz yerine, kendisi için daha önemli bir iş yapmamızı istediğinde, kendi haklı isteğimizden vazgeçip, O’nun bizden istediğini yapacak mıyız? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

3) Tanrı’yı Her Şeyden, Gerektiğinde Aile ve Arkadaşlardan Bile Üstün Tutmamak

Bu sefer Bir başkası, “Ya Rab” dedi, “Senin ardından geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle vedalaşayım.” Luka 9:61. Bu adam birinciye benziyor, İsa’nın ardından gitmeye istekli. Aynı zamanda ikinciye de benziyor, öncesinde başka bir şey yapmak istiyor. Her ne kadar aynı ikinci adamın babasını gömme isteğinde olduğu gibi bu adamın isteğinde de abes bir durum olmasa da İsa’nın ardından gitmek yerine başka bir şeye öncelik verdiği için İsa’nın ardından gidemiyor. Evindekilerle vedalaşmak istemesi, İsa’yı takip etmesinin önünde bir engel oluşturuyor. Bu adamın İsa’nın ardından gitmesi için ödemesi gereken bedel, evindekilerle vedalaşmamak ya da daha sonra vedalaşmak. İsa’nın cevabında bunu daha net görebiliriz. İsa ona, “Sabanı tutup da geriye bakan, Tanrı’nın Egemenliği’ne layık değildir” dedi. Luka 9:62. İsa ne demek istedi? “Artık sabanı eline aldın, iş başladı, sen artık benim öğrencimsin. Geriye bakmana gerek yok. Artık benimle birliktesin ve benden öğreneceksin. Şimdi bizim için artık birlikte çalışma zamanıdır. Eğer geriye bakarsan, Tanrı’nın Egemenliği’ne layık değilsin.” Belirtmeliyiz ki İsa Tanrı’nın Egemenliği’ne layık olmaktan bahsederken, bunları yapmazsak oraya giremeyeceğimizi kastetmiyor. Oraya girmek için sadece İsa’ya iman etmemiz yeterlidir. Egemenliğe kendi yaptıklarımızla değil, sadece İsa’nın yaptıklarıyla girebiliriz. İsa’nın kendisi bize bunu öğretti. Burada Tanrı’nın Egemenliği’ne layık olmak demek Egemenliğe hizmete layık olmak demektir. Ruhsal hizmetimizle ilgili bir durumdur. Yine adamın cevabına dair bir kayıt yoktur. Biz İsa’ya bu konuda ne cevap vereceğiz? Yeri gelse ve yapmak istediğimiz şey ailemizle vedalaşmak gibi özünde hiç kötü olmayan bir istek olsa bile, İsa’nın gerçek öğrencisi olabilmek için en önemli önceliği O’nun isteğine verecek miyiz? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

Sonuç

Hayatımızda yapmak istediğimiz veya sahip olmak istediğimiz şeylerin bir bedeli olduğundan bahsettik. Kutsal Kitap’tan Tanrı’yı hoşnut edebilmek için bedel ödeyen insanlardan kısaca bahsettik. Sonra İsa’nın öğrencisi olmanın üç bedelini inceledik. Birinci adam, çağrı almadan ve ne anlama geldiğini anlamadan hareket etmek istedi. İkinci adam, aldığı çağrıya rağmen kendi istediği işe öncelik vermek istedi. Üçüncü adam ise Tanrı’yı her şeyden, gerektiğinde aile ve arkadaşlardan bile üstün tutmadı. / İsa’nın bize söylemek istediği şey şudur: Tanrı, hayatımızda en öncelikli yeri almak istiyor. Tanrı, O’nun bizden istediği şeylere, hayatımızda kendi önem verdiğimiz şeylerden daha fazla önem vermemizi istiyor. Hayatımızdaki hiçbir şey, O’nun isteğini yapmamızdan daha önemli olmasın istiyor. Tanrı, hayatımızın her alanında, yüreklerimizde ve tüm varlığımızda, rakipsiz olmak istiyor. / Hayatlarınızdaki en büyük denenmelerinizi aklınıza getirin. Onlar genellikle bu hayattan en çok istediğimiz ve beklediğimiz şeylerle alakalıdır. Genellikle en çok istediğimiz şeylerden deneniriz. Ben bunun tesadüf olmadığına inanıyorum. Bugün sizleri hayatlarınızdaki en önemli şeyin Tanrı’nın kendisi olması için teşvik etmek istiyorum. Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin, dua edelim.

VAAZ 2021.05.09

Hayatta bizleri arada bırakan durumlar olur. Tanrının gözünde doğru olanı yapmak ile yanlış (günah) olanı yapmak arasında kalırız. Her ne kadar her zaman doğru olanı yapmak istesek de, yapamayız.

Markos 10:17-22, zenginlik ve sonsuz yaşam bölümündeki çok malı olan adam.

17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” diye sordu.

 18 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.’ ”

 20 Adam, “Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum” dedi.

 21 Ona sevgiyle bakan İsa, “Bir eksiğin var” dedi. “Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.”

 22 Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.

Mesele zengin olmak değildi. Doğru olanı artık biliyordu. Arada kaldı. Ama yapamadı.

Tütün dükkanı. Arada kaldım. Yapamadım. Sizin hayatınızda da böyle arada kalmalar oluyor mu?

Sadece sohbet ediyor olsak, Tanrı’ya inanan herkes istisnasız bir şekilde Tanrı’yı hoşnut eden seçeneği seçmek istediğini söyler. Ama yine de bazen seçmez.

Arada kalmamız normaldir, çünkü -bir anlamda- gerçekten aradayız. Çünkü İsa Mesih’e iman ettiğimizde ruhta yeniden doğuyoruz (yeni bir yaratık oluyoruz), Kutsal Ruh’u alıyoruz ama aynı zamanda bu dünyada olmaya devam ettiğimiz için doğal benliğimizle de yaşamaya devam ediyoruz.

Rom.7:18-20 18 İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok. 19 İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum. 20 İstemediğimi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.

Benliğimiz günah işlememize sebep oluyor. Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Sadece Hristiyanların değil, neredeyse herkesin buna çabaladığını fark ediyor musunuz?

Uzak doğu dinleri, panteizm, yoga ve meditasyon, NLP, EFT… Uzakdoğu’da benlikten kurtulma çabaları. Amaç nirvanaya ulaşmak, hiçbir arzunuzun olmaması, ve böylelikle bir daha doğmuyorsunuz.

Müjde: Aslında çoktan kurtulduk. Sadece bunu fark etmemiz lazım.

Rom.8:3 İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.

Kutsal Yasa, buyrukları aracılığıyla günahımızı fark etmemizi sağlıyordu. Ona bakınca benliğimizi görüyorduk. Oradaki buyruklara uymak isteyen bir insan, nihayetinde şunu fark ediyordu: Kutsal Yasa’ya uymak imkansızdır. Günaha götürür. Çünkü biri bile çiğnense, Yasa çiğnenmiş demektir.

Tanrı bunu İsa Mesih aracılılığıyla sonsuza dek çözdü. İsa, Kutsal Yasa’nın yapamadığını yaparak günahın kendisini yargıladı. Böylece İsa Mesih’e ait olanlara artık hiçbir mahkumiyet yoktur.

Bedenlerimiz şu an için ölüdür, ama ruhumuz Mesih aracılıyla diridir. Henüz ruhtan doğduk ama bedenden de doğacağız, o zaman tam özgür olacağız. Bedenlerimiz de dirilecek çünkü İsa dirildi.

Rom.8:5-11 5 Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh’a uyanlarsa Ruh’la ilgili işleri düşünürler. 6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir. 7 Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın Yasası’na boyun eğmez, eğemez de… 8 Benliğin denetiminde olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler. 9 Ne var ki, Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in Ruhu olmayan kişi Mesih’in değildir. 10 Eğer Mesih içinizdeyse, bedeniniz günah yüzünden ölü olmakla birlikte, aklanmış olduğunuz için ruhunuz diridir. 11 Mesih İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu’yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.

Bu sayede Ruhtayız ve benliğe uymak zorunda değiliz. Dünyasal yollara değil sadece Mesih’e güvenebiliriz.

Benlik ölüm demektir (daha fazla sahip olmak, daha rahat olmak, yanlıştan ve sahip olduklarından vazgeçmemek ister), ama Ruh ise yaşam ve esenlik demektir. Tanrı’ya götürür, O’na hizmet eder.

Hangi düşünceye sahip olacağız? Arada kaldığımızı hissettiğimizde hangisini seçeceğiz?

Elbette şimdi Ruh’u seçtiğimizi düşüneceğiz.

Ama gerçek cevap: Tanrı’nın ruhunun içimizde yaşayıp yaşamadığına bağlı.

İçimizde olan Kutsal Ruh (Mesih’in Ruhu) bizi yönlendirecek ve kutsal olarak yaşatacak.

Rom.8:13-14 13 Çünkü benliğe göre yaşarsanız öleceksiniz; ama bedenin kötü işlerini Ruh’la öldürürseniz yaşayacaksınız. 14 Tanrı’nın Ruhu’yla yönetilenlerin hepsi Tanrı’nın oğullarıdır.

Çünkü gerçekte arada değiliz, Mesih bizdeyse artık arada değiliz demektir. Çünkü yasadan özgürüz.

Dünyasal yöntemlerin hiçbiri değil, sadece biz izin verirsek, Mesih bunu sağlayabilir.

Benliğin düşüncelerinden kurtulmak ve yaşam ve esenlik bulmak istiyor musunuz? İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcınız olarak kabul edin ve O’nun ruhunun içinizde yaşamasına izin verin.

Sonunda beden olarak da dirileceğiz. Çünkü İsa dirildi!

Aklımıza gelen düşünceleri tartalım: Bu düşünce benliğe mi dayanıyor, yoksa Ruh’a mı?

Bunu nasıl anlarız? Düşüncem Tanrı’yı yüceltiyor veya kardeşlere bir fayda sağlıyor mu?

Düşüncem Tanrı’yı yüceltmiyor ve kendi arzularıma mı hizmet ediyor?

Zengin adam, dükkanım. Aslında hayatlarımızda Tanrı’nın sağlayışına güvenmiyorduk. Sağlayış için kendimize güveniyorduk. Net: Kendimize güvenmemiz, Tanrı’ya güvenmediğimiz anlamına geliyor. Herhangi bir alanda!

Yuh.15:1,4,5 “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. … 4 Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. 5 Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

Herhangi bir şekilde, kendimizi kendi benliğimizle kurtaracağımızı düşündüğümüzde o yol bizi ölüme götürür. Ama Tanrı’ya güvenmek bizi yaşama ve esenliğe götürür.

Rom.8:6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir.

Düşüncelerimiz benliğe değil Ruh’a dayansın.

Arada kaldığımızda, aslında arada olmadığımızı, çoktan Mesih’a ait olduğumuzu hatırlayalım ve her konuda O’na güvenelim. O zaman O’nun sevgisinden bizi hiçbir şey ayıramaz!

Rab bu konuda her birimizi ve kilisemizi yetkin kılsın diye dua edelim!

VAAZ 2021.05.02

Markos 15:21-32 İsa Çarmıha Geriliyor

21 Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. 22 İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. 23 O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. 24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.

25 İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. 26 Üzerindeki suç yaftasında,

YAHUDİLER’İN KRALI

diye yazılıydı. 27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler. (Birçok Grekçe el yazması, “Böylece ‘O, suçlularla birlikte sayıldı’ diyen Kutsal Yazı yerine geldi” sözlerini de içerir). 29-30 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı.

31 Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. 32 “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.

İsa’nın çarmıha gerilme zamanı geldi. İskender ve Rufus’un babası olan Kireneli Simun adında bir adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. İsa’yı Golgota’ya getirdiler.

Markos işin duygusal kısmına pek değinmiyor. Aslında hayal etmesi bile korkunç olan bu eylemleri, duygularından bahsetmeden sadece olduğu gibi anlatıyor.

Markos 15:24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.Mezmur 22:18 Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Elbisem için kura çekiyorlar.
Markos 15:27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler.Yeşaya 53:12 “…canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı.”
Markos 15:29-32 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı. Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.Mezmur 22:7-8 Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki, “Sırtını RAB’be dayadı, kurtarsın bakalım onu, Madem onu seviyor, yardım etsin!” Mezmur 109:25 Düşmanlarıma yüzkarası oldum; Beni görünce kafalarını sallıyorlar!

Mürle karışık şarap vermek istediler ama içmedi. Sonra saat sabah 9’da O’nu çarmıha gerdiler ve Mezmurlarda da önceden iletildiği gibi, kura çekerek giysilerini paylaştılar.

Kendisiyle birlikte birisi sağında birisi solunda olacak şekilde iki haydut da çarmıha gerilmişti. Böylelikle başkaldıranlarla birlikte sayıldı, Yeşaya’da önceden belirtilen peygamberlik yerine geldi.

29-30 ayetlerine göre yoldan geçenler, 31. ayete göre başkahinler ve din bilginleri, 32. ayete göre ise kendisiyle birlikte çarmıha gerilen 2 haydut, İsa’yla alay ettiler. Böylelikle yine Mezmurlarda önceden belirtilen peygamberlikler yerine gelmiş oldu.

Yoldan geçenler, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” dediler. Başkahinler ve din bilginleri ise “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” dediler. Halbuki İsa ilkinde ölümü ve dirilişinden bahsediyordu. “Çarmıhtan in” diyorlar ama zaten o tapınağın kurulabilmesi için İsa’nın çarmıha çıkması gerekiyordu. İkincisinde ise, başkaları için kendini feda edeceğini zaten önceden bildirmişti. Ama O’nu anlamadılar.

“İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” diyorlar. Yani klasik olarak, önce görmek ve sonra iman etmek istiyorlar. Ama Tanrı genellikle bunun tersi şekilde çalışıyor. Yani önce iman ediyoruz, ondan sonra görüyoruz.

Markos 15:33-41 İsa’nın Ölümü

33 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 34 Saat üçte İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bakın, İlyas’ı çağırıyor” dediler.

36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?” dedi.

37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi.

38 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. 39 İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi.

40 Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı. Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose’nin annesi Meryem ve Salome bulunuyordu. 41 İsa daha Celile’deyken bu kadınlar O’nun ardından gitmiş, O’na hizmet etmişlerdi. O’nunla birlikte Yeruşalim’e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu.

3 saat boyunca ülkenin üzerine bir karanlık çöktüğünü okuyoruz. Belirtmek lazım, İsa’nın o anda nasıl bir sıkıntı çektiğini hiçbir insan aklının anlaması mümkün değildir. “Neden? Başka kimse çarmıha gerilmedi mi?” diye sorabilirsiniz.

Evet çok insan çarmıha gerilmiştir ve ne kadar acı verici olabileceğini çok iyi bilebilir. Ama hiç kimse İsa gibi, günahsız olarak çarmıha gerilmedi ve çarmıhta bütün insanlığın yargısını üzerine almadı. Günahsız olarak, Tanrı’nın insanlar üzerinde olan tüm yargısını, çarmıhta kendi üzerine alıyordu. Bu yüzden ilahide “Hiç bilemem, neydi bedeli, günahımın, o çarmıhtaki” diyoruz.

Markos 15:33 … “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.Mezmur 22:1 Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?
Markos 15:36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi.Mezmur 69:21 Yiyeceğime zehir kattılar, Sirke içirdiler susadığımda.

Ruhsal olarak yalnız bırakıldı, Tanrı’dan ayrı kaldı. Yüksek sesle bağırdı: “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” BöyleceMezmur 22’deki duası gerçekleşmiş oldu. Müjde’yi ilk kez okuyan kişiler bu ayeti çok sorar. “İsa gerçekten Tanrı’ysa neden Tanrı’nın kendisini terk ettiğini söyledi?”

Evet, gerçekten Tanrı O’nu çarmıhta terk etti. Çünkü orada o çarmıh üzerinde, bizim yerimize oradaydı ve bizim cezamızı ödüyordu. Zaten insan bedeninde bu yüzden yeryüzüne geldi, geliş sebebi buydu. Bizim cezamızı ödeyebilmesi için bizim yerimize geçmeliydi ve bizler günahlarımızdan ötürü Tanrı’ya yaklaşamaz durumdaydık.  

“Elohi” dediğini duyunca bazıları İlyas’ı çağırdığını sandı.

Ardından bir kişi bir süngeri ekşi şaraba batırdı ve bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. Böylelikle de 69. Mezmur’daki dua gerçekleşti.

Ve İsa çarmıh üzerinde son nefesini verdi. Bu olay üzerinde ne kadar konuşsak yeterli değildir.

İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Tapınaktaki perde ne işe yarıyordu, neyi simgeliyordu? Tapınakta, kutsal yer ve en kutsal yer adında iki bölüm vardı. En kutsal yerde Antlaşma sandığı vardı ve kahinler orada Tanrı’nın huzuruna çıkıyorlardı. Oraya sadece belirlenen kahinler ve onlar bile belirli zamanlarda ve koşullarda girebiliyordu, halksa hiç giremiyordu. Tapınaktaki bu perde en kutsal yer ile kutsal yeri birbirinden ayırıyordu. İşte İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, o perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü.

Yani bundan böyle, bu saniyeden itibaren, bütün imanlılar, Tanrı’nın huzuruna çıkabilirdi. Artık Tanrı’nın huzuruna çıkabilmek için kahin olarak atanmaya, arınmaya, belli zamanları beklemeye gerek yoktu. İsa’nın kahin olarak sonsuza dek o aklanmayı sağladığına iman etmek yeterliydi. Bundan böyle, yeni bir dönem, tarihte yeni bir çağ başladı: Tanrı’ya yaklaşma çağı.

İbraniler 10:19-22 19-20 Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. 21 Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz bulunmaktadır. 22 Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.

Biz günah işleyerek ölmüştük ve Tanrı bizi terk etmişti. Günahsız kuzu ise ölerek bizi Tanrı’yla tekrar barıştırdı. Artık O’na tekrar yaklaşabiliriz.

İsa’nın karşısında duran yüzbaşı “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi. Ve Markos olup bitenlere tanık olan kadınlardan bahsediyor. Bu kadınlar İsa’nın Celile’de olduğu zamandan beri O’nun ardından gitmiş ve O’na hizmet etmişler.

Markos 15:42-47 İsa’nın Gömülmesi

42-43 O gün Hazırlık Günü, yani Şabat Günü’nden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul’un saygın bir üyesi olup Tanrı’nın Egemenliği’ni umutla bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus’un huzuruna çıktı, İsa’nın cesedini istedi. 44 Pilatus, İsa’nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, “Öleli çok oldu mu?” diye sordu. 45 Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması için izin verdi. 46 Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. 47 Mecdelli Meryem ile Yose’nin annesi Meryem, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Ertesi gün Şabat günüydü ve cesedin çarmıh üzerinde kalmasını istemediler. O zaman Aramatyalı Yusuf, ki kendisi Yüksek Kurul’ın saygın bir üyesiydi ve Tanrı’nın Egemenliğini umutla bekliyordu, cesaretle Pilatus’un önüne çıkıp İsa’nın cesedini istedi. Pilatus izin verdi.

Yusuf gerekli işlemleri yapıp İsa’nın cesedini mezara koyarak girişine bir taş yuvarladı. Az önce bahsettiğimiz kadınlardan bazıları, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Geri kalan bölümü okumayacağız. Çünkü 3 Pazar önce Diriliş bayramını kutlarken okumuştuk. Ama kısaca hatırlarsak,

  • Kadınlar İsa’nın cesediyle ilgilenmek için mezara gittiklerinde mezarı boş buldular
  • Melek onlara İsa’nın dirildiğini bildirdi
  • Öğrenciler başta kadınlara inanmadılar ama sonra İsa onlara göründü
  • İsa öğrencilerini Müjde’yi duyurmak için bütün yaratılışa gönderdi
  • Göğe alındı

Amin.

Burada Markos vaaz serimizi bitiriyoruz. Rabbe hamdolsun, biraz uzun da olsa, çok bereket aldığımız bir seri olduğunu düşünüyorum.

Vaazı şu sözlerle bitirelim:

1. Korintliler 15:3-4 Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

Dua edelim.