VAAZ 2021.08.29

Luka 13:22-30 Dar Kapı

22  İsa köy kent dolaşarak öğretiyor, Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. 23-24 Biri O’na, “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?”

 İsa oradakilere şöyle dedi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin. Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek. 25 Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.

 “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.

 26 “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.

 27 “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’

 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa yeryüzündeki hizmeti sırasında hep yaptığı gibi köy kent dolaşarak öğretiyordu. Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. Birisi ona ilginç bir soru sordu: “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?” Bunu neden sorma gereği duydu bilinmez, belki sadece merak ediyordu.

İsa dolaylı bir cevap verdi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin.” İsa burada Tanrı’nın egemenliğine girebilmek yani kurtulmak için gayret gösterilmesi gerektiğini söylemedi. Buradaki dar kapı, imanla ve lütufla gelen kurtuluştur. Kapı elbette İsa’nın kendisidir. İsa şu uyarıyı yaptı: “Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek.” Yani içeri girmek isteyenlerin, yani kurtulmak isteyenlerin sayısı çok olacak ama onların hepsi giremeyecek. Şu ayrım var 1) kurtulmak istemeyen, böyle bir ihtiyaç hissetmeyen 2) kurtulanlar. Ayrıca: 3) kurtulmak isteyen ama kurtulamayan insanlar vardır. İsa burada daha çok özellikle kurtulmak isteyen, hatta kurtulacağını düşünen ama aslında kurtulmamış kişilere, yani o dönemde orada bulunan Yahudilere sesleniyor. Çünkü onlar Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarını düşünüyorlardı.

Ama İsa onlar için şu uyarıyı yapıyor: “Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.” Yani diyor ki, o kapı açıktır, şu anda o kapıdan içeri girebilirsiniz. Tanrı’nın lütfunu alabilirsiniz. O dar kapı buradadır, oradan geçebilirsiniz. Ama bu sonsuza dek sürmeyecek. Bu süre sınırlıdır ve o kapı bir gün kapanacaktır. Günümüz için konuşursak, her an kapanabilir. Ama ev sahibi kapıyı kapattıktan sonra Rab’den kapıyı açmasını isteyecekler, kapıyı vuracaklar.

Rab ise şu karşılığı verecek: “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.” Yani tanımayacağını söylüyor. Ama nasıl tanımaz, değil mi? İsa orada doğdu ve yaşadı, O’nu tanıdılar. İtiraz edecekler: “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.” Ama İsa geri adım atmayacak: “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’” İsa onları tanımayacağını ve içeri almayacağını tekrar ediyor.

Yahudiler için çok anlamlı bir uyarı yapıyor: 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa’nın Yahudi halkına yaptığı bu tarz uyarıları İncil’in başka bölümlerinde de okuyoruz. İsa bu konuda bazı çok önemli gerçeklerin altını çiziyor. Bu sözler o dönemde yaşayan Yahudi halkına söylendi ama bugün bizler için de çok önemli değerler taşıyor. Şimdi onlardan sadece bazılarına bakalım.

İsa o Yahudileri “kötülük yapanlar” olarak tanımladı ve içeri almadı. Aslında İsa’nın kendisi de bir Yahudi’ydi ve aynı topraklarda doğdu ve onların arasında büyüdü. Yani aslında onları gayet iyi tanıyordu. Öyleyse neden tanımayacağını söyledi? Çünkü kurtuluş için kendisini onların tanıdığı kişi olarak değil, gerçekte olduğu kişi olarak tanımaları gerekiyordu. Yani aslında İsa’yı tanımak hiç kimseyi kurtarmaz. (Bir vaizden duymayı beklediğiniz bir cümle değil, değil mi?) Kurtaran şey, İsa’yı gerçekte olduğu kişi olarak, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih olarak tanımaktır.

Yahudiler’den bazıları O’na açıkça düşmandı, bazıları ise O’na saydı duyuyordu. Bazıları ise O’nu her gün yürekten takip ediyordu. Aynı şey bugün de vardır. Kimileri için İsa düşmandır, kimileri için saygın bir peygamberdir. Kimileri için de Tanrı’nın Oğlu Mesih’tir. Türkiye’de sokağa çıkıp insanlara İsa hakkında sorarsanız, herkes O’nu tanıdığını, O’nun iyi ve saygın bir peygamber olduğunu söyleyecek ve saygı duyacaklardır. Herhangi bir dine inanmayan bir kişiye bile sorsanız, O’nu tanıdıklarını ve O’nun akıllı bir kanaat önderi olduğunu söyleyecektir yani yine O’na saygı duyacaktır. Ama İsa’yı bu şekilde tanımak onları kurtarmaya yetmeyecektir çünkü O bundan çok fazlasıdır, Tanrı’nın sağladığı tek kurtuluş yoludur. Kendisinin de söylediği gibi, Kapı O’dur. Kurtaran şey İsa’yı tanımak değil, İsa’yı yaşamaktır.

Başka bir nokta, İsa’nın kapıyı dar olarak tanımlamasıdır. İsa neden kapının dar olduğunu söyledi? Matta 7:13 “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. 14 Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır” der. Neden böyledir?

Temelde, yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir çünkü dünyasal zevklerle doludur ve insanın egosuna iyi gelir. Sefahat içinde bir yaşamdır ve sonu bu yüzden de yıkımdır. Ama yaşama götüren kapı dardır. Şöyle düşünelim, geniş ve enli bir yolu olan bir kapı var ama ilerlediğinizde karşınızda sadece geçilmez bir duvar var. Ötesine geçemiyorsunuz. Öbür tarafta dar bir kapı var ama bu kapı ardına kadar açıktır. Geçmeniz için hiçbir engel olmayan, kapısı ardına kadar açık olan bir kapıdır yaşam kapısı. Ama ardına kadar açık olmasına rağmen neden çok insan buradan geçmez? Neden çok insan geniş kapıdan geçer?

Çünkü dar kapıdan evlerimiz ve arabalarımız sığmaz. O kapıdan geçebilmek için onları bırakmamız gerekir. Ev ve arabalarınızı satın demek istemiyorum. Onlarla içeri girme niyetiniz varsa, geçemezsiniz demek istiyorum. “Onlar olmadan asla geçemem” diyorsanız, hiç geçemezsiniz demek istiyorum. Sadece ev ve araba mı? Hayır, İsa Mesih dışında umudumuzu bağladığımız herhangi bir şeye tutunursanız onlar o kapıdan sığmazlar. Sadece onlar mı? Gurur ve kibir o kapıdan sığmayacak kadar büyüktür. Bir kimse kendisini alçaltmadan asla o kapıdan sığmıyor. Kendini alçaltmak günahkar olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Ama çok kişi günahlılığını kabul etmek istemez. Gördüğümüz gibi aslında kapıyı dar yapan Tanrı değildir. Kapıyı dar yapan bizleriz. İsa’ya ait alçak gönüllü bir yürek ve mütevazi bir yaşamla o kapıdan rahatlıkla geçebiliriz. Ardındaki kurtuluşa götüren yol çetin olabilir, ama Rabbimiz o kapının arkasında her daim bizimledir ve bizi kurtuluşa ulaştıracaktır. Buna kendisi garanti vermiştir.

Başka önemli bir nokta, İsa dedi ki: İnandığınız bütün peygamberleri içeride ve kendinizi dışarıda bulacaksınız. Peygamberler gerçeğin kendisi değildi ama gerçek olana işaret ediyor, O’nu gösteriyorlardı. Bugün de çok insandan duyarız. Ben çok insanla iletişim içinde olduğum için hemen her gün duyarım: Siz İsa’ya inanıyorsunuz, biz de tüm peygamberlere inanıyoruz. Her yol aynıdır. Aynı yere çıkar. Hatta Tanrı’yı, Tanrı’nın yarattığı doğaya indirgeyen yani doğayı Tanrı olarak algılayan kişiler bile bunu söyler. Bir enerji var ve hepimiz ona döneceğiz. Ama gerçekten öyle mi?

Dan abi perşembe günü Maraş’a gitti. Bunun için Maraş uçağına bindi. Salı günü de İstanbul uçağına binecek çünkü İstanbul’a gelmek istiyor. Yani Maraş uçağı sizi Antalya’ya götürmüyor. İstanbul uçağı da sizi Trabzon’a götürmüyor. Seçtiğiniz aracı neyse, o kendi gittiği yere sizi de götürüyor. Peki eğer amacınız Tanrı’ya gitmekse, bunu nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

Yuhanna 14:5-6 5 Tomas, “Ya Rab, senin nereye gideceğini bilmiyoruz, yolu nasıl bilebiliriz?” dedi.

 6 İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.

Tomas o yolu sorduğunda İsa kendisini Yol, Gerçek ve Yaşam olarak tanımladı ve Baba’ya gelmek isteyenler için tek aracı olduğunu ilan etti. Çok açık bir şekilde.

Orada İsa’yı dinleyen Yahudilerin çoğu İsa’yı bu şekilde tanımadılar. Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarına inanıyorlardı. Peygamberlere inandıkları ve o soydan geldikleri için Tanrı’nın gözünde temiz olduklarını düşünüyorlardı. Bugün de birçok insan benzer düşüncelere sahiptir. Bir şekilde kurtuluruz. Ama bu yüzden İsa onların Tanrı’nın egemenliğine giremeyeceklerini, dışarıda kalacaklarını ama onlarına aksine, onların asla giremeyeceğini düşündükleri doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen insanların Tanrı’nın egemenliğinde sofraya oturacaklarını söyledi. Bu şekilde birinci olanlardan bazıları sonuncu ve sonuncu olanlardan bazıları birinci olacaklar.

Ya siz? Kendinizi birinci mi yoksa sonuncu olarak mı görüyorsunuz? Bugün burada olanlar arasında Tanrı’nın egemenliğine gelmek ve o sofraya oturmak isteyen var mı? Ya da bu vaazın kaydını dinleyenler arasında? O dar kapıdan geçmek isteyen ama bir türlü geçemeyen kişiler var mı? Eğer o kapıdan geçmek istiyorsanız ama nasıl geçeceğiniz konusunda yardıma ihtiyacınız varsa, dua edelim.

Rab her birimizi ve tüm kilisesini bereketlesin.

VAAZ 2021.08.22

Korkularımız

Daha yaygın olan korkular

  • Sağlığı kaybetmek – hangi hastaneye gideceğim? Tedaviye param yetecek mi? Canım ne kadar acıyacak? Hayatta kalabilecek miyim yoksa ölecek miyim?
  • Sevilen birisini kaybetmek – onsuz ne yaparım? O olmadan hayat eskisi gibi olamaz. Onu çok özlerim.
  • Finansal olarak muhtaç duruma gelmek – evimin kirasını nasıl öderim? Evden atılır mıyım? Yardımcı olabilecek kimse bulabilir miyim? Karnımı doyurabilir miyim?
  • Çocukların geleceği – İyi imkanlara sahip olabilecekler mi? Ben öldükten sonra iyi olacaklar mı?

Daha az yaygın olan korkular

  • İğne korkusu
  • Kapalı alan korkusu
  • Böcek korkusu…

21. yüzyıl korkuları

  • 16 yaşındaki kızıma sorarsanız telefon şarjının bitmesi korkusu ilk 3’e girebilir

Hristiyan korkuları

  • Acaba Tanrı bana yardım edecek mi?
  • Bu problem başa çıkabileceğimden çok büyük!
  • Bu bölümden Tanrı’nın ne demek istediğini, benden ne istediğini anlamıyorum.
  • Mesih’le ilgili müjdeden bahsedersem başım belaya girer mi?

Korkular çoktur!! Saymakla bitmez. Belki az miktar korku sağlıklıdır ve bizi bazı tehlikelerden korur. Yine de korkularımız çoğu zaman cesaretimizi kırıyor, Tanrı’ya ve kutsal olmaya odaklanmamızı bozuyor, kırılmış bir cesaret ve bozulmuş bir odak bizim çarmıhı yüklenmek istememize engel oluyor.

Gelin, bugün kırılmış cesaretimizi tamir edelim, bozulmuş odağımızı Tanrı’ya doğru yenileyelim. Beni tanırsınız, normalde çok iddialı konuşmayı sevmem. Ama bugün konuşacağım. İddiam şu: Bugün işiteceğiniz Tanrı sözleri yüreklerinize öyle güçlü bir şekilde dokunacak ki, yüreklerinizden bütün korkularınızı silip atacak! Bu toplantıdan sonra ruhunuz tazelenecek!

Bunu yaparken çok konuşmayacağım. Size sadece neden korkmamamız gerektiğine dair Kutsal Kitap’tan 4 sebep göstereceğim. Haydi başlayalım.

1) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı bizimledir!

İsa’nın “Kaygılanmayın” bölümünü biliriz. Luka’nın anlatımında İsa halka öğretirken onlara ne yiyip ne giyeceği konusunda endişelenmemelerini, Tanrı’nın bu gereksinimleri zaten bildiğini ve onları sağlayacağını, dünya uluslarının hep bunların peşinden gittiklerini, ama öğrencilerin Tanrı’nın egemenliğinin peşinden gitmeleri gerektiğini söyledi. Ve şöyle dedi:

“Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü.” Luka 12:32

Sürü küçük olabilir. Ama Tanrı’nın gözünde çok değerli bir sürüdür. Ve dedi ki, dünyada hazineler değil, göklerde hazineler biriktirin. Hazır olun ve her an gelecekmişim gibi yaşayın. Korkmayın.

Bir örnek de Yeşaya peygamberden verelim. Tanrı İsrail halkına seslenerek şöyle diyor:

8 “Ama sen, ey kulum İsrail,

Seçtiğim Yakup soyu,

Dostum İbrahim’in torunları!

9 Sizleri dünyanın dört bucağından topladım,

En uzak yerlerden çağırdım.

Dedim ki, ‘Sen kulumsun, seni seçtim,

Seni reddetmedim.’

10 Korkma, çünkü ben seninleyim,

Yılma, çünkü Tanrın benim.

Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim;

Zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım. Yeşaya 41:8-10

Tanrı halkına güvence veriyor. Tanrı’nın halkı kimdir? Bu sözler o dönemde Eski Antlaşma altında yaşayan Tanrı’nın halkına söylendi. Şimdi Yeni Antlaşma aracılığıyla Mesih’te yaşayan Tanrı’nın halkı için de geçerlidir.

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı bizimledir!

2) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı dış etkenlerden üstündür ve bizi koruyacaktır!

Mesih karşıtı güçlerden bahseden Yuhanna, mektubunda hitap ettiği kitleye şöyle diyor:

Yavrularım, siz Tanrı’dansınız ve sahte peygamberleri yendiniz. Çünkü sizde olan, dünyadakinden üstündür. 1. Yuhanna 4:4

İsa Mesih’e ait olanlarda olan şey, dünyadakinden üstündür.

Tanrı’nın ruhuyla esinlenen Süleyman ise şunları söylüyor:

25 Beklenmedik felaketten,

Ya da kötülerin uğradığı yıkımdan korkma.

26 Çünkü senin güvencen RAB’dir,

Tuzağa düşmekten seni O koruyacaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri 3:25-26

Tanrı’nın bizi koruyacağını görebiliyoruz. Çünkü güvencemiz O’nun kendisidir.

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı dış etkenlerden üstündür ve bizi koruyacaktır!

3) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı zor insanlardan daha güçlüdür.

Bazen konuşacağımız kişi veya kişilerden çekiniriz. Bu doğal çünkü tek başımıza o kadar da güçlü olmadığımızı biliriz. Tanrı’nın çağrısını aldığımızda tereddüt edebiliriz. O çağrıyı yerine getirirken korku bizim dikkatimizi dağıtabilir. Bu size oldu mu?

Yeremya genç yaşında Tanrı tarafından çağrıldı ve Tanrı bu tecrübesiz adama şöyle cesaret verdi:

“Onlardan korkma, çünkü seni kurtarmak için ben seninleyim.” Yeremya 1:8

Tanrı Hezekiel’i çağırdığında ve kendi deyimiyle dikbaşlı ve inatçı İsrail halkına peygamberlik etmeye gönderdiğinde ise ona şunları söyledi:

“Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım. Her ne kadar asi bir halksalar da onlardan korkma, yılma.” Hezekiel 3:9

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı zor insanlardan daha güçlüdür.

4) Korkmamıza gerek yoktur, çünkü Tanrı bize esenlik vaat etti!

İsa çarmıha gitmeden çok kısa bir süre önce, öğrencilerini topladı ve onlara yakında gideceğini açıkladı. Öğrenciler üzgün olmalıydı. Ama bir müjde de verdi, onlara Kutsal Ruh’u göndereceğini ve bunun için önce gitmesi gerektiğini söyledi.

Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. Yuhanna 14:27

Sonra o konuşmanın sonunda şu ifadeleri kullandı:

“Bunları size, bende esenliğiniz olsun diye söyledim. Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!” Yuhanna 16:33

Pavlus, Filipililer mektubunu kapatmadan hemen önce şu son öğütleri verdi:

4 Rab’de her zaman sevinin; yine söylüyorum, sevinin! 5 Uysallığınız bütün insanlarca bilinsin. Rab’bin gelişi yakındır. 6 Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. 7 O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır. Filipililer 4:4-7

Bütün olayın merkezinde Mesih’in olduğunu görüyoruz değil mi? Göksel Babamızın kurtuluş tasarısı tam bir bütünlük içinde. Nihai hedef Yeni Yeruşalim’deki yeni yaratılış. Her geçen saniye oraya yaklaşıyoruz.

Bu hedef Mesih aracılığıyla gerçek oldu. Eski Antlaşma döneminde yaşayanlar O’nun sadece belirtilerini gördüler. Yeni Antlaşma döneminde yaşayan ayrıcalıklı bir azınlık O’nun kendisini gördü.

Tanrı’nın insan bedeninde yer yüzüne bir yemlikle gelişine tanık oldular. Öğretişinin ne denli yetkili olduğunu kendisinden işittiler. Tanrı’nın egemenliğinin yaklaştığını duyurarak dolaştı. Öğrencilerine ölüp dirilmesi gerektiğini önceden bildirdi. Belirlenen zaman geldiğinde çarmıha çivilendi, her birimizin günahlarının bedeli olan ölüm cezasını ödedi. 3. gün ölümden dirildi. Zaferi kazandı. Günah yenildi, ölüm yenildi, Şeytan yenildi. Pentikost gününde Kutsal Ruh’u imanlıların üzerine döktü. Bizimle her gün ilgileniyor. Yalnız değiliz. Nihai savaşı kazanmış olan bir komutanın himayesindeyiz.

Ama itiraf ediyorum ki, yine de bazen çok korkuyorum. Bunları bildiğim halde korktuğum zamanlar oluyor. Bazen hastalanıp acı çekmekten, sevdiğim bir insanı kaybetmekten veya başka sebeplerden o kadar korkuyorum ki, devam edemeyeceğimi hissediyorum, cesaretim kırılıyor ve Tanrı’ya odaklanamıyorum. Tanrı’ya odaklanamadığımda çarmıhı hemen kenara bırakıyorum.

Size de bazen böyle oluyor mu?

İsa “Cesur olun” dedi. Cesur olmak korkmamak değil, korkuya rağmen Tanrı’da kalabilmektir. O zaman tekrarlayalım:

1) Tanrı’nın bizimle olduğuna iman ediyor muyuz?

2) Tanrı’nın dış etkenlerden üstün olduğuna ve bizi koruyacağına iman ediyor muyuz?

3) Tanrı’nın zor insanlardan daha güçlü olduğuna iman ediyor muyuz?

4) Tanrı’nın esenlik vaadine iman ediyor muyuz?

Günah, ölüm ve Şeytan yenildiyse, Tanrı bizimleyse, dış etkenlerden üstünse ve bizi koruyorsa, zor insanlardan daha güçlüyse ve esenlik vaat etmişse, geriye korkacak ne kaldı? Belki sorabilirsiniz: Bütün bu gerçekler, şimdiki acılarımızı yok edecek mi? Hayır! Şimdiki bedenimizde nefes aldığımız sürece fiziksel ve ruhsal olarak acılar çekmekten muaf değiliz. İsa “Dünyada sıkıntınız olacak” dedi.

Pavlus bir karşılaştırma yaptı. Romalılar 8:18 Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.

Hangisine odaklanıyoruz?

Korktuğumuz zamanlarda Tanrı’nın bu sözleri yüreklerimizi doldurup bizi cesaretlendirsin, odağımızı Tanrı’ya geri çeksin ve çarmıhımızı yüklenip Mesih’i izlemeyi hiç bırakmayalım. Unutmayalım ki Tanrı bize korkmamamızı (cesur olmamızı) söylüyor. Amin.

VAAZ 2021.08.15

Mesih’in sevgisini anlayabiliyor musunuz? Aslında belki de soruyu “İnsan aklımızla böylesine bir sevgiyi kavrayabilmemiz gerçekten mümkün mü?” diye de sorabiliriz!

Kutsal Kitap’taki bir kişi bunun mümkün olduğunu düşünüyor. Onu dinleyelim.

Efesliler 3:14-21 14-15 Bunun için, yerde ve gökte her ailenin adını kendisinden aldığı Baba’nın önünde diz çökerim. 16-19 Baba’nın kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu’yla sizi iç varlığınızda kudretle güçlendirmesini ve Mesih’in iman yoluyla yüreklerinizde yaşamasını dilerim. Öyle ki, Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin.

20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir. 21 Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek O’na yücelik olsun! Amin.

Bu, bir Tanrı adamının, hem bir Hristiyan hem de bir kilise topluluğu için ettiği bir duadır. Bu adam, önceden O’nun halkına eziyet eden birisi olmasına rağmen sonradan diyar diyar dolaşıp O’nun müjdesini paylaşarak, bu diyarlarda bazen hapis ve zulümler gören ve en sonunda O’nun için ölerek Tanrı’yı ne kadar sevdiğini kanıtlamış bir kişidir. Pavlus, Mesih’in sevgisini bir ölçüde de olsa anlamıştı ve kilisenin de bu sevgiyi anlaması için dua ediyordu.

Pavlus duasında Tanrı’dan ne istedi? Önce diz çöktü, kendini alçalttı. Sonra Baba’dan kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Kutsal Ruh’u aracılığıyla onları iç varlıklarında kudretle güçlendirmesini, ve iman yoluyla Mesih’in onların yüreklerinde yaşamasını istedi.

  • Hristiyanların Kutsal Ruh aracılığıyla iç varlıklarında güçlenmeye ihtiyacı vardır. Dış varlığın değil, iç varlığın güçlenmesi için dua ediyor. Dış varlık sadece geçicidir. Bir süreliğine var, bir süre sonra artık olmayacak. Eskiyor. Ama iç varlık öyle değil. O her zaman gelişebilir ve her zaman yeni kalabilir. Hristiyanların imanda sağlam olabilmesi için Kutsal Ruh ile iç varlıklarında yenilenmeleri gereklidir. Bu nasıl yapılır? Devamlı Tanrı’nın sözünden beslenerek, sürekli dua ederek ve her gün O’nunla yaşayarak.
  • Hristiyanların ayrıca iman yoluyla Mesih’in yüreklerinde yaşamasına ihtiyaçları vardır. Kutsal Ruh bizi güçlendirince bu mümkün olur. Ama burada şundan da bahsedelim, yürekte yaşamaktan yürekte yaşamaya da fark var. Orada nasıl yaşadığı da çok önemlidir. Biz geçen yıl taşınmadan önce, kedimiz oldukça hareketliydi, çok konuşur ve çok oyun oynardı. Evin her yerinde rahatlıkla patron gibi gezerdi. Enerjisi çok iyiydi. Ama şimdi taşınalı 9 ay oldu ve o hala eskisi gibi enerjik değil. Az yiyor, az konuşuyor ve az oyun oynuyor. Evin bazı odalarına hiç girmiyor. Araştırdığımızda gördük ki sebebi, eski evimizi kendi evi olarak kabul ediyordu ve sonuç olarak kendini evinde hissediyordu. Ama yeni evde asla eskisi gibi olmadı çünkü burada hala kendini evinde hissetmiyor. Doktora götürdüğümüzde doktor iyileşmesi için ilaçtan daha çok, bizim onunla daha fazla onunla oynamamıza, konuşmamıza, ilgilenmemize, vakit geçirmemize ihtiyacı olduğunu söyledi. Çok mantıklı, değil mi? Evet, Tanrı beni affetsin, kedimi örnek göstererek Mesih’i anlatıyorum. Teşbihte hata olmaz demişler. Mesih hangi evde oturduğunuzla o kadar fazla ilgilenmeyebilir. Ama O’nu yüreklerinizde nasıl ağırladığınızla çok ilgilidir! Yüreklerimizde O’nu oraya ait hissedecek şekilde ağırlıyor muyuz? Mesih’i yüreklerimizde öyle ağırlamalıyız ki, orada kendisini evinde hissetmeli. Her odaya rahatça girebiliyor mu? Günahlı yerlere, karanlık yerlere girmesine ve oraları temizleyip aydınlatmasına izin veriyor muyuz? İzin verelim, Mesih yüreklerimize yerleşsin ve orada kendisini evinde hissetsin. İman yoluyla, O’nun yüreklerimizde yaşamasına izin verelim.
  • Pavlus bunları “Baba’dan kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca” istedi. Bu kelimenin “zenginliğince” değil de, “zenginliği uyarınca” olmasına dikkat edelim. Bu ifade bize Tanrı’nın bizi ne kadar büyük bir ölçüde bereketlemek istediğini anlatıyor. Bir kişi “zenginliğince” zenginliğinden arta kalan küçük bir miktarda hediye verebilir. Ama bir kişi “zenginliği uyarınca” hediye vermek isterse, bu hediye zenginliğiyle orantılı olmaz, çok fazla olur! Tanrı bize bu güçlendirmeyi ve Mesih’i bu büyük ölçüde vermek istiyor, az bir miktarını değil.

Pavlus “Öyle ki” diyor ve devam ediyor: “Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin.”

Pavlus Hristiyanların ve tüm kilisenin Mesih’in sevgisini anlayabilmeleri için dua ediyor. Bilgiyi çok aşan, bu tarifsiz sevgiyi kavramaları için. Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmaları için, bütün kutsallarla birlikte ve sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak. Köklenmek ve temellenmek! Maalesef, hafta içinde Türkiye’nin birçok şehrinde sel felaketleri yaşandı. Bir süre gelişmeleri takip ettim. Haberlerde gördüğüm sel görüntüleri inanılmazdı! Yüksek yerlerden akan sular önlerine çıkan her şeyi yıktı. Bazı ağaçları ve arabaları alıp götürdü, hatta sel bittiğinde ve asfalt göründüğünde fark edildi ki, sel suları asfaltı çatlatmış. Ama dikkatimi çeken bir şey vardı: Bazı ağaçlar akan sel sularının ortasında bütün heybetiyle sapasağlam duruyordu. Sel bazı ağaçları, arabaları alıp götürürken ve hatta asfaltı çatlatırken, o ağaçlar nasıl sapasağlam duruyordu? Çünkü çok iyi köklenmişler. Kökleri çok derin. Bu onları çok sağlam yapıyor ve felaketler onları yıkamıyor. Eğer köklerimiz sağlamsa, Mesih’in sevgisinden sürekli beslenip büyüyorsa, felaketler bizi yıkamaz! Felaketin ortasında, sular ve rüzgarlar önüne aldığını beraberinde götürüp parçalarken, bütün heybetiyle orada duran o ağaç gibi Mesih’te sapasağlam durabiliriz. Eğer her bir Hristiyan böyle Mesih’in sevgisiyle köklenmiş olarak sağlam durursa, kilise sağlam durur. Kilise sağlam durursa, dünyada Tanrı sözü sağlam durur. Bu kişisel bir gereklilik olduğu kadar, kilise için ve Tanrı’nın sözü için de gereklidir. Çünkü felaketler onları da yok etmek istiyor. Tarih boyunca Kutsal Kitap ve kilise yıkılmak istendi ama o sağlam köklenmiş ağaçlar sayesinde onları kimse yıkamadı. Sağlam köklenmiş ağaçlar, yüreğini Mesih’e veren, O’nun sevgisini anlayan ve hayatını ona göre değiştiren, her gün çarmıhını yüklenip İsa’nın ardından giden, O’nun için hayatını bile verebilecek kişilerdir. Onlardan biri miyiz? Öyleysek, nasıl gelişebiliriz, değilsek, nasıl öyle olabilmek için neleri değiştirmeliyiz?

Hristiyan olmak, sadece kimlik kartımızı değiştirmek olmamalı. Onu da yapalım, ama hayatımızın her alanında önceliği Mesih’e verelim. Kilise Pazar gününden Pazar gününe gelinen ve gidilen bir yer olmamalı. Her üyesinin düzenli işleyişiyle sevgide gelişen ve toplumsal meselelere duyarlı olan tek bir beden olmalı. Bunu nasıl yapabilirim, nasıl köklenebilirim, Mesih’in sevgisini nasıl daha çok anlayabilirim diye her birimiz düşünmeli ve dua etmeliyiz.

İmanda ve kilisede köklenmek ve temellenmek, Mesih’in sevgisini anlamakla olur. Mesih’in sevgisini anlamak da O’nun sözünde köklenerek ve temellenerek mümkün olur.

Mesih’in sevgisini anlamak ve anlatmak hangi ölçüde mümkün bilmiyorum. Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmak ne kadar mümkün bilmiyorum. Ama bir şeyi biliyorum ki, bu yazıları Pavlus’a esinleyen ve bize ileten Tanrı, bir derece bile olsa bunun mümkün olduğunu düşünüyor. Pavlus’un sonraki ifadesine bakalım:

20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir. 21 Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek O’na yücelik olsun! Amin.

VAAZ 2021.08.01

GİRİŞ

Kararlarımız: Geçtiğimiz hafta boyunca hangi konularda kararlar aldınız?

Hayatınız boyunca kaç tane karar aldınız? Gökteki yıldızlar kadar, kum taneleri kadar?

Çok! Bazıları daha önemsizdir, bazıları çok önemlidir. Bazıları sadece kendimizi etkiler, bazıları kendimizle birlikte çevremizdeki diğer insanları da etkiler.

Gömlek seçeriz, çorap seçeriz. Eş seçeriz, meslek seçeriz, kilise seçeriz.

Hayatımızdaki en önemli karar İsa Mesih’i takip etmek konusundadır. Daha önemli bir karar yok. O’nu takip etmeyi her gün seçeriz. İsa’yı takip etmeyi seçmek, sonsuz geleceğimizi belirleyecek kadar önemli bir karardır.

GELİŞME

İsrail tarihinden önemli bir örnekle bu konuyu ele alalım: Yasanın Tekrarı 30.

1-10 / Tanrı İsrail’le yaptığı antlaşmayı tekrar ediyor.

Peygamberlik EA: İsrail halkı antlaşmaya uymayacak ve sürgüne gidecek. Ama eğer tövbe edip Tanrı’ya dönerlerse onları affedecek, dünyanın öbür ucuna sürülmüş olsalar bile onları ulusların arasından yeniden toplayacak. Miras olarak vaat edilen ülkeye onları geri getirecek. Gerçekten öyle oldu!

YA: Sizin ve çocuklarınızın yüreğini değiştirecek. Öyle ki, O’nu bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız. Yasanın Tekrarı 30:6 Yeni çeviri

Ve Allahın RABBİ bütün yüreğinle ve bütün canınla sevmek için yaşıyasın diye, Allahın RAB senin yüreğini ve zürriyetinin yüreğini sünnet edecek. Yasanın Tekrarı 30:6 Eski çeviri

Tek bir yürek, tek bir yaşam tarzı vereceğim onlara; gerek kendilerinin gerekse çocuklarının iyiliği için benden hep korksunlar. Yeremya 32:39

Sizi uluslar arasından alacak, bütün ülkelerden toplayıp ülkenize geri getireceğim. Hezekiel 36:24

Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Luka 22:20

Yeni Antlaşma: Yasa tamamlandı. Tanrı beden alıp yeryüzüne geldi, İsa ile kendisini en üst noktada bizlere açıkladı. İsa çarmıh üzerinde günahlarımızın bedeli olan ölüm cezasını ödedi. 3. gün dirildi ve sonra göğe yükseldi. İkinci kez geldiğinde yargıç olarak gelecek ve o zaman tam kurtuluşa erişeceğiz. Bunların hepsi, İsa’nın çarmıh üzerinde akıtılan kanıyla gerçekleşen Yeni Antlaşma aracılığıyla mümkündür.

Baba Tanrımız İsa Mesih aracılığıyla yüreklerimizi sünnet etmiştir, bize yeni bir ruh vermiştir ve zamanı geldiğinde O’nun egemenliğinde göreceğiz ki orada tüm imanlılar yeryüzündeki tüm uluslar arasından alınmış ve vaat edilmiş olan egemenliğe getirilmişler.

Eski Antlaşma metninin 2 anlamı.

11-14 / Tanrı’nın sözü nerededir? Uzaklarda aramaya gerek yok. İnsanlar Tanrı’yı uzaklarda arıyor. Kalın kitaplarda, teoloji okullarında veya Barnabas İncili gibi yanlışlarla dolu kitaplarda. Tanrı hiç kimseden imkansız bir şey yapmasını istemiyor. Dağları yarmaya, denizleri aşmaya gerek yoktur. Kutsal Kitap’a ve Kutsal Ruh’a ihtiyacımız vardır. Onlara itaat etmekten başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.

EA zamanında aklanmak için günahtan tövbe etmek ve suça göre belirtilen kurbanları sunmak gerekiyordu. Çünkü bu kurbanlar Mesih’in örnekleriydi. Şimdi ise günahkar insanlar olarak tek yapmamız gereken şey tövbe etmek ve Mesih’e iman etmektir.

Romalılar 10:5-8 Musa, Kutsal Yasa’ya dayanan doğrulukla ilgili şöyle yazıyor: “Yasa’nın gereklerini yapan, onlar sayesinde yaşayacaktır.” 6-7 İmana dayanan doğruluk ise şöyle diyor: “Yüreğinde, ‘Göğe –yani Mesih’i indirmeye– kim çıkacak?’ ya da, ‘Dipsiz derinliklere –yani Mesih’i ölüler arasından çıkarmaya– kim inecek?’ deme.” 8 Ne deniyor?

“Tanrı sözü sana yakındır,

Ağzında ve yüreğindedir.” İşte duyurduğumuz iman sözü budur.

Yas. 11:18-29 Bu sözlerimi aklınızda ve yüreğinizde tutun. Bir belirti olarak ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın. 19 Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. 20 Evlerinizin kapı sövelerine, kentlerinizin kapılarına yazın.

Hepsi bu kitapta mevcuttur: Kutsal Kitap’ta.

15-20 / Musa halka açık bir çağrı yaptı: Yaşamımı seçeceksiniz, yoksa ölümü mü? Kutsamayı mı seçeceksiniz, yoksa laneti mi? Yaşamı seçin, söz verilen ülkede huzur içinde yaşayın!

O ülke neresidir? Tanrı’nın egemenliğidir.

MESAJ

Şimdi sorabilirsiniz: İyi hoş diyorsun da, biz zaten bir karar vermişiz. Vermemiş olsak şimdi burada kilisede ne işimiz var, neden oturmuşuz yarım saattir seni dinliyoruz?

İsa Mesih’e iman etmeye karar vermiş olabiliriz. Bu çok iyidir. Canlarımızın kurtuluşu için O’na iman etmemiz yeterlidir. Sadece iman ile kurtuluruz (4 sola). Kutsal Yazılar, lütuf ve Mesih. Ama Mesih’i izlemenin her gün verilmesi gereken bir karar olduğu konusunda ısrar ediyorum.

Luka 9:23 “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin”

Bugün hangi kararı vereceğiz? En önemli şey bile olsa, bir kez Mesih’e iman etmek ve Hristiyan olmakla Tanrı’nın bizden tüm isteğini yerine getirmiş olacak mıyız? Kimliğimize Hristiyan yazdırarak veya Pazar gününden Pazar gününe kiliseye gelip giderek Tanrı’nın bereketleriyle dolu bir yaşam yaşayabilir miyiz? Hayır. İlk başta anlamayız ama birkaç yıl içinde bir Ferisiye dönüşürüz.

Kutsal Kitaplarımızı raflardan indirmenin zamanıdır. Kutsal Ruh ile dua ederek, Tanrı’nın sözlerini her gün okumamızın ve günlük hayatımızı Mesih’le yaşamaya başlamanın zamanıdır. Ağzımızdan çıkan sözleri ve yüreklerimizdeki arzu ve düşünceleri Kutsal Kitap’a göre değiştirmenin zamanıdır. Şimdi.

John Wesley’in annesi Susanna Wesley: Ya bu kitap seni günahtan uzak tutacak ya da günah seni bu kitaptan uzak tutacak.

Yeşu 24:15 İçinizden RAB’be kulluk etmek gelmiyorsa, atalarınızın Fırat Irmağı’nın ötesinde kulluk ettikleri ilahlara mı, yoksa topraklarında yaşadığınız Amorlular’ın ilahlarına mı kulluk edeceksiniz, bugün karar verin. Ben ve ev halkım RAB’be kulluk edeceğiz.”

Yas. 30:19 Yaşamı seçin ki, siz de çocuklarınız da yaşayasınız. Dua edelim.

VAAZ 2021.07.04

MEZMUR 90

Giriş

Özellikle son yıllarda kendimde ve hemen hemen bütün tanıdığım insanlarda şunu gözlemliyorum: Hayatlarımızda genel olarak en çok zorlandığımız konulardan bazıları zamanlama ve zaman yönetimidir.

  • Mesela arkadaş buluşmalarına birkaç dakika önceden gitmek bazı insanlar için çok zor olabiliyor. Bir tanıdığım hiç istisnasız her buluşmaya en az 15-20 dakika geç gelir.
  • Doktor randevusuna gittiğinizde kapıda beklerden, içerideki hasta çıktığında ve ekranda tam sizin adınız yandığında birisi sizden önce doktorun odasına atlayıp: “Benim randevum 15 dakika önceydi, benim girmem gerekiyor” deyip kapıyı yüzünüze kapatıverir.
  • Ya da kredi taksitinizi sadece üç gün geç ödersiniz ama bir bakarsınız ki sizden gecikme bedeli talep edilir. Ayrıca kredi notunuz düşer.

Belki bunların ufak meseleler olduğunu, çok da önemli olmadığını düşünüyoruzdur ama aslında buluşmaya geç kalarak bir arkadaşımızı 15-20 dakika bekletiyor, hastaneye geç giderek doktor-hasta düzenini bozuyor ve zamanında ödenmemiş kredi için ceza ödüyoruz. Zamanlama ve zaman yönetimi konusuna dikkat etmeliyiz ve bunu kendimize bir disiplin olarak kazandırmalıyız. Çünkü zamana dikkat etmek Hristiyanlar için bir erdemdir.

Genel bilgi

Bugün işte bu erdemi bize anlatan bir Mezmur’a bakacağız. 90. Mezmur. Bu Mezmur bizlere zamanın ne kadar çabuk geçtiğini, hepimizin bir gün öleceğini ve bu yüzden zamanımızı iyi bir şekilde kullanmamızın ve değerlendirmemizin ne kadar önemli olduğunu anlatacak. Zaten bu sebepten olsa gerek ki, 90. Mezmur genellikle Hristiyan cenazelerinde kullanılıyor.

Bu Mezmur Davut değil, Musa tarafından yazılmış. Esasında Musa’nın Tanrı’ya ettiği bir duadır. Mezmur’un içeriğine baktığımızda, Musa’nın bu duayı Tanrı’ya İsrail çölde dolaşırken ettiğini tahmin edebiliyoruz. Kenan ülkesini ele geçirmeden önce orayı araştırmak için giden casuslar geri döndüğünde, Yeşu ve Kalev haricindekiler Tanrı’ya güvenmemiş, Kenan ülkesinde yaşayanlardan korkmuş ve halkı da korkutmuştu. Böylelikle İsrail imansızlığa sürüklenmişti. Bunun sonucunda Tanrı, Kenan’ı araştırmak için harcanan 40 günün her bir günü için bir yıl İsrail’e ceza vermişti. O nesil Kenan diyarını göremeyecekti. Çölde dolaşıyor ve gün ve gün ölüyorlardı. İşte Musa böyle bir ortamda bu duayı etti. Böyle bir ortamda onun yüreğinden neler geçtiğine bakalım.

5 paragraf şeklinde anlatım

            (1-2) ‘Ya Rab, barınak oldun bize Kuşaklar boyunca. Dağlar var olmadan, Daha evreni ve dünyayı yaratmadan, Öncesizlikten sonsuzluğa dek Tanrı sensin. ‘

Tanrı adamı Musa, duasına Tanrı’ya övgüyle başladı. Birçok Tanrı adamı duasına önce Tanrı’yı överek başlar. Rabbimiz kuşaklar boyunca bizlere barınak olmuştur, olmaya da devam edecektir. Birkaç hafta önce okuduğumuz 91. Mezmur’un girişinde şöyle diyordu: “Yüceler Yücesi’nin barınağında oturan, Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınır.” Amin! O sonsuzdur, daha evren bile yaratılmadan önce de Tanrı O’ydu ve sonsuzluk boyunca da öyle olacak. Yüceltilmeye layık bir Tanrı’mız vardır.

            (3-6) ‘İnsanı toprağa döndürürsün, “Ey insanoğulları, toprağa dönün!” diyerek. Çünkü senin gözünde bin yıl Geçmiş bir gün, dün gibi, Bir gece nöbeti gibidir. İnsanları bir düş gibi siler, süpürürsün, Sabah biten ot misali: Sabah filizlenir, büyür, Akşam solar, kurur. ‘

Musa sonsuz olan Tanrı’dan bahsedip O’nu övdükten hemen sonra, insanın sonundan, toprağa döneceğinden bahsediyor. Yani Tanrı’nın sonsuzluğuyla, insanın yaşamının ne kadar kısa olduğunu karşılaştırıyor. Sonsuz Tanrı için, insanın ömrü belki bizim anlayacağımız ifadeyle bir an parçası kadar kısadır. Bize göre bin yıllık bir süreyi Tanrı’nın gözünde bir gece nöbetine benzeterek aradaki farka dikkat çekiyor.

Bir rüyaya benzetiyor. İnsan uykuya dalar, uyur, uyanır ama ne kadar zaman geçtiğinin farkına varmaz. Ve de sabah biten bir ota benzetiyor. Sabahtan akşama kadar süren kısacık bir ömrü olan bir ota. İşte insan ömrü bu kadar kısadır ve ne olduğunu bile anlayamadan hızla akıp geçer.

            (7-10) ‘Eriyip bitiyoruz senin öfkenden, Kızgınlığından dehşete düşüyoruz. Suçlarımızı önüne, Gizli günahlarımızı yüzünün ışığına çıkardın. Gazabından kısalıyor günlerimiz, Bir soluk gibi tükeniyor yıllarımız. Ömrümüz yetmiş yıl sürüyor, Bilemedin seksen, o da sağlıklıysak; En güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor, Çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz. ‘

Genel olarak konuşacak olursak, ölüm, günahın sonucunda hayatımıza girmiş olan acı bir gerçektir. İlk yaratılışta ölüm yoktu. Ama bu Mezmur özelinde bakarsak, Musa burada bahsettiği ölümün neden başlarına geldiğinin farkında görünüyor. Girişte bahsettiğimiz gibi, Kenan ülkesinin sınırındaki imansızlık ve böylelikle Tanrı’yı öfkelendirmeleri sonucunda… O nesil tümüyle ölecek ve vaat edilmiş toprakları göremeyecekti.

Ömürlerinin çok hızlı bir şekilde geçtiğini, eğer sağlık varsa bile en fazla yetmiş veya seksen yıl yaşadıklarını söylüyor. Güzel yıllar bile zahmetle ve kederle geçiyor diyor. Aslında bugün de benzerdir. Gençlik yıllarımız çok hızlı geçiyor. Yaş ilerleyince de tam rahata ereceğiz derken bu sefer de hastalıklar kapımızı çalıyor. Genellikle, gençken hayatı yaşamak için enerjimiz oluyor ama zamanımız olmuyor. Yaşlanınca da zamanımız oluyor ama bu sefer enerjimiz olmuyor.

            (11-12) ‘Kim bilir gazabının gücünü? Çünkü öfken sana duyulan korku kadar güçlüdür. Bu yüzden günlerimizi saymayı bize öğret ki, Bilgelik kazanalım. ‘

Türkçe’de “huşu” denen bir kavram vardır. TDK’ya göre “Tanrı’ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma” anlamını karşılar. Bu ayetleri okuduğumda Musa’nın Tanrı’ya huşu içinde baktığını hissediyorum. Musa Tanrı’dan hayati öneme sahip bir istekte bulunuyor: Günlerimizi saymayı öğret ki, bilgelik kazanalım diyor. Yani “Sen yüce bir Tanrı’sın, bizimle ilgileniyorsun. Ömrümüz kısa. Hızlıca ve zorluklarla geçiyor. Bize bu kısa, hızlı ve zorlu geçen zamanımızı nasıl yaşamamız gerektiğini öğret. Bilgelik ver.” Harika bir dua!

            (13-17) ‘Vazgeç, ya RAB ! Öfken ne zamana dek sürecek? Acı kullarına! Sabah bizi sevginle doyur, Ömrümüz boyunca sevinçle haykıralım. Kaç gün bizi sıkıntıya soktunsa, Kaç yıl çile çektirdinse, O kadar sevindir bizi. Yaptıkların kullarına, Görkemin onların çocuklarına görünsün. Tanrımız Rab bizden hoşnut kalsın. Ellerimizin emeğini boşa çıkarma. Evet, ellerimizin emeğini boşa çıkarma.’

Musa bahsettiğimiz sıkıntılardan dolayı Tanrı’dan kendilerine merhamet göstermesini diliyor. Öfkesini sona erdirip yeniden sevgiyle onlara bakması için yakarıyor. Çünkü biliyor ki Tanrı’nın sevgisi dışında onlara esenlik verebilecek başka hiçbir şey yoktur.

Bana her zaman ilginç gelen bir istekte bulunuyor: Sıkıntıda oldukları gün sayısı kadar sevinç içinde olmak. Tanrı’nın yargısı altında gerçekten zor zamanlar geçiriyorlardı, bu açıdan tabii ki çok anlaşılabilir bir istek. Musa kendisinin ve tüm İsraillilerin, ömürlerinin geri kalan kısımlarında sevinç içinde olmalarını istiyor.

Duasının sonunda da son isteğini bildiriyor. Tanrı’dan, kendilerinden hoşnut kalmasını ve ellerinin emeğini boşa çıkarmamasını istiyor.  

Mesaj (Mezmur’un mesajından İsa’nın zaferine)

Şimdi iki konudan bahsedeceğim. Bunlardan birincisi, bu Mezmur’dan öğrendiğimiz gerçekler ve de Musa’nın Tanrı’dan “günlerimizi saymayı öğretmesini” istemesi ve böylece “bilgelik” dilemesi. Gerçekten de en fazla aşağı yukarı 70-80 yıl yaşayacağız. Bu ömrümüz çok çabuk ve zorluklar içerisinde geçecek. Bu 70-80 yıl, Tanrı’nın sonsuzluğuyla kıyaslanamaz bile. O sonsuzdur. Bu ömür, aynı zamanda, fiziksel olarak öldükten sonra geçireceğimiz sonsuzlukla da kıyaslanamaz. Bu ömürde aldığımız ve alacağımız kararlar, sonsuz yaşamımızı etkileyebilir. Bu yaşamımızda hangi kararları aldığımız ve elimizde olan sınırlı zamanı nasıl geçirdiğimiz, Tanrı için çok önemli. Musa gibi, bu konuda dua etmeliyiz ki Tanrı bize bilgelik versin. Tanrı’yla birlikte, Tanrı sevgisiyle, kardeşlerimize ve çevremize yardım ederek, Rabbin çocuklarına yaraşır, kutsal yaşamlar sürmemiz Tanrı için çok önemli ve zaten O’nun isteğidir.

Bahsetmek istediğim ikinci konu ise, bu Mezmur belirli bir zaman diliminde ve o zamanın şartlarına özel olarak yazıldığı için, Tanrı’nın yargısı altında, ölmekte olanların ruh haliyle ve doğal olarak biraz karamsar ve umutsuz bir açıdan yazılmış. Çünkü Musa’nın ve İsrail’in o anki durumu onu gerektiriyordu. Ama bu Mezmur’un yazıldığı tarihten bugüne kadar olan zaman dilimi içinde çok önemli bir şey gerçekleşti.

  • “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” Yuhanna 3:16
  • “Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.” 1. Korintliler 15:3
  • “Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır.”” Romalılar 1:17
  • “Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi.” Yuhanna 1:12
  • “İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi.” Romalılar 4:25
  • “Oysa görmediğimize umut bağlarsak, sabırla bekleyebiliriz.” Romalılar 8:25
  • “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” 1. Korintliler 15:55

Tanrı, Oğlu İsa Mesih’i yeryüzüne gönderdi. İsa, çarmıh üzerinde insanların günahının bedeli olan ölüm cezasını ödedi ve bizi Tanrı’yla barıştırdı. Öldü ama mezar onu tutamadı, 3. gün ölümden dirilerek ölümü de yendi. Sadece buna iman ederek, Tanrı’nın gözünde aklanabiliyoruz. Sadece İsa’ya gerçekte olduğu kişi olarak iman ederek, bizler de Tanrı’nın çocukları olabiliyoruz. Ölüm yenildi, zafer kazanıldı. Karamsarlık gitti, umut geldi.

Yani o dönemde bu duayı eden Musa’dan farklı olarak, biz bugün İsa aracılığıyla karamsarlıktan umuda, yenilgiden zafere geçmiş bulunmaktayız. Zamanı bunun bilincinde kullanmalıyız, O’nun istediği şekilde.

Zamanlama ve zaman yönetimini doğru yapabilmek bir Hristiyan erdemidir. Vaazın başında buluşmalarımıza ve doktor randevularına vaktinde gitmenin ve ödemeleri son güne bırakmamanın öneminden bahsetmiştik. Bugün şunu hatırlatmak isterim ki, şimdi bilmediğimiz ama çok da uzak olmayan bir zamanda, hayatımızın en önemli randevusu gerçekleşecek. Evet, Mesih bize “Gel” diyecek ve O’nun istediği zamanda O’nun yanında olacağız.

Şimdi diyebilirsiniz ki: “Bu konuda endişelenmeye gerek yok, nasılsa O “Gel” dediğinde gideceğiz yani geç kalmamız mümkün değil.” Böyle düşünen varsa, bu konuda tekrar düşünmeye teşvik ediyorum. Çünkü Mesih’e iman ederek kurtulduysak, randevu gününde O’nun yanında olacağız elbette, ama o demişti ki: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz” Yuhanna 14:15. O’nu ne kadar seviyoruz?

Bu ömürde O’na sevgimizi gösterebiliyorsak geç kalmayız, ama sevgimizi gösteremiyorsak O’nun yanına gittiğimizde geç kalmış oluruz çünkü gidip de pişman olan ama geri gelebilen kimse yok. İşte bu yüzden hala zaman varken, o zamanı iyi kullanmak bir Hristiyan erdemidir ve aynı sebepten, bu ömrümüzde O’nu sevdiğimizi iman ve eylemle O’na ve tüm insanlara gösterdiğimizden, zamanı bunun için kullandığımızdan emin olmalıyız. Tanrı için yaşadığımızdan emin olmalıyız.

Dua edelim.

VAAZ 2021.06.27

2. TARİHLER 26

Uzziya hakkında genel bilgi

            Uzziya ne demek?

  • “Yahve benim gücümdür” (Kutsal Kitap Sözlüğü), (Azarya diye de geçiyor – 2. Krallar 14:21-22, 15:1-7).

            Krallığı hakkında genel bilgiler

  • (1,3) Babası: Kral Amatsya, annesi: Yeruşalimli Yekolya.
  • (1,3) Yahuda halkı onu kral yaptığında 16 yaşında.
  • (3) 52 yıl boyunca krallık yaptı (demek ki 68 yaşında öldü).
  • (4) Hayatı 2 bölüme ayrılıyor. İlk bölümünde Rab’bin gözünde doğru olanı yaptı. Babası Amatsya da Rab’bin gözünde doğru olanı yapmıştı.
  • (5) Zekeriya isimli bir kişi (bildiğimiz peygamber Zekeriya değil) ona Tanrı korkusunu öğretiyordu ve bu günlerde Uzziya Tanrı’ya yöneldi.
  • (8,15) Hayatının ilk bölümünde giderek güçlendi, ünü Mısır’a ve uzaklara kadar yayıldı.

Yükselişi- hayatının 1. bölümü   

            Bu zamanlarda hangi başarıları elde etti?

  • (2) Eylat Kenti’ni onarıp Yahuda topraklarına kattı.
  • (6) Filistlilere savaş açtı. Gat, Yavne ve Aşdot’un surlarını yıktırdı (Filist kentleri). Ardından Aşdot yakınlarında ve Filist bölgesinde kentler kurdu.
  • (8) Ammonlular Uzziya’ya haraç vermeye başladılar.
  • (9) Yeruşalim’de Köşe Kapısı, Dere Kapısı ve surun köşesi üzerinde kuleler kurup bunları sağlamlaştırdı.
  • (10) Şefela’da ve ovada çok sayıda hayvanı vardı. Kırda gözetleme kuleleri yaptırdı ve birçok sarnıç açtırdı.
  • (10) Toprağı da severdi, verimli toprakları, ırgatları ve bağcıları vardı.
  • (14) Bütün ordusu için kalkan, mızrak, miğfer, zırh, yay, sapan taşı sağladı.
  • (15a) Yeruşalim’de becerikli adamlarca tasarlanmış gereçler yaptırdı. Okları, büyük taşları fırlatmak için bu gereçleri kulelere ve köşelere yerleştirdi.

Kimler yardım etti?

  • (5) Rab’be yöneldiği sürece Rab onu başarılı kıldı.
  • (7) Filistlilere, Gur-Baal’da yaşayan Araplara ve Meunlular’a karşı Tanrı ona yardım etti.
  • (11-13) Savaşa hazır bir ordusu vardı. Sayım sonuçlarına göre yiğit savaşçıları yöneten 2.600 tane boy başı vardı. Bu boy başlarının komutasında ise krala yardım etmek için düşmanla yiğitçe savaşmaya hazır 307.500 askerden oluşan bir ordu vardı.
  • (15b) Ünü çok uzaklara yayıldı çünkü gördüğü olağanüstü yardım sayesinde büyük güce kavuştu.

Düşüşü- hayatının 2. bölümü

            Ne yaptı ve Tanrı bunu nasıl algıladı?

  • (16) Buhur sunağı üzerinde buhur yakmak için Rab’bin tapınağına girdi.
  • (16) Çok güçlenmişti ve kendisini yıkıma sürükleyecek bir gurura kapıldı.
  • (16) Tanrı’sı Rab’be ihanet etti. Tanrı’ya göre bu bir ihanetti.
  • (17) Uzziya’nın ardından Kahin Azarya ve yanında yürekli 80 kahin de onun ardından tapınağa girdi.
  • (18) Krala karşı çıktılar. Çünkü bunu yapmaya hakkı yoktu.
  • (18) Kahinlere göre Uzziya Rab’be ihanet etti ve karşılığında Rab Tanrı’nın onu onurlandırmayacağını söyledi.

            Neden yaptı? (“Tanrı neden yaptı” için “Uzziya neden yaptı”ya bakalım)

  • (16) Kendini gerçekte olduğundan daha önemli gördü. Bu güce Tanrı’nın, kahinlerin, ordunun ve tüm yardımcılarının olağanüstü yardımları sayesinde kavuşmuştu. Tek başına değil. Ama sonra güçlenince Tanrı dahil tüm yardımcılarını yok saydı. Gururlandı. Başarıyı ve onuru kendisi üstlendi. Gerçekte buhur sunma yetkisi yoktu, o görev kutsanmış kahinlere aitti ve bu yetki alanlarını Tanrı belirlemişti. Tanrı’nın belirlediği yetki alanını aştı.
  • (16) Aynı zamanda Tanrı’nın neyden hoşnut olup olmayacağını düşünüp danışmadan, tahmin ederek davrandı. Tapınakta buhur sunabileceğini ve Tanrı’nın hoşnut olabileceğini varsaydı. Halbuki o davranışı gerçekleştirmeden önce durup düşünmeliydi. Emin olamasa bile Tanrı’ya veya kahinlere danışarak hareket edebilirdi.
  • (16,18) Bunları yapmadı, Tanrı bunu kendisine ihanet saydı ve kral Uzziya’dan onurunu geri aldı.

Tanrı ne yaptı?

  • (19) Uzziya bu sırada kahinlere öfkelendi.
  • (19) Anında deri hastalığına yakalandı.
  • (20) Onu hemen dışarı çıkardılar (ki hastalandığını fark ettiğinde kendisi de çıkmak istedi).
  • (21) Kral Uzziya ölene kadar bu hastalıktan kurtulamadı. Ölene kadar ayrı bir evde yaşadı, sarayı ve ülke halkını kralın oğlu olan Yotam yönetti.
  • (21) Bu gururlu girişi, onun Rab’bin tapınağına son girişi oldu, ömrünün geri kalan kısmında bir daha tapınağa giremedi.

Tanrı’nın karakteri

  • Rab’be kendi isteğimiz herhangi bir yolla değil, sadece O’nun istediği yolla gelebiliriz. Tanrı böyle istiyor. O yol nedir?
    • İsa ile – Daha Rab’bi tanıma aşamasındayken bile, sonsuz yaşama nasıl kavuşabileceğimiz konusunda kendi fikirlerimiz vardır. Ama bunlar ne derece doğrudur? Mesela, iyi bir insan olarak sonsuz yaşama kavuşabileceğimizi düşünürüz (“Dinler aynıdır, hepsi aynı yola çıkar, yeter ki iyi bir insan ol” derler, ama öyle midir?). “Güzel vicdan olursa iyi ahlak sahibi olunur ve iyilikler yaparak sonsuz yaşama kavuşulabilir” derler. Ama vicdan gerçekten böyle mi işler? Gerçek nedir? Yuhanna 3:36 Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir. Gerçek budur. Göksel Babamıza sadece O’nun istediği şekilde gelebiliriz, yani Oğlu İsa aracılığıyla. Bu bir lütuftur, bunu kazanmaya çalışmak aslında Babamıza bunu kendimizin yapabileceğini söylemek, O’nun yardımını reddetmek ve bu lütfa gerek olmadığını söylemek demektir. Uzziya örneğinde gördüğümüz gibi, Tanrı kendi istediği yolun dışında bir yolla O’na gelmemizden hiç hoşnut olmuyor. Zaten kabul de etmiyor. Benzer şekilde neden Habil’in sunusunu kabul etti ama Kain’in sunusunu etmedi?
    • Ayrıca itaat ile – İtaat alçak gönüllü olmaktır. Göksel Babamız kendisini Kutsal Kitap’ta tanıttı. O’nu tanımak için bu kitabı okuyabilir ve neyden hoşnut olup neyden olmadığını öğrenebiliriz. Sonra Kutsal Ruh’a izin verirsek hayatımızı buna göre şekillendirebiliriz. Tanrı’yı hoşnut etmenin en büyük yolu da O’nun sözüne itaat etmektir. Tanrı’nın neyden hoşlanacağını bilmeden, sadece kendi varsayımlarımızla hareket etmek felaket getirir. Tanrı’nın neyden hoşlanıp hoşlanmayacağını varsayamayız. Bunları bilmeli ve bilerek yapmalı veya yapmamalıyız. “Bu parayı şu şekilde kullanırsam Tanrı hoşnut olur mu? Bu işte çalışacak olmam Babayı onurlandırır mı? Aldığım bu araba ile kiliseye hizmet edebilir miyim? Bu hafta bu kişiyle irtibat kurmamı Tanrı istiyor mu? Tanrı kilisemizde hangi hizmetleri yapmamızı istiyor? Gelecek ay Maraş’a gidelim mi? Tanrı kilisemizin vakıf çatısı altında olmasını istiyor mu?” Kendi gerçeğimize göre değil, Tanrı’nın gerçeğine göre hareket edeceğiz. Gururlanmadan yaşamalıyız çünkü bugüne kadar başardığımız ve sahip olduğumuz her ne varsa onları bize Babamız sağladı. Kendimiz sağlamadık. Emek vermiş olabiliriz ama her şeyi sağlayan Tanrı’dır.
  • Sağlıklı yaşam örneği
    • Alanlarında uzman doktorların tavsiyelerine uymasak da bir şekilde yaşayabiliriz ama uyarsak yaşam kalitemiz yükselir. Su, şeker, palm… Bunun gibi, Babamızın buyruklarına uymak yaşam kalitemizi yükseltir. Aksi taktirde kurtuluşumuzu kaybetmeyiz belki ama sığ ve bereketsiz bir yaşamımız olur.
    • Kral Uzziya Rab korkusunu hatırladıkça Rab’be bağlı kaldı ve Rab’be bağlı kaldıkça Rab onu başarılı kıldı. Kutsama aldı, yardım aldı. Gururlanıp Rab’be ihanet edince ise ona verdiği onuru ondan geri aldı. Ruhsal çöküşe ve Rab’bin yargısına uğradı.
    • Hayatımızın geri kalanını nasıl yaşamak istiyoruz? Hangisini seçeceğiz? Tanrı’ya güvenip O’nu izlemeyi mi, yoksa kendi yolumuzdan gitmeyi mi?

VAAZ 2021.06.20

Bugün babalar günü. Bu vesileyle tüm babaların gününü kutlayalım. Bugün için en anlamlı kutlama, Göksel Babamıza şükran dolu, O’nun esenliğiyle dolu bir gün geçirerek mümkün olacaktır.

Bu özel günde birçok baba, çocuğundan çeşitli hediyeler alacak. Yeni bir not defteri, yeni bir gömlek, yeni bir ceket, ya da yeni bir bilgisayar veya cep telefonu. Yelpaze geniş, sektör harika! Alışveriş sitelerinde milyonlarca ürün var ve sipariş verdiğimizde en fazla birkaç gün içinde kapımıza kadar geliyor. Sadece babalar gününde mi? Hayır, bunun anneler günü var, sevgililer günü var, yıl dönümleri ve yaş günleri var. Bazıları için tanışma günü dönümü ve hafta dönümü bile olabiliyor. Bir sürü yeni eşya. Neden özel günlerde yeni eşyalar alıyoruz? Çünkü yeni eşyalar sadece çocukları değil, yetişkinleri de mutlu ediyor. Sevdiğimiz insanlara onlara değer verdiğimizi ve sevgimizi göstermek istiyoruz. Ölçüsünde ve bütçeye göre uygun bir hediye almak güzel bir davranıştır, sevgi göstergesidir. Hatta imanlı bir aile danışmanı olan Gary Chapman’a göre beş sevgi dilinden bir tanesidir.

Ama bu yeni eşyaların ortak bir özelliği var: eskiyorlar. Yeni not defteri sonraki babalar gününde dolmuş olacak. Yeni gömlek sonraki doğum gününde yıkanmaktan eskimiş olacak. Özellikle teknolojiyi düşünürsek, bu yılki cep telefonu bir sene sonra aynı işlevi görmeyecek. Aldığımız hediyeler nihayetinde eskiyecek ve hatta ürün çeşidine göre, bir süre sonra tamamen kullanılamaz hale gelecek. Kesinlikle “hediye almayın, bunlar kapitalist düzenin oyunlarıdır” demeye çalışmıyorum. Ama söylemek istediğim şudur: tüm bu hediyeler eskir, gelip geçicidir ve bu yüzden de bizlere sadece geçici olarak yararlıdır.

Bu hafta yeni bir şey fark ettim… Kutsal Kitap da yeni şeylerden söz ediyor! Hem de düşündüğümden çok daha fazla. Okumalarım ve araştırmalarım sonucunda yine fark ettim ki Kutsal Kitap’taki yeni şeyler asla eskimiyor, sonsuza dek ilk günkü gibi yepyeni kalıyor. Böyle bir şeyin nasıl mümkün olabildiğini merak ediyor musunuz? Kutsal Kitap aracılığıyla açıklamaya çalışalım.

(Koloseliler 3:1-4) Mesih’te Yeni Yaşam ‘Mesih’le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı’nın sağında oturuyor. Yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün. Çünkü siz öldünüz, yaşamınız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır. Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz.’

Mesih’e iman eden bir kişi, Mesih’le birlikte ölür ve dirilir. İsa’nın Nikodim’e dediği gibi: “Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” Tanrı’nın Egemenliğini görebilmek için “yeniden” doğmak gerekiyor. Vaftiz olurken simgesel olarak bunu gerçekleştiriyoruz. Suya giriyoruz ve İsa ile birlikte ölüyoruz, sudan yeniden doğmuş olarak çıkıyoruz. Şimdi ayet bize diyor ki: Madem ki Mesih’le birlikte yeniden dirildin, artık yeryüzündeki değerlerin değil, gökteki değerlerin ardından git.

Yeryüzündeki değerler nedir? Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsanız, dünyadaki “başarı” ölçütlerine bakın. Çok para kazanmak yeryüzünde çok değerlidir, çok para kazanıyorsanız insanlar size saygı duyar. Geçtiğimiz yılın sonlarında kiralık ev ararken, bir ilan gördüm ve emlakçıyı aradım. Evin kira bedelini söyledikten sonra ne iş yaptığımı sordu. Biraz şaşırdım ve kütüphane görevlisi olduğumu söyledim. Emlakçının sesinin tonu değişti. Merakıma engel olamadım, ona eğer bir şirkette müdür olsaydım kira tutarının değişip değişmeyeceğini sordum. “Estağfurullah” dedi, “Öyle şey mi olur?” Ama kendisi bile farkında değildi, kazandığı aylık tahmini para miktarına göre insanları kategorize ediyordu. Bunun gibi, bundan 10 yıl kadar önce bir bankada asgari ücretle çalışıyordum ama insanlara bankada çalıştığımı söylediğim zaman, “Ooo” diyorlardı. Kuryelik yaparken tanıştığım bir arkadaşım 3. evini almak için günde 16 saat çalışıyordu ama o sırada karısı 4. çocuğuna hamileydi. Bir başka bir arkadaşımsa, tam zamanlı kuryelikle beraber aynı zamanda yarım zamanlı olarak güvenlik işinde çalışıyordu ve etrafındakilere sürekli bankada birikmiş parası olduğunu ve ev almak istediğini söylüyordu. Bunlar ölçüsünde olduğu zaman yanlış davranışlar değildir ama onlar para ve ev sahibi olmayı hayatlarının ana amacı haline getirmişti. Bunlarla her zaman ve her yerde övünüyorlardı çünkü bu, onların bu dünyada “başarılı olma” şekliydi. Kendilerine yeryüzünde hazineler biriktiriyorlardı ve bununla övünüyorlardı.

Peki İsa ne dedi? (Matta 6:19-21) ‘“Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.’

Ve Pavlus özetle diyor ki: “Madem ki Mesih’le birlikte dirildiniz, artık öldünüz, yaşamınız Mesih’te saklı. Göksel değerleri düşünün. Mesih göründüğü zaman O’nunla birlikte siz de yücelmiş olarak görüneceksiniz.” Mesih’i bu umutla bekleyebiliriz.

Koloseliler 3:5-11 ‘Bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini –fuhşu, pisliği, şehveti, kötü arzuları ve putperestlikle eş olan açgözlülüğü– öldürün. Bunlar yüzünden Tanrı’nın gazabı söz dinlemeyenlerin üzerine geliyor. Geçmişte bunlarla iç içe yaşadığınız zaman siz de bu yollarda yürüdünüz. Ama şimdi öfke, kızgınlık, kötü niyet dahil, hepsini üzerinizden sıyırıp atın. Ağzınızdan hiçbir iftira ya da edepsiz söz çıkmasın. Birbirinize yalan söylemeyin. Çünkü eski yaradılışı kötü alışkanlıklarıyla birlikte üzerinizden çıkarıp attınız; eksiksiz bilgiye erişmek için Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz. Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve her şeydedir.’

Göksel Babamız, bedenin ve ruhun dünyasal eğilimlerini öldürmemizi istiyor. Fuhuş, pislik, kötü arzular, açgözlülük, öfke, kızgınlık ve kötü niyet dahil, tüm olumsuz eğilimleri öldürmemizi istiyor. Ağzınızdan hiçbir iftira çıkmasın diyor, ki maalesef en olmaması gereken yer olan kilisede bile bazen ne kadar dedikodu ve iftiraya maruz kalabiliyoruz. Bunu hemen şimdi durdurmalıyız. Bir kardeşle sorunumuz olduğunda bizzat o kardeşle konuşmalı ve eğer başka bir kardeş bize gelip öbür kardeşimizden yakınıyorsa buna izin vermemeliyiz. Tanrı ayrıca ağzınızdan edepsiz söz de çıkmasın diyor. Biz farkında bile değilken, Hristiyan olduğumuzu bilen ve bizim her sözümüzü ve hareketimizi izleyen kurtulmamışların olduğunu hatırlamak çok önemli. Empati yapın, yeni bir ortama girdiğinizi düşünün. O grubu temsilen 2 kişi diğer arkadaşları hakkında acımasızca dedikodu yapıyor ve bel altı konuşmalar yapıyorlarsa o topluluk hakkında ne düşünürsünüz? Kimi temsil ettiğimizin farkında bir yaşam… Bir söz veya davranıştan önce bir an durup, Mesih’te kim olduğumuzu hatırlayarak bir yaşam yaşamalıyız. Çünkü ayette diyor ki: Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz. Yeni yaratılışı giyindiysek eskisini çıkarmamız gerekir. Mesih her şeydir ve her şeydedir.,

(Koloseliler 3:12-17) ‘Öyleyse, Tanrı’nın kutsal ve sevgili seçilmişleri olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabrı, yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin. Mesih’in esenliği yüreklerinizde hakem olsun. Tek bir bedenin üyeleri olarak bu esenliğe çağrıldınız. Şükredici olun! Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın. Tam bir bilgelikle birbirinize öğretin, öğüt verin, mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyerek yüreklerinizde şükranla Tanrı’ya nağmeler yükseltin. Söylediğiniz, yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın.’

Amin. Ayetlerin anlamı son derece açık. Tanrı’nın isteği sevecen olmamız, iyilik yapmamız, alçakgönüllü olmamız, sabırlı ve yumuşak olmamız. Birbirimize hoşgörülü davranmamız. Az önce söylediğimiz gibi, şikayetimiz olan kişiyle bire bir konuşarak sorunu çözmemiz. Birbirimizi bağışlamamız ve sevmemiz. Mesih’in esenliğinin yüreklerimizde hakem olması, ki bir bedenin üyeleri olarak Tanrı bizi bu esenliğe çağırıyor. Yüreklerimizde bu esenlik var mı? Şükretmemiz. Bilgelikle öğretmemiz, öğüt vermemiz, mezmurlar, ilahiler ve ruhsal ezgiler söylememiz, şükranla Tanrı’yı övmemiz. Yaptıklarımızı Rab İsa’nın adıyla ve Göksel Babamıza şükrederek yapmamız. İşte Mesih’teki yeni yaşamımız. Mesih aracılığıyla Göksel Babamızda yeni daha başka nelerimiz var?

  • Yeni Antlaşma

(Luka 22:20) “Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.” Mesih’te, O’nun akıtılan kanıyla gerçekleşen yeni bir antlaşmamız var.

  • Yeniden Doğuş

(Yuhanna 3:3) “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” Tanrı’nın Egemenliğini görebilmek için yeniden doğmamız gerekiyor, yani Mesih’e iman ettiğimizde yeni bir doğuşumuz var.

  • Yeni Bir Yaratık

(2. Korintliler 5:17) Bir kimse Mesih’teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. Mesih’e geldiğimizde eski şeyler geçiyor ve her şey yeni oluyor. Mesih’te artık yeni bir yaratık haline geliyoruz, Mesih’te olduğumuz yeni bir yaratık var.

  • Yeni Bir Yürek

(Hezekiel 36:26) Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim. Tanrı halkına yeni bir yürek ve yeni bir ruh vereceğini vaat etti. Tanrı’da yeni bir yüreğimiz ve yeni bir ruhumuz var.

  • Yeni Bir Öğreti

(Markos 1:27) Herkes şaşıp kaldı. Birbirlerine, “Bu nasıl şey?” diye sormaya başladılar. “Yepyeni bir öğreti! Kötü ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyor.” Halk, İsa’nın öğretisini böyle yorumladı. Mesih’te yepyeni bir öğretimiz var.

  • Yeni Buyruk

(Yuhanna 13:34) Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin. Muhteşem bir buyruk! Mesih’te yeni bir buyruğumuz var.

  • Yeni Bir İlahi

(Mezmur 40:3) Ağzıma yeni bir ezgi, Tanrımız’a bir övgü ilahisi koydu. Tanrı Davut’u kurtardığında onun ağzına yeni bir ezgi koydu. Tanrı bizi de kurtardı! Tanrı’da yeni bir ilahimiz var.

  • Yeni Yeruşalim – Yeni Yer ve Gök

(Vahiy 21:20) Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Tanrı’da yeni bir gök ve yeni bir yeryüzümüz var, yeni bir yurdumuz var.

  • Yeni Bir Yaratılış

(Vahiy 21:5) Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Tanrı’da yeni bir yaratılışımız var.

Kardeşler, yeni şeyleri hepimiz severiz. İşte bunlar Mesih aracılığıyla Göksel Babamızda sahip olduğumuz yeni şeyler! Ve bu yeni şeyler, dünyasal yeni şeyler gibi değil. Onlar zamanla eskiyor ama göksel yeni şeyler asla eskimiyor. Her sabah yeni güne uyandığımızda bu yeni şeyler hala ilk günkü gibi yeniliğini koruyor. Ve onlar her gün üzerimize bereket olarak yağıyorlar. Tanrı’nın lütfu, merhameti ve bereketi her gün, her saniye üzerimize yağıyor. Hayatımızda ne sıkıntılar olup bittiğinden bağımsız olarak, bu bereketleri göklerden her gün alıyoruz. Bunun tadını çıkarıyor muyuz? Buna göre yaşıyor muyuz?

Bu derece büyük sevgisinden dolayı, babalar gününde Göksel Babamıza birlikte şükürlerimizi yükseltelim mi?

VAAZ 2021.06.13

Vaazın Taslağı:

Yeşu 23,24 – 2. Korintliler 6:14-18 – Vaftizteki iman bildirimiz ve kilisenin tanıklığı

  1. Yeşu (Kutsal Kitap Sözlüğü)
  2. İlk veda konuşması (Yeşu 23)
  3. Yeşu halka hem cesur olmalarını hem de sözü yerine getirmeleri konusunda teşvik veriyor çünkü kendisine Tanrı teşvik vermişti 1:7 (23:1-13)
  4. Rabbin hiçbir sözü boş çıkmadı (23:14-16)
  5. Antlaşma şarta bağlı, halk sırtını dönmemeli (23:14-16) (2.Korintliler 6:14-18)
  6. İkinci veda konuşması (Yeşu 24)
  7. Terah’tan şimdiye tarihin kısa özeti (24:1-13)
  8. Rabbe kulluk etmeyi seçmek, Yeşu’nun seçimi (24:14-15)
  9. Antlaşma (Yeşu 24:16-27)
  10. Halkın söz vermesi, Yeşu’nun uyarısı ve halkın sözünü yenilemesi (24:16-21)
  11. Yeşu’nun ve halkın tanıklık vermesi (24:22)
  12. Yabancı ilahların atılması ve dikilen taş (Yapılan antlaşma) (24:23-27)
  13. İsa’ya olan iman bildirimiz ve devam eden tanıklığımız, ne durumdayız
  14. Vaftiz olduk, ama Tanrı’yla ilgili olarak her şey yolunda mı?
  15. Vaftizdeki iman bildirimiz, kilisenin tanıklığı, hepimiz birbirimize tanığız
  16. Ne durumdayız? Check up. Tüm hafta dua

1. Yeşu

Bugün Yeşu 23-24 bölümlerini okuyacağız (Bol Kutsal Kitap okumamız olacak). Ama öncesinde sizlere kısaca kendisinden bahsetmek istiyorum. Kutsal Kitap Sözlüğü’ne göre Yeşu, -Yahve kurtarıcımızdır- anlamına geliyor ve özellikle sürgünden dönen İsrailliler arasında çok yaygın olarak kullanılıyor (Şaşırmayacağımız gibi, çünkü Rab Yahve onları düşmanlarının elinden kurtarmıştı). Mısır’dan Çıkış 17’de anlatılan İsrail ve Amaleklilerin savaşında İsrail ordusunu genç yaşında yönetti. Hani Harun ve Hur, Musa’nın ellerini kaldırdıkça İsrailliler savaşı kazanmıştı, işte o sırada meydandaki savaşı o yönetiyordu. Çölde Sayım 13’te anlatılan, İsrail halkı vaadedilen toprakların kıyısına vardığında, Rabbin isteğiyle ve Musa’nın görevlendirmesiyle Kenan ülkesini araştırmaya giden 12 oymak önderinden bir tanesiydi. Hani şu 12 adamdan, korkmayan ve Rabbe güvenen 2 tanesinden birisi. Diğeri Kalev’di. Aynı bölümde kendisinin Efrayim oymağından olduğunu ve gerçek adının, Nun oğlu Hoşea olduğunu görüyoruz, ama Musa ona Yeşu adını verdi. Çölde Sayım 27’de, Tanrı’nın buyruğuyla, Musa tarafından Musa’dan sonraki önder olarak atandı. Yeşu önderliğinde İsrail vaadedilen topraklara girdi, Kenanlıları yendi ve Tanrı’nın buyurduğu gibi ülkeyi oymaklar arasında bölüştürdü. Öyle önemli bir önderdi ki, Yeşu 9’da anlatılan, Givonluların onu hileyle kandırması dışında Kutsal Kitap’ta Rabbe danışmadan yaptığı başka bir olay bulamadım. Rable birlikte yaşanmış dopdolu bir ömür geçirdi. 110 yaşında öldü. Yeşu, İsrail üzerinde o kadar etkili bir önder oldu ki, şu ayetler sanırım bunu en güzel şekilde anlatıyor: Yeşu yaşadıkça ve Yeşu’dan sonra yaşayan ve RAB’bin İsrail için yaptığı her şeyi bilen ileri gelenler durdukça İsrail halkı RAB’be kulluk etti (Yeşu 24:31). Yani sadece kendi döneminde değil ama yaptıklarını ve döneminde olanları hatırlayan nesiller yaşadıkça tüm halk Rabbe kulluk etti, yolundan şaşmadı. İşte bu adam, öleceğini anladığında halkı bir araya getirdi ve onlara 2 tane çok önemli konuşma yaptı. Öleceğini bilen bir adamın ölmeden hemen önce söylediği sözler, dikkatle incelenmeye değer. Bugün bu sözleri inceleyeceğiz ve kendimize neler çıkarabileceğimize bakacağız.

2. İlk Veda Konuşması

(Yeşu 23:1-13) 1 RAB İsrail’i çevresindeki bütün düşmanlarından kurtarıp esenliğe kavuşturdu. Aradan uzun zaman geçmişti. Yeşu kocamış, yaşı hayli ilerlemişti. 2 Bu nedenle ileri gelenleri, boy başlarını, hakimleri, görevlileri, bütün İsrail halkını topladı. Onlara, “Kocadım, yaşım hayli ilerledi” dedi, 3 “Tanrınız RAB’bin sizin yararınıza bütün bu uluslara neler yaptığını gördünüz. Çünkü sizin için savaşan Tanrınız RAB’di. 4 İşte Şeria Irmağı’ndan gün batısındaki Akdeniz’e dek yok ettiğim bütün bu uluslarla birlikte, geri kalan ulusların topraklarını da kurayla oymaklarınıza mülk olarak böldüm. 5 Tanrınız RAB bu ulusları önünüzden püskürtüp sürecektir. Tanrınız RAB’bin size söz verdiği gibi, onların topraklarını mülk edineceksiniz. 6 Musa’nın Yasa Kitabı’nda yazılı olan her şeyi korumak ve yerine getirmek için çok güçlü olun. Yazılanlardan sağa sola sapmayın. 7 Aranızda kalan uluslarla hiçbir ilişkiniz olmasın; ilahlarının adını anmayın; kimseye onların adıyla ant içirmeyin; onlara kulluk edip tapmayın. 8 Bugüne dek yaptığınız gibi, Tanrınız RAB’be sımsıkı bağlı kalın. 9 Çünkü RAB büyük ve güçlü ulusları önünüzden sürdü. Bugüne dek hiçbiri önünüzde tutunamadı. 10 Biriniz bin kişiyi kovalayacak. Çünkü Tanrınız RAB, size söylediği gibi, yerinize savaşacak. 11 Bunun için Tanrınız RAB’bi sevmeye çok dikkat edin. 12 Çünkü O’na sırt çevirir, sağ kalıp aranızda yaşayan bu uluslarla birlik olur, onlara kız verip onlardan kız alır, onlarla oturup kalkarsanız, 13 iyi bilin ki, Tanrınız RAB bu ulusları artık önünüzden sürmeyecek. Ve sizler Tanrınız RAB’bin size verdiği bu güzel topraklardan yok oluncaya dek bu uluslar sizin için tuzak, kapan, sırtınızda kırbaç, gözlerinizde diken olacaklar.

Ayet ayet bakmayacağız ama Yeşu burada genel olarak halkı 2 konuda teşvik ediyor: 1) Cesur olmaları, 2) Rabbin buyruklarını yerine getirmeleri. Yeşu bunu yapabildi çünkü bu cesareti Rabbin kendisinden almıştı: Yeter ki, güçlü ve yürekli ol. Kulum Musa’nın sana buyurduğu Kutsal Yasa’nın tümünü yerine getirmeye dikkat et. Gittiğin her yerde başarılı olmak için bu yasadan ayrılma, sağa sola sapma (Yeşu 1:7). Dikkat edelim: Şimdi halka söylediği sözler aslında Rabbin kendisine söylediği sözlerdi. O, hayatında bu sözlerin gerçekliğini yaşadı ve şimdi aynı sözlerle halkını teşvik ediyor. Kafasından güzel bir konuşma yaparak halkı etkilemeye kalkışmadı, bunun yerine Rabbin sözlerini konuştu. Kendi aklımızla yapacağımız konuşmalar, vereceğimiz öğütler boştur ve çıkmaza götürür. Rabbin sözleriyse yaşama götürür. Dolayısıyla bizler de kardeşlerimizle konuşurken ve öğüt verirken kendi aklımızla değil, Rabbin sözleriyle bunu yapmaya çok dikkat etmeliyiz. O’nun sözleriyle yaşamaya dikkat etmeliyiz. Yeşu sadece 1 kez Rabbe danışmadan hareket ettiğinde Kenan ülkesinde yaşayan Givonluları sağ bıraktı ve onlar İsrailliler Kenan’da yaşadığı tüm süre boyunca kendilerine tuzak, kırbaç ve diken oldu, aynen ayetteki gibi. Rab Yeşu aracılığıyla bereket sözleri veriyordu ama bu bereketlere sahip olmak için halkın itaat etmesi gerekiyordu.

Yeşu konuşmasına duygusal bir şekilde devam etti: (Yeşu 23:14-16) 14 “İşte her insan gibi ben de bu dünyadan göçüp gitmek üzereyim. Bütün varlığınızla ve yüreğinizle biliyorsunuz ki, Tanrınız RAB’bin size verdiği sözlerden hiçbiri boş çıkmadı; hepsi gerçekleşti, boş çıkan olmadı. 15 Tanrınız RAB’bin size verdiği sözlerin tümü nasıl gerçekleştiyse, Tanrınız RAB verdiği bu güzel topraklardan sizi yok edene dek sözünü ettiği bütün kötülükleri de öylece başınıza getirecektir. 16 Tanrınız RAB’bin size buyurduğu antlaşmayı bozarsanız, gidip başka ilahlara kulluk eder, taparsanız, RAB’bin öfkesi size karşı alevlenecek; RAB’bin size verdiği bu güzel ülkeden çabucak yok olup gideceksiniz.”

Bu ayetlerde hem büyük bir teşvik hem de büyük bir uyarı yatıyor. Büyük teşvik şudur: Tanrımız Rabbin verdiği sözlerden hiçbiri boş çıkmaz, hepsi gerçekleşir. Bundan emin olabiliriz çünkü bugüne kadar hep böyle oldu. Hiç saymadım, ama Kutsal Kitap, Yaratılış bölümünden itibaren yerine gelen vaatlerle dopdolu bir kitaptır. Ama yine de insanlar şüphe duyar. Mesela bazı insanlar Mesih’in ikinci gelişine şüpheyle yaklaşırlar. Aynı peygamberler yüzyıllar öncesinden Mesih’i müjdelediği zaman birçok insanın şüphe duyduğu gibi. Ama Mesih yine de belirlenen zamanda, belirlenen yerde geldi, değil mi? Rabbin sözü ilk gelişinde nasıl yerine geldiyse, ikinci gelişinde de öyle yerine gelecektir. Bu ayetlerdeki uyarı ise, İsraillilerin Rable yaptığı antlaşmayı unutmaması konusunda. Çünkü eğer halk Rable yaptığı antlaşmayı unutursa ve putlara dönerse, Rab bu sefer yok olanların İsrail halkı olacağına söz veriyor. Ve hatırlarsak, Rabbin verdiği sözlerden hiçbiri boşa çıkmaz, hepsi gerçekleşir. 

Yeni Antlaşma’da da bu konuda bir uyarı bulabiliriz. (2. Korintliler 6:14-18) 14 İmansızlarla aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir? 15 Mesih’le Beliyal uyum içinde olabilir mi? İman edenle iman etmeyenin ortak yanı olabilir mi? 16 Tanrı’nın tapınağıyla putlar uyuşabilir mi? Çünkü biz yaşayan Tanrı’nın tapınağıyız. Nitekim Tanrı şöyle diyor:

“Aralarında yaşayacak,

Aralarında yürüyeceğim.

Onların Tanrısı olacağım,

Onlar da benim halkım olacak.” 17 Bu nedenle, “İmansızların arasından çıkıp ayrılın” diyor Rab.

“Murdara dokunmayın,

Ben de sizi kabul edeceğim.” 18 Her Şeye Gücü Yeten Rab diyor ki,

“Size Baba olacağım,

Siz de oğullarım, kızlarım olacaksınız.”

Tabii bu bölüm bazı aşırıcılar tarafından yanlış da kullanılabiliyor, o yüzden açıklayalım. Bu ayetler, kendimizi çevremizden soyutlamamız gerektiği anlamını taşımıyor. Sadece Rabbe ait olmayan kişilerle veya durumlarla aynı boyunduruğa girmemek konusunda bizi uyarıyor. Çünkü hem Rabde hem de başka bir yerde olamayız, ya O’ndayızdır ya da değilizdir. Rab tarafından kabul edilmek ve O’nun oğulları ve kızları olabilmek için sadece O’nda olmalıyız. Günahkarlarla birlikte olmakta bir sakınca olduğunu söylemek, İsa vergi görevlileriyle ve günahlarla birlikte aynı masada yemek yerken “Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!” (Matta 11:19) diye O’nu kınayan Ferisilerle aynı görüşte olmaktır. Günahkarların arasında, kolay olmasa da, Rabbin bir çocuğu olarak bulunmakta bir sakınca olmadığı gibi, aslında bu bizim görevimizdir. Ama bu metnin asıl anlatmak istediğine odaklanırsak, o da hem Rabde hem de başka bir kişide veya yerde olamayacağımız, ve sadece Rabde olmamızın ve O’nunla birlikte yaşamamızın gerekliliğidir.

3. İkinci Veda Konuşması

(Yeşu 24:1-13) 1 Yeşu İsrail oymaklarının tümünü Şekem’de topladıktan sonra, İsrail’in ileri gelenlerini, boy başlarını, hakimlerini, görevlilerini yanına çağırdı. Hepsi gelip Tanrı’nın önünde durdular. 2 Yeşu bütün halka, “İsrail’in Tanrısı RAB şöyle diyor” diye söze başladı, “ ‘İbrahim’in ve Nahor’un babası Terah ve öbür atalarınız eski çağlarda Fırat Irmağı’nın ötesinde yaşar, başka ilahlara kulluk ederlerdi. 3 Ama ben atanız İbrahim’i ırmağın öte yakasından alıp bütün Kenan topraklarında dolaştırdım; soyunu çoğalttım, ona İshak’ı verdim. 4 İshak’a da Yakup ve Esav’ı verdim. Esav’a mülk edinmesi için Seir dağlık bölgesini bağışladım. Yakup’la oğulları ise Mısır’a gittiler. 5 Ardından Musa ile Harun’u Mısır’a gönderdim. Orada yaptıklarımla Mısırlılar’ı felakete uğrattım; sonra sizi Mısır’dan çıkardım. 6 Evet, atalarınızı Mısır’dan çıkardım; gelip denize dayandılar. Mısırlılar savaş arabalarıyla, atlılarıyla atalarınızı Kamış Denizi’ne dek kovaladılar. 7 Atalarınız bana yakarınca, onlarla Mısırlılar’ın arasına karanlık çöktürdüm. Mısırlılar’ı deniz sularıyla örttüm. Mısır’da yaptıklarımı gözlerinizle gördünüz.

 “ ‘Uzun zaman çölde yaşadınız. 8 Sonra sizi Şeria Irmağı’nın ötesinde yaşayan Amorlular’ın topraklarına götürdüm. Size karşı savaştıklarında onları elinize teslim ettim. Topraklarını yurt edindiniz. Onları önünüzden yok ettim. 9 Moav Kralı Sippor oğlu Balak, İsrail’e karşı savaşmaya hazırlandığında, haber gönderip Beor oğlu Balam’ı size lanet etmeye çağırdı. 10 Ama ben Balam’ı dinlemeyi reddettim. O da sizi tekrar tekrar kutsadı; böylece sizi onun elinden kurtardım. 11 Sonra Şeria Irmağı’nı geçip Eriha’ya geldiniz. Size karşı savaşan Erihalılar’ı, Amor, Periz, Kenan, Hitit, Girgaş, Hiv ve Yevus halklarını elinize teslim ettim. 12 Önden gönderdiğim eşekarısı Amorlu iki kralı önünüzden kovdu. Bu işi kılıcınız ya da yayınız yapmadı. 13 Böylece, emek vermediğiniz toprakları, kurmadığınız kentleri size verdim. Buralarda yaşıyor, dikmediğiniz bağlardan, zeytinliklerden yiyorsunuz.’ ”

Bu ayetlerde, Rabbin İbrahim’in babası Terah’tan başlayarak o ana dek halkı için neler yaptığı anlatılıyor. Daha doğrusu Rab halka neler yaptığını hatırlatıyor. Rab, sözlerini her zaman yerine getirdi, getirmeye de devam ediyor. Halkıyla her zaman, bir babanın çocuklarıyla ilgilendiği gibi ilgileniyor. Gerçekten de övgüyü, yüceliği ve tapılmayı hak eden bir Tanrımız var.

(Yeşu 24:14-15) 14 Yeşu, “Bunun için RAB’den korkun, içtenlik ve bağlılıkla O’na kulluk edin” diye devam etti, “Atalarınızın Fırat Irmağı’nın ötesinde ve Mısır’da kulluk ettikleri ilahları atın, RAB’be kulluk edin. 15 İçinizden RAB’be kulluk etmek gelmiyorsa, atalarınızın Fırat Irmağı’nın ötesinde kulluk ettikleri ilahlara mı, yoksa topraklarında yaşadığınız Amorlular’ın ilahlarına mı kulluk edeceksiniz, bugün karar verin. Ben ve ev halkım RAB’be kulluk edeceğiz.”

Yeşu, başından beri yaptığı çağrıyı tekrar ediyor: “RAB’den korkun, içtenlik ve bağlılıkla O’na kulluk edin.” Rabbe içtenlikle ve bağlılıkla kulluk etmenin gereği olarak da, eski ilahlarınızı ya da Rabbin yerine koyduğunuz ne varsa, atın gitsin. Ve en çarpıcı uyarısını da ekliyor: “bugün karar verin.” Yeşu halkın neye karar vermesini istiyor? Kime kulluk edeceklerine. Çünkü konuştuğumuz gibi, seçim çok nettir: Ya Rabdeyizdir, ya da değilizdir. Rabbi izlerken yaptığımız hatalardan bahsetmiyoruz. Bu dünyada yaşadığımız sürece mükemmel olamayız. Ama kararlılıktan bahsediyoruz, kime kulluk edeceğiz? Bu kararı henüz vermemiş kişiler var mı? Bugün karar verin. Yeşu ve ev halkı, Rabbe kulluk etmeye karar verdiler. Şuna çok dikkat edelim: Yeşu bu cümleyi Rable dolu bir yaşam yaşadıktan sonra, hayatının sonunda, yaklaşık 110 yaşında ve ölmek üzereyken söyledi. O zaman belki de zaman zaman bu kararı gözden geçirmek iyi bir fikir olabilir.

4. Antlaşma

(Yeşu 24:16-28) 16 Halk, “RAB’bi bırakıp başka ilahlara kulluk etmek bizden uzak olsun!” diye karşılık verdi, 17 “Çünkü bizi ve atalarımızı Mısır’da kölelikten kurtarıp oradan çıkaran, gözümüzün önünde o büyük mucizeleri yaratan, bütün yolculuğumuz ve uluslar arasından geçişimiz boyunca bizi koruyan Tanrımız RAB’dir. 18 RAB bu ülkede yaşayan bütün ulusları, yani Amorlular’ı önümüzden kovdu. Biz de O’na kulluk edeceğiz. Çünkü Tanrımız O’dur.”

 19 Yeşu, “Ama sizler RAB’be kulluk edemeyeceksiniz” dedi, “Çünkü O kutsal bir Tanrı’dır, kıskanç bir Tanrı’dır. Günahlarınızı, suçlarınızı bağışlamayacak. 20 RAB’bi bırakıp yabancı ilahlara kulluk ederseniz, RAB daha önce size iyilik etmişken, bu kez size karşı döner, sizi felakete uğratıp yok eder.”

 21 Halk, “Hayır! RAB’be kulluk edeceğiz” diye karşılık verdi.

 22 O zaman Yeşu halka, “Kulluk etmek üzere RAB’bi seçtiğinize siz kendiniz tanıksınız” dedi.

 “Evet, biz tanığız” dediler.

 23 Yeşu, “Öyleyse şimdi aranızdaki yabancı ilahları atın. Yüreğinizi İsrail’in Tanrısı RAB’be verin” dedi.

 24 Halk, “Tanrımız RAB’be kulluk edip O’nun sözünü dinleyeceğiz” diye karşılık verdi.

 25 Yeşu o gün Şekem’de halk adına bir antlaşma yaptı. Onlar için kurallar ve ilkeler belirledi. 26 Bunları Tanrı’nın Yasa Kitabı’na da geçirdi. Sonra büyük bir taş alıp oraya, RAB’bin Tapınağı’nın yanındaki yabanıl fıstık ağacının altına dikti. 27 Ardından bütün halka, “İşte taş bize tanık olsun” dedi, “Çünkü RAB’bin bize söylediği bütün sözleri işitti. Tanrınız’ı inkâr ederseniz bu taş size karşı tanıklık edecek.”

Halk Rabbi izleyeceğine söz verdi. Ama Yeşu ilginç bir şekilde buna karşı çıkar gibi konuştu. Yeşu, aslında hem Rabbe kulluk edip hem de putlara tapamayacaklarını söylemek istiyordu. Çünkü 23. ayette “Öyleyse şimdi aranızdaki yabancı ilahları atın” diyor. Demek ki hala yanlarında putlar taşıyorlar. Ama halk ısrar etti: “Hayır! RAB’be kulluk edeceğiz.” “O zaman Yeşu halka, “Kulluk etmek üzere RAB’bi seçtiğinize siz kendiniz tanıksınız” dedi. “Evet, biz tanığız” dediler.” Yeşu onları putlarını atmaya ve Rabbe dönmeye tekrar davet ettiğinde, yine söz verdiler. Tanıklık ettiler. Yani birbirlerini şahit tuttular. Yeşu da bu olaylara bir tanık olarak oraya sembolik bir taş dikti. Halkı evlerine gönderdi ve kısa bir süre sonra öldü.

5. İsa’ya Olan Tanıklığımızda Ne Durumdayız?

Yeşu önderliğinde İsraillilerin yaşamış olduğu bu olaydan bizler ne öğreneceğiz? Bu olay Kutsal Kitap’ta yer bulduğuna göre ve biz bunu 2021 yılında okuduğumuza göre, Tanrı’nın bunda bir amacı vardır. Bu amaç ne olabilir? Öncelikle şuna karar vermeliyiz: Kime kulluk edeceğiz? Henüz İsa’yı kabul etmemiş olsak da, 30 yıldır Hristiyan olsak da bu soruyu kendimize sormalıyız: Kime kulluk edeceğiz? Yeşu ve ev halkı, Rabbe kulluk etmeyi seçtiler. Bizim seçimimiz nedir? Şunun farkında mıyız: Tanrı’ya kulluk etmeyi seçmek, günümüzün putlarını ve Tanrı’nın yerine koyduğumuz her şeyi bırakmamızı gerektiriyor. Yeşu ve halk ile Tanrı arasında, Şekem’de bir antlaşma yapıldı, birbirlerini tanık tuttular ve oraya tanık olarak bir taş diktiler. Ya biz? Vaftiz olduk, ama vaftiz olduğumuz andan itibaren Tanrı’yla olan ilişkimiz mükemmel mi? Olmadığını biliyoruz, hiçbirimizin değil. Ama Tanrı bizden O’nu izlemeyi seçmemizi istiyor. Vaftiz olmak bir günde oluyor ama Tanrı’da kalmayı seçmek her gün yapılan bir iştir. Vaftiz törenlerinde, vaftiz olacak kişinin okuduğu iman bildirisini hatırlıyor musunuz? O iman bildirisini Nisan’da Emir kardeşim ve Şubat’ta Kanat abim kilisede vaftizlerinden önce okudular. O bildiride, İsa Mesih’e iman ettiğimizde kim olduğumuz, ve imanlı hayatımızda neler yapacağımızı ilan ediyoruz. Ardından Pastör önce vaftiz olacak kişiye soruyor: İsa’yı Rab ve Kurtarıcı olarak hayatına çağırdığını, O’nun çalmakta olduğu kapıyı açtığını ve yemek yemek için içeri davet ettiğini anlıyoruz. Bunu kilise topluluğu önünde bir kez daha onaylıyor musun? — Çarmıhını yüklenip O’nun ardından gideceğini, imanda ve O’nu tanımakta gün ve gün gelişeceğini ve İsa’nın bedeni olan kilisenin bir üyesi olarak Tanrı’nın senin için olan çağrısını yerine getireceğini kabul ediyor musun? Sonra da Pastör topluluğa soruyor: Söylediklerini duydunuz. Sizler de bu kişinin Rab’de olduğu beyanına tanıklık ediyor musunuz? Bir tanıklık veriyoruz, birbirimizi şahit tutuyoruz. Bu tanıklığımız sabittir. Hepimiz birbirimize tanığız. Peki vaftiz olalı ne kadar oldu, ve bugün ne durumdayız? Sözlerimizi yerine getiriyorsak, Tanrı bizden hoşnut kalacaktır ama sözlerimizi dikkate almayan bir yaşam sürüyorsak, kendi sözlerimiz bize karşı tanıktır. O zaman bu hafta şunu teklif ediyorum: Bu vaazdan hemen sonra kilise grubunda vaftizde vaftiz olacak kişinin okuduğu o bildiriyi paylaşalım. Bu haftaya özel olarak, bir ayet üzerinden değil de, kendi tanıklığımız üzerinden ve kendimiz için dua edelim. Bir ruhsal “check-up” yapalım. Eksik yanlarımızı Rabbe soralım. Öyle ki kendi sözlerimiz bizim aleyhimizde değil ama lehimizde tanıklık yapsınlar. Böylelikle Rabbi hoşnut eden yaşamlar sürelim. Şimdi dua edelim.

VAAZ 2021.06.06

1. Bir Hikaye

Adamın biri babasına karşı isyan eder ve evini terk etmek zorunda kalır. Uzun süre yabancı topraklarda, yabancıların yanında çok ağır şartlarda ve karın tokluğuna çalışır. Yıllar geçtikten sonra adam artık o kadar yorulmuştur ve sıkılmıştır ki, “bir mucize olsa da bu yabancı ülkeden ve yabancıların elinden kurtulsam” diye düşünür. O anda bir mucize olur ve oralı olmayan başka bir yabancı ona gelir. Bu yabancı, aslında genç adamın babası tarafından görevlendirilmiştir. Görevi, babanın oğlunu bulmak ve ona geri getirmektir

Genç adam buna çok sevinir ve hiç zaman kaybetmeden beraber tekneyle yola koyulurlar. Ama merhametsiz yabancılar onun öyle kolayca oradan ayrılmasına izin vermeyecektir. Peşlerine düşerler, fakat yakalayamazlar. Her ne zaman birileri onlara yaklaşsa, bir mucize olur ve tekneleri savrulur. Bir şekilde peşlerine takılanları atlatırlar ama çözülmesi gereken başka sorunlar vardır. Mesela açlık gibi. Ama ne zaman karınları acıksa, başka bir mucize olur ve her gün yemek saatinde oradan geçen bir balık sürüsüne rastlarlar ve onlardan istedikleri kadar alıp karınlarını doyururlar. Buna rağmen sorunlar bitmeyecektir. Bu sefer de fırtınalarla karşılaşırlar ama yine başka mucizeler olur, bir şekilde rüzgardan ve dalgalardan her defasında sağ çıkarlar.

Bu durum bir süre daha devam eder, oğul artık iyice sıkılmıştır ve söylenmeye başlar. Adama söylenir: “Beni bu denizde vurulayım, açlıktan öleyim ya da fırtınada boğulayım diye mi yola çıkardın? Bu denizden ve içindeki balıklardan tiksiniyorum artık! Bu denizde öleceğim ve asla eve dönemeyeceğim!” Ve hastalanır. Yanındaki, genç adamın babası tarafından görevlendirilen yaşlı adam ise olup biteni izlemektedir. Genç adamın isyanlarına dayanamayan görevli, adama sakin olmasını, panik yapmamasını söyler. Genç adama şöyle der: “Ölmeyeceksin, yaşayacaksın! Bu zorluklardan geçip evine sağ salim varacaksın. Merak etme.” Cebinden bir pusula çıkarır. “Bak, bu pusulayı görüyor musun? Bunu baban verdi. Tek yapmamız gereken şey bu pusulaya bakmak ve onun gösterdiği yöne doğru ilerlemek.”

Bunun üzerine genç adam sakinleşir, morali yerine gelir, hatta iyileşir. Pusulanın gösterdiği doğru yöne doğru sabırla ilerlerler ve sonunda eve sağ salim ulaşırlar. Baba oğul birbirlerine sevgiyle sarılırlar. Genç adam bu maceradan çok önemli dersler çıkarmıştır. En başta babasına isyan ettiği için pişmandır ve babasının onu ne kadar çok sevdiğini artık biliyordur. Eve dönmesi için aslında kendisinin bir şey yapması gerekmediğini, ama babasının zaten gerekli her şeyi sağladığını öğrenmiştir. Tek yapması gereken, babasının gönderdiği o pusulaya bakmak ve o yöne doğru gitmektir. Her türlü sıkıntıda babasının aslında onun yanında olduğunu ve onu korumak istediğini artık anlamıştır.  

2. Vaazın Mesajı

Bu hikayedeki genç adam gibi, bizi seven ve eve dönmemize yardım eden bir Göksel Babamız var. Bizi çok sevdiğini biliyoruz. Eve dönmemiz için aslında bizim bir şey yapmamız gerekmiyor, ama babamız bunun için gerekli her şeyi zaten bizim için sağlamıştır. Bizlere düşen tek şey ise o pusulaya bakmak ve doğru yöne gitmektir. Babamız her türlü sıkıntıda bizim yanımızdadır ve bizi korumak ister.

3. İsrailliler ve Tunç Yılan

Bir dönem İsrailliler Mısır’da köle olarak yaşadılar. Mısırlılar onları büyük angaryalara koştu, onların elinden büyük eziyet çektiler. Ama feryatları Tanrı’ya ulaştı ve Tanrı Musa aracılığıyla ve onun önderliğinde halkını Mısır’dan çıkardı. Firavunu ikna etmek için büyük mucizeler yaptı. Mısır’dan çıktıktan sonra takip edildiler ama Tanrı onları takip eden Mısırlıları denizde boğdu. Yollarını bulamadıklarında onlara gündüz bulutlarla ve gece ateşlerle onlara yol gösterdi. Halk çölde acıktığında onlara yerden ekmek bitirdi ve susadığında onlara kayalardan su sağladı. Tanrı, halkı İsrail’i çocuğu gibi gördü ve bir babanın oğluna baktığı gibi onlara baktı.

Sonra bir gün, vaat edilen topraklara doğru ilerlerken halkın sabrı tükendi. Hem Tanrı’ya hem de Musa’ya karşı şu kelimelerle söylendiler: “Çölde ölelim diye mi bizi Mısır’dan çıkardınız? Burada ne ekmek var, ne de su. Ayrıca bu iğrenç yiyecekten de tiksiniyoruz!” (Sayım 21:5). Bunun üzerine halkın arasına zehirli yılanlar geldi. Bu yılanların ısırdığı kişiler ölüyordu. Birçok kişi öldü. Halk Musa’ya geldi ve ondan şöyle bir istekte bulundu: “RAB’den ve senden yakınmakla günah işledik. Yalvar da, RAB aramızdan yılanları kaldırsın” (Sayım 21:7). Musa halkı dinleyip Tanrı’ya yalvardı. Sonucunda ne mi oldu? “RAB Musa’ya, “Bir yılan yap ve onu bir direğin üzerine koy. Isırılan herkes ona bakınca yaşayacaktır” dedi. Böylece Musa tunç bir yılan yaparak direğin üzerine koydu. Yılan tarafından ısırılan kişiler tunç yılana bakınca yaşadı.” (Sayım 21:8-9).

Tanrı neden halkı iyileştirebileceği birçok yol varken böyle bir seçeneği tercih etti? Öncelikle, sorun neydi? İsrailliler kendileri için büyük mucizeler gösteren ve onlarla bir babanın çocuğuyla ilgilendiği gibi ilgilenen Tanrı’nın yaptıklarını unuttular. Unuttular derken, belki olayların oluşunu hatırlıyorlardı ya da duymuşlardı ama o olayların ardında yatan Tanrı’nın sevgisini ve büyüklüğünü hatırlamıyorlardı.

Evet bu yolculuk herhangi birimiz için çok çetin olurdu. Ama onlar o kadar uzun süre ve art arda gelen zorluklarla karşılaştılar ki, odak noktaları artık zorlukların büyüklüğü olmuştu, Tanrı’nın sevgisini ve büyüklüğünü ise hatırlayan pek kalmamıştı.

Asıl sorun, Tanrı’ya bakmayı unutmuş olmalarıydı. Tanrı da onlara bir hatırlatma yaptı. Sizi yılan mı ısırdı? Yılanlardan kaçmaya çalışmanın bir faydası yok, sadece Tanrı’ya bakın. Zorluklar etrafınızı mı sardı? Onlardan kaçmaya çalışmayın, sadece Tanrı’ya bakın. Hedefinizi hatırlayın.

İsraillerin hedefi, Tanrı’nın onları götürmek istediği yere varmaktı. Tanrı bunu yapacak güce sahip olduğunu zaten ispatlamıştı ama onlar problemlere odaklandılar. Sizin hedefiniz nedir? Nereye varmak istiyorsunuz?

4. İsa ve Nikodim

Varmak istediğiniz yer Tanrı’nın Egemenliği mi? Oraya nasıl varabileceğinizi biliyor musunuz? İsa, kendisine hayranlıkla gelen Ferisi mezhebine bağlı olan Yahudi önder Nikodim’e şöyle dediğinde Nikodim çok şaşırdı: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” (Yuh. 3:3). Şaşkın Nikodim, “Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci kez girip doğabilir mi?” diye sordu (Yuh.3:4). Fiziksel düşünüyordu, aynı bugün “İsa Tanrı’nın Oğludur” dediğimizde birçok insanın fiziksel düşündüğü gibi.

İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez. Bedenden doğan bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur. Sana, ‘Yeniden doğmalısınız’ dediğime şaşma. Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin, ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir” (Yuh. 3:5-8).

Nikodim’in şaşkınlığı devam ediyordu. “Bunlar nasıl olabilir?” diye sordu (Yuh. 3:9). O zaman “İsa ona şöyle yanıt verdi: “Sen İsrail’in öğretmeni olduğun halde bunları anlamıyor musun? Sana doğrusunu söyleyeyim, biz bildiğimizi söylüyoruz, gördüğümüze tanıklık ediyoruz. Sizler ise bizim tanıklığımızı kabul etmiyorsunuz. Sizlere yeryüzüyle ilgili şeyleri söylediğim zaman inanmazsanız, gökle ilgili şeyleri söylediğimde nasıl inanacaksınız? Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır. Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O’na iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun” (Yuh 3:10-15). Amin.

Ve İsa yukarı kaldırıldı, Pavlus diyor ki: Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi (1. Korintliler 15:3-4).

5. Sonuç

Sevgili kardeşlerim ve büyüklerim, biz Babasıyla tartışan ve evini terk etmek zorunda kalanlarız. Biz Babamızın bütün korumasına rağmen zaman zaman bunun değerini unutan ve isyan eden, dik başlı evlatlarız. Başlangıçta Babamızla yola çıkan ama sonra zorluk seviyesi yükseldikçe O’nun geçmişte bizim için yaptıklarını unutan kişileriz. Zaman zaman bize sağladığı her şeye rağmen, gözleri kör olanlarız.

“Ne yaptı ki” deriz, “Neyimiz var ki” deriz. Biz, O’na bakmayı unutanlarız. Bu yüzden hep kafamız karışıyor. Biz, hikayedeki, sıkıntıda söylenen genç adamız. Biz, Tanrı’nın sağladığı yiyeceklerden tiksinen İsraillileriz. Biz, hayranlıkla İsa’nın yanına gelen, ama söylediklerini anlamayan Nikodim’iz.

Çoğu zaman “Benim ne yapmam gerekiyor” diye soruyoruz. Tek yapmamız gereken, cebimizdeki pusulayı çıkarıp onun gösterdiği yöne doğru gayretle kürek çekmek. Tek yapmamız gereken, hayatın yılanları bizi ısırdığında tunç yılana bakmak. Tek yapmamız gereken, İsa’ya gelmek ve O’nda yeniden doğmak. Tek yapmamız gereken bu adama bakmak. Çünkü o bizim pusulamız, tunç yılanımız ve kurtarıcımız, O Babamızın bizim için sağladığı kurtuluş yolu, O Babamızın biz eve geri dönebilelim diye bizi bulması için gönderdiği kurtarıcı, O, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’tir.

Varış noktamız her şeyin başlangıcındaki gerçek evimiz. Varmak istediğimiz yer Tanrı’nın Egemenliği. Bizi oraya götürebilecek tek kişi de İsa. O’nu izlememiz yeterlidir. Bunun için İsa’ya bakmayı her zaman hatırlayalım. Bakalım ki görebilelim.

(Bunu yapmak istiyorsanız ama nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, bu toplantıdan sonra beni arayın ve bu konuda konuşalım. Instagram’dan bizi izleyenler de profildeki telefon numarasından bize ulaşabilirler).

Şimdi dua edelim.