Markos 11:12-14 Meyvesiz İncir Ağacı
‘Ertesi gün Beytanya’dan çıktıklarında İsa acıkmıştı. Uzakta, yapraklanmış bir incir ağacı görünce belki incir bulurum diye yaklaştı. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir şey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi. İsa ağaca, “Artık sonsuza dek senden kimse meyve yiyemesin!” dedi. Öğrencileri de bunu duydular. ‘
Öyle sanıyorum ki İncil’i ilk kez araştırırken bu bölümü okuyup da “Bu da ne böyle? Burada ne anlatıyor? İsa neden böyle bir şey yaptı” demeyen yoktur…
Çünkü bu bölüme gelene kadar İsa her zaman bereketledi, her zaman yaşam verdi. Ama şimdi, meyvesi olmadığı için bir incir ağacını lanetledi, hem de ayette açıkça, incir mevsimi olmadığı yazarken!
İsa acıkmıştı. Bazen insanların şekeri düşerse ve yemek yemezlerse çok sinirli olabilirler. Acaba O’nun şekeri mi vardı? Bir reklamda “Açken sen, sen değilsin” diyordu. İnsanlar acıkınca huyları değişebilir. Bazı günler çok acıkıyorum. Seval hazırlaması uzun süren bir yemek yapmayı planlıyorsa, içimden onu bereketlemek gelmiyor. Ta ki yemeği tadana kadar!
Ama İsa böyle mi? Bu çok garip görünüyor. Adeta İsa mantıksız davranmış gibi, hatta benim gibi huysuz biriymiş gibi. Böyle olmadığını iyi biliyoruz. Öyleyse bu olayı nasıl açıklayabiliriz?
Aslında buradaki karmaşıklığın çözümü çok basit bir botanik gerçekte yatıyor. Orta Doğu’da incir ağaçları, genel olarak bildiğimiz ağaçlardan farklı olarak, henüz yapraklanmadan öncesinde, ana hasattan önce, az miktarda meyve veriyor. Buna “ilk meyve” diyorlar. Fısıh zamanında bile o meyvelerden bulunabiliyor. Yani eğer iklim uygunsa, hasat zamanından öncesinde incir ağacında meyve bulmak mümkündür.
Peki, eğer incir ağacı yapraklanmadan önce ilk meyvesini vermemişse bu ne anlama geliyor? Bu, o ağacın çorak olduğu anlamına geliyordu. İyi bir bağcı, çorak bir ağacı ne yapar? Onu kesip atar. Bu bilgi için çok uzağa değil, Luka 13:6-7’ye gidelim:
‘İsa şu benzetmeyi anlattı: “Adamın birinin bağında dikili bir incir ağacı vardı. Adam gelip ağaçta meyve aradı, ama bulamadı. Bağcıya, ‘Bak’ dedi, ‘Ben üç yıldır gelip bu incir ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın besinini neden boş yere tüketsin?’ ‘
Şimdi daha iyi anlayabiliriz değil mi?
Bu meyve vermeyen incir ağacı ve İsrail arasındaki bağlantı hakkında düşünelim. İsa Yeruşalim’e girdiğinde O’nu bir Kral ve Mesih olarak karşıladılar. Ama bir hafta sonra O’nu çarmıha gereceklerini İsa biliyordu.
İnsanlar, çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları İsa’nın yoluna seriyorlardı. Beklenen Kral ve Mesih olduğunu görüntüde ilan ediyorlardı. Ama meyveleri var mıydı, yani yürekten buna iman ediyorlar mıydı? Sadece yaprakları olduğunu, ama meyveleri olmadığını, yani sadece görüntüde iman ettiklerini ama yürekte iman etmediklerini gösteren bir kanıt, bir hafta sonra “Çarmıha ger” diye bağırmaları olacaktı.
Nitekim İsa’nın ölümünden yaklaşık 40 yıl kadar sonra, İsrail yargılandı. İsrail, İsa için, uzaktan bakıldığında incir ağacı görüntüsü veren, ama yanına geldiğinizde meyvesini bulamadığınız bir incir ağacı gibiydi.
Bu yargılanma İsrail’in sonsuza dek lanetlendiği anlamına gelmiyor, ama imansızlığından dolayı yargılandığı anlamına geliyor. Tanrı o günden beri, bugün ve her gün kendi halkını oluşturmaya devam ediyor.
İsrail üzerinden konuştuk ama bu olayda bizim için de bir şeyler olabilir mi? Kesinlikle!
Yuhanna 15:8,16 ‘Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz. Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım. Öyle ki, benim adımla Baba’dan ne dilerseniz size versin. ‘
Meyve vermenin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz! Hem Tanrı yüceltiliyor, hem biz öğrencileri olabiliyoruz, hem de dualarımız kabul ediliyor!
Meyvelerimiz neler olabilir? Galatyalılar 5:22-23 ‘Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur.
İsa’nın tekrar geleceğini biliyoruz. O zaman ana hasadı o toplayacak. Şimdi bizler için meyve vereceğimizi göstermenin zamanıdır. Şimdi ilk meyveleri vermezsek, bu çorak olduğumuz anlamına gelir, ve ana hasatta meyvemiz olmayacağı anlamına gelir.
Hafta boyunca hayatlarımızda sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetim görülsün diye dua edelim. Bu konudaki eksikliklerimizi Tanrı bize göstersin diye dua edelim. Hangileri bizde daha az? Neden? Onları nasıl geliştirebileceğimiz üzerinde düşünelim.
Markos 11:20-26 İncir Ağacından Alınacak Ders
‘Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken, ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. Olayı hatırlayan Petrus, “ Rabbî , bak! Lanetlediğin incir ağacı kurumuş!” dedi. İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Tanrı’ya iman edin. Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, ‘Kalk, denize atıl!’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir. Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir. Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.”
Ağacın kurumuş olduğunu gördüler ve İsa iki şeyden bahsediyor: İmanla dua etmek ve bağışlamak. Bunlar da ilk bakışta ağaçla ilgisiz gibi görünüyor ama düşündüğümüz zaman ilgisiz olmadıklarını anlıyoruz.
İsa “Tanrı’ya iman edin” diyor çünkü eğer Tanrı’ya yürekten iman varsa, meyvesizlikle ve diğer çözülemez görünen sorunlarla uğraşılabilir. Bir dağ kadar büyük engeller ortadan kaldırılabilir çünkü güç, iman aracılığıyla Tanrı’dan geliyor.
Dua ederken doğal olarak hep bir sonuç bekleriz. Ama bunun kendi rahatlığımız için olmadığından emin olmalıyız. Ya da Tanrı’yla pazarlık olmadığından. Dualarımız kendi rahatımıza veya çıkarımıza odaklanıyorsa gerçekleşmeyecek, gerçekleşse bile kalıcı bir bereket ve esenlik vermeyecek.
Dualarımız Tanrı’nın isteğine dayanmalı. Sonucun bizim isteğimizin olacağına değil. O zaman imanla dua edebiliriz. Adeta gerçekleşmiş gibi dua edebiliriz.
Gerçek bir mucizeye tanık olmak ister misiniz? Şimdi? Bir dağı yerinden oynatamam, bir değneği yılana da çeviremem. Ama Tanrı bugün bize bunlardan daha büyük bir mucize yapabileceğimizi söylüyor. Sadece iki şey yaparak:
1) Dua konularınızı hatırlayın ve hangilerini gerçekten Tanrı’nın iradesine bıraktığınızı ve hangilerini kendi rahatlığınız için istediğinizi ayırt edin. 2) Gerçekten Tanrı’nın iradesine bıraktığınız konuda, dileğinizi şimdiden almış gibi dua edin. Ve mucizeyi görün.
Eğer gerçekten Rab’le beraber yaşıyorsak ve hayatlarımızda O’nu hoşnut etmek birinci önceliğimizse, daha yanıtı bile gelmeden duanın karşılığını aldığımızı biliriz, çünkü zaten irademizi O’na bırakmışız demektir. Duamızda İsa’nın öğrettiği gibi “Benim değil, Senin isteğin olsun” diyorsak, dua ettiğimiz olayın sonucunda her ne olursa olsun, sonunda olacak olan şeyin zaten Tanrı’nın isteği olduğuna iman etmişiz demektir. Yani daha en başında dileğimiz gerçekleşmiş demektir.
Hastalığım iyileşmese de, finansal durumum düzelmese de, ev sahibi olamasam da, emekli olmaya hak kazanamasam da,
Tomurcuklanmasa incir ağaçları,
Asmalar üzüm vermese,
Boşa gitse de zeytine verilen emek,
Tarlalar ürün vermese de,
Boşalsa da davar ağılları,
Sığır kalmasa da ahırlarda,
Ben yine RAB sayesinde sevineceğim,
Kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım. (Habakkuk 3:17-18)
Zaten Tanrı’yı hoşnut eden meyve dolu bir hayat yaşamıyorsam, uzaktan yaprakları görünen ama yanına gittiğinizde meyvesi olmayan incir ağacı olacaksam, zaten diğer şeylerin ne anlamı var ki?
Hazinemiz göklerdedir. En büyük duamız, bu karanlık dünyada Tanrı’nın ışığının her gün daha fazla parlamasıdır. Rab’bi yüz yüze göreceğimiz o zaman geldiğinde, karşılıklı tebessüm edebilmektir.
Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.
Son bir nokta da bağışlamadan bahsetmeliyiz. Kendi suçlarımızın bağışlanmasını istiyorsak, biz de şikayetimiz olan insanların suçlarını bağışlamalıyız. Zaten öğrettiği duada da öyle diyor değil mi?
Birçok Grekçe el yazmasında şu ifadeler de yer alıyor:
“Ama siz bağışlamazsanız, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”
Belki bugün kapanış ilahisinde Rab’bin duasını okumak için iyi bir gündür. Ama şimdi dua edelim.