VAAZ 2021.06.20

Bugün babalar günü. Bu vesileyle tüm babaların gününü kutlayalım. Bugün için en anlamlı kutlama, Göksel Babamıza şükran dolu, O’nun esenliğiyle dolu bir gün geçirerek mümkün olacaktır.

Bu özel günde birçok baba, çocuğundan çeşitli hediyeler alacak. Yeni bir not defteri, yeni bir gömlek, yeni bir ceket, ya da yeni bir bilgisayar veya cep telefonu. Yelpaze geniş, sektör harika! Alışveriş sitelerinde milyonlarca ürün var ve sipariş verdiğimizde en fazla birkaç gün içinde kapımıza kadar geliyor. Sadece babalar gününde mi? Hayır, bunun anneler günü var, sevgililer günü var, yıl dönümleri ve yaş günleri var. Bazıları için tanışma günü dönümü ve hafta dönümü bile olabiliyor. Bir sürü yeni eşya. Neden özel günlerde yeni eşyalar alıyoruz? Çünkü yeni eşyalar sadece çocukları değil, yetişkinleri de mutlu ediyor. Sevdiğimiz insanlara onlara değer verdiğimizi ve sevgimizi göstermek istiyoruz. Ölçüsünde ve bütçeye göre uygun bir hediye almak güzel bir davranıştır, sevgi göstergesidir. Hatta imanlı bir aile danışmanı olan Gary Chapman’a göre beş sevgi dilinden bir tanesidir.

Ama bu yeni eşyaların ortak bir özelliği var: eskiyorlar. Yeni not defteri sonraki babalar gününde dolmuş olacak. Yeni gömlek sonraki doğum gününde yıkanmaktan eskimiş olacak. Özellikle teknolojiyi düşünürsek, bu yılki cep telefonu bir sene sonra aynı işlevi görmeyecek. Aldığımız hediyeler nihayetinde eskiyecek ve hatta ürün çeşidine göre, bir süre sonra tamamen kullanılamaz hale gelecek. Kesinlikle “hediye almayın, bunlar kapitalist düzenin oyunlarıdır” demeye çalışmıyorum. Ama söylemek istediğim şudur: tüm bu hediyeler eskir, gelip geçicidir ve bu yüzden de bizlere sadece geçici olarak yararlıdır.

Bu hafta yeni bir şey fark ettim… Kutsal Kitap da yeni şeylerden söz ediyor! Hem de düşündüğümden çok daha fazla. Okumalarım ve araştırmalarım sonucunda yine fark ettim ki Kutsal Kitap’taki yeni şeyler asla eskimiyor, sonsuza dek ilk günkü gibi yepyeni kalıyor. Böyle bir şeyin nasıl mümkün olabildiğini merak ediyor musunuz? Kutsal Kitap aracılığıyla açıklamaya çalışalım.

(Koloseliler 3:1-4) Mesih’te Yeni Yaşam ‘Mesih’le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı’nın sağında oturuyor. Yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün. Çünkü siz öldünüz, yaşamınız Mesih’le birlikte Tanrı’da saklıdır. Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O’nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz.’

Mesih’e iman eden bir kişi, Mesih’le birlikte ölür ve dirilir. İsa’nın Nikodim’e dediği gibi: “Bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” Tanrı’nın Egemenliğini görebilmek için “yeniden” doğmak gerekiyor. Vaftiz olurken simgesel olarak bunu gerçekleştiriyoruz. Suya giriyoruz ve İsa ile birlikte ölüyoruz, sudan yeniden doğmuş olarak çıkıyoruz. Şimdi ayet bize diyor ki: Madem ki Mesih’le birlikte yeniden dirildin, artık yeryüzündeki değerlerin değil, gökteki değerlerin ardından git.

Yeryüzündeki değerler nedir? Bu sorunun cevabını öğrenmek istiyorsanız, dünyadaki “başarı” ölçütlerine bakın. Çok para kazanmak yeryüzünde çok değerlidir, çok para kazanıyorsanız insanlar size saygı duyar. Geçtiğimiz yılın sonlarında kiralık ev ararken, bir ilan gördüm ve emlakçıyı aradım. Evin kira bedelini söyledikten sonra ne iş yaptığımı sordu. Biraz şaşırdım ve kütüphane görevlisi olduğumu söyledim. Emlakçının sesinin tonu değişti. Merakıma engel olamadım, ona eğer bir şirkette müdür olsaydım kira tutarının değişip değişmeyeceğini sordum. “Estağfurullah” dedi, “Öyle şey mi olur?” Ama kendisi bile farkında değildi, kazandığı aylık tahmini para miktarına göre insanları kategorize ediyordu. Bunun gibi, bundan 10 yıl kadar önce bir bankada asgari ücretle çalışıyordum ama insanlara bankada çalıştığımı söylediğim zaman, “Ooo” diyorlardı. Kuryelik yaparken tanıştığım bir arkadaşım 3. evini almak için günde 16 saat çalışıyordu ama o sırada karısı 4. çocuğuna hamileydi. Bir başka bir arkadaşımsa, tam zamanlı kuryelikle beraber aynı zamanda yarım zamanlı olarak güvenlik işinde çalışıyordu ve etrafındakilere sürekli bankada birikmiş parası olduğunu ve ev almak istediğini söylüyordu. Bunlar ölçüsünde olduğu zaman yanlış davranışlar değildir ama onlar para ve ev sahibi olmayı hayatlarının ana amacı haline getirmişti. Bunlarla her zaman ve her yerde övünüyorlardı çünkü bu, onların bu dünyada “başarılı olma” şekliydi. Kendilerine yeryüzünde hazineler biriktiriyorlardı ve bununla övünüyorlardı.

Peki İsa ne dedi? (Matta 6:19-21) ‘“Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.’

Ve Pavlus özetle diyor ki: “Madem ki Mesih’le birlikte dirildiniz, artık öldünüz, yaşamınız Mesih’te saklı. Göksel değerleri düşünün. Mesih göründüğü zaman O’nunla birlikte siz de yücelmiş olarak görüneceksiniz.” Mesih’i bu umutla bekleyebiliriz.

Koloseliler 3:5-11 ‘Bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini –fuhşu, pisliği, şehveti, kötü arzuları ve putperestlikle eş olan açgözlülüğü– öldürün. Bunlar yüzünden Tanrı’nın gazabı söz dinlemeyenlerin üzerine geliyor. Geçmişte bunlarla iç içe yaşadığınız zaman siz de bu yollarda yürüdünüz. Ama şimdi öfke, kızgınlık, kötü niyet dahil, hepsini üzerinizden sıyırıp atın. Ağzınızdan hiçbir iftira ya da edepsiz söz çıkmasın. Birbirinize yalan söylemeyin. Çünkü eski yaradılışı kötü alışkanlıklarıyla birlikte üzerinizden çıkarıp attınız; eksiksiz bilgiye erişmek için Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz. Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve her şeydedir.’

Göksel Babamız, bedenin ve ruhun dünyasal eğilimlerini öldürmemizi istiyor. Fuhuş, pislik, kötü arzular, açgözlülük, öfke, kızgınlık ve kötü niyet dahil, tüm olumsuz eğilimleri öldürmemizi istiyor. Ağzınızdan hiçbir iftira çıkmasın diyor, ki maalesef en olmaması gereken yer olan kilisede bile bazen ne kadar dedikodu ve iftiraya maruz kalabiliyoruz. Bunu hemen şimdi durdurmalıyız. Bir kardeşle sorunumuz olduğunda bizzat o kardeşle konuşmalı ve eğer başka bir kardeş bize gelip öbür kardeşimizden yakınıyorsa buna izin vermemeliyiz. Tanrı ayrıca ağzınızdan edepsiz söz de çıkmasın diyor. Biz farkında bile değilken, Hristiyan olduğumuzu bilen ve bizim her sözümüzü ve hareketimizi izleyen kurtulmamışların olduğunu hatırlamak çok önemli. Empati yapın, yeni bir ortama girdiğinizi düşünün. O grubu temsilen 2 kişi diğer arkadaşları hakkında acımasızca dedikodu yapıyor ve bel altı konuşmalar yapıyorlarsa o topluluk hakkında ne düşünürsünüz? Kimi temsil ettiğimizin farkında bir yaşam… Bir söz veya davranıştan önce bir an durup, Mesih’te kim olduğumuzu hatırlayarak bir yaşam yaşamalıyız. Çünkü ayette diyor ki: Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz. Yeni yaratılışı giyindiysek eskisini çıkarmamız gerekir. Mesih her şeydir ve her şeydedir.,

(Koloseliler 3:12-17) ‘Öyleyse, Tanrı’nın kutsal ve sevgili seçilmişleri olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabrı, yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Birinizin ötekinden bir şikâyeti varsa, Rab’bin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın. Bunların hepsinin üzerine yetkin birliğin bağı olan sevgiyi giyinin. Mesih’in esenliği yüreklerinizde hakem olsun. Tek bir bedenin üyeleri olarak bu esenliğe çağrıldınız. Şükredici olun! Mesih’in sözü bütün zenginliğiyle içinizde yaşasın. Tam bir bilgelikle birbirinize öğretin, öğüt verin, mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyerek yüreklerinizde şükranla Tanrı’ya nağmeler yükseltin. Söylediğiniz, yaptığınız her şeyi Rab İsa’nın adıyla, O’nun aracılığıyla Baba Tanrı’ya şükrederek yapın.’

Amin. Ayetlerin anlamı son derece açık. Tanrı’nın isteği sevecen olmamız, iyilik yapmamız, alçakgönüllü olmamız, sabırlı ve yumuşak olmamız. Birbirimize hoşgörülü davranmamız. Az önce söylediğimiz gibi, şikayetimiz olan kişiyle bire bir konuşarak sorunu çözmemiz. Birbirimizi bağışlamamız ve sevmemiz. Mesih’in esenliğinin yüreklerimizde hakem olması, ki bir bedenin üyeleri olarak Tanrı bizi bu esenliğe çağırıyor. Yüreklerimizde bu esenlik var mı? Şükretmemiz. Bilgelikle öğretmemiz, öğüt vermemiz, mezmurlar, ilahiler ve ruhsal ezgiler söylememiz, şükranla Tanrı’yı övmemiz. Yaptıklarımızı Rab İsa’nın adıyla ve Göksel Babamıza şükrederek yapmamız. İşte Mesih’teki yeni yaşamımız. Mesih aracılığıyla Göksel Babamızda yeni daha başka nelerimiz var?

  • Yeni Antlaşma

(Luka 22:20) “Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır.” Mesih’te, O’nun akıtılan kanıyla gerçekleşen yeni bir antlaşmamız var.

  • Yeniden Doğuş

(Yuhanna 3:3) “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez.” Tanrı’nın Egemenliğini görebilmek için yeniden doğmamız gerekiyor, yani Mesih’e iman ettiğimizde yeni bir doğuşumuz var.

  • Yeni Bir Yaratık

(2. Korintliler 5:17) Bir kimse Mesih’teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur. Mesih’e geldiğimizde eski şeyler geçiyor ve her şey yeni oluyor. Mesih’te artık yeni bir yaratık haline geliyoruz, Mesih’te olduğumuz yeni bir yaratık var.

  • Yeni Bir Yürek

(Hezekiel 36:26) Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek vereceğim. Tanrı halkına yeni bir yürek ve yeni bir ruh vereceğini vaat etti. Tanrı’da yeni bir yüreğimiz ve yeni bir ruhumuz var.

  • Yeni Bir Öğreti

(Markos 1:27) Herkes şaşıp kaldı. Birbirlerine, “Bu nasıl şey?” diye sormaya başladılar. “Yepyeni bir öğreti! Kötü ruhlara bile yetkiyle buyruk veriyor, onlar da sözünü dinliyor.” Halk, İsa’nın öğretisini böyle yorumladı. Mesih’te yepyeni bir öğretimiz var.

  • Yeni Buyruk

(Yuhanna 13:34) Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin. Muhteşem bir buyruk! Mesih’te yeni bir buyruğumuz var.

  • Yeni Bir İlahi

(Mezmur 40:3) Ağzıma yeni bir ezgi, Tanrımız’a bir övgü ilahisi koydu. Tanrı Davut’u kurtardığında onun ağzına yeni bir ezgi koydu. Tanrı bizi de kurtardı! Tanrı’da yeni bir ilahimiz var.

  • Yeni Yeruşalim – Yeni Yer ve Gök

(Vahiy 21:20) Bundan sonra yeni bir gökle yeni bir yeryüzü gördüm. Çünkü önceki gökle yeryüzü ortadan kalkmıştı. Tanrı’da yeni bir gök ve yeni bir yeryüzümüz var, yeni bir yurdumuz var.

  • Yeni Bir Yaratılış

(Vahiy 21:5) Tahtta oturan, “İşte her şeyi yeniliyorum” dedi. Tanrı’da yeni bir yaratılışımız var.

Kardeşler, yeni şeyleri hepimiz severiz. İşte bunlar Mesih aracılığıyla Göksel Babamızda sahip olduğumuz yeni şeyler! Ve bu yeni şeyler, dünyasal yeni şeyler gibi değil. Onlar zamanla eskiyor ama göksel yeni şeyler asla eskimiyor. Her sabah yeni güne uyandığımızda bu yeni şeyler hala ilk günkü gibi yeniliğini koruyor. Ve onlar her gün üzerimize bereket olarak yağıyorlar. Tanrı’nın lütfu, merhameti ve bereketi her gün, her saniye üzerimize yağıyor. Hayatımızda ne sıkıntılar olup bittiğinden bağımsız olarak, bu bereketleri göklerden her gün alıyoruz. Bunun tadını çıkarıyor muyuz? Buna göre yaşıyor muyuz?

Bu derece büyük sevgisinden dolayı, babalar gününde Göksel Babamıza birlikte şükürlerimizi yükseltelim mi?

VAAZ 2021.05.09

Hayatta bizleri arada bırakan durumlar olur. Tanrının gözünde doğru olanı yapmak ile yanlış (günah) olanı yapmak arasında kalırız. Her ne kadar her zaman doğru olanı yapmak istesek de, yapamayız.

Markos 10:17-22, zenginlik ve sonsuz yaşam bölümündeki çok malı olan adam.

17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” diye sordu.

 18 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.’ ”

 20 Adam, “Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum” dedi.

 21 Ona sevgiyle bakan İsa, “Bir eksiğin var” dedi. “Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.”

 22 Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.

Mesele zengin olmak değildi. Doğru olanı artık biliyordu. Arada kaldı. Ama yapamadı.

Tütün dükkanı. Arada kaldım. Yapamadım. Sizin hayatınızda da böyle arada kalmalar oluyor mu?

Sadece sohbet ediyor olsak, Tanrı’ya inanan herkes istisnasız bir şekilde Tanrı’yı hoşnut eden seçeneği seçmek istediğini söyler. Ama yine de bazen seçmez.

Arada kalmamız normaldir, çünkü -bir anlamda- gerçekten aradayız. Çünkü İsa Mesih’e iman ettiğimizde ruhta yeniden doğuyoruz (yeni bir yaratık oluyoruz), Kutsal Ruh’u alıyoruz ama aynı zamanda bu dünyada olmaya devam ettiğimiz için doğal benliğimizle de yaşamaya devam ediyoruz.

Rom.7:18-20 18 İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok. 19 İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum. 20 İstemediğimi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.

Benliğimiz günah işlememize sebep oluyor. Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Sadece Hristiyanların değil, neredeyse herkesin buna çabaladığını fark ediyor musunuz?

Uzak doğu dinleri, panteizm, yoga ve meditasyon, NLP, EFT… Uzakdoğu’da benlikten kurtulma çabaları. Amaç nirvanaya ulaşmak, hiçbir arzunuzun olmaması, ve böylelikle bir daha doğmuyorsunuz.

Müjde: Aslında çoktan kurtulduk. Sadece bunu fark etmemiz lazım.

Rom.8:3 İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.

Kutsal Yasa, buyrukları aracılığıyla günahımızı fark etmemizi sağlıyordu. Ona bakınca benliğimizi görüyorduk. Oradaki buyruklara uymak isteyen bir insan, nihayetinde şunu fark ediyordu: Kutsal Yasa’ya uymak imkansızdır. Günaha götürür. Çünkü biri bile çiğnense, Yasa çiğnenmiş demektir.

Tanrı bunu İsa Mesih aracılılığıyla sonsuza dek çözdü. İsa, Kutsal Yasa’nın yapamadığını yaparak günahın kendisini yargıladı. Böylece İsa Mesih’e ait olanlara artık hiçbir mahkumiyet yoktur.

Bedenlerimiz şu an için ölüdür, ama ruhumuz Mesih aracılıyla diridir. Henüz ruhtan doğduk ama bedenden de doğacağız, o zaman tam özgür olacağız. Bedenlerimiz de dirilecek çünkü İsa dirildi.

Rom.8:5-11 5 Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh’a uyanlarsa Ruh’la ilgili işleri düşünürler. 6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir. 7 Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın Yasası’na boyun eğmez, eğemez de… 8 Benliğin denetiminde olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler. 9 Ne var ki, Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in Ruhu olmayan kişi Mesih’in değildir. 10 Eğer Mesih içinizdeyse, bedeniniz günah yüzünden ölü olmakla birlikte, aklanmış olduğunuz için ruhunuz diridir. 11 Mesih İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu’yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.

Bu sayede Ruhtayız ve benliğe uymak zorunda değiliz. Dünyasal yollara değil sadece Mesih’e güvenebiliriz.

Benlik ölüm demektir (daha fazla sahip olmak, daha rahat olmak, yanlıştan ve sahip olduklarından vazgeçmemek ister), ama Ruh ise yaşam ve esenlik demektir. Tanrı’ya götürür, O’na hizmet eder.

Hangi düşünceye sahip olacağız? Arada kaldığımızı hissettiğimizde hangisini seçeceğiz?

Elbette şimdi Ruh’u seçtiğimizi düşüneceğiz.

Ama gerçek cevap: Tanrı’nın ruhunun içimizde yaşayıp yaşamadığına bağlı.

İçimizde olan Kutsal Ruh (Mesih’in Ruhu) bizi yönlendirecek ve kutsal olarak yaşatacak.

Rom.8:13-14 13 Çünkü benliğe göre yaşarsanız öleceksiniz; ama bedenin kötü işlerini Ruh’la öldürürseniz yaşayacaksınız. 14 Tanrı’nın Ruhu’yla yönetilenlerin hepsi Tanrı’nın oğullarıdır.

Çünkü gerçekte arada değiliz, Mesih bizdeyse artık arada değiliz demektir. Çünkü yasadan özgürüz.

Dünyasal yöntemlerin hiçbiri değil, sadece biz izin verirsek, Mesih bunu sağlayabilir.

Benliğin düşüncelerinden kurtulmak ve yaşam ve esenlik bulmak istiyor musunuz? İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcınız olarak kabul edin ve O’nun ruhunun içinizde yaşamasına izin verin.

Sonunda beden olarak da dirileceğiz. Çünkü İsa dirildi!

Aklımıza gelen düşünceleri tartalım: Bu düşünce benliğe mi dayanıyor, yoksa Ruh’a mı?

Bunu nasıl anlarız? Düşüncem Tanrı’yı yüceltiyor veya kardeşlere bir fayda sağlıyor mu?

Düşüncem Tanrı’yı yüceltmiyor ve kendi arzularıma mı hizmet ediyor?

Zengin adam, dükkanım. Aslında hayatlarımızda Tanrı’nın sağlayışına güvenmiyorduk. Sağlayış için kendimize güveniyorduk. Net: Kendimize güvenmemiz, Tanrı’ya güvenmediğimiz anlamına geliyor. Herhangi bir alanda!

Yuh.15:1,4,5 “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. … 4 Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. 5 Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

Herhangi bir şekilde, kendimizi kendi benliğimizle kurtaracağımızı düşündüğümüzde o yol bizi ölüme götürür. Ama Tanrı’ya güvenmek bizi yaşama ve esenliğe götürür.

Rom.8:6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir.

Düşüncelerimiz benliğe değil Ruh’a dayansın.

Arada kaldığımızda, aslında arada olmadığımızı, çoktan Mesih’a ait olduğumuzu hatırlayalım ve her konuda O’na güvenelim. O zaman O’nun sevgisinden bizi hiçbir şey ayıramaz!

Rab bu konuda her birimizi ve kilisemizi yetkin kılsın diye dua edelim!

VAAZ 2020.12.20

Markos 10:13-16 İsa Küçük Çocukları Kutsuyor

  • Bazı kişiler, küçük çocuklara dokunması için onları İsa’nın yanına getiriyorlar ama öğrenciler onları azarlıyor.
  • İsa buna kızdı! “Bırakın gelsinler. Tanrı’nın Egemenliği böylelerinindir.”
  • Tanrı’nın Egemenliği kimlerindir? “Böyleleri” ne demektir? Çocuk gibi saf yürekle iman edenler ve alçak gönüllüler. Tanrı’nın Egemenliği onlarındır. İsa onları kutsadı.
  • Çocuklara her zaman sevgi ve şefkat ile yaklaşmalıyız ve yürekten iman ile alçak gönüllülük konusunda onlar gibi olmalıyız.

Markos 10:17-31 Zenginlik ve Sonsuz Yaşam

  • Bir adam koşarak geldi ve diz çökerek İsa’ya bir soru sordu. Güzel ve önemli bir soru: “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?”
  • İsa’nın cevabı: “Bana neden iyi diyorsun? İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. O’nun buyruklarını biliyorsun. Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.” Bunlar on emirden geliyor. Kısaca, “Komşunu kendin gibi seveceksin.”
  • Adamın cevabı: “Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum.” Adamın bakış açısıyla ilgili şunu söyleyebiliriz: Sonsuz yaşama kavuşmak için bir şeyler “yapmak” gerektiğini düşünüyordu. O yüzden “Ne yapmalıyım” diye sordu ve “Öyle yapıyorum” dedi. Bu yüzden İsa, Kutsal Yasa’yı kullandı. Romalılar 3:20 Yasa’nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır. Çünkü Yasa sayesinde günahın bilincine varılır. İsa adama, kurtulmak için bir şeyler yapmanın faydasız olduğunu göstermeye çalışıyor.
  • İsa ona sevgiyle baktı ve şöyle dedi: “Bir eksiğin var, git, neyin varsa sat, parasını yoksullara ver, böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.” Ve adamın yüzü asıldı, üzüntüyle oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. Onları satmayı göze alamadı.
  • Bir noktayı iyi anlamamız gerek: İsa, adama, tüm malını satarak ve yoksullara dağıtarak kurtulabileceğini söylemiyor. Bir insan nasıl kurtulabilir? İsa’nın yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna, çarmıhta günahlarımız için öldüğüne ve 3. gün ölümden dirildiğine inanarak kurtulabilir. Başka bir deyişle, bir insanın kurtulabilmesi için, günahkar olduğunu, bunun cezasını ödemek için de elinden bir şey gelmediğini, ama o bedeli İsa’nın çarmıhta ödediğini kabul ederek kurtulabilir. Burada İsa, adam mutlaka kendisinin bir şey yapması gerektiğine inandığı için, ona Kutsal Yasa ile karşılık verdi. Eğer sonsuz yaşama gerçekten sahip olmak isteseydi, tüm malını satarak, komşusunu gerçekten sevdiğini kanıtlayabilirdi. Ama bu yol ayrımına geldiğinde, onu da yapamadı. Aslında tek yapması gereken, günahkar bir insan olduğunu kabul etmekti.
  • İsa’nın adama göstermek istediği şey aslında, Kutsal Yasa’ya gerçekten uymadığı ve bu yüzden kurtuluşa gereksinim duyduğuydu. Hepsi bu.
  • İsa şöyle devam etti: “Varlıklı kişilerin Tanrı Egemenliği’ne girmesi ne güç olacak! Tanrı’nın Egemenliği’ne girmek ne güçtür! Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliği’ne girmesinden daha kolaydır.” Öğrenciler çok şaşırdılar. “Öyleyse kim kurtulabilir” dediler. O zaman İsa: “İnsanlar için bu imkansız, ama Tanrı için değil. Tanrı için her şey mümkündür” dedi.
  • Zor bir soruyla karşı karşıya hisseden sadece ben miyim? Her şeyimizi satmamız mı gerekiyor? Şu kadarını söyleyebilirim: Herkes kendisi için bunu Tanrı’ya sormalıdır. Ama size, Tanrı’nın bize verdiği bereketleri ihtiyacı olan insanlarla neden paylaşmamız gerektiği konusunda birkaç şey söyleyebilirim.
  • 2. Korintliler 8:9 Rabbimiz İsa Mesih’in lütfunu bilirsiniz. O’nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu. İsa’nın kendisi bize örnek oluyor. Başkalarının zengin olabilmesi için bizim yoksul olmamız gerektiği konusunda. Yani ihtiyaç sahiplerine zenginliğimizden vermek konusunda istekli olmalıyız. Bununla birlikte dünyada her gün çok sayıda insanın açlıktan öldüğünü ve dünyanın büyük bir kısmının hala Müjde’yi hiç işitmemiş olduğunu biliyoruz. Dünyanın, gönülden veren insanlara çok ihtiyacı var.
  • Öğrenciler bu sözleri duyunca kimsenin kurtulamayacağını düşündüler. Çünkü onlara göre ve o dönemde hakim olan düşünceye göre, zenginlik, Tanrı’nın bereketini aldığınızın bir işaretiydi. Fakirlik de tam tersinin. O zaman düşündüler ki, zengin insan bile oraya giremiyorsa kim girecek? Evet, hayatında Tanrı olmadan hiçbir zengin adam zenginliğinden vazgeçemez. Ama Tanrı için, ve Tanrı ile her şey mümkündür.
  • Özetle, zenginler, zengin olmaları sebebiyle yıkıma gitmiyor. Yıkıma gidiyorlar, çünkü zenginliği, Tanrı’dan daha çok seviyorlar. Bir adam, parası ve Tanrı arasında bir seçim anına geldiğinde, parasını seçtiği için kurtulamıyor. Çok parası olduğu için değil. Bu, hayatımızda Tanrı’nın yerine koyduğumuz, Tanrı’dan daha çok sevip değer verdiğimiz her şey için geçerli bir gerçektir. En çok Tanrı’yı sevmeli ve değer vermeliyiz.
  • Petrus dedi ki: “Bak, biz her şeyi bırakıp senin ardından geldik.” Akıllı bir adam. O zaman İsa: “Size doğrusunu söyleyeyim. Benim ve Müjde’nin uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak.” Amin!
  • Ödülümüz, kesinlikle büyük olacaktır. Romalılar 8:18 Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez. Ödülümüz sonsuz yaşamdır. Her şeyi bırakarak onu elde edemiyoruz, o bir armağandır, Tanrı’dan gelen bir lütuftur. Ama bugün İsa ve Müjde uğruna her neyden vazgeçiyorsak, onun daha fazlasını sevgi dolu Tanrı’mız bize sağlayacak. Kendimize yerde değil, gökte hazineler biriktirerek O’nu hoşnut edebiliriz.
  • Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.

Vaaz 2020.06.14 Yakup 10 Sade Yaşam

Dinleyin şimdi ey zenginler, başınıza gelecek felaketlerden ötürü feryat edip ağlayın. Servetiniz çürümüş, giysinizi güve yemiştir. Altınlarınız, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. Bu son çağda servetinize servet kattınız. İşte, ekinlerinizi biçen işçilerin haksızca alıkoyduğunuz ücretleri size karşı haykırıyor. Orakçıların feryadı Her Şeye Egemen Rab’bin kulağına erişti. Yeryüzünde zevk ve bolluk içinde yaşadınız. Boğazlanacağınız gün için kendinizi besiye çektiniz. Size karşı koymayan doğru kişiyi yargılayıp öldürdünüz.


YAKUP 5:1‭-‬6 TCL02‬‬‬‬‬
https://bible.com/bible/170/jas.5.1-6.TCL02


Kutsal Kitap’ın ayetlerini okuduğumuzda o ayetlerde bahsedilen olumsuz durumların muhatabının kendimiz olduğunu pek düşünmeyiz. Örneğin bu bölümü okurken, “Servetimiz yok ki, servetimize nasıl servet katalım” diye düşünmüş olabilirsiniz. Bölümde hitap edilen kişinin biz olmadığını düşünüyor olabiliriz. Ama şundan eminim ki yüreğini samimi bir şekilde Tanrı’ya yaklaştıran herkes yüreğinde o kişi olup olmadığını bilir.


Bu yüzden, bu bölüm zenginlere hitaben yazılmış olsa bile, “beni ilgilendirmez” mantığıyla değil ama tüm Kutsal Kitap ayetlerini okurken olduğu gibi, önce kendi gözümüzdeki merteğe odaklanarak okuyalım, ve tabii ki öncelikle bu mantıkla üzerinde düşünelim.


Bölüm “başınıza gelecek felaketlerden ötürü feryat edip ağlayın” ifadesiyle başlıyor. Bu çok sert ve keskin bir söz. Ama burada şunu belirtmek lazım, Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde, dünyadaki bütün zengin insanların Tanrı’yı tanımayan, Mesih karşıtı ve günahkar kişiler olduğu gibi bir öğreti yoktur.


Besbelli ki Yakup’un azarladığı kişiler, -ilerleyen ayetlerde de çok açık bir şekilde görülebileceği gibi- kendilerine aşırı servet biriktiren (bu konuda sınırı kaçırmış), Tanrısal değerleri unutup, servetini çoğaltmak amacına kilitletmiş, çalıştırdığı işçilerine ücretlerini ödemeyen ve haksızlık yapan, dünyada zevk ve bolluk içinde yaşayan ve masum kişilere zulmeden zenginlerdir.


Varlıklarını müjdeyi yaymak ve muhtaçlara yardım etmek amacıyla harcamayan ama kendini düşünen, sahip olduğu varlıkları, lüks hayatlar yaşamak için kullanan zenginlerdir. Geçen hafta değindiğimiz, toprağı bol ürün verdikten sonra ömrünün geri kalanı için onlara güvenen, ama canı o akşam istenen zengin adam gibi.


Elbette başlarına gelecek olan felaketin ne derece büyük olacağını ben kendi gözlerimle görmüş değilim, ama Tanrı’nın bu tip bir tutum içinde olan kişilerden hiç hoşnut olmayacağını bilmek için geleceği görmeye gerek yok.


Gerçekten de bilmeliyiz ki, eğer hayatlarımızda böyle bir durum varsa, bu hayatın kısa bir süre içinde, daha ne olduğunu bile anlamadan biteceğini, Tanrı’nın bize, bize verdiği bereketleri yeryüzünde nasıl kullandığımızı sorduğunda, utanıyor olacağımızı kendimize şimdi hatırlatmamız, o gün orada utanıyor olmaktan çok daha iyidir.


Şimdi zengin kişiler hakkında bu bölümde verilen dört özelliğe bakacağız. Bunlardan ilki, ikinci ve üçüncü ayetlerde zengin kişilerin servetlerinin çürümüş ve giysilerinin güve tarafından yenmiş olduğunu, altınlarının ve gümüşlerinin pas tuttuğunu ve o pasın gelecekte varlık sahiplerinin aleyhinde tanıklık edeceğini, etlerini ateş gibi yiyeceğini ve yine zenginlerin servetlerine servet katmaya devam ettiklerini okuyoruz.


Zengin insanların neleri var? Genel olarak servetleri, giysileri, altın ve gümüşleri. Peki ne olmuş bunlara? Çürümüş, güve yemiş ve paslanmış. Ne söylemeye çalışıyor?


Mesela diyelim ki, ben çok zenginim ve paramı giysilere yatırıyorum. Komik gelmesin, on binlerce liralık ceketler-gömlekler-takımlar vardır. O kadar zenginim ki her modelinden, her renginden aldım da aldım, öyle ki evimin bir odasını sadece kıyafetlerime ayırdım. İşte kiminin kalacak evi olmadığı için sokakta yatıyor, kiminin de gerçekten kıyafet odası var.


Bir giysi sık kullanıldığında güvelenmez. Ama kullanılmadığı süre uzadıkça güvelenme olasılığı yükselir. İşte o giysiler çok sayıda olduğu için o kadar uzun süre kullanılmıyor ki, güveleniyor. Şimdi o on binlerce liralık ceketin değeri ne oldu? Halbuki sokakta yatan kişi veya ihtiyacı olan kişiler o ceketi giyebilirdi. Birisi onu giyseydi o ceket o zaman değerli olacaktı.


Yakup’un söylemek istediği budur. Yani bir takım varlıkları, sonunda bir değeri kalmayacak kadar aşırı miktarlarda biriktirmek. Yoksa söylemek istediği, “zengin olmak günahtır” demek değil elbette. Günah olan, bu varlıkları müjdeyi yaymak ve muhtaçlarla paylaşmak dururken, ihtiyacından çok daha büyük miktarlarda servetler ve hazineler biriktirmektir.


İsa’nın bu konuda söylediklerini bu sabah tekrar hatırlayalım:
“Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.


MATTA 6:19‭-‬21 TCL02‬‬‬‬‬
https://bible.com/bible/170/mat.6.19-21.TCL02


Tanrı bize bu derece fazla bereketler verdiyse, bunları Tanrı’yı hoşnut edecek şekilde nasıl kullanabiliriz? Karnını doyurmak için yemek bulamayan veya zorlanan insanlara yiyecek verebiliriz, giysisi olmayan kişilere giysi verebiliriz, tedavi olmak için ilacını alamayan kişilere ilacını alabiliriz, Müjde’yi yaymak için kullanabilir veya bunu yapan kardeşler için harcayabiliriz.


Bunun dışında bir tutum sergileyip sürekli biriktirmeye devam edersek, elbette Tanrı bundan hoşnut olmayacak, ve unutmayalım ki bir yargı günü olacak ve Tek Yargıç her birimize sorular soracaktır.


Dördüncü ayette, zenginlerin ikinci ve başka bir yönüne değiniyor. İşçilerin ücretini ödememek, işçilere haksızlık yapmak. Aradan 2000 yıl geçmiş, ama hala ne kadar güncel bir konu, değil mi? Tek tek isim vermeyeceğim, ama son günlerde kilisemizde de bu konuda iş yerlerinden büyük sıkıntılar yaşayan kardeşler maalesef oldu.


Tanrı’nın gözünde, ihtiyaçtan çok fazla servetler biriktirmek kadar, o servetleri çalışanlarının üzerinden, onların hakkını yiyerek çoğaltmak da kötüdür. İşverenler ve patronlar, işçinin hakkını aramaktan aciz olduğunu düşünebilir. Ama ya Tanrı? Haksızlığa uğradığımızda, gerçekten hakkımız yendiğinde ve Tanrı’ya feryat ettiğimizde, evrenin Rabbi ve Yaratıcısı, o hakkı savunmaz mı?


Yakup burada işçilerin alıkoyulan ücretlerini örnek veriyor. Ama biz bunu genişletirsek yanlış olmaz. Yani sigorta yapmamak, giderleri düşük göstererek veya masrafları yüksek göstererek vergiden kaçırmak, ve birçok şekilde elde edilen haksız kazançları örnek verebiliriz.


Bu, Eski Antlaşma zamanında da çok önemli bir kuraldı:
“Ücretle çalışan, gereksinimi olan, yoksul bir soydaşınızı ya da kentlerinizin birinde yaşayan bir yabancıyı sömürmeyeceksiniz. Ücretini her gün, güneş batmadan ödeyeceksiniz. Yoksul olduğu için güvencesi odur. Yoksa sana karşı RAB ‘be haykırır ve sen de günah işlemiş sayılırsın.


YASA’NIN TEKRARI 24:14‭-‬15 TCL02‬‬‬‬‬
https://bible.com/bible/170/deu.24.14-15.TCL02


Beşinci ayete geldiğimizde, aşırı servet biriktiren zenginler hakkında verilen üçüncü özelliğe geliyoruz. Yeryüzünde zevk ve bolluk içinde yaşamak. Bunu, boğazlanacağı gün için kendini besiye çekmeye benzetiyor.


Dünyada hoş olmayan bazı gerçekler var. Sebepleri ve sorumluları elbette günlerce tartışabiliriz ama dünyada bir çok insan her gün açlıktan ölüyor. Bir çok başka insan ölmese de, gününü zor kurtarıyor. Gününü zor kurtarsa da, ay başını getiremiyor. Borçlarını ödeyemeyen babalar, haksızlığa uğrayan kadınlar, okula gidemeyen çocuklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Daha müjdeyi duyamamış insanlar var.


Yüreğimizde iman olduğunu söylerken, önümüzde Kutsal Kitap varken, örnek olarak İsa’nın ve elçilerin hayatı varken, içimizde vicdanımız varken; nasıl onlarca ev sahibi olabilir, evden daha pahalı arabalar alabilir, restoranlarda birçok insanın aylık gelirinden daha pahalı olan bir menü sipariş edebilir, bir buçuk yıllık ev kirası değerinde telefonlar kullanabiliriz?


Müjdeyi duymamış onca insan varken, bilmem kaç yüz kişilik, bilmem kaç bin kişilik, geleneksel görünümü verilmiş, dekorasyonu için tonla para harcanmış kiliseleri nasıl açıklayabiliriz? Belki Türkiye’de böyle kilise çok yok, ama olmaya başladığını ya da öyle olma arzusunu gözlemliyorum. Dünyada da çok örneği var.


Söz diyor ki: boğazlanacağı gün için kendini besiye çekmek.
Tanrı’nın bakışını anlatmak için Hezekiel peygamberden bir alıntı yapabiliriz:


“ ‘Kızkardeşin Sodom’un günahı şuydu: Kendisi de kızları da gururluydu, ekmeğe doymuşlardı, umursamazlardı. Düşküne, yoksula yardım elini uzatmadılar. Kendilerini beğenmişlerdi. Önümde iğrenç şeyler yaptılar. Bu nedenle, gördüğün gibi onları önümden süpürüp attım.


HEZEKİEL 16:49‭-‬50 TCL02‬‬‬‬‬
https://bible.com/bible/170/ezk.16.49-50.TCL02


Son ayet ise, aşırı servet biriktiren zenginlerin dördüncü özelliğini açıklıyor: “Size karşı koymayan doğru kişiyi yargılayıp öldürdünüz” diyor.
Doğru kişi kimdir? Bu bölüm için, alnının teriyle çalışıp ekmek parasını kazanmaya çalışan, temiz ve dürüst yaşamaya çalışan insanlardır. Bu insanlar, iş yerlerinde çoğu zaman kaba davranışlara, tehdit ve tacizlere maruz kalırlar. Çok çalışırlar ama az ücret alırlar. Karşı koyacak güç de olmadığından, öylece çalışmaya devam ederler ve zenginler tarafından zulüm görmeye devam ederler. Bir çoğumuz bunların ne demek olduğu iyi anlayacaktır çünkü hayat tecrübelerimizle sabittir.


Yakup, bu durumda ne yapılması gerektiği konusunda gelecek bölümde bize buyruk ve tavsiyeler veriyor. Ama onlara Rab dilerse bir sonraki vaazımızda bakacağız.


Çok kısa bir şekilde bir konuya da değinip vaazı sonlandıralım.
Zenginlik bu dünyada çok süslenerek gösteriliyor. Hepimiz için geçerlidir ama özellikle genç kardeşlerimiz için, süslenen bu zenginliğe özenmek konusunda Tanrı’nın sözünden bir uyarı paylaşmak istiyorum. Timoteos’a birinci mektubunda Pavlus, bir kazanç yolu olarak Tanrı’nın yolunu kullanan kişilere karşı uyarısını yaparken şu kelimeleri kullanıyor:


Oysa eldekiyle yetinerek Tanrı yolunda yürümek büyük kazançtır. Çünkü dünyaya ne bir şey getirdik, ne de ondan bir şey götürebiliriz. Yiyeceğimiz, giyeceğimiz varsa bunlarla yetiniriz. Zengin olmak isteyenler ayartılıp tuzağa düşerler, insanı çöküşe ve yıkıma götüren birçok saçma ve zararlı arzulara kapılırlar. Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.


1.TİMOTEOS 6:6‭-‬10 TCL02‬‬‬‬‬
https://bible.com/bible/170/1ti.6.6-10.TCL02


Zengin olmayı istemek, önemli bir ayartılma konusudur. Bu istek bizleri tuzağa düşürmesin. Zengin olmayı istemek beraberinde insanı çöküşe ve yıkıma götüren bir çok saçma ve zararlı arzu getiriyor. Neden? Çünkü bu hedefe ulaşmak için para gerekiyor ve paraya karşı sevgi oluşuyor. Ve ayette görüyoruz, bu durum bizleri imandan sapmaya ve acı çekmeye kadar götürebilir. Bu konuda dikkatli olalım.


Biz çok şey isteriz ama aslında ihtiyacımız olan şeyler çok daha azıdır. Birkaç kazak ve pantolonla birkaç kış geçirmek mümkündür, bir çorba, biraz yemek ve suyla doymak ve dengeli beslenmek de mümkündür. On binlerce dolarlık ceketlere ve dört katlı hamburgerlere gerçekten ihtiyacımız var mı? Yararı olmadığı gibi zararı bile var.


Pavlus’un söylediği “Yiyeceğimiz, giyeceğimiz varsa bunlarla yetiniriz” cümlesi çok anahtar bir cümledir. Tanrı’yı hoşnut eden bir yaşam sürmek için aslında Tanrı’dan ve bundan daha fazlasına hiç ihtiyacımız yoktur.
Ne istediğimiz ve ne ihtiyacımız olduğunun ayrımını yapmak için Tanrı bize bilgelik versin.


İsa’nın sözleriyle bitirelim:
“Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.


MATTA 6:31‭-‬33 TCL02‬‬
https://bible.com/bible/170/mat.6.31-33.TCL02


Bugünden itibaren, Tanrı’yı hoşnut eden sade ve işlevli bir yaşam sürmek için herkesi teşvik etmek istiyorum.


Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.