Vaaz 2020.04.26 Yakup 5 İman ve Eylem

YAKUP 2:14-26 İMAN VE EYLEM

Yakup mektubu üzerindeki vaazlarımıza devam ediyoruz. Bugün serinin 5. vaazı, iman ve eylem ile eylemle aklanma konularını ele alıyor. Bu, tarih boyunca hassas bir konu olmuştur. O yüzden vaaz sırasında ara ara yanlış yorumlanabilecek cümleler duyabilirsiniz. Ricam şudur: Böyle bir şey olduğunda konunun sonuna kadar beklemeniz. Yani duyacağınız şeylerden bazıları teolojik olarak yanlış gibi gelebilir ama açıklamanın sonuna kadar beklerseniz metnin vermek istediği mesaj netlik kazanacaktır. Şimdi ayetler üzerinden gidelim:

14 Kardeşlerim, bir kimse iyi eylemleri yokken imanı olduğunu söylerse, bu neye yarar? Böylesi bir iman onu kurtarabilir mi?

Bir iman türüne ait bir resim var. -Böylesi- Nasıl bir iman? Hiçbir iyi eylemim yok, ama ağzımla imanım olduğunu söylüyorum -beyan ediyorum-iddia ediyorum… “İmana sahipse” demiyor, “İmanı olduğunu söylerse…” diyor. Sadece beyan etmek bir işe yaramaz, bizi kurtarmaz. Boştur.

Matta 7:24-27 Sağlam Temel, Çürük Temel

24“İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer. 25 Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz. Çünkü kaya üzerine kurulmuştur. 26 Bu sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer. 27 Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, evi sarsar. Ev yıkılır; yıkılışı da korkunç olur.”

“Benim evim sağlamdır” diye beyan etmek tek başına fayda etmez. En güzel örneği yine Yakup veriyor:

15-16 Bir erkek ya da kız kardeş çıplak ve günlük yiyecekten yoksunken, içinizden biri ona, “Esenlikle git, ısınmanı, doymanı dilerim” der, ama bedenin gereksindiklerini vermezse, bu neye yarar?

Benim her şeyim var ama günlük yiyecekten yoksun bir kardeş görüyorum. Bakıyorum, üzülüyorum ve diyorum ki: “Umarım ki doyarsın.” Doydu mu? Biz kilisede bunu çok yaparız. “Senin için dua ediyorum.” Bu güzel ve doğru bir şeydir. Ama aynı zamanda Tanrı’ya da sormak lazım: “Bu kardeş için gerçekten yapabileceğim bir şey var mı?”

Şunu demek istiyor: Üzülmende samimiysen, yardım edersin. İmanında samimiysen, eylemle onu kanıtlarsın.

1. Yuhanna 3:17-18 Dünya malına sahip olup da kardeşini ihtiyaç içinde gördüğü halde ondan şefkatini esirgeyen kişide Tanrı’nın sevgisi olabilir mi? 18 Yavrularım, sözle ve dille değil, eylemle ve içtenlikle sevelim.

17 Bunun gibi, tek başına eylemsiz iman da ölüdür.

İmkanımız varken yardım etmiyorsak üzülmemiz boşunadır. Aynı şekilde imkanımız varken eylem yapmıyorsak imanımız da boşunadır. -Yanlış anlaşılmasın- bundan -eylemle kurtuluruz- anlamı çıkmıyor. Tek Kurtarıcı İsa Mesih’tir. Eylemle kurtulsaydık iki kurtarıcı olurdu: İsa ve kendimiz. Ama ne demek istiyor: Sadece sözde kalan, eylemle desteklenmeyen imanla kurtuluş olmuyor, gerçek iman, eylemle desteklenen imandır. Çünkü eylem gerçek imanın göstergesidir.

Reformcu John Calvin şöyle dedi: “Sadece imanla kurtuluruz, ama tek başına olan bir imanla değil.”

18 Ama biri şöyle diyebilir: “Senin imanın var, benimse eylemlerim.” Eylemlerin olmadan sen bana imanını göster, ben de sana imanımı eylemlerimle göstereyim.

İman ve eylemin birbirinden ayrılamayacağını, bir diyalog kullanarak gösteriyor. Burada şunu görüyoruz: İmanı olan ama eylemi olmayan kişinin, imanını kanıtlama şansı var mı? Bir kişi imanı olduğunu iddia edebilir. Ama bunu ortaya koyacak şekilde yaşamıyorsa, bunu nasıl bilebiliriz? Eylemlerim olmadan size imanım olduğunu kanıtlayabilir miyim? Kanıtlayamam, sadece beyan edebilirim. Şuna benzer: “Ben kızım için mükemmel bir babayım.” Ama Sedef’e de bir sormak lazım. Eğer eylemlerimle ona bunu göstermiyorsam, bunu iddia etmem çok saçma olacak. Eylemlerim olmadan imanlı olduğumu iddia ettiğimde de aynısı olacak. Eylemler, imanımızı gösterebilmek için tek yoldur. Sadece sözler yetmez.

Yakup 3:13 Aranızda bilge ve anlayışlı olan kim? Olumlu yaşayışıyla, bilgelikten doğan alçakgönüllülükle iyi eylemlerini göstersin.

Yakup bugün baktığımız metinde şöyle devam ediyor:

19-20 Sen Tanrı’nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar! 20 Ey akılsız adam, eylem olmadan imanın yararsız olduğuna kanıt mı istiyorsun?

Tanrı’nın olduğuna ve Tek Tanrı olduğuna inanmak önemsiz mi? Hayır çok önemlidir. Ama yeterli midir diye sorarsak, yeterli değildir. Cinler de buna inanıyorlar hatta titriyorlar ama bu onları kurtarıyor mu?

Matta 8:29(Cinler) İsa’ya, “Ey Tanrı’nın Oğlu, bizden ne istiyorsun?”

İsa’yı tanıyor ve Tanrı’nın Oğlu olarak tanıyorlar ama bu onları kurtarmıyor. İsa onları domuzlara gönderdi ve onlar kendilerini göle attılar. Çünkü inanmakla yetiniyorlar, eylem yok, adanma yok. Sadece sözde olan bir inanç var. Herkesin bildiği bir gerçeği dile getirmek sadece onu kafamızda onaylamak demektir. Ama sadece kafamızda onayladığımız ama bizi değiştirmeyen, eyleme götürmeyen iman boş bir imandır. Yine en güzel örneği Yakup veriyor:

21-23 Atamız İbrahim, oğlu İshak’ı sunağın üzerinde Tanrı’ya adama eylemiyle aklanmadı mı? 22 Görüyorsun, onun imanı eylemleriyle birlikte etkindi; imanı eylemleriyle tamamlandı. 23 Böylelikle, “İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı” diyen Kutsal Yazı yerine gelmiş oldu. İbrahim’e de Tanrı’nın dostu dendi.

Bu ayetlerde açıkça İbrahim’in oğlu İshak’ı sunağın üzerinde Tanrı’ya adama eylemiyle aklandığını görüyoruz. Şöyle açıklayabiliriz:

Yaratılış 15:6 Avram RAB’be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.

Avram yani İbrahim Tanrı’ya iman etti ve imanı aracılığıyla aklandı. Sonra Yaratılış kitabında 7 bölüm ilerlediğimizde, İbrahim’in imanının oğluyla denendiğini görüyoruz. O zamanda da eylemle aklandı. İbrahim iman ettiğinde aklandı ve imanını denenme aracılığıyla eyleme dönüştürdü. Yani İbrahim’in oğlunu sunmasını sağlayan şey imanıydı. Bu ikisi birbirinden ayrılamaz. En sevdiği şey olan oğlunu bile Tanrı’ya verebilecek kadar imanı samimiydi. Tanrı’ya olan imanını sadece kafasından onaylamadı, ama oğlunu adama eylemiyle, imanının gerçekliğini kanıtladı.

Gerçek iman ve eylem birbirinden ayrılamaz. İbrahim’in imanı eylem ortaya çıkardı ve eylemi imanını tamamladı. Ve ne diyor: “İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı” diyen Kutsal Yazı yerine gelmiş oldu.” Bu iman ve eylemle oldu.

24 Görüyorsunuz, insan yalnız imanla değil, eylemle de aklanır.

İnsan eylemle de aklanıyor. Yalnız dikkat edelim şunu demiyor: -İnsanın kurtulması için iman ve eylem şartı vardır- demiyor. Bu ayeti tek başına alırsak, İsa’nın kendi öğretisine karşı bir inanç çıkar. Anlatmak istediği şudur: İman ettiğimizde kurtuluyoruz ve eylemlerimizle de imanımızın gerçekliğini göstermiş oluyoruz. Eylemlerimiz zaten imanımızdan geliyor. Yakup Kutsal Kitap’tan ikinci bir örnek veriyor:

25 Aynı biçimde, ulakları konuk edip değişik bir yoldan geri gönderen fahişe Rahav da bu eylemiyle aklanmadı mı?

Kısaca: Rahav, Eriha kentinde yaşayan Kenanlı bir kadındı. O dönemde de Tanrı’nın yönlendirdiği İbranilerin ordusu bu kente doğru yaklaşıyordu. Ülkenin durumunu öğrenmek için önden casuslar gönderdiler. Rahav bir şekilde İbranilerin Tanrısının gerçek Tanrı olduğuna iman etti. Bu yüzden casuslar geldiğinde yakalanmasınlar diye onları sakladı, sonra onları farklı ve güvenli bir yoldan geri gönderdi ve evine de bir işaret bıraktı. Şimdi şunu söyleyebiliriz: Rahav tek başına bu eylemiyle aklanmadı ama bu eylemi, imanının gerçek olduğunu gösterdi. İmanının gerçek olduğunu eylemiyle kanıtladı.

İbraniler 11:31 Fahişe Rahav casusları dostça karşıladığı için imanı sayesinde söz dinlemeyenlerle birlikte öldürülmedi.

İmanı sayesinde diyor, eylemi sayesinde demiyor. Çünkü bu eylemi ona yaptıran imanıydı.

Ve Yakup sonuca geliyor:

26 Ruhsuz beden nasıl ölüyse, eylemsiz iman da ölüdür.

Aslında konunun en güzel özeti budur: Ruh olmadan beden nasıl ölüyse, eylem olmadan iman da aynı şekilde ölüdür.

Şimdi kısaca birkaç noktaya değinelim:

Bazı insanlar, kurtulmamızda eylemlerin etkin olduğunu kanıtlamaya çalışmak için bu bölümü kullanabilirler. Hatta Martin Luther’in bile bu bölümde çelişki gördüğünü belirten sözleri oldu. Şimdi ben elbette Martin Luther gibi büyük hizmetleri olan adanmış bir adamın yanında hiç kimseyim. Ama izin verirseniz, bir bakış açısını kullanarak, Pavlus’un imanla aklanma ve Yakup’un eylemle aklanma ayetleri arasında bir çelişki olmadığını size kanıtlamak istiyorum.

Eylemle ve iyi işlerle aklanma dediğimizde, iyi işlerden kasıt nedir? Muhtaçlara yardım etmek, yalan söylememek, ibadet etmek vs… Ama bu okuduğumuz metinde, Yakup’un örnek verdiği eylem ve iyi işler nelerdi? İbrahim’in oğlunu Tanrı’ya sunması ve Rahav’ın casuslara yardım etmesi. Şimdi şunu sormak istiyorum: İbrahim’in ve Rahav’ın yaptıkları bu iki eylemden, imanı çıkartın ve o eylemlere imanları olmadan bir daha bakın, ne görüyorsunuz? Ben size söyleyeyim, bir tanesi: öz oğluna cinayet girişimi ve diğeri: vatan hainliği.

Eğer bu bölümden eylemlerimizle kurtuluruz sonucuna varacaksak, kurtulmamız için yapmamız gereken eylemler: öz oğluna cinayet girişimi ve vatan hainliğidir. Ne kadar mantıksız, değil mi? Bu ayetlerden eylemle aklanırız sonucunu çıkarmak da öyle. Çünkü bunlar düz baktığınızda hem günahtır, hem de kanunda ceza gerektiren suçlardır.

Ama imanla baktığınızda, bunlar bu kişilerin Tanrı’ya olan gerçek imanlarının göstergeleridir. Yani başka bir deyişle, eylemleridir. İmanlarının meyveleridir. Tanrı sevgisini hayatlarındaki her şeyden üstün tuttuklarının göstergeleridir.

Pavlus şöyle dedi:

Galatyalılar 5:6 Mesih İsa’da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır; yararlı olan, sevgiyle etkisini gösteren imandır.

Şu soruları soralım: İbrahim gibi, hayatımda en değerli gördüğüm şeyi bile Tanrı’ya vermeye hazır mıyım, yani gerçekte en değerli varlığım Tanrı mıdır? Ve Rahav gibi, Tanrı sevgisi uğruna, insanların gözünde hain sayılmayı bile göze alabilecek kadar hayatımda Tanrı’ya değer veriyor muyum? Tanrı benden imanımı eylemle kanıtlamamı istediğinde, buna hazır mıyım?

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.

Vaaz 2020.04.19 Yakup 4 Ayrımcılık Yapmayın

Yakup 2:1-13

(1) İlk akla gelen düşünce: Benden uzak olsun! Ben yapmam! Ben ayrımcı değilim! Ben rahatım!

“Kardeşlerim” “Rabbimiz İsa Mesih’e iman edenler olarak” –> İmanlılara hitap ediyor!

Hayatımızda vardır ya da yoktur, ama en azından olabilme ihtimali vardır, çünkü Tanrı uyarmıştır.

“Ben asla yapmam” düşüncesi beraberinde güzel kırmızı kurdeleli bir denenme getirebilir.

Kilisemizde Türk-Amerikan, kadın-erkek, zengin-fakir var. (Sohbet, ilgilenme, çıkar ilişkileri, hor görme).

Bir Hristiyan kimseye bu tip bir ayrımcılıkla yaklaşmamalı. O zaman kimseye ayrıcalıklı davranmayacak mıyız?

Karıştırılmasın: Rom 13:7 Herkese hakkını verin: Vergi hakkı olana vergi, gümrük hakkı olana gümrük, saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin.

Devletimize hakkını, ticarette herkese hakkını, anne babaya ve hak edene saygıyı ve onuru vereceğiz.

Söylemek istediği: Kibir yapmadan, sınıf ayrımı yapmadan, bir kesime dalkavukluk yapmamak ve diğer kesimi hor görmemek. Çünkü Tanrı insan gibi görmüyor, kimin ne olduğunu bilemeyiz.

Örnek: İşay’ın evine giden Samuel. 1. Sa.16:7 Çünkü RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.

(2-4) Canlı bir örnek. Resim-toplandığımız yer-kilise-zengin ve fakir kişi geldiğindeki davranış farklılığı. Hoşgeldinci. Kiriş.

Zengin kişi, bana faydası olur diye ilgilenmek-fakir kişi, bundan bana fayda gelmez diye ilgilenmemek.

Kulağa abartı gibi gelebilir, ama inanın bu örnek abartı değildir. Kilisede ve toplumda bu düşünce vardır.

Buna karşın Tanrı şöyle diyor: (5-6-7) Tanrı’nın gözünde yoksul olanlar ne kadar değerlidir! Birkaç ayet:

Yeşaya 61:1 Egemen RAB’bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara müjde iletmek için meshetti. (İsa kendisi havrada bu ayeti açıp okudu) Luka 4:18

Luka 6:20 İsa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi: “Ne mutlu size, ey yoksullar! Çünkü Tanrı’nın Egemenliği sizindir.

1 Ko. 1:26-29 Kardeşlerim, aldığınız çağrıyı düşünün. Birçoğunuz insan ölçülerine göre bilge, güçlü ya da soylu kişiler değildiniz. 27 Ne var ki, Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti. 28 Dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için dünyanın önemsiz, soysuz, değersiz gördüklerini seçti. 29 Öyle ki, Tanrı’nın önünde hiç kimse övünemesin.

Zenginlerin çoğu Tanrı’ya değil, varlıklarına güvenirler. -Varlıkları ambarlara sığmayan adam-

Luka 19:20 Kendime, ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar diyeceğim.’ 20 “Ama Tanrı ona, ‘Ey akılsız!’ dedi. ‘Bu gece canın senden istenecek. Biriktirdiğin bu şeyler kime kalacak?’

Bölümdeki ilk örnekte kiliseye gelen zengin, bir imanlı gibi. Ama buradakiler sanki değil gibi. Sömüren, mahkemelere sürükleyen, ait olduğumuz Kişi’nin yüce adına küfreden… 2000 yılda çok şey değişmedi, günümüz dünyası da aynıdır. Hepsi için konuşamayız ama varlıklı insanların hayatlarına bir bakın, artık sosyal medya var hepsi gözler önündedir. Zulüm yaparlar. Ambarları olan adam gibi, hep daha fazlasını isterler. Tanrı’yı ve dünyanın geçiciliğini düşünmezler.

Tanrı’ya gelmek onlar için çok fedakarlık ister çünkü yükleri ağırdır.

Ama yoksulluk hafifliktir. Yoksul kişi zenginliğe umut bağlayamayacağını zaten öğrenmiştir. Bu yüzden İsa “Gel” dediğinde gidiverir. Ama İsa zengin adama varlığını sat ve gel dediğinde adam ne yaptı?

Matta 19:22 Genç adam bu sözleri işitince üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.

Üzüldü ve gitti. Yapamadı. Bırakmak için çok fazla yükü vardı. Bu yüzden İsa’nın hafif olan yükünü alamadı.

Amacımız zenginleri hor görerek başka bir ayrımcılık yapmak değil. Ama şudur: Tanrı yoksullara ve zayıflara ne kadar daha fazla önem veriyor! O zaman biz nasıl hor görelim?

(8) Neden komşumuzu kendimiz gibi sevmemiz örneğini veriyor çünkü bunu yaparsak ayrım da yapmayız.

“Tanrı’nın yasası” – en büyük buyruktur, bir devrimdir. En büyük buyruk nedir?

Markos 12:30-31 Tanrın Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.’ 31 İkincisi de şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’ Bunlardan daha büyük buyruk yoktur.”

Örneğe bağlı kalırsak: kiliseye gelen zengine çıkar umarak yaklaşıyorsam ve fakirden bir çıkarım olmaz diyerek ondan yüzümü çeviriyorsam, komşumu kendim gibi sevmiyorum. “Ama zengine iyi davranıyorum” “Ama sevdiğime iyi davranıyorum” İsa demedi mi:

Matta 5:46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur?

Eğer komşunu kendin gibi seviyorsan fakire de iyi davran, sevmediğine de iyi davran. Komşu kimdir? İyi Samiriyeli’de görüyoruz, komşum, yardım edebileceğim herkestir.

Kendine öyle davranılsa hoşuna gider mi? Hor görülmek hoşuna gider mi? İsa şunu da dedi:

Luka 6:31 İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.

9-11 İşin içine yasa giriyor. Ayrımcılık günahtır ve günah yasaya karşı gelmektir ve yasanın bir maddesine karşı gelmek, yasanın tümüne karşı gelmek demektir. Zina etmez ama adam öldürürsen yasaya karşı gelmiş olursun. Adam öldürmez ama hırsızlık yaparsan, yine aynı. Tek ihlal=tümden ihlal demektir.

Peki biz yasadan özgür değil miyiz? Rom 6:14 Kutsal Yasa’nın yönetimi altında değil, Tanrı’nın lütfu altındasınız. O zaman yasaya karşı gelsek ne zararı var?

Gerçek: Bizler yasanın değil, Mesih’in yönetimi altındayız. Yasayı değil, Mesih’i izliyoruz. Yasayı ihlal etmenin cezası var, o ceza ölümdür ve Mesih tarafından ödenmiştir. Yasadan özgürüz.

Ama yasanın bazı kuralları bizim için hala bağlayıcıdır. On emirden dokuzu mektuplarda var, sadece Şabat yok.

Yasanın bu emirleri “bunlara uymazsan öleceksin” olarak değil, ama “Bak, ben seni kurtardım, özgür kıldım. Ağır bedel ödendi-filmini bile izleyemiyoruz. Sen de artık Mesih’e benzemen için verdiğim bu buyruklara uy. Kutsal ol.”

Zaten Yakup da diyor. (12) İmanlılar yasanın altında değil, özgürlük yasasının altında. Ama özgürlük nedir? İstediğimiz her şeyi yapmak değil, doğru olanı yapmak.

Rom. 6:1 Lütuf çoğalsın diye günah işlemeye devam mı edelim? 2 Kesinlikle hayır! Günah karşısında ölmüş olan bizler artık nasıl günah içinde yaşarız?

Musa’nın yasası insanları suçlu çıkardı, özgürlük yasası ise bize lütuf ve güç verdi. Kurtulmak için değil, ama kurtulduğumuz için iyi işler yapıyoruz.

Unutmamalıyız: Yargılanacağız. (Ama ben kurtuldum!)=Belki kurtuluşumuz değişmeyecek, ama belki ödüllerimiz değişebilir.

“Konuşup davranın” diyor. Dikkat: Sadece “konuşun” demiyor. Yani sözlerimizin ve davranışlarımızın uyum içinde olması lazım.

(13) Tanrı’yla ilişkisi iyi olan birisinin bol merhamet göstermesi gerekir. Yargılanacağız dedik. Yargı gününde Tanrı’dan merhamet bulmak istiyor muyuz? O zaman merhamet göstereceğiz. Ne zaman? Şimdi. Kime? Komşumuza. Komşumuz kim? Herkes. Başkalarına merhamet edersek, biz de merhamet bulacağız.

Hiç kimseye ayrımcılık yapmayacağız, ama herkese merhametle yaklaşacağız. İsa dedi:

Matta 5:7 Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar.

Sorular:

Kendi ırkıma, başka ırklardan daha fazla,

Gençlere, yaşlılardan daha fazla,

Kadınlara erkeklerden daha fazla,

Ünlü kişilere ünsüzlerden daha fazla,

Zenginlere yoksullardan daha fazla, ya da tam tersinde değer gösteriyor muyum?

İsa’nın sözünü tekrar ederek bitirelim: Luka 6:31 İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.