VAAZ 2021.04.11

Markos 14:32-42

Getsemani Bahçesinde

32 Sonra Getsemani denilen yere geldiler. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi.

33 Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. 34 Onlara, “Ölesiye kederliyim” dedi. “Burada kalın, uyanık durun.”

35 Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım” dedi. 36 “Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

37 Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus’a, “Simun” dedi, “Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? 38 Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.”

39 Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. 40 Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. İsa’ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

41 İsa üçüncü kez yanlarına döndü, “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?” dedi. “Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. 42 Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!”

Önceki bölüm / Petrus’un kendine güvenmesi

Şimdi Getsemani bahçesi / Aramice gat şemen = zeytin basma yeri / Yu.18:2 (bahçenin ismini vermiyor ama ele verildiği aynı bahçe için): İsa, öğrencileriyle orada sık sık buluşurdu.

Bu metinde öğrenciler, İsa ve Baba var. Bu 3 pencereden bakacağız.

1) Öğrencilerin penceresi: Bahçeye gelindiğinde İsa öğrencilerden istedi: “Ben dua ederken siz burada oturun.” Sonra yanına Petrus, Yakup, Yuhanna’yı aldı ve onlara dedi: “Burada kalın, uyanık durun.”

İsa dua edip geri geldiğinde onları uykuda buldu. İsa ikinci kez uzaklaşıp dua ettikten sonra geri geldiğinde yine onları uykuda buldu. Markos: Göz kapaklarına ağırlık çöktü, İsa’ya ne diyeceklerini bilemediler. / Markos’a güvenebiliriz, Petrus’a çok yakındı / İsa üçüncü kez dua edip geldiğinde onları yine uykuda buldu.

Bize de böyle olmuyor mu? / Hayatın zorlukları, beklenmedik sorunlar, çeşitli denenmeler geldiğinde duaya ne kadar yer ayırıyoruz? / Aslında bunlarla yüzleşirken yapılacak en önemli şey duadır ama bazen biz ona en az önem veririz.

Petrus, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem. Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkar etmem” demişti / Şimdi İsa ona: “Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı?” dedi. / İsa için canını bile verebileceğini söylüyordu ama aynı zamanda O isteyince 1 saat uyanık kalamıyordu / İçimizde İsa için her şeyimizi feda edebileceğimizi söyleyebiliriz ama O bizden bundan çok daha azını istediğinde neden yapamayız?

İsa hepsine dedi: “Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.” / Ruhumuz çok şey yapmak ister ama beden güçsüz / İsa’nın isteği zayıflığımızı kabul etmemiz, uyanık durmamız ve dua etmemiz – bu şekilde ayartılmaktan korunacağız.

Üçüncü dönüşünde İsa: “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz? Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!”

İsa bu büyük sıkıntıdan geçerken, öğrencilerinden 1 saat boyunca kendisiyle birlikte dua etmesini istedi ama öğrenciler öğretmenleri için bunu yapamadı / 1 saat dua edemeyen bir öğrenci, denenme ve baskı geldiği zaman nasıl ayakta kalabilir?

Hamdolsun ki İsa öldü ve dirildi, zafer kazanıldı / Bugün iman hayatlarımızda hangi konularda sıkıntı yaşıyoruz? / Hangi denenmelerden geçiyoruz? / Tüm bu zorluklarla yüzleşirken, ne kadar zamanımızı duaya ayırıyoruz?

Dua edelim.

2) İsa’nın penceresi: Markos: İsa hüzünleniyor ve ağır bir sıkıntı duyuyordu. İsa: “Ölesiye kederliyim.” İsa’nın burada ne hissettiğini size anlatabilmek isterdim ama bunu anlamak mümkün değil / Acı ve utanç içinde öleceğini biliyor. Günahsız bir kişi için günah sunusu olmak nasıl hissettirir? / Günahsız olmaktan çok uzaktayız.

İsa yüzüstü yere kapandı ve dua etti / İlginç şeyler söyledi: “Mümkünse o saati yaşamayayım. Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

İsa çarmıhtan vaz mı geçmek istiyor? / Bu mümkün değil – İsa ne için yeryüzünde olduğunu iyi biliyor / Yine de nasıl bir sıkıntı yaşayacağını bildiği için, başka bir yol olup olmadığını Baba’ya soruyor. Mümkünse o saati yaşamayayım.”

Başka bir yol aradı / Baba için her şey mümkündü ve O’ndan başka bir yol istedi / Gökyüzünden bir ses gelmedi / Başka yol olmadığında çarmıha gitmekten vazgeçmedi / İradesini tam anlamıyla Baba’ya teslim etti: “benim değil, senin istediğin olsun.” / Bu sayede günahlarımızı bağışlatabildi ve bize de aynısını yapmamız için örnek oldu

Şu anda hayatta en çok istediğimiz ve beklediğimiz şeyler nelerdir? Bunların kaç tanesinde dua ettikten sonra “benim değil, senin istediğin olsun” diyebiliyoruz?

Bir meydan okuma (challenge) / test: En çok istediğiniz şeyi düşünün. Gerçekleşmesi için dua ettikten sonra bu cümleyi söyleyin ve sessizce bekleyin / Eğer iradenizi gerçekten Tanrı’ya bıraktıysanız, bu cümlenin ağzınızdan değil yüreğinizden geldiğini hissedeceksiniz

Bu bir mucizedir çünkü istediğiniz şey nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın artık her durumda Tanrı’yı hoşnut edeceğinizi bilirsiniz

Eğer öyle hissetmiyorsanız (ki çok olasıdır-kendimden biliyorum), Tanrı’dan iradenizi O’na bırakmanız için yardım isteyin.

Aynı zamanda duanın önemi / İsa “ölesiye kederli” olduğu bir zamanda, dua etti. Öğrencilerini seçerken, sabah erken saatlerde, önemli olayların öncesinde hep dua etti / Tanrı’yla iletişim içinde yaşamak ve irademizi O’na teslim etmek konularında örnek oldu.

O’nu izleyelim.

3) Baba’nın penceresi. İsa Baba’ya dua etti. Baba ne yaptı?

Hiçbir şey / Aslında hiçbir şey yapmayarak bir şey yaptı

İsa sordu: “Mümkünse o saati yaşamayayım.” / İnsanların günahlarının bağışlanması için İsa’nın ölmesinden, gömülmesinden ve dirilmesinden başka bir yol var mıydı?

Cevap sadece sessizlikti. Elbette İsa’nın da dediği gibi Baba için her şey mümkündü. Ama O, insanlığın kurtulabilmesi için bu yolu seçti. İsa çarmıh üzerinde ölerek günahlarımızın bedeli olan ölüm cezasını ödeyecek, gömülecek ve 3. gün dirilecekti. / Zafer yolu buydu, Şeytan bu şekilde yenilecekti

Tanrı’yı gereğinden çok fazla insanlaştırmayı sevmiyorum / Ama Yar.1:27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. / Bazı açılardan Tanrı’ya benziyoruz

Mesela sevebiliyoruz (ki bence bundan daha büyük bir mucize yoktur) / Vaftizden sonra Baba, İsa için Mat.3:17 “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” / Baba, Oğlu İsa’yı çok seviyor, O’ndan hoşnut

Getsemani’ye dönelim. Sevgili Oğlu, kendisine dua ediyor. “Mümkünse o saati yaşamayayım.” / Seven Baba, sevgili Oğlu’nun bu duasına cevap vermiyor

Birisi “Bu nasıl bir seven babadır?” diyebilir. Aramızda babalar ve anneler var / Hangi baba veya anne, çocuğu bir ameliyata girmek üzereyken onun görüntüsüne veya oradan kurtarılma isteğine yüreği dayanabilir? / Hayatımda babamı ağlarken gördüğüm tek zamanlar, benim ve kardeşimin ameliyatlarıydı

İşin gerçeği bir ameliyat, sağlığımız düzelsin diye yapılır. Bizler babalar ve anneler olarak, sağlığımız düzelsin diye yapılan ameliyatlarda bile çocuklarımıza kıyamayız ve isteklerine sessiz kalamayız.

Baba neden İsa’nın acı içinde ölmesinden hemen önceki bu isteğine sessiz kaldı? Göksel Babamız İsa o duayı ederken ne hissediyordu? Neden sessiz kaldı?

Yuh.3:16 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.”

Tanrı, bizleri biricik Oğlu’nu verecek kadar seven bir Baba’dır. Belki de en değerlisini bizim için verecek kadar bizi sevdi / Neden? İman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun diye

Bir baba ve anne için evladından daha kıymetli bir şey olamaz. Ama Tanrı’mız bizim için Onu verecek kadar bizi sevdi.

Şükürler olsun.

İsa sözlerini bitirir bitirmez Yahuda oraya geldi ve İsa tutuklandı. Rab dilerse sonraki hafta bakacağız.

Şimdi dua edelim.

VAAZ 2021.01.10

Markos 11:12-14 Meyvesiz İncir Ağacı

‘Ertesi gün Beytanya’dan çıktıklarında İsa acıkmıştı. Uzakta, yapraklanmış bir incir ağacı görünce belki incir bulurum diye yaklaştı. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir şey bulamadı. Çünkü incir mevsimi değildi. İsa ağaca, “Artık sonsuza dek senden kimse meyve yiyemesin!” dedi. Öğrencileri de bunu duydular. ‘

Öyle sanıyorum ki İncil’i ilk kez araştırırken bu bölümü okuyup da “Bu da ne böyle? Burada ne anlatıyor? İsa neden böyle bir şey yaptı” demeyen yoktur…

Çünkü bu bölüme gelene kadar İsa her zaman bereketledi, her zaman yaşam verdi. Ama şimdi, meyvesi olmadığı için bir incir ağacını lanetledi, hem de ayette açıkça, incir mevsimi olmadığı yazarken!

İsa acıkmıştı. Bazen insanların şekeri düşerse ve yemek yemezlerse çok sinirli olabilirler. Acaba O’nun şekeri mi vardı? Bir reklamda “Açken sen, sen değilsin” diyordu. İnsanlar acıkınca huyları değişebilir. Bazı günler çok acıkıyorum. Seval hazırlaması uzun süren bir yemek yapmayı planlıyorsa, içimden onu bereketlemek gelmiyor. Ta ki yemeği tadana kadar!

Ama İsa böyle mi? Bu çok garip görünüyor. Adeta İsa mantıksız davranmış gibi, hatta benim gibi huysuz biriymiş gibi. Böyle olmadığını iyi biliyoruz. Öyleyse bu olayı nasıl açıklayabiliriz?

Aslında buradaki karmaşıklığın çözümü çok basit bir botanik gerçekte yatıyor. Orta Doğu’da incir ağaçları, genel olarak bildiğimiz ağaçlardan farklı olarak, henüz yapraklanmadan öncesinde, ana hasattan önce, az miktarda meyve veriyor. Buna “ilk meyve” diyorlar. Fısıh zamanında bile o meyvelerden bulunabiliyor. Yani eğer iklim uygunsa, hasat zamanından öncesinde incir ağacında meyve bulmak mümkündür.

Peki, eğer incir ağacı yapraklanmadan önce ilk meyvesini vermemişse bu ne anlama geliyor? Bu, o ağacın çorak olduğu anlamına geliyordu. İyi bir bağcı, çorak bir ağacı ne yapar? Onu kesip atar. Bu bilgi için çok uzağa değil, Luka 13:6-7’ye gidelim:

‘İsa şu benzetmeyi anlattı: “Adamın birinin bağında dikili bir incir ağacı vardı. Adam gelip ağaçta meyve aradı, ama bulamadı. Bağcıya, ‘Bak’ dedi, ‘Ben üç yıldır gelip bu incir ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın besinini neden boş yere tüketsin?’ ‘

Şimdi daha iyi anlayabiliriz değil mi?

Bu meyve vermeyen incir ağacı ve İsrail arasındaki bağlantı hakkında düşünelim. İsa Yeruşalim’e girdiğinde O’nu bir Kral ve Mesih olarak karşıladılar. Ama bir hafta sonra O’nu çarmıha gereceklerini İsa biliyordu.

İnsanlar, çevredeki ağaçlardan kestikleri dalları İsa’nın yoluna seriyorlardı. Beklenen Kral ve Mesih olduğunu görüntüde ilan ediyorlardı. Ama meyveleri var mıydı, yani yürekten buna iman ediyorlar mıydı? Sadece yaprakları olduğunu, ama meyveleri olmadığını, yani sadece görüntüde iman ettiklerini ama yürekte iman etmediklerini gösteren bir kanıt, bir hafta sonra “Çarmıha ger” diye bağırmaları olacaktı.

Nitekim İsa’nın ölümünden yaklaşık 40 yıl kadar sonra, İsrail yargılandı. İsrail, İsa için, uzaktan bakıldığında incir ağacı görüntüsü veren, ama yanına geldiğinizde meyvesini bulamadığınız bir incir ağacı gibiydi.

Bu yargılanma İsrail’in sonsuza dek lanetlendiği anlamına gelmiyor, ama imansızlığından dolayı yargılandığı anlamına geliyor. Tanrı o günden beri, bugün ve her gün kendi halkını oluşturmaya devam ediyor.

İsrail üzerinden konuştuk ama bu olayda bizim için de bir şeyler olabilir mi? Kesinlikle!

Yuhanna 15:8,16 ‘Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz. Siz beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip meyve veresiniz, meyveniz de kalıcı olsun diye sizi ben atadım. Öyle ki, benim adımla Baba’dan ne dilerseniz size versin. ‘

Meyve vermenin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz! Hem Tanrı yüceltiliyor, hem biz öğrencileri olabiliyoruz, hem de dualarımız kabul ediliyor!

Meyvelerimiz neler olabilir? Galatyalılar 5:22-23 ‘Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur.

İsa’nın tekrar geleceğini biliyoruz. O zaman ana hasadı o toplayacak. Şimdi bizler için meyve vereceğimizi göstermenin zamanıdır. Şimdi ilk meyveleri vermezsek, bu çorak olduğumuz anlamına gelir, ve ana hasatta meyvemiz olmayacağı anlamına gelir.

Hafta boyunca hayatlarımızda sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetim görülsün diye dua edelim. Bu konudaki eksikliklerimizi Tanrı bize göstersin diye dua edelim. Hangileri bizde daha az? Neden? Onları nasıl geliştirebileceğimiz üzerinde düşünelim.

Markos 11:20-26 İncir Ağacından Alınacak Ders

‘Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken, ağacın kökten kurumuş olduğunu gördüler. Olayı hatırlayan Petrus, “ Rabbî , bak! Lanetlediğin incir ağacı kurumuş!” dedi. İsa onlara şöyle karşılık verdi: “Tanrı’ya iman edin. Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, ‘Kalk, denize atıl!’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir. Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir. Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı bir şikâyetiniz varsa onu bağışlayın ki, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.”

Ağacın kurumuş olduğunu gördüler ve İsa iki şeyden bahsediyor: İmanla dua etmek ve bağışlamak. Bunlar da ilk bakışta ağaçla ilgisiz gibi görünüyor ama düşündüğümüz zaman ilgisiz olmadıklarını anlıyoruz.

İsa “Tanrı’ya iman edin” diyor çünkü eğer Tanrı’ya yürekten iman varsa, meyvesizlikle ve diğer çözülemez görünen sorunlarla uğraşılabilir. Bir dağ kadar büyük engeller ortadan kaldırılabilir çünkü güç, iman aracılığıyla Tanrı’dan geliyor.

Dua ederken doğal olarak hep bir sonuç bekleriz. Ama bunun kendi rahatlığımız için olmadığından emin olmalıyız. Ya da Tanrı’yla pazarlık olmadığından. Dualarımız kendi rahatımıza veya çıkarımıza odaklanıyorsa gerçekleşmeyecek, gerçekleşse bile kalıcı bir bereket ve esenlik vermeyecek.

Dualarımız Tanrı’nın isteğine dayanmalı. Sonucun bizim isteğimizin olacağına değil. O zaman imanla dua edebiliriz. Adeta gerçekleşmiş gibi dua edebiliriz.

Gerçek bir mucizeye tanık olmak ister misiniz? Şimdi? Bir dağı yerinden oynatamam, bir değneği yılana da çeviremem. Ama Tanrı bugün bize bunlardan daha büyük bir mucize yapabileceğimizi söylüyor. Sadece iki şey yaparak:

1) Dua konularınızı hatırlayın ve hangilerini gerçekten Tanrı’nın iradesine bıraktığınızı ve hangilerini kendi rahatlığınız için istediğinizi ayırt edin. 2) Gerçekten Tanrı’nın iradesine bıraktığınız konuda, dileğinizi şimdiden almış gibi dua edin. Ve mucizeyi görün.   

Eğer gerçekten Rab’le beraber yaşıyorsak ve hayatlarımızda O’nu hoşnut etmek birinci önceliğimizse, daha yanıtı bile gelmeden duanın karşılığını aldığımızı biliriz, çünkü zaten irademizi O’na bırakmışız demektir. Duamızda İsa’nın öğrettiği gibi “Benim değil, Senin isteğin olsun” diyorsak, dua ettiğimiz olayın sonucunda her ne olursa olsun, sonunda olacak olan şeyin zaten Tanrı’nın isteği olduğuna iman etmişiz demektir. Yani daha en başında dileğimiz gerçekleşmiş demektir.

Hastalığım iyileşmese de, finansal durumum düzelmese de, ev sahibi olamasam da, emekli olmaya hak kazanamasam da,  

Tomurcuklanmasa incir ağaçları,
Asmalar üzüm vermese,
Boşa gitse de zeytine verilen emek,
Tarlalar ürün vermese de,
Boşalsa da davar ağılları,
Sığır kalmasa da ahırlarda,
Ben yine RAB sayesinde sevineceğim,
Kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım.
(Habakkuk 3:17-18)

Zaten Tanrı’yı hoşnut eden meyve dolu bir hayat yaşamıyorsam, uzaktan yaprakları görünen ama yanına gittiğinizde meyvesi olmayan incir ağacı olacaksam, zaten diğer şeylerin ne anlamı var ki?

Hazinemiz göklerdedir. En büyük duamız, bu karanlık dünyada Tanrı’nın ışığının her gün daha fazla parlamasıdır. Rab’bi yüz yüze göreceğimiz o zaman geldiğinde, karşılıklı tebessüm edebilmektir.

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.

Son bir nokta da bağışlamadan bahsetmeliyiz. Kendi suçlarımızın bağışlanmasını istiyorsak, biz de şikayetimiz olan insanların suçlarını bağışlamalıyız. Zaten öğrettiği duada da öyle diyor değil mi?

Birçok Grekçe el yazmasında şu ifadeler de yer alıyor:

“Ama siz bağışlamazsanız, göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”

Belki bugün kapanış ilahisinde Rab’bin duasını okumak için iyi bir gündür. Ama şimdi dua edelim.

Vaaz 2020.06.28 Yakup 12 İmanla Dua

İçinizden biri sıkıntıda mı, dua etsin. Sevinçli mi, ilahi söylesin. İçinizden biri hasta mı, kilise nin ihtiyar larını çağırtsın; Rab’bin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler. İmanla edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa kaldıracaktır. Eğer hasta günah işlemişse, günahları bağışlanacaktır. Bu nedenle, şifa bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin. Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir. İlyas da tıpkı bizim gibi insandı. Yağmur yağmaması için gayretle dua etti; üç yıl altı ay ülkeye yağmur yağmadı. Yeniden dua etti; gök yağmurunu, toprak da ürününü verdi. Kardeşlerim, içinizden biri gerçeğin yolundan sapar da başka biri onu yine gerçeğe döndürürse, bilsin ki, günahkârı sapık yolundan döndüren, ölümden bir can kurtarmış, bir sürü günahı örtmüş olur.

YAKUP 5:13

https://bible.com/bible/170/jas.5.13-20.TCL02

Yakup mektubundan yaptığımız vaaz serisinin 12. ve son vaazı. Mart ayında kilise binamızda başladık haziran ayında evlerimizde bitiriyoruz.

Bugün okuduğumuz bölümün kutsal kitaptaki başlığı imanla dua edin. O zaman bugün biraz farklı bir toplantı yapacağız. Bir cızırtı veya eko olmazsa, sesleri kapatmayacağım. Vaaz sırasında ayet aralarında dua edeceğiz. Sizleri de teşvik etmek istiyorum. Birbirimiz için imanla dua ederek Rab’bin beğenisini kazanalım.

İçinizden biri sıkıntıda mı, dua etsin. Sevinçli mi, ilahi söylesin.

YAKUP 5:13 TCL02

https://bible.com/bible/170/jas.5.13.TCL02

Hayatımızda sıkıntı var sevinç var yoksulluk var zenginlik var zorluklar var kolaylıklar var. Hiçbir zaman aynı şekilde gitmez. Hayatımız bir romansa bu romanın tek bir konusunu yoktur. Bu durumların hepsini ve daha fazlasını içine alan büyük ve kalın bir kitaptır. Tanrı hayatımızı anlatan bu romanın her bölümünde her sayfasında her paragrafında her satırında olmak istiyor.


Sadece sıkıntı olan sayfalarında değil, sadece sevinç olan sayfalarında değil ama hepsinde. O zaman şimdi bir iki kişi yüreğinde olan sıkıntıyı bizimle paylaşsın ve dua edelim.

—–DUA—–

Aynı şekilde sevinçli olan ilahi söylesin diyor. O zaman şunu sormak istiyorum: aklınıza ilk gelen sevinç ilahisi hangisidir? Hep beraber o ilahiyi söyleyelim.

—–İLAHİ—–


*****

14 ve 15 ayetlerinde içinizden biri hastaysa kilisenin ihtiyarları Rabbin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsin diyor ve bir vaat var. İmanla edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa kaldıracak diyor.

İçinizden biri hasta mı, kilisenin ihtiyarlarını çağırtsın; Rab’bin adıyla üzerine yağ sürüp onun için dua etsinler. İmanla edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa kaldıracaktır.

YAKUP 5:14

https://bible.com/bible/170/jas.5.14-15.TCL02


Hastalıklarımızdan kurtulmak için kilise ihtiyarlarından dua istememiz gerektiğini görüyoruz. Aslında çobanların bir görevi de dua etmek kilisedeki hasta olan kardeşler için. Tabii ki yağ sürüp diyor ama biz biliyoruz yağ ne kadar önemsiz olmasa da aslında iyileştirici güç yağda değil Tanrı’nın kendisindedir. Şu an yağ sürme imkanımız olmadığı için biz dua edelim kilisemizdeki hastalar için.

Tabii ki şunu da parantez içinde belirtelim Tanrı her hasta olana ihtiyarlar dua ettiği zaman şifa vereceğim diye bir garanti vermiyor. Örnek olarak biz Pavlus dua ettiğinde Tanrı’nın bir durumda ona şifa vermediğini biliyoruz. Kutsal Kitap’ta bunun başka örnekleri de var, başka kişiler de var dua etmiş ama şifa alamamış. Ama bize düşen, Tanrı’dan her zaman kardeşlerin şifa alması için dua etmektir. Tanrı’dan bunu istemektir. O zaman şimdi tek tek içimizde hasta olanların isimlerini bir sayalım sonra onlar için dua edelim.

—–DUA—–

*****

Eğer hasta günah işlemişse, günahları bağışlanacaktır. Bu nedenle, şifa bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin. Doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir. İlyas da tıpkı bizim gibi insandı. Yağmur yağmaması için gayretle dua etti; üç yıl altı ay ülkeye yağmur yağmadı. Yeniden dua etti; gök yağmurunu, toprak da ürününü verdi.

YAKUP 5:15

https://bible.com/bible/170/jas.5.15-18.TCL02


15-18 ayetlerinde birkaç nokta görüyoruz. Öncelikle bazı hastalıklarımızın sebebi günahtan kaynaklanıyor olabilir. Ama dikkat edelim ayette “eğer hasta günah işlemişse” diyor yani bazı hastalıklarımız günahtan kaynaklanıyor olabilir ama her hastalığımız günahtan kaynaklanmaz. O zaman ne yapacağız? Hasta olduğumuzda dua ederken bu konuyu Tanrı’nın önüne getirip hastalığımızın günahtan kaynaklanıp kaynaklanmadığını Tanrı’ya sorabiliriz.

Diğer bir nokta ise şifa bulmak için günahlarınızı birbirinize itiraf edin ve birbiriniz için dua edin konusudur. Buradan anlayabiliriz ki eğer bazen dua ediyorsak ve şifa alamıyorsak bunun sebebi birbirimize itiraf etmediğimiz günahlarımız ve dua etmememiz olabilir. Şöyle anlamayalım yani her günahımızı açıkça böyle topluluk içinde birbirimize itiraf etmek zorundayız gibi değil ama birbirimize karşı olan suçlarımızı ve günahlarımızı birbirimize itiraf etmeliyiz. Tanrı yüreğimize itiraf etmemiz gereken bir günah koyduysa topluluk içinde o da olabilir ve özellikle birbirimiz için dua etmeliyiz. O zaman şimdi 1-2 dakikalık kısa bir sessiz zaman yapalım ve yüreğimize ne gelirse o şekilde dua edelim. İtiraf konusu gelirse itiraf edelim, bir kardeş için dua etmek gelirse dua edelim.

—–DUA—–

Şimdi tanrının sözünden sizleri biraz teşvik etmek istiyorum doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir konusunda. Okuduğumuz bölümde bu konuya örnek olarak gösterilmiş olan İlyas’ın hikayesini biliyoruz. Onu çok uzun bir şekilde anlatmayacağım, öyküsünü 1. Krallar 17-20 bölümleri arasında okuyabilirsiniz. Özetle Tanrı İsrail’e işlediği günahlardan dolayı bir kuraklık cezası vermişti. İlyas dua etti ve 3,5 yıl yağmur yağmadı. Sonra yine dua etti ve yağmur yağdı. Ve ayette okuduğumuz gibi İlyas tıpkı bizim gibi bir insandı, biz nasılsak İlyas da öyleydi ama İlyas şuna inanıyordu: Tanrı’ya ettiğimiz dualar doğanın gidişatını bile etkileyebilir. Buna iman ediyordu. Biz buna iman edebiliyor muyuz?

Bazı insanlar buna inanmak istemeyebilir. “Tanrı veya doğa, her kanunu önceden zaten belirlemiştir” derler. Bu her şeyin olacağının önceden belirlenmiş olması çok uzun süredir devam eden bir tartışma konusudur. Aslında biz buna kader diyoruz. Kader ne demektir? Yani yaptığımız ya da gerçekleşen bir olay, bundan çok daha önce belirlenmiştir inancı. Her şey önceden belirlenmiştir, iyi ve kötü belirlenmiştir ve değişmezdir. Yani biz bunu değiştiremeyeceğimiz inancını taşıyoruz bazen. Özellikle bizim gibi yani farklı inançtan gelen kişilerde kaderin bu yönlü tarafına olan inanç hala devam edebiliyor.

Peki o zaman şunu sormak gerekmez mi: eğer yaptığımız şeyler ve olacak olan bütün olaylar önceden belirlendiyse, iyi ve kötü olan her şey önceden belirlendi ise o zaman bizim dua etmemizin ne anlamı vardır değil mi? Eğer öyleyse yani her şey belliyse, bizim dualarımız, zaten belli olan şeyleri değiştiremez demektir.

Ama Kutsal Yazılar diyor ki: doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir. Kutsal Kitap’ta sayısız örneklerini görüyoruz. Tanrı olayların gidişatına dualar neticesinde müdahale etmiştir ve edecektir.

Sadece bir örnek vermek gerekirse, Mısır’dan Çıkış 32 bölümde anlatılan olayı hatırlarsınız. İsrailliler Musa’yı beklerken altın buzağı yaptılar. Ondan sonra Tanrı onlara çok öfkelendi onları yok edecekti ama Musa dua ettiğinde Tanrı ne yaptı? Yine günah işleyenleri cezalandırdı ama halkına yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti. Bütün bir halkı yok etmedi. Tanrı neden bunu yaptı? Çünkü Musa dua etti. Çünkü doğru kişinin yalvarışı çok güçlü ve etkilidir ve Musa ile birlikte, ayette söylediği gibi İlyas da tıpkı bizim gibi bir insandı. Teşvik etmek istiyorum: aynı imanla dua edebiliriz – aynı imanla dua edebiliriz!

***** Son bölüme bakalım

Kardeşlerim, içinizden biri gerçeğin yolundan sapar da başka biri onu yine gerçeğe döndürürse, bilsin ki, günahkârı sapık yolundan döndüren, ölümden bir can kurtarmış, bir sürü günahı örtmüş olur.

YAKUP 5:19

https://bible.com/bible/170/jas.5.19-20.TCL02


19-20 ayetleri içimizden birisinin gerçeğin yolundan sapması, başka bir deyişle Tanrı’ya sırtını dönmesi durumunda ne yapabileceğimizi bize gösteriyor. Yapmamız gereken şey, o kişiyi Tanrı’ya geri getirebilmek için yapabileceğimiz her şeyi yapmaktır. Bu aslında bir kilise için çok önemli bir önceliktir. Tanrı’ya sırtını dönmüş olan bir kardeşi kiliseye geri kazandırmak için çalışmalıyız, dua etmeliyiz. Ayet diyor ki bunu yaparsak ölümden bir can kurtarmış ve bir sürü günahı örtmüş oluruz. Şimdi şu soruyu kendimize sorabiliriz: hem bireysel olarak iman hayatlarımızda, hem de bir kilise olarak bunu ne kadar yapıyoruz? Şimdi bu kişilerden hatırladığımız isimleri sayalım ve o kişiler için dua edelim.

—–DUA—–

*****
Böylelikle Yakup mektubu vaaz serimizi bitirdik. Vaaz serimiz bitti ama Yakup mektubundan öğrendiğimiz Tanrı’nın prensiplerini hayatlarımızda uygulamak için her zaman özen gösterelim. Sıkıntıda olduğumuz zamanlarda ve her zaman bu uyarıları hatırlayalım. Kutsal bir yaşam yaşamak için her daim dua edelim, birbirimiz için de dua edelim, Tanrı’dan yardım isteyelim.

Bu vaazları tekrar okumak isterseniz, 12 vaazlık serinin 1 tanesi hariç tümünü internet sitemizde bulabilirsiniz. Eksik olanı da en yakın zamanda ekleyeceğim.

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.

Vaaz 2020.05.24 Yakup 8 Tanrı’ya Bağımlı Olun 1

1 Aranızdaki kavgaların, çekişmelerin kaynağı nedir? Bedeninizin üyelerinde savaşan tutkularınız değil mi? 2 Bir şey arzu ediyor, elde edemeyince adam öldürüyorsunuz. Kıskanıyorsunuz, isteğinize erişemeyince çekişip kavga ediyorsunuz. Elde edemiyorsunuz, çünkü Tanrı’dan dilemiyorsunuz. 3 Dilediğiniz zaman da dileğinize kavuşamıyorsunuz. Çünkü kötü amaçla, tutkularınız uğruna kullanmak için diliyorsunuz. 4 Ey vefasızlar, dünyayla dostluğun Tanrı’ya düşmanlık olduğunu bilmiyor musunuz? Dünyayla dost olmak isteyen, kendini Tanrı’ya düşman eder. 5 Sizce Kutsal Yazı boş yere mi şöyle diyor: “Tanrı içimize koyduğu ruhu kıskançlık derecesinde özler.” 6 Yine de bize daha çok lütfeder. Bu nedenle Yazı şöyle diyor:
“Tanrı kibirlilere karşıdır,
Ama alçakgönüllülere lütfeder.”
7 Bunun için Tanrı’ya bağımlı olun. İblis’e karşı direnin, sizden kaçacaktır. 8 Tanrı’ya yaklaşın, O da size yaklaşacaktır. Ey günahkârlar, ellerinizi günahtan temizleyin. Ey kararsızlar, yüreklerinizi paklayın. 9 Kederlenin, yas tutup ağlayın. Gülüşünüz yasa, sevinciniz üzüntüye dönüşsün. 10 Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir.

Geçtiğimiz hafta “bilge olan kim” ve “nasıl bilge olabilirim” sorularının yanıtı hakkında düşündük. Bulduğumuz cevaplar şunlardı: bilge olan Mesih’tir ve biz Mesih’te, Mesih’le yaşayarak bilge kişiler olabiliriz. Ayrıca, bilge olmak, barış yapıcıları olmamızı gerektiriyor.

Önceki bölümde bunların yer almasının bir sebebi vardı: bizi şimdiki bölüme hazırlamak. Bugün kiliseyi ilgilendiren çok önemli bir konuya değiniyoruz: kilise içindeki problemler, bunların kaynakları ve çözüm yolları.

Nasıl ki tövbe etmeye giden yolda ilk adım günahkar olduğunu kabul etmekse, çözümü bulmaya giden yolda ilk adım da problem olduğunu kabul etmektir. Çünkü günahkar olduğunu kabul etmeyen bir insanın tövbe etme ihtiyacı duymayacağı gibi, problem olduğunu kabul etmeyen insan da çözüm bulma ihtiyacı duymaz.

O zaman ilk başta şunu kabul edelim: kiliselerimizde çeşitli problemler vardır. 2000 yıl önceki kilisede vardı, bugünkü kilisede de var. Aksini iddia edemeyiz, zaten tecrübelerimizle de sabittir. Ama buna rağmen bu konuya Tanrı sayesinde olumlu bakabiliriz çünkü Tanrı bunların sebeplerini, bizlere çözüm yollarıyla beraber anlatıyor.

Okuduğumuz bölümün ilk ayetleri bizlere açıkça şunları söylüyor: kilisemizde kavgalar ve çekişmeler vardır. Bunların kaynağı da tutkularımız, arzularımız, kıskançlıklarımız, bunları tatmin edemediğimiz zamanki agresif (kavga ve çekişme) tavrımız (ki bu duygular gerçekte asla kalıcı olarak tatmin olmaz) ve Tanrı’dan neden ve nasıl dileyeceğimizi bilmiyor oluşumuz.

Bu konuyu biraz açabiliriz. İsa’nın tohum benzetmesinden bir örnek kullanalım. Tohum benzetmesindeki, dikenler arasında ekilen tohumları hatırlıyor musunuz?

Markos 4:18-19 Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini engeller.

Somutlaştıralım: Sözü duyduk, iman ettik, kiliseye geldik ve bedenin bir üyesi olduk. İman hayatımızda bir yolculuk yapıyoruz. O yolculuğun hangi aşamasında olursak olalım. İster yeni imanlı olsun, ister kilise önderi olsun. Fark etmez. İmanda gelişmeye çalışıyoruz. Ama bir yandan zaman geçtikçe yeni bazı sıkıntılar ortaya çıkıyor.

Ne gibi sıkıntılar? İhtiyaçlarımızın karşılanması konusu var. Hayat boyu. Temel olarak bazı ihtiyaçlarımız var. Örneğin geçinme ihtiyacı, mal mülk sahibi olma ihtiyacı, güç sahibi olma ihtiyacı, saygı görme ihtiyacı ve çeşitli zevklerimizi tatmin etme ihtiyacımız var.

Şimdi kilisedeyim, kardeşlere bakıyorum, bu ihtiyaçlarımı karşılamaya hevesli kimse yok, Tanrı’ya dua ediyorum, O da beni yanıtlamıyor. Başlıyorum kendi sözde bilgeliğimle ihtiyaçlarımı elde etmeye.

Aynı kilisedeyiz. Armağanım öğretmenlik, ama önderlik gözüme daha iyi, daha saygın görünüyor, sırf bu yüzden önderlere daha yakın oluyorum ve kendime rakip gördüğüm diğer kardeşimi yeriyorum, kötülüyorum. Veya kilise olarak başka bir şehre bir müjdeci göndereceğiz, benim armağanım önderlik olmasına rağmen, başka bir şehre gitmeyi çok istiyorum ve önderliğimi kullanarak müjdeci kardeşimi saf dışı bırakıp oraya kendim gidiyorum. Veya kilisede yıllardır hizmet eden birisiyim ama yeni imanlı ve Tanrı’nın armağanlarla bereketlediği bir kardeşimi, benim olduğumdan daha ön planda ve daha saygın olmasın diye, armağanlarını kullamasına izin vermiyorum. Kıskanıyorum. Bencillik yapıyorum. Rekabete, çekişmeye giriyorum.

Ne oluyor bu çekişmelerin sonucunda? İstediğimi alamadıkça daha da agresifleşiyorum. Ayette mecazen “adam öldürüyorsunuz” diyor. Tatmin olamadıkça kavga ve çekişme büyüyor. Kilisede kendim gibi düşünenleri bir araya topluyorum, diğer kardeşleri de bu çekişmelerin içine çekiyorum. Kilise de bölündü.

Ne olmuş oldu? İsa’nın söylediği gibi, dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girdi, sözü boğdu, ürün vermesine engel oldu. Çünkü dünyayla dost oldum. Dünyayla dost olmanın, Tanrı’ya düşman olmak anlamına geldiğini unuttum:

1. Yuhanna 2:15-17 15 Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur. 16 Çünkü dünyaya ait olan her şey –benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur– Baba’dan değil, dünyadandır. 17 Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.

Bu gerçekleri unuttum. Bunlar hiç abartı değil, kiliselerimizde yaşanan durumlardır.

Şimdi gelelim, ne yapacağımız konusuna. Hamdolsun Tanrı, “sen şöylesin”, “sen böylesin” deyip de çekilen bir Tanrı değil. Tanrı, “böyle yapıyorsun ama Ben bundan hoşnut olmuyorum, bunun yerine böyle yaparsan senden hoşnut olurum, seni seviyorum” diyen bir Tanrı’dır.

Altıncı ayet bu bölümün kırılma noktasıdır: “Yine de bize daha çok lütfeder” diyor. Tanrı’nın sevgisi “için” sevgi değil. “Bunu yaptığın için seni seviyorum. Şunu yaptığın için seni seviyorum” değil. Tanrı’nın sevgisi, “rağmen” sevgidir. “Bunu yapmana rağmen seni seviyorum. Şunu yapmana rağmen seni seviyorum. Ama kendini düzeltmelisin.” Ve Süleyman’ın Özdeyişleri’nden anahtarı bize veriyor: “Tanrı kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütfeder.”

Yani kibrini bırak, alçakgönüllü ol. Bir gerçeği aklımıza kazımamız lazım: Tanrı kibirden nefret ediyor. Kendimizi alçaltmamız yani her şeyden önce bir problem olduğunu kabul etmemiz, günahkar olduğumuzu kabul etmemiz ve tövbe etmemiz gerek.

Sonra, Tanrı’ya bağımlı olmamız gerek. Bağımlı olmak ne demek? Yani binbir türlü aldatmaca ve hevesle dolu olan, her an ayağımın kayabileceği bu dünyada, ayakta kalmak ve düşmemek için, ve her konuda, kendi aklıma güvenmiyorum, ama sadece Tanrı’ya güveniyorum.

Sadece Tanrı’ya güvenmek ve gerçek bir saygınlık elde etmek istiyorsak, şu ayetleri hayatımızda uygulayabiliriz:

1. Petrus 5:6-9 6 Uygun zamanda sizi yüceltmesi için, Tanrı’nın kudretli eli altında kendinizi alçaltın. 7 Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır. 8 Ayık ve uyanık olun. Düşmanınız İblis kükreyen aslan gibi yutacak birini arayarak dolaşıyor. 9 Dünyanın her yerindeki kardeşlerinizin de aynı acıları çektiğini bilerek imanda sarsılmadan İblis’e karşı direnin.

İşte bu sözleri hayatlarımızda uygularsak, o zaman ne olacak? İblis sizden kaçacaktır diyor. İblis’ten uzak olmanın ve Tanrı’ya yaklaşmanın yolu işte budur.

8. ayette günahkarlara ve kararsızlara bir çağrı var: “Ey günahkârlar, ellerinizi günahtan temizleyin. Ey kararsızlar, yüreklerinizi paklayın.”

Eller eylemlerimizi simgeliyor. Ellerimizi günahtan nasıl temizleriz? Tövbe edip günahlı davranışımızı tekrar yapmayarak. Yüreklerimiz de arzularımızı ve düşüncelerimizi simgeliyor. Yüreklerimizi nasıl paklarız? Yine onlardan tövbe ederek, Tanrı’ya samimi bir şekilde dua ederek.

Tabii bunu Tanrı’nın önünde samimi bir şekilde yapmalıyız. “Kederlenin, ağlayın, yas tutun” derken, “hayattan nefret edin” demek istemiyor. Gerçek bir tövbe, istek, arzu veya eylemlerimizden dolayı gerçekten pişman olursak gerçekleşir. Gerçek tövbe, meyve veren bir tövbe olur, tövbenin meyvesi, değişmektir. Yani şunu diyebilmek: “evet, kardeşimi kıskandım”, “evet, kardeşimi yerdim”, “evet, o gücü kendim için istedim.” Ve: “bundan sonra böyle yapmayacağım.”

Bütün olayın özünde, Tanrı’ya karşı içten olmak yatıyor. 3. ayette Tanrı’dan dilediğimiz şeylere kavuşmamamızın sebebinin, o şeyi kötü amaçla, tutkularımız için kullanmak olduğunu görüyoruz. Yeni tanıştığım insanların en sık sorduğu sorulardan birisi budur: “Tanrı’ya dua ediyorum ama Tanrı neden kabul etmiyor?”

“Tanrı’dan ev istiyorum ama sahip olmadan öleceğim.” “Tanrı’dan araba istiyorum ama vermiyor.” “Tanrı’dan eş istiyorum ama karşıma kimseyi çıkartmıyor.” “Tanrı’dan beni genel müdür yapmasını istiyorum ama yapmıyor.” “Tanrı da bana şöyle bir hava attırmadı yani, arabamın anahtarlarını masanın üzerine koyamadım bir türlü.”

  • Tanrı’dan ev isterken, o evi sana verdiğinde, O’na şükredip, ihtiyacı olanlara o evin kapısını açmayı ve böylelikle Tanrı’yı yüceltmeyi hayal ediyor musun?
  • Tanrı’dan araba isterken, o arabayı sana verdiğinde, O’na şükredip, pazar günü kilise üyelerini toplayıp kiliseye getirmeyi ve böylelikle Tanrı’yı yüceltmeyi hayal ediyor musun?
  • Tanrı’dan eş isterken, o eşi sana verdiğinde, O’na şükredip, birlikte tek beden olmayı, karı-koca olarak birlikte tapınmayı, evlenmeyi düşünen çiftlere yardımcı olmayı ve böylelikle Tanrı’yı yüceltmeyi hayal ediyor musun?
  • Tanrı’dan genel müdür olmayı isterken, seni genel müdür yaptığında, sana bağlı olan personele, Mesih’in dediği gibi “hizmet edilmek” değil ama “hizmet etmek” mantığıyla hareket etmeyi, “sendeki farklılığın sebebi nedir” diye sorduklarında Mesih’ten bahsetmeyi, böylelikle Tanrı’yı yüceltmeyi hayal ediyor musun?

Tanrı hayallerimizin neresinde? Çünkü Tanrı’nın hayallerimizdeki yüzdesi neyse, o duanın gerçek olma yüzdesi odur.

“Duam neden gerçekleşmiyor” yerine “Tanrı dualarımın neresinde” diye sormak belki daha iyidir. Duamız 1) Tanrı’nın yüceliğine hizmet etmeli 2) Komşumuza hizmet etmeli.

Tabii ki her durum kendine özel değerlendirilmelidir, ama şunu cesaretle söyleyebilirim ki, Tanrı’ya ettiğimiz dualar, bunlardan daha farklı başka motivasyonlara hizmet ediyorsa, büyük ihtimalle kabul olmayacaklar.

Özetle, iman hayatımız bir yolculuktur. Bu yolculuğumuza, gerek bir birey olarak, gerekse bir beden olarak, kendimizle ve bedenin diğer üyeleriyle barış içinde ve Tanrı’nın hoşnut olacağı şekilde devam edebilmek için, şunları yapmamız gerekiyor:

  • Kibrimizi bırakıp kendimizi alçaltacağız.
  • Tanrı’dan doğru amaç için isteyeceğiz.
  • Tanrı’ya bağımlı olacağız.
  • İblis’e karşı direneceğiz.
  • Tanrı’ya yaklaşacağız.
  • Ellerimizi günahtan temizleyeceğiz.
  • Yüreklerimizi paklayacağız.
  • Tüm bunlarda samimi olacağız.
  • Ve yücelmemizin tek yolunun, Tanrı’nın önünde kendimizi alçaltmaktan geçtiğini hiçbir zaman unutmayacağız.

Saygın bir insan olmak ister misiniz? Gerçek bir yücelik ister misiniz?

10 Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir.

İsa’nın sözünü de eklemek istedim: Matta 23:12 Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir.

Göklerin Egemenliği’nde işler dünyaya göre biraz ters şekilde yürüyor.

Rab her birimizi ve tüm kilisesini bereketlesin.