Vaaz 2020.03.29 Cesaret ve Dayanma

Herkese merhabalar. Bugün Yuhanna 6:30-40 ayetleri üzerinde düşüneceğiz. Vaaza geçmeden önce bu bölümü bir kez okumak iyi olacaktır.

(Ayet 30) Bunun üzerine, “Görüp sana iman etmemiz için nasıl bir belirti gerçekleştireceksin? Ne yapacaksın?” dediler.
Okuduğumuz bölüm, halkın İsa’dan bir <<belirti>> istemesiyle başlıyor. Yalnız halkın belirti istediği zamana dikkat edelim. 22. ayette <<ertesi gün>> ifadesi var. Önceki gün ne oldu diye bakarsak da, (16-21 ayetleri arasında anlatılan bölümde) İsa’nın su üstünde yürüdüğünü görüyoruz! Yani halk, İsa’nın su üstünde yürümesinden bir sonraki günde, O’ndan ayetteki ifadeyle <<iman etmek için bir belirti>> istedi. Biz insanların mantığı önce görmek, sonra iman etmektir. Ama İsa Tomas’a ne dedi?
Yuhanna 20:29 İsa, “Beni gördüğün için mi iman ettin?” dedi. “Görmeden iman edenlere ne mutlu!”
Tanrı’nın gözünde daha iyi olan ise önce iman etmek ve sonra görmek. Tanrı önce imanımızı görmek ister.

(Ayet 31) “Atalarımız çölde man yediler. Yazılmış olduğu gibi, ‘Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ ”
Halk İsa’ya hatırlatma yapıyor. “Bak Musa halka gökten ekmek verdi. Sen ne vereceksin?” Bu aslında bir kıyaslama olabilir. Yani demek istiyorlar ki, <<Musa İsa’dan büyüktür. Evet İsa beş ekmekle beş bin kişiyi doyurdu. Ama sonuçta o ekmekler vardı, İsa onları yoktan var etmedi. Ama Musa, gökten indirdi yani olmayan ekmeği indirdi>> diye düşünüyorlardı.

(Ayet 32) İsa onlara dedi ki, “Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir.
İsa iki düşünceye vurgu yapıyor. 1) Ekmeği veren Musa değil, Baba’ydı. 2) Man, fiziksel bedenler için hazırlanmış olan, fiziksel açlıktan ölmemek için verilmiş olan ekmekti. Ama gerçek ekmek, fiziksel ekmek değildir.

(Ayet 33) Çünkü Tanrı’nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.”
Gerçek ekmek kendisidir! Yani Tanrı’nın ekmeği mandan büyüktür.

(Ayet 34) Onlar da, “Efendimiz, bizlere her zaman bu ekmeği ver!” dediler.
Sizce hangi ekmeği düşünüyorlar? Fiziksel olanı mı yoksa ruhsal olanı mı? Öyle sanıyorum ki, İsa’nın ne demek istediğini hiç anlamadılar.

(Ayet 35) İsa, “Yaşam ekmeği Ben’im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz” dedi.
Amin! Fiziksel açlık ve susuzluk şu açıdan bir sorundur: kalıcı tatmin sağlamaz. Dünyanın en güzel yemeğini yersiniz. Yedikten hemen sonra, bir daha günlerce yemek yemenize gerek yokmuş gibi hissedersiniz. Ama sadece 2-3 saat sonra kendinizi eşinizden gizli olarak buzdolabında yiyecek bir şeyler ararken bulursunuz.

Ama ya Yaşam ekmeğini yiyen? O bir daha asla acıkmaz, hiçbir zaman susamaz. Aç ve susuz olanlar, bu ihtiyacını asla kalıcı bir şekilde tatmin edememiş olanlar, Yaşam ekmeğinden yiyebilirler ve sonsuza dek kalıcı olarak tatmin olabilirler.

(Ayet 36) “Ama ben size dedim ki, ‘Beni gördünüz, yine de iman etmiyorsunuz.’
Önce görmek ve sonra iman etmek istediler. İsa diyor ki: “Bakın, Beni görüyorsunuz ya!” Tanrı’nın Oğlu, Baba’nın yanından yüceliğini bırakıp gelmiş, -önceki bölümlere bakınız- suyu şaraba çevirmiş, memurun oğlunu iyileştirmiş, havuzdaki kötürümü iyileştirmiş, beş bin kişiyi beş ekmekle doyurmuş, su üstünde yürümüş… Bunlar üzerine de hala iman etmek için belirti istiyorlar.

Güneş kaç bin yıldır doğup batıyor? Kaç kez gündüz ve gece birbirini takip etti? Kaç kez yörüngelerinden şaştılar? Hiç cennet kuşunun dansını seyrettiniz mi? Dağlara, tepelere, şelalelere baktınız mı? Yıldızlara? Belirtileri uzakta ararız, ama belirtiler gözlerimizin önünde, ellerimizin altındadır, bizleri çepeçevre sarmıştır ama onları görmeyiz. Çünkü tek başına göz ve beyin ile görülmezler, onları görmek için ruhlarımızla da bakmalıyız.

(Ayet 37) Baba’nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecek ve bana geleni asla kovmam.
İsa diyor ki: “Bana gelecekler ve Ben asla kovmam.” Baba, Mesih’e canlar verecek ve onların hepsi kurtulacak. Ama tabii ki aynı zamanda bizim de O’na gelme sorumluluğumuz var.

İsa Mesih’e iman eden kurtulacak. Ama bu irademize aykırı bir şekilde olmayacak. Öyle bir kurtarış yok, yani zorla değil. Ama tövbe ve imanla O’na gelirsek, “Git” demeyecek, kovmayacak.

(Ayet 38) Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim.
Gökten indiğini söylemesinden anlıyoruz ki, daha önce oradaydı. Yani evet bu dünyada bir yemlikte doğdu, ama yaşamı orada başlamadı. Ve yaşadığı sürece iradesi ile Baba’nın iradesi bir oldu.

(Ayet 39) Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinden hiçbirini yitirmemem, son gün hepsini diriltmemdir.
Baba hiçbirinin yani sizin, benim ve de başka bir koyunun kaybolmamasını ve son gün hepsinin dirilmesini istiyor. Bu, koyunlar için büyük bir güvencedir.

(Ayet 40) Çünkü Babam’ın isteği, Oğul’u gören ve O’na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim.”

Amin! Oğul’u gördük mü? Aslında O’nu gördük, hamdolsun. Sadece, gözlerimizle değil. <<İsa, Tanrı’nın Oğlu Mesih ve dünyanın kurtarıcısıdır>> diyen ve yüreğinde buna iman eden herkes Oğul’u görmüştür. Sonsuz yaşama kavuşmuştur. Mesih imanlıları günahlı olabilir ama imansız değildir. Ve Mesih böylelerini son gün diriltecektir. Tanrı bunu garanti ediyor, bu gerçek, okuduğumuz bu ayetlerle sabittir.

Biz daha günahkarken, günahlarımızın bedelini ödemek için yüceliğinden soyunup yeryüzüne gelen, bir yemlikte doğan, çarmıh üzerinde ölerek bizi Tanrı’yla barıştıran ve üçüncü gün dirilerek bize sonsuz yaşamı müjdeleyen, bizi diriltecek olan Rab’be hamdolsun!

Bundan iki hafta kadar önce Dan abi ile, dünyanın içinde bulunduğu durumlardan dolayı plan yapmanın ne kadar zor hale geldiği, her şeyin her an değişebileceği ve yarınımızın ne kadar da belli olmadığı hakkında konuşuyorduk. İlginç bir şey söyledi. “Aslında her zaman böyleydi ama bu günlerde bunu daha iyi anlıyoruz” dedi. Gerçekten de öyle değil mi? Bir ay öncesine göre ne değişti? Kilisede toplanıyorduk, evlerimizde kardeşlerle buluşuyorduk, iş yerlerimize ofislerimize gidiyor çalışıyorduk. Bir virüs geldi ve salgın oldu, hiçbirini yapamaz olduk.

Ama hastalanmak ve ölüm ihtimalinin daha artması dışında, gerçekten de ne değişti? Bir ay önce de, aynı şekilde, yarın ne olacağı belli değildi. Bir yıl önce de, aynı şekilde, yarın ne olacağı belli değildi. Bugün de değil.

Bugün okuduğumuz ayetler hayatlarımızda ışık olsun! Bu dünyada hiçbir zaman yarınımız belli değildir ama biz Mesih imanlıları her durumda yarını cesaretle karşılayabiliriz!

Yetersizliğimize, bilgisizliğimize, tüm engellere, fakirliğe, zorluklara, gurbette olmaya, dünyasal varlıklarımızı kaybetmemize, hastalığa, salgına ve ölüme rağmen yarını cesaretle karşılayabiliriz. Neden? Çünkü Mesih kendisine iman eden herkese sonsuz yaşamı verdi ve son gün hepsini diriltecek. Ölsek de yaşayacağız.

Buradaki hayatlarımız bir buğudur. Ama sonsuzlukta Rab’le birlikte olacağız. Çünkü o yeri bizim için O hazırladı. Çünkü günahlarımızı bağışladı. Çünkü tüm göz yaşlarımızı gözlerimizden silecek. Yarını cesaretle karşılayabiliriz.

İbraniler 11:27 Musa için diyor ki: Görünmez Olan’ı görür gibi dayandı.

Görünmez Olan’ı görür gibi dayanabiliriz!

Rab her birimizi ve kilisemizi bereketlesin. Tüm dünyaya şifa versin.