VAAZ 2021.03.28

Markos 14:27-31 / Petrus’un İnkarı Önceden Bildiriliyor

27 Bu arada İsa öğrencilerine, “Hepiniz sendeleyip düşeceksiniz” dedi. “Çünkü şöyle yazılmıştır:

Çobanı vuracağım,

Koyunlar darmadağın olacak.’ 28 Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim.”

29 Petrus O’na, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem” dedi.

30 “Sana doğrusunu söyleyeyim” dedi İsa, “Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.”

31 Ama Petrus üsteleyerek, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.


Bundan önce İsa öğrencileriyle birlikte Fısıh yemeğini yedi. Yemekten sonra ilahi söylediler ve Zeytin Dağı’na doğru gittiler.

Bundan sonraki durak ise Getsemani bahçesi olacaktı. Orada İsa tutuklanacaktı.

Şimdi ikisinin arasındaki bir zamandayız. Fısıh yemeğiyle, İsa’nın Getsemani’de tutuklanması arasında.

İsa Eski Antlaşmadan bir alıntı yaparak, öğrencilerinin hepsine sendeleyip düşeceklerini bildirdi:

Çobanı vuracağım,

Koyunlar darmadağın olacak.’

Bu alıntı aslında Zekeriya 13:7’den geliyor:

7 “Uyan, ey kılıç!

Çobanıma, yakınıma karşı harekete geç”

Diyor Her Şeye Egemen RAB.

Çobanı vur da

Koyunlar darmadağın olsun.

Ben de elimi küçüklere karşı kaldıracağım.”

Bu şekilde, bir peygamberlik sözü daha yerine gelmek üzere, Kutsal Kitap’taki yerini almış oluyor.

Ama buna rağmen, İsa onları umutsuz bırakmıyor. Dirildikten sonra, onlardan önce Celile’ye gideceğini söylüyor.

Öğrenciler zor durumdalardı ve daha zoruyla yüzleşmek zorunda kalacaklardı. Ama kesinlikle umutsuz değillerdi.

Rab dilerse haftaya bakacağız. İsa dirildikten sonra gerçekten de onlardan önce Celile’ye gitti. Kadınlar mezara gidip de girişteki taşın yuvarlandığını ve mezarın boş olduğunu gördüklerinde bir melek onlara göründü ve şöyle dedi:

Markos 16:7 ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’

Tamam, tam bu noktada başka bir şey oldu. İsa’nın öğrencilerine sendeleyip düşeceklerini söylemesi, onları gücendirdi. Cesur Petrus yine sahneye çıktı ve İsa’ya, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem” dedi.

Çok cesur bir söylem, değil mi? Ama İsa Petrus’u düzeltti: “Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkar edeceksin.”

Petrus diretti: “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkar etmem.”

Şunu söylemeliyiz, ne zaman bir yerde bu bölüm hakkında konuşulsa, ihale her zaman Petrus’un üzerine kalır. Ama o gün öğrenciler arasında böyle düşünen sadece Petrus değildi. 31. ayette görüyoruz ki öğrencilerin hepsi aynı şeyi söyledi.

Burada 2 tane sorun var. Bazen kendimizle fazla övünürüz. Gerçekte kendi kendimize, aslında Tanrı’nın yardımı olmadan asla yapamayacağımız şeyleri, sanki çok kolaymış gibi görürüz. Fazla cesaret gelir.

Bazen de karşılaştığımız bir zorlukta, yapılması gereken en doğru şeyi bildiğimizi düşünürüz. Kendi aklımızca “yapılması gereken budur” diye düşünebiliriz, ama bizim istediğimiz ile, Tanrı’nın bizden isteğinin aynı olup olmadığını kendisine sormayı ihmal ederiz. Fazla güven gelir.

Petrus ve diğer öğrencilerin ne yapmaları gerektiği ve nasıl yapmaları gerektiği konusunda İsa’dan yardım almaları gerekiyordu. Adımlarını O’nun isteğine göre atmaları onlar için en iyi seçenekti.

Geride kalıp İsa’yı inkar etmek en iyi seçenek değildi. Getsemani’de öne atılıp görevlinin kulağını kesmek de en iyi seçenek değildi. İsa için ölmek düz mantıkta büyük bir fedakarlık gibi gelebilir ama eğer sonunda O’nun için öleceksek, bu da O’nu istediği şekilde olmalı.

Adımlarını O’nun isteğine göre atmaları onlar için gerçekten de en iyi seçenekti. Ama kimse O’na ne yapması ve nasıl yapması gerektiğini sormadı.

Fazla cesaret ve fazla güven, bizi dışarıdan havalı gösterebilir. Başlangıç filmindeki Leonardo Di Caprio gibi, takım elbisesi ve güneş gözlüğüyle, cesareti ve kendine olan güveniyle insanları kendisine hayran bırakan bir şekilde görünmek isterdim. Güzel olurdu.

Ama bir film ile gerçek hayat arasındaki en büyük farklardan birisi, filmin sadece bir kurgu olması ama hayatın kendisinin oldukça gerçek olması.

Şunu eminim hepimiz zaten biliyoruz, ama bugün bir kez daha hatırlayalım: Tanrı olmadan biz aslında bir şey yapamayız. Yapıyor gibi görünsek bile o boştur, geçicidir. İsa dedi ki:

Yuhanna 15:5 Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

Hayatlarımızda boş yere cesaret ve övünme varsa, Tanrı onları bize göstersin, onları fark edelim ve onlardan vazgeçelim.

Şimdi, birkaç alt başlık atlayacağız ve İsa’nın önceden bildirdiği Petrus’un inkarı nasıl gerçekleşti, ona bakacağız.

Markos 14:66-72 / Petrus İsa’yı İnkar Ediyor

66-67 Petrus aşağıda, avludayken, başkâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu dikkatle süzüp, “Sen de Nasıralı İsa’yla birlikteydin” dedi.

68 Petrus ise bunu inkâr ederek, “Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum” dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü.

69 Hizmetçi kız Petrus’u görünce çevrede duranlara yine, “Bu adam onlardan biri” demeye başladı.

70 Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra Petrus’a yine, “Gerçekten onlardansın; sen de Celileli’sin” dediler.

71 Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum” dedi.

72 Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, İsa’nın kendisine, “Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin” dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Biz biraz atladık, arada şunlar oldu: Getsemani bahçesine gittiler, orada İsa tutuklandı. Ardından yüksek kurulun önüne çıkartıldı. Bu bölümlere Rab dilerse önümüzdeki haftalarda bakacağız.

Şimdi İsa sıkıntı çekerken, Petrus da aşağıda, avluda. Başkahinin hizmetçi kızlarından biri geliyor ve Petrus’u teşhis ediyor. Petrrus inkar ediyor ve horoz ötüyor.

Hizmetçi kız dış kapının önüne çıkan Petrus’u yine görüyor ve yine onu teşhis ediyor. Petrus ikinci kez inkar ediyor.

Sonra çevrede duranlar yine onu tanıyorlar ve Petrus İsa’yı üçüncü kez inkar ediyor, hem de bu sefer lanet okuyup ant içerek.

Horoz ikinci kez ötüyor, Petrus İsa’yı hatırlıyor, ve hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.

Bu olay, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın hepsinde ortak olarak anlatılıyor. Petrus veya Uğur veya Kanat, burada isim hiç önemli değil. Şu ders önemlidir: Kendi benliğimize güvenirsek, sonunda utanacağız. Tanrı’ya güvenirsek, O’nun gücüne güvenirsek, Tanrı bizi doğru zaman geldiğinde yükseltecek.

Hezekiel 21:26 Alçakgönüllü yükseltilecek, gururlu alçaltılacak.

Bu vaade güvenebiliriz.

Hangi konularda kendimize çok güveniyoruz? Hangi konularda çok başarılı olduğumuzu düşünüyoruz? Hangi konularda kendimizi uzman görüyoruz? Bu konular, hayatlarımızda aslında bir açıdan en zayıf olduğumuz ve denenmeye en açık olduğumuz alanlardır.

Hafta ve aslında hayat boyunca Kutsal Ruh her birimizin yüreklerinde işlesin ve o alanları bize fark ettirsin. Tövbe ederek o alanlardan kendimizi çıkaralım ve Tanrı’nın o alanları doldurmasına izin verelim.

Son olarak Petrus üzerinden, İsa’nın öğrencisi olmak konusunda biraz bahsedebiliriz. Bu olayda Petrus’u gördük. Petrus İsa’nın öğrencilerinden birisiydi. Bir gün büyük bir cesaret ve güvenle herkes İsa’yı inkar etse bile kendisinin asla inkar etmeyeceğini söyledi. Hatta ölmesi gerekse bile, yine de inkar etmeyeceğini söyledi. Ama o an geldiğinde, lanet okuyup ant içerek inkar etti. O utandı ve ağladı.

Şimdi onun hikayesi burada bitiyor olsaydı, bu çok hüzünlü bir hikaye olurdu. Ama burada bitmedi.

İsa öldü ve dirildi. Petrus’a üç kez “Beni seviyor musun?” diye sordu ve ona koyunlarını otlatma görevi verdi. İsa Petrus için çok özeldi ve Petrus da İsa için çok özeldi.

Sonra Petrus Kutsal Ruh’la doldu ve halkın önünde konuşmalar yaptı. Aracılığıyla binlerce kişi Müjde’ye iman etti. Hayatının sonuna kadar doğrusuyla ve yanlışıyla İsa’ya hizmet etti ve en sonunda O’nun için hayatını verdi.

Bir insanın hayatının bu denli değişmiş olması sizi de düşündürüyor mu? Petrus kişisel gelişim kursuna mı gitti? Psikoloji kitapları mı okudu? Yoga mı öğrendi? Farkındalık (Mindfulness) dersi mi aldı?

Bir insanı siyahla beyaz arasındaki fark kadar değiştirebilen ne olabilir?

Şunu kesin ve iddialı olarak söyleyebilirim ki, bir insanın dünyasal şekilde değişmesi imkansızdır. Bir insan karakteri neyse odur. Bir insanın başvurabileceği dünyasal yolların hiçbirisi, anlık veya kısa süreli değişimler hariç, hayatında hiçbir şey değiştiremez.

Bir insanı sadece Tanrı değiştirebilir. Tanrı bizleri sadece kendisi aracılığıyla, belki bir dokunuşuyla, belki yaşadığımız olaylar aracılığıyla veya başka kendi bildiği bir şekilde değiştirebilir. Tanrı bizleri İsa Mesih aracılığıyla değiştirebilir.

Petrus’a olan buydu. Tanrı onu değiştirdi. O İsa’nın öğrencisiydi. Düştü. Kalktı. Sonra bir daha hata yapmadı mı? Elçilerin İşleri’nde kayıtlıdır, sünnetsiz imanlılarla aynı masaya oturmuyordu. Pavlus onu azarladı. Tanrı ona bir görüm gösterdi. Yine kalktı. Hayatının sonuna kadar böyle devam etti.

Teşvik etmek istiyorum. İsa’nın öğrencisi olmak kolay değildir, yol çetindir ve zorluklarla doludur. Çok defa düşmek mümkündür.

Ama şunu her zaman hatırlayalım ki, gözlerimiz Tanrı’ya baktığı ve yüreklerimiz O’nda olduğu sürece, o bizi yeniden kaldıracak ve ismini aracılığımızla yüceltecektir.

1. Korintliler 1:27 Ne var ki, Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti.

Tanrı’nın gözünde yapılması gereken doğru davranış, zayıf olduğumuzu kabul etmek ve kendimizi alçaltmaktır.

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin. Ömür boyu sürecek bu öğrencilik hayatımızın sonu, O’nunla birlikte düğün şöleninde de birleşip sonsuzluğa kadar devam etsin.

Dua edelim.

Vaaz 2020.03.29 Cesaret ve Dayanma

Herkese merhabalar. Bugün Yuhanna 6:30-40 ayetleri üzerinde düşüneceğiz. Vaaza geçmeden önce bu bölümü bir kez okumak iyi olacaktır.

(Ayet 30) Bunun üzerine, “Görüp sana iman etmemiz için nasıl bir belirti gerçekleştireceksin? Ne yapacaksın?” dediler.
Okuduğumuz bölüm, halkın İsa’dan bir <<belirti>> istemesiyle başlıyor. Yalnız halkın belirti istediği zamana dikkat edelim. 22. ayette <<ertesi gün>> ifadesi var. Önceki gün ne oldu diye bakarsak da, (16-21 ayetleri arasında anlatılan bölümde) İsa’nın su üstünde yürüdüğünü görüyoruz! Yani halk, İsa’nın su üstünde yürümesinden bir sonraki günde, O’ndan ayetteki ifadeyle <<iman etmek için bir belirti>> istedi. Biz insanların mantığı önce görmek, sonra iman etmektir. Ama İsa Tomas’a ne dedi?
Yuhanna 20:29 İsa, “Beni gördüğün için mi iman ettin?” dedi. “Görmeden iman edenlere ne mutlu!”
Tanrı’nın gözünde daha iyi olan ise önce iman etmek ve sonra görmek. Tanrı önce imanımızı görmek ister.

(Ayet 31) “Atalarımız çölde man yediler. Yazılmış olduğu gibi, ‘Yemeleri için onlara gökten ekmek verdi.’ ”
Halk İsa’ya hatırlatma yapıyor. “Bak Musa halka gökten ekmek verdi. Sen ne vereceksin?” Bu aslında bir kıyaslama olabilir. Yani demek istiyorlar ki, <<Musa İsa’dan büyüktür. Evet İsa beş ekmekle beş bin kişiyi doyurdu. Ama sonuçta o ekmekler vardı, İsa onları yoktan var etmedi. Ama Musa, gökten indirdi yani olmayan ekmeği indirdi>> diye düşünüyorlardı.

(Ayet 32) İsa onlara dedi ki, “Size doğrusunu söyleyeyim, gökten ekmeği size Musa vermedi, gökten size gerçek ekmeği Babam verir.
İsa iki düşünceye vurgu yapıyor. 1) Ekmeği veren Musa değil, Baba’ydı. 2) Man, fiziksel bedenler için hazırlanmış olan, fiziksel açlıktan ölmemek için verilmiş olan ekmekti. Ama gerçek ekmek, fiziksel ekmek değildir.

(Ayet 33) Çünkü Tanrı’nın ekmeği, gökten inen ve dünyaya yaşam verendir.”
Gerçek ekmek kendisidir! Yani Tanrı’nın ekmeği mandan büyüktür.

(Ayet 34) Onlar da, “Efendimiz, bizlere her zaman bu ekmeği ver!” dediler.
Sizce hangi ekmeği düşünüyorlar? Fiziksel olanı mı yoksa ruhsal olanı mı? Öyle sanıyorum ki, İsa’nın ne demek istediğini hiç anlamadılar.

(Ayet 35) İsa, “Yaşam ekmeği Ben’im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman susamaz” dedi.
Amin! Fiziksel açlık ve susuzluk şu açıdan bir sorundur: kalıcı tatmin sağlamaz. Dünyanın en güzel yemeğini yersiniz. Yedikten hemen sonra, bir daha günlerce yemek yemenize gerek yokmuş gibi hissedersiniz. Ama sadece 2-3 saat sonra kendinizi eşinizden gizli olarak buzdolabında yiyecek bir şeyler ararken bulursunuz.

Ama ya Yaşam ekmeğini yiyen? O bir daha asla acıkmaz, hiçbir zaman susamaz. Aç ve susuz olanlar, bu ihtiyacını asla kalıcı bir şekilde tatmin edememiş olanlar, Yaşam ekmeğinden yiyebilirler ve sonsuza dek kalıcı olarak tatmin olabilirler.

(Ayet 36) “Ama ben size dedim ki, ‘Beni gördünüz, yine de iman etmiyorsunuz.’
Önce görmek ve sonra iman etmek istediler. İsa diyor ki: “Bakın, Beni görüyorsunuz ya!” Tanrı’nın Oğlu, Baba’nın yanından yüceliğini bırakıp gelmiş, -önceki bölümlere bakınız- suyu şaraba çevirmiş, memurun oğlunu iyileştirmiş, havuzdaki kötürümü iyileştirmiş, beş bin kişiyi beş ekmekle doyurmuş, su üstünde yürümüş… Bunlar üzerine de hala iman etmek için belirti istiyorlar.

Güneş kaç bin yıldır doğup batıyor? Kaç kez gündüz ve gece birbirini takip etti? Kaç kez yörüngelerinden şaştılar? Hiç cennet kuşunun dansını seyrettiniz mi? Dağlara, tepelere, şelalelere baktınız mı? Yıldızlara? Belirtileri uzakta ararız, ama belirtiler gözlerimizin önünde, ellerimizin altındadır, bizleri çepeçevre sarmıştır ama onları görmeyiz. Çünkü tek başına göz ve beyin ile görülmezler, onları görmek için ruhlarımızla da bakmalıyız.

(Ayet 37) Baba’nın bana verdiklerinin hepsi bana gelecek ve bana geleni asla kovmam.
İsa diyor ki: “Bana gelecekler ve Ben asla kovmam.” Baba, Mesih’e canlar verecek ve onların hepsi kurtulacak. Ama tabii ki aynı zamanda bizim de O’na gelme sorumluluğumuz var.

İsa Mesih’e iman eden kurtulacak. Ama bu irademize aykırı bir şekilde olmayacak. Öyle bir kurtarış yok, yani zorla değil. Ama tövbe ve imanla O’na gelirsek, “Git” demeyecek, kovmayacak.

(Ayet 38) Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim.
Gökten indiğini söylemesinden anlıyoruz ki, daha önce oradaydı. Yani evet bu dünyada bir yemlikte doğdu, ama yaşamı orada başlamadı. Ve yaşadığı sürece iradesi ile Baba’nın iradesi bir oldu.

(Ayet 39) Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinden hiçbirini yitirmemem, son gün hepsini diriltmemdir.
Baba hiçbirinin yani sizin, benim ve de başka bir koyunun kaybolmamasını ve son gün hepsinin dirilmesini istiyor. Bu, koyunlar için büyük bir güvencedir.

(Ayet 40) Çünkü Babam’ın isteği, Oğul’u gören ve O’na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim.”

Amin! Oğul’u gördük mü? Aslında O’nu gördük, hamdolsun. Sadece, gözlerimizle değil. <<İsa, Tanrı’nın Oğlu Mesih ve dünyanın kurtarıcısıdır>> diyen ve yüreğinde buna iman eden herkes Oğul’u görmüştür. Sonsuz yaşama kavuşmuştur. Mesih imanlıları günahlı olabilir ama imansız değildir. Ve Mesih böylelerini son gün diriltecektir. Tanrı bunu garanti ediyor, bu gerçek, okuduğumuz bu ayetlerle sabittir.

Biz daha günahkarken, günahlarımızın bedelini ödemek için yüceliğinden soyunup yeryüzüne gelen, bir yemlikte doğan, çarmıh üzerinde ölerek bizi Tanrı’yla barıştıran ve üçüncü gün dirilerek bize sonsuz yaşamı müjdeleyen, bizi diriltecek olan Rab’be hamdolsun!

Bundan iki hafta kadar önce Dan abi ile, dünyanın içinde bulunduğu durumlardan dolayı plan yapmanın ne kadar zor hale geldiği, her şeyin her an değişebileceği ve yarınımızın ne kadar da belli olmadığı hakkında konuşuyorduk. İlginç bir şey söyledi. “Aslında her zaman böyleydi ama bu günlerde bunu daha iyi anlıyoruz” dedi. Gerçekten de öyle değil mi? Bir ay öncesine göre ne değişti? Kilisede toplanıyorduk, evlerimizde kardeşlerle buluşuyorduk, iş yerlerimize ofislerimize gidiyor çalışıyorduk. Bir virüs geldi ve salgın oldu, hiçbirini yapamaz olduk.

Ama hastalanmak ve ölüm ihtimalinin daha artması dışında, gerçekten de ne değişti? Bir ay önce de, aynı şekilde, yarın ne olacağı belli değildi. Bir yıl önce de, aynı şekilde, yarın ne olacağı belli değildi. Bugün de değil.

Bugün okuduğumuz ayetler hayatlarımızda ışık olsun! Bu dünyada hiçbir zaman yarınımız belli değildir ama biz Mesih imanlıları her durumda yarını cesaretle karşılayabiliriz!

Yetersizliğimize, bilgisizliğimize, tüm engellere, fakirliğe, zorluklara, gurbette olmaya, dünyasal varlıklarımızı kaybetmemize, hastalığa, salgına ve ölüme rağmen yarını cesaretle karşılayabiliriz. Neden? Çünkü Mesih kendisine iman eden herkese sonsuz yaşamı verdi ve son gün hepsini diriltecek. Ölsek de yaşayacağız.

Buradaki hayatlarımız bir buğudur. Ama sonsuzlukta Rab’le birlikte olacağız. Çünkü o yeri bizim için O hazırladı. Çünkü günahlarımızı bağışladı. Çünkü tüm göz yaşlarımızı gözlerimizden silecek. Yarını cesaretle karşılayabiliriz.

İbraniler 11:27 Musa için diyor ki: Görünmez Olan’ı görür gibi dayandı.

Görünmez Olan’ı görür gibi dayanabiliriz!

Rab her birimizi ve kilisemizi bereketlesin. Tüm dünyaya şifa versin.