VAAZ 2021.07.04

MEZMUR 90

Giriş

Özellikle son yıllarda kendimde ve hemen hemen bütün tanıdığım insanlarda şunu gözlemliyorum: Hayatlarımızda genel olarak en çok zorlandığımız konulardan bazıları zamanlama ve zaman yönetimidir.

  • Mesela arkadaş buluşmalarına birkaç dakika önceden gitmek bazı insanlar için çok zor olabiliyor. Bir tanıdığım hiç istisnasız her buluşmaya en az 15-20 dakika geç gelir.
  • Doktor randevusuna gittiğinizde kapıda beklerden, içerideki hasta çıktığında ve ekranda tam sizin adınız yandığında birisi sizden önce doktorun odasına atlayıp: “Benim randevum 15 dakika önceydi, benim girmem gerekiyor” deyip kapıyı yüzünüze kapatıverir.
  • Ya da kredi taksitinizi sadece üç gün geç ödersiniz ama bir bakarsınız ki sizden gecikme bedeli talep edilir. Ayrıca kredi notunuz düşer.

Belki bunların ufak meseleler olduğunu, çok da önemli olmadığını düşünüyoruzdur ama aslında buluşmaya geç kalarak bir arkadaşımızı 15-20 dakika bekletiyor, hastaneye geç giderek doktor-hasta düzenini bozuyor ve zamanında ödenmemiş kredi için ceza ödüyoruz. Zamanlama ve zaman yönetimi konusuna dikkat etmeliyiz ve bunu kendimize bir disiplin olarak kazandırmalıyız. Çünkü zamana dikkat etmek Hristiyanlar için bir erdemdir.

Genel bilgi

Bugün işte bu erdemi bize anlatan bir Mezmur’a bakacağız. 90. Mezmur. Bu Mezmur bizlere zamanın ne kadar çabuk geçtiğini, hepimizin bir gün öleceğini ve bu yüzden zamanımızı iyi bir şekilde kullanmamızın ve değerlendirmemizin ne kadar önemli olduğunu anlatacak. Zaten bu sebepten olsa gerek ki, 90. Mezmur genellikle Hristiyan cenazelerinde kullanılıyor.

Bu Mezmur Davut değil, Musa tarafından yazılmış. Esasında Musa’nın Tanrı’ya ettiği bir duadır. Mezmur’un içeriğine baktığımızda, Musa’nın bu duayı Tanrı’ya İsrail çölde dolaşırken ettiğini tahmin edebiliyoruz. Kenan ülkesini ele geçirmeden önce orayı araştırmak için giden casuslar geri döndüğünde, Yeşu ve Kalev haricindekiler Tanrı’ya güvenmemiş, Kenan ülkesinde yaşayanlardan korkmuş ve halkı da korkutmuştu. Böylelikle İsrail imansızlığa sürüklenmişti. Bunun sonucunda Tanrı, Kenan’ı araştırmak için harcanan 40 günün her bir günü için bir yıl İsrail’e ceza vermişti. O nesil Kenan diyarını göremeyecekti. Çölde dolaşıyor ve gün ve gün ölüyorlardı. İşte Musa böyle bir ortamda bu duayı etti. Böyle bir ortamda onun yüreğinden neler geçtiğine bakalım.

5 paragraf şeklinde anlatım

            (1-2) ‘Ya Rab, barınak oldun bize Kuşaklar boyunca. Dağlar var olmadan, Daha evreni ve dünyayı yaratmadan, Öncesizlikten sonsuzluğa dek Tanrı sensin. ‘

Tanrı adamı Musa, duasına Tanrı’ya övgüyle başladı. Birçok Tanrı adamı duasına önce Tanrı’yı överek başlar. Rabbimiz kuşaklar boyunca bizlere barınak olmuştur, olmaya da devam edecektir. Birkaç hafta önce okuduğumuz 91. Mezmur’un girişinde şöyle diyordu: “Yüceler Yücesi’nin barınağında oturan, Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınır.” Amin! O sonsuzdur, daha evren bile yaratılmadan önce de Tanrı O’ydu ve sonsuzluk boyunca da öyle olacak. Yüceltilmeye layık bir Tanrı’mız vardır.

            (3-6) ‘İnsanı toprağa döndürürsün, “Ey insanoğulları, toprağa dönün!” diyerek. Çünkü senin gözünde bin yıl Geçmiş bir gün, dün gibi, Bir gece nöbeti gibidir. İnsanları bir düş gibi siler, süpürürsün, Sabah biten ot misali: Sabah filizlenir, büyür, Akşam solar, kurur. ‘

Musa sonsuz olan Tanrı’dan bahsedip O’nu övdükten hemen sonra, insanın sonundan, toprağa döneceğinden bahsediyor. Yani Tanrı’nın sonsuzluğuyla, insanın yaşamının ne kadar kısa olduğunu karşılaştırıyor. Sonsuz Tanrı için, insanın ömrü belki bizim anlayacağımız ifadeyle bir an parçası kadar kısadır. Bize göre bin yıllık bir süreyi Tanrı’nın gözünde bir gece nöbetine benzeterek aradaki farka dikkat çekiyor.

Bir rüyaya benzetiyor. İnsan uykuya dalar, uyur, uyanır ama ne kadar zaman geçtiğinin farkına varmaz. Ve de sabah biten bir ota benzetiyor. Sabahtan akşama kadar süren kısacık bir ömrü olan bir ota. İşte insan ömrü bu kadar kısadır ve ne olduğunu bile anlayamadan hızla akıp geçer.

            (7-10) ‘Eriyip bitiyoruz senin öfkenden, Kızgınlığından dehşete düşüyoruz. Suçlarımızı önüne, Gizli günahlarımızı yüzünün ışığına çıkardın. Gazabından kısalıyor günlerimiz, Bir soluk gibi tükeniyor yıllarımız. Ömrümüz yetmiş yıl sürüyor, Bilemedin seksen, o da sağlıklıysak; En güzel yıllar da zahmetle, kederle geçiyor, Çabucak bitiyor, uçup gidiyoruz. ‘

Genel olarak konuşacak olursak, ölüm, günahın sonucunda hayatımıza girmiş olan acı bir gerçektir. İlk yaratılışta ölüm yoktu. Ama bu Mezmur özelinde bakarsak, Musa burada bahsettiği ölümün neden başlarına geldiğinin farkında görünüyor. Girişte bahsettiğimiz gibi, Kenan ülkesinin sınırındaki imansızlık ve böylelikle Tanrı’yı öfkelendirmeleri sonucunda… O nesil tümüyle ölecek ve vaat edilmiş toprakları göremeyecekti.

Ömürlerinin çok hızlı bir şekilde geçtiğini, eğer sağlık varsa bile en fazla yetmiş veya seksen yıl yaşadıklarını söylüyor. Güzel yıllar bile zahmetle ve kederle geçiyor diyor. Aslında bugün de benzerdir. Gençlik yıllarımız çok hızlı geçiyor. Yaş ilerleyince de tam rahata ereceğiz derken bu sefer de hastalıklar kapımızı çalıyor. Genellikle, gençken hayatı yaşamak için enerjimiz oluyor ama zamanımız olmuyor. Yaşlanınca da zamanımız oluyor ama bu sefer enerjimiz olmuyor.

            (11-12) ‘Kim bilir gazabının gücünü? Çünkü öfken sana duyulan korku kadar güçlüdür. Bu yüzden günlerimizi saymayı bize öğret ki, Bilgelik kazanalım. ‘

Türkçe’de “huşu” denen bir kavram vardır. TDK’ya göre “Tanrı’ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olma” anlamını karşılar. Bu ayetleri okuduğumda Musa’nın Tanrı’ya huşu içinde baktığını hissediyorum. Musa Tanrı’dan hayati öneme sahip bir istekte bulunuyor: Günlerimizi saymayı öğret ki, bilgelik kazanalım diyor. Yani “Sen yüce bir Tanrı’sın, bizimle ilgileniyorsun. Ömrümüz kısa. Hızlıca ve zorluklarla geçiyor. Bize bu kısa, hızlı ve zorlu geçen zamanımızı nasıl yaşamamız gerektiğini öğret. Bilgelik ver.” Harika bir dua!

            (13-17) ‘Vazgeç, ya RAB ! Öfken ne zamana dek sürecek? Acı kullarına! Sabah bizi sevginle doyur, Ömrümüz boyunca sevinçle haykıralım. Kaç gün bizi sıkıntıya soktunsa, Kaç yıl çile çektirdinse, O kadar sevindir bizi. Yaptıkların kullarına, Görkemin onların çocuklarına görünsün. Tanrımız Rab bizden hoşnut kalsın. Ellerimizin emeğini boşa çıkarma. Evet, ellerimizin emeğini boşa çıkarma.’

Musa bahsettiğimiz sıkıntılardan dolayı Tanrı’dan kendilerine merhamet göstermesini diliyor. Öfkesini sona erdirip yeniden sevgiyle onlara bakması için yakarıyor. Çünkü biliyor ki Tanrı’nın sevgisi dışında onlara esenlik verebilecek başka hiçbir şey yoktur.

Bana her zaman ilginç gelen bir istekte bulunuyor: Sıkıntıda oldukları gün sayısı kadar sevinç içinde olmak. Tanrı’nın yargısı altında gerçekten zor zamanlar geçiriyorlardı, bu açıdan tabii ki çok anlaşılabilir bir istek. Musa kendisinin ve tüm İsraillilerin, ömürlerinin geri kalan kısımlarında sevinç içinde olmalarını istiyor.

Duasının sonunda da son isteğini bildiriyor. Tanrı’dan, kendilerinden hoşnut kalmasını ve ellerinin emeğini boşa çıkarmamasını istiyor.  

Mesaj (Mezmur’un mesajından İsa’nın zaferine)

Şimdi iki konudan bahsedeceğim. Bunlardan birincisi, bu Mezmur’dan öğrendiğimiz gerçekler ve de Musa’nın Tanrı’dan “günlerimizi saymayı öğretmesini” istemesi ve böylece “bilgelik” dilemesi. Gerçekten de en fazla aşağı yukarı 70-80 yıl yaşayacağız. Bu ömrümüz çok çabuk ve zorluklar içerisinde geçecek. Bu 70-80 yıl, Tanrı’nın sonsuzluğuyla kıyaslanamaz bile. O sonsuzdur. Bu ömür, aynı zamanda, fiziksel olarak öldükten sonra geçireceğimiz sonsuzlukla da kıyaslanamaz. Bu ömürde aldığımız ve alacağımız kararlar, sonsuz yaşamımızı etkileyebilir. Bu yaşamımızda hangi kararları aldığımız ve elimizde olan sınırlı zamanı nasıl geçirdiğimiz, Tanrı için çok önemli. Musa gibi, bu konuda dua etmeliyiz ki Tanrı bize bilgelik versin. Tanrı’yla birlikte, Tanrı sevgisiyle, kardeşlerimize ve çevremize yardım ederek, Rabbin çocuklarına yaraşır, kutsal yaşamlar sürmemiz Tanrı için çok önemli ve zaten O’nun isteğidir.

Bahsetmek istediğim ikinci konu ise, bu Mezmur belirli bir zaman diliminde ve o zamanın şartlarına özel olarak yazıldığı için, Tanrı’nın yargısı altında, ölmekte olanların ruh haliyle ve doğal olarak biraz karamsar ve umutsuz bir açıdan yazılmış. Çünkü Musa’nın ve İsrail’in o anki durumu onu gerektiriyordu. Ama bu Mezmur’un yazıldığı tarihten bugüne kadar olan zaman dilimi içinde çok önemli bir şey gerçekleşti.

  • “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.” Yuhanna 3:16
  • “Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.” 1. Korintliler 15:3
  • “Tanrı’nın insanı akladığı, Müjde’de açıklanır. Aklanma yalnız imanla olur. Yazılmış olduğu gibi, “İmanla aklanan yaşayacaktır.”” Romalılar 1:17
  • “Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verdi.” Yuhanna 1:12
  • “İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi.” Romalılar 4:25
  • “Oysa görmediğimize umut bağlarsak, sabırla bekleyebiliriz.” Romalılar 8:25
  • “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” 1. Korintliler 15:55

Tanrı, Oğlu İsa Mesih’i yeryüzüne gönderdi. İsa, çarmıh üzerinde insanların günahının bedeli olan ölüm cezasını ödedi ve bizi Tanrı’yla barıştırdı. Öldü ama mezar onu tutamadı, 3. gün ölümden dirilerek ölümü de yendi. Sadece buna iman ederek, Tanrı’nın gözünde aklanabiliyoruz. Sadece İsa’ya gerçekte olduğu kişi olarak iman ederek, bizler de Tanrı’nın çocukları olabiliyoruz. Ölüm yenildi, zafer kazanıldı. Karamsarlık gitti, umut geldi.

Yani o dönemde bu duayı eden Musa’dan farklı olarak, biz bugün İsa aracılığıyla karamsarlıktan umuda, yenilgiden zafere geçmiş bulunmaktayız. Zamanı bunun bilincinde kullanmalıyız, O’nun istediği şekilde.

Zamanlama ve zaman yönetimini doğru yapabilmek bir Hristiyan erdemidir. Vaazın başında buluşmalarımıza ve doktor randevularına vaktinde gitmenin ve ödemeleri son güne bırakmamanın öneminden bahsetmiştik. Bugün şunu hatırlatmak isterim ki, şimdi bilmediğimiz ama çok da uzak olmayan bir zamanda, hayatımızın en önemli randevusu gerçekleşecek. Evet, Mesih bize “Gel” diyecek ve O’nun istediği zamanda O’nun yanında olacağız.

Şimdi diyebilirsiniz ki: “Bu konuda endişelenmeye gerek yok, nasılsa O “Gel” dediğinde gideceğiz yani geç kalmamız mümkün değil.” Böyle düşünen varsa, bu konuda tekrar düşünmeye teşvik ediyorum. Çünkü Mesih’e iman ederek kurtulduysak, randevu gününde O’nun yanında olacağız elbette, ama o demişti ki: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz” Yuhanna 14:15. O’nu ne kadar seviyoruz?

Bu ömürde O’na sevgimizi gösterebiliyorsak geç kalmayız, ama sevgimizi gösteremiyorsak O’nun yanına gittiğimizde geç kalmış oluruz çünkü gidip de pişman olan ama geri gelebilen kimse yok. İşte bu yüzden hala zaman varken, o zamanı iyi kullanmak bir Hristiyan erdemidir ve aynı sebepten, bu ömrümüzde O’nu sevdiğimizi iman ve eylemle O’na ve tüm insanlara gösterdiğimizden, zamanı bunun için kullandığımızdan emin olmalıyız. Tanrı için yaşadığımızdan emin olmalıyız.

Dua edelim.

VAAZ 2021.05.02

Markos 15:21-32 İsa Çarmıha Geriliyor

21 Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. 22 İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. 23 O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. 24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.

25 İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. 26 Üzerindeki suç yaftasında,

YAHUDİLER’İN KRALI

diye yazılıydı. 27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler. (Birçok Grekçe el yazması, “Böylece ‘O, suçlularla birlikte sayıldı’ diyen Kutsal Yazı yerine geldi” sözlerini de içerir). 29-30 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı.

31 Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. 32 “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.

İsa’nın çarmıha gerilme zamanı geldi. İskender ve Rufus’un babası olan Kireneli Simun adında bir adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. İsa’yı Golgota’ya getirdiler.

Markos işin duygusal kısmına pek değinmiyor. Aslında hayal etmesi bile korkunç olan bu eylemleri, duygularından bahsetmeden sadece olduğu gibi anlatıyor.

Markos 15:24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.Mezmur 22:18 Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Elbisem için kura çekiyorlar.
Markos 15:27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler.Yeşaya 53:12 “…canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı.”
Markos 15:29-32 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı. Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.Mezmur 22:7-8 Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki, “Sırtını RAB’be dayadı, kurtarsın bakalım onu, Madem onu seviyor, yardım etsin!” Mezmur 109:25 Düşmanlarıma yüzkarası oldum; Beni görünce kafalarını sallıyorlar!

Mürle karışık şarap vermek istediler ama içmedi. Sonra saat sabah 9’da O’nu çarmıha gerdiler ve Mezmurlarda da önceden iletildiği gibi, kura çekerek giysilerini paylaştılar.

Kendisiyle birlikte birisi sağında birisi solunda olacak şekilde iki haydut da çarmıha gerilmişti. Böylelikle başkaldıranlarla birlikte sayıldı, Yeşaya’da önceden belirtilen peygamberlik yerine geldi.

29-30 ayetlerine göre yoldan geçenler, 31. ayete göre başkahinler ve din bilginleri, 32. ayete göre ise kendisiyle birlikte çarmıha gerilen 2 haydut, İsa’yla alay ettiler. Böylelikle yine Mezmurlarda önceden belirtilen peygamberlikler yerine gelmiş oldu.

Yoldan geçenler, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” dediler. Başkahinler ve din bilginleri ise “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” dediler. Halbuki İsa ilkinde ölümü ve dirilişinden bahsediyordu. “Çarmıhtan in” diyorlar ama zaten o tapınağın kurulabilmesi için İsa’nın çarmıha çıkması gerekiyordu. İkincisinde ise, başkaları için kendini feda edeceğini zaten önceden bildirmişti. Ama O’nu anlamadılar.

“İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” diyorlar. Yani klasik olarak, önce görmek ve sonra iman etmek istiyorlar. Ama Tanrı genellikle bunun tersi şekilde çalışıyor. Yani önce iman ediyoruz, ondan sonra görüyoruz.

Markos 15:33-41 İsa’nın Ölümü

33 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 34 Saat üçte İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bakın, İlyas’ı çağırıyor” dediler.

36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?” dedi.

37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi.

38 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. 39 İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi.

40 Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı. Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose’nin annesi Meryem ve Salome bulunuyordu. 41 İsa daha Celile’deyken bu kadınlar O’nun ardından gitmiş, O’na hizmet etmişlerdi. O’nunla birlikte Yeruşalim’e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu.

3 saat boyunca ülkenin üzerine bir karanlık çöktüğünü okuyoruz. Belirtmek lazım, İsa’nın o anda nasıl bir sıkıntı çektiğini hiçbir insan aklının anlaması mümkün değildir. “Neden? Başka kimse çarmıha gerilmedi mi?” diye sorabilirsiniz.

Evet çok insan çarmıha gerilmiştir ve ne kadar acı verici olabileceğini çok iyi bilebilir. Ama hiç kimse İsa gibi, günahsız olarak çarmıha gerilmedi ve çarmıhta bütün insanlığın yargısını üzerine almadı. Günahsız olarak, Tanrı’nın insanlar üzerinde olan tüm yargısını, çarmıhta kendi üzerine alıyordu. Bu yüzden ilahide “Hiç bilemem, neydi bedeli, günahımın, o çarmıhtaki” diyoruz.

Markos 15:33 … “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.Mezmur 22:1 Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?
Markos 15:36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi.Mezmur 69:21 Yiyeceğime zehir kattılar, Sirke içirdiler susadığımda.

Ruhsal olarak yalnız bırakıldı, Tanrı’dan ayrı kaldı. Yüksek sesle bağırdı: “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” BöyleceMezmur 22’deki duası gerçekleşmiş oldu. Müjde’yi ilk kez okuyan kişiler bu ayeti çok sorar. “İsa gerçekten Tanrı’ysa neden Tanrı’nın kendisini terk ettiğini söyledi?”

Evet, gerçekten Tanrı O’nu çarmıhta terk etti. Çünkü orada o çarmıh üzerinde, bizim yerimize oradaydı ve bizim cezamızı ödüyordu. Zaten insan bedeninde bu yüzden yeryüzüne geldi, geliş sebebi buydu. Bizim cezamızı ödeyebilmesi için bizim yerimize geçmeliydi ve bizler günahlarımızdan ötürü Tanrı’ya yaklaşamaz durumdaydık.  

“Elohi” dediğini duyunca bazıları İlyas’ı çağırdığını sandı.

Ardından bir kişi bir süngeri ekşi şaraba batırdı ve bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. Böylelikle de 69. Mezmur’daki dua gerçekleşti.

Ve İsa çarmıh üzerinde son nefesini verdi. Bu olay üzerinde ne kadar konuşsak yeterli değildir.

İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Tapınaktaki perde ne işe yarıyordu, neyi simgeliyordu? Tapınakta, kutsal yer ve en kutsal yer adında iki bölüm vardı. En kutsal yerde Antlaşma sandığı vardı ve kahinler orada Tanrı’nın huzuruna çıkıyorlardı. Oraya sadece belirlenen kahinler ve onlar bile belirli zamanlarda ve koşullarda girebiliyordu, halksa hiç giremiyordu. Tapınaktaki bu perde en kutsal yer ile kutsal yeri birbirinden ayırıyordu. İşte İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, o perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü.

Yani bundan böyle, bu saniyeden itibaren, bütün imanlılar, Tanrı’nın huzuruna çıkabilirdi. Artık Tanrı’nın huzuruna çıkabilmek için kahin olarak atanmaya, arınmaya, belli zamanları beklemeye gerek yoktu. İsa’nın kahin olarak sonsuza dek o aklanmayı sağladığına iman etmek yeterliydi. Bundan böyle, yeni bir dönem, tarihte yeni bir çağ başladı: Tanrı’ya yaklaşma çağı.

İbraniler 10:19-22 19-20 Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. 21 Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz bulunmaktadır. 22 Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.

Biz günah işleyerek ölmüştük ve Tanrı bizi terk etmişti. Günahsız kuzu ise ölerek bizi Tanrı’yla tekrar barıştırdı. Artık O’na tekrar yaklaşabiliriz.

İsa’nın karşısında duran yüzbaşı “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi. Ve Markos olup bitenlere tanık olan kadınlardan bahsediyor. Bu kadınlar İsa’nın Celile’de olduğu zamandan beri O’nun ardından gitmiş ve O’na hizmet etmişler.

Markos 15:42-47 İsa’nın Gömülmesi

42-43 O gün Hazırlık Günü, yani Şabat Günü’nden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul’un saygın bir üyesi olup Tanrı’nın Egemenliği’ni umutla bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus’un huzuruna çıktı, İsa’nın cesedini istedi. 44 Pilatus, İsa’nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, “Öleli çok oldu mu?” diye sordu. 45 Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması için izin verdi. 46 Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. 47 Mecdelli Meryem ile Yose’nin annesi Meryem, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Ertesi gün Şabat günüydü ve cesedin çarmıh üzerinde kalmasını istemediler. O zaman Aramatyalı Yusuf, ki kendisi Yüksek Kurul’ın saygın bir üyesiydi ve Tanrı’nın Egemenliğini umutla bekliyordu, cesaretle Pilatus’un önüne çıkıp İsa’nın cesedini istedi. Pilatus izin verdi.

Yusuf gerekli işlemleri yapıp İsa’nın cesedini mezara koyarak girişine bir taş yuvarladı. Az önce bahsettiğimiz kadınlardan bazıları, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Geri kalan bölümü okumayacağız. Çünkü 3 Pazar önce Diriliş bayramını kutlarken okumuştuk. Ama kısaca hatırlarsak,

  • Kadınlar İsa’nın cesediyle ilgilenmek için mezara gittiklerinde mezarı boş buldular
  • Melek onlara İsa’nın dirildiğini bildirdi
  • Öğrenciler başta kadınlara inanmadılar ama sonra İsa onlara göründü
  • İsa öğrencilerini Müjde’yi duyurmak için bütün yaratılışa gönderdi
  • Göğe alındı

Amin.

Burada Markos vaaz serimizi bitiriyoruz. Rabbe hamdolsun, biraz uzun da olsa, çok bereket aldığımız bir seri olduğunu düşünüyorum.

Vaazı şu sözlerle bitirelim:

1. Korintliler 15:3-4 Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

Dua edelim.

VAAZ 2020.12.27

Markos 10:32-34 İsa Ölüp Dirileceğini Üçüncü Kez Bildiriyor

Yola çıkmış Yeruşalim’e gidiyorlardı. İsa önlerinde yürüyordu. Öğrencileri şaşkınlık içindeydi, ardından gelenler ise korkuyorlardı. İsa Onikiler’i yine bir yana çekip kendi başına gelecekleri anlatmaya başladı: “Şimdi Yeruşalim’e gidiyoruz” dedi. “İnsanoğlu, başkâhinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek. Onlar da O’nu ölüm cezasına çarptıracak ve öteki uluslara teslim edecekler. O’nunla alay edecek, üzerine tükürecek ve O’nu kamçılayıp öldürecekler. Ne var ki O, üç gün sonra dirilecek.”

İsa’nın öğrencileri şaşkınlık içinde ve ardından gelenler korkuyorlar. Bu şaşkınlık ve korku nereden kaynaklanıyor? Çünkü Yeruşalim’e gidiyorlar. Onlar belki de neler olacağını tam olarak bilemiyorlar ama çok zor şeyler olabileceğini tahmin edebiliyorlar, çünkü Yeruşalim’de başkahinlerin ve din bilginlerinin İsa’yı öldürmek istediğini biliyorlar.

Ve İsa yine Onikiler’i kenara çekip onlara özel olarak, başına gelecekleri anlatıyor. Bunu üçüncü kez yapıyor. Onlara, çok yakında gerçekleşecek şu olayları bildiriyor:

  • Başkahinlerin ve din bilginlerinin eline teslim edilecek.
  • Ölüm cezasına çarptıracaklar.
  • Öteki uluslara teslim edecekler.
  • Alay edecekler.
  • Üzerine tükürecekler.
  • Kamçılayacaklar.
  • Öldürecekler.
  • Ne var ki, 3. gün dirilecek.

İsa’nın henüz gerçekleşmemiş olaylar hakkında ne kadar detaylı bilgiler verdiğini görebilir ve O’nun bir insandan çok daha üstün olduğunu hemen anlayabiliriz.

Aynı olayı kaydeden Luka, olayın en sonuna şu notu da ekliyor: Luka 18:34 Öğrenciler bu sözlerden hiçbir şey anlamadılar. Bu sözlerin anlamı onlardan gizlenmişti, anlatılanları kavrayamıyorlardı.

Bu sözlerin anlamı o anda öğrencilerden gizlenmişti, anlamadılar ve kavrayamadılar. Onlar sonradan anladılar. Peki İsa’nın bu sözlerini bugün bizler anlıyor muyuz, kavrayabiliyor muyuz?

Bu sözlerin anlamına şu ayetlerde bakalım: 1 Korintliler 15:3-4 Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

Tanrı bunu neden yaptı? Yuhanna 3:16 Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.

İsa’nın yukarıda önceden bildirdiği ve hemen sonra başına gelen o acı olayların hepsi, temelde tek bir sebeple gerçekleşti: Tanrı bizi seviyor!

İsa Mesih, o saydığı acıların başına geleceğini bile bile, öğrencilerinin ve takipçilerinin önünden emin adımlarla, temelde tek bir sebeple yürüyordu: Çünkü bizi seviyor!

Bu sözlerin anlamını bizlere açan, anlamamızı sağlayan ve kavramamızı sağlayan Tanrı’ya şükürler olsun. Şimdi hep birlikte, bu sözlerin ne anlama geldiğini hatırlayarak, Rab’bin Sofrası’na oturalım. Ölümünü ilan edelim, sevgisini ilan edelim ve o sevgiyi kabul ettiğimizi ilan edelim. Kısa bir sessiz zaman yapalım.

1 Korintliler 11:23-30 Size ilettiğimi ben Rab’den öğrendim. Ele verildiği gece Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle dedi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen bedenimdir. Beni anmak için böyle yapın.” Aynı biçimde yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Her içtiğinizde beni anmak için böyle yapın.” Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab’bin gelişine dek Rab’bin ölümünü ilan etmiş olursunuz.
Bu nedenle kim uygun olmayan biçimde ekmeği yer ya da Rab’bin kâsesinden içerse, Rab’bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. Kişi önce kendini sınasın, sonra ekmekten yiyip kâseden içsin. Çünkü bedeni farketmeden yiyip içen, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder. İşte bu yüzden birçoğunuz zayıf ve hastadır, bazılarınız da ölmüştür.

Şükran duası ve paylaşım.

Rab’be hamdolsun!

Markos 10:35-45 Yakup’la Yuhanna’nın Dileği

Zebedi’nin oğulları Yakup ile Yuhanna İsa’ya yaklaşıp, “Öğretmenimiz, bir dileğimiz var, bunu yapmanı istiyoruz” dediler.
İsa onlara, “Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?” diye sordu.
“Sen yüceliğine kavuşunca birimize sağında, ötekimize de solunda oturma ayrıcalığını ver” dediler.
“Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz” dedi İsa. “Benim içeceğim kâseden siz içebilir misiniz? Benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olabilir misiniz?”
“Evet, olabiliriz” dediler.
 İsa onlara, “Benim içeceğim kâseden siz de içeceksiniz, benim vaftiz olacağım gibi siz de vaftiz olacaksınız” dedi. “Ama sağımda ya da solumda oturmanıza izin vermek benim elimde değil. Bu yerler belirli kişiler için hazırlanmıştır.”
Bunu işiten on öğrenci Yakup’la Yuhanna’ya kızmaya başladılar. İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Bilirsiniz ki, ulusların önderleri sayılanlar, onlara egemen kesilir, ileri gelenleri de onlara ağırlıklarını hissettirirler. Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda büyük olmak isteyen, ötekilerin hizmetkârı olsun. Aranızda birinci olmak isteyen, hepinizin kulu olsun. Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”

Yakup ve Yuhanna kardeşler, İsa’dan ayrıcalık istiyorlar. Bir yandan güzel: İsa’nın Egemenliğine iman ediyorlar ve O’nun yakınında olmak istiyorlar. Diğer yandan talihsiz bir zamanlama: İsa Yeruşalim’e, yukarıda saydığımız acıları çekmeye doğru gittiği bir sırada bunu istiyorlar.

Elbette yüksek ihtimalle, İsa’nın dünyasal bir kral gibi olacağını düşünüyorlardı. O’nun yanında oturmak büyük bir ayrıcalık olacaktı. Öyle ki, orada oturmak için İsa’nın içeceği kaseden içebileceklerini ve O’nun vaftiz olacağı gibi vaftiz olabileceklerini bile söylediler.

Kase ve vaftiz nedir? İsa’nın çekeceği acılar ve çarmıhtaki ölümüdür. O andaki anlayışları bir yana, gerçekten de İsa’nın dediği gibi aynı kaseden içtiler ve aynı vaftizi oldular mı? Evet, Yuhanna sürgüne gönderildi ve Yakup, Kral Kirodes tarafından öldürüldü.

Diğer öğrencilerin Yakup ve Yuhanna’ya kızmalarından, onların da aynı yüreğe sahip olduğunu anlıyoruz. Ve böylece İsa’ya büyük bir öğretiş verme fırsatı oldu.

İsa’nın dediği gibi, gerek tarih boyunca, gerekse bugün yaşadığımız zamanda olsun, tüm ulusların önderleri halklarına egemen kesilirler ve ileri gelenleri de ağırlıklarını mümkün olan her şekilde hissettirirler. Ülkemizde yaşayan herkes bu ayetlerde İsa’nın ne anlatmak istediğini kolayca anlayacak kadar şanslıdır. Ama bu sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için geçerlidir.

Ama İsa öğrencilerin arasında durumun böyle olmayacağını, aralarında büyük olmak isteyenin, öbürlerinin hizmetkarı olması gerektiğini öğretti. Öğrencilerin arasında birinci olmak isteyenin, hepsinin kulu olması gerektiğini öğretti. Tanrı’nın Egemenliği’nde kurallar dünyaya göre ters bir şekilde işliyor.

Tanrı’nın Egemenliği’nde oturarak büyük olunmuyor. Orada büyük olmak için, ayakta olmak, işlemek, kısaca hizmet etmek gerekiyor. Orada büyüklük, hizmet etmektir. Nereden biliyoruz? Tek mükemmel örnekten biliyoruz: İsa’dan. Hem O’nun sözlerinden, ama hem de O’nun kendisinden, kendi yaşamından. 45. ayeti tekrar okumak istiyorum:

Markos 10:45 Çünkü İnsanoğlu bile hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.

Bu ayet, sadece bu paragrafın değil, sadece 10. bölümün ya da Markos’un da değil, ama tüm Müjde’nin anahtar ayetidir, tüm Müjde’nin mesajıdır.

  • Doğmak için seçtiği yer bir hastane değil, bir ahırdı.
  • Ulaşım aracı olarak seçtiği araç bir araba değil, bir eşekti.
  • Ölmek için seçtiği yer evindeki yatağı değil, bir çarmıhtı.
  • Savaşmak için seçtiği şey bir kılıç değil, ama sevgiydi.

İsa bile temelde bir sebepten yeryüzünde insan bedeni aldı: Hizmet etmek. Bunu bizi sevdiği için yaptı. Bize bu şekilde örnek oldu: Hizmet ederek, canını vererek.

Tanrı’nın Egemenliği’nde yer almak ister misiniz? O zaman İsa’nın bizleri kurtarmak için yeryüzüne geldiğine, günahlarımızın bedeli olan ölüm cezasını çarmıhta ödediğine ve 3. gün dirilerek bizlere sonsuz yaşamı verdiğine iman etmeniz yeterlidir.

Tanrı’nın Egemenliği’nde büyük olmak ister misiniz? O zaman sizleri bu hafta boyunca Tanrı için, kardeşler için, kiliseniz için, komşularınız için, Müjde’yi duymayanlar veya anlamak isteyenler için, finansal ve ruhsal ihtiyaç sahipleri için neler yapabileceğinizi, onlara nasıl hizmet edebileceğinizi Tanrı’ya sormak için teşvik etmek istiyorum.

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin.

VAAZ 2020.11.08

MARKOS 8:27-30 PETRUS’UN MESİH’İ TANIMASI

‘İsa, öğrencileriyle birlikte Filipus Sezariyesi’ne bağlı köylere gitti. Yolda öğrencilerine, “Halk benim kim olduğumu söylüyor?” diye sordu. Öğrencileri O’na şu karşılığı verdiler: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, kimi de peygamberlerden biri olduğunu söylüyor.” O da onlara, “Siz ne dersiniz, sizce ben kimim?” diye sordu. Petrus, “Sen Mesih ‘sin” yanıtını verdi. Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey söylememeleri için onları uyardı. ‘ MARKOS 8:27-30 https://my.bible.com/bible/170/MRK.8.27-30

‘ Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü İsa’nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazıları, “Bu adam, ölümden dirilen Vaftizci Yahya’dır. Olağanüstü güçlerin onda etkin olmasının nedeni budur” diyordu. Başkaları, “O İlyas’tır” diyor, yine başkaları, “Eski peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir” diyordu. ‘ MARKOS 6:14-15 https://my.bible.com/bible/170/MRK.6.14-15

‘İsa onlara şöyle dedi: “Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu’nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. Yaşayan Baba beni gönderdiği ve ben Baba’nın aracılığıyla yaşadığım gibi, bedenimi yiyen de benim aracılığımla yaşayacak. İşte gökten inmiş olan ekmek budur. Atalarınızın yedikleri man gibi değildir. Atalarınız öldüler. Oysa bu ekmeği yiyen sonsuza dek yaşar.” İsa bu sözleri Kefarnahum’da havrada öğretirken söyledi. Öğrencilerinin birçoğu bunu işitince, “Bu söz çok çetin, kim kabul edebilir?” dediler. Bunun üzerine öğrencilerinin birçoğu geri döndüler, artık O’nunla dolaşmaz oldular. İsa o zaman Onikiler ‘e, “Siz de mi ayrılmak istiyorsunuz?” diye sordu. Simun Petrus şu yanıtı verdi: “Rab, biz kime gidelim? Sonsuz yaşamın sözleri sendedir. İman ediyor ve biliyoruz ki, sen Tanrı’nın Kutsalı’sın.” ‘ YUHANNA 6:53-60,66-69 https://my.bible.com/bible/170/JHN.6.53-60,66-69

İSA’NIN KİM OLDUĞUNA DAİR HERKESİN BİR FİKRİ VARDI VE HERKES O’NA SAYGIDEĞER BİR UNVAN VERİYORDU. KİMSE KÖTÜ BİR ŞEY SÖYLEMİYORDU, BUGÜN DE BÖYLEDİR.

MARKOS 4:14-15 // YUHANNA 6:53-60,66-69

O GERÇEKTE KİMDİR? – MESİH’TİR! İSA YAŞAM EKMEĞİDİR – ACI ÇEKTİ, REDDEDİLDİ, ÇARMIH ÜZERİNDE KIRILAN BEDENİ VE AKITILAN KANI ARACILIĞIYLA GÜNAHLARIMIZI BAĞIŞLADI, ÖLÜMÜ YENİP DİRİLDİ VE İMAN EDEN HERKESE SONSUZ YAŞAMI VERDİ

İSA’NIN ÖĞRENCİLERİ OLARAK BİRÇOK ÖĞRETİ VE TEOLOJİ ÜZERİNDE TARTIŞABİLİRİZ – KİTAPLAR YAZABİLİRİZ – VAAZLAR VEREBİLİRİZ… AMA EN ÖNEMLİ İHTİYACIMIZ O’NU GERÇEK KİMLİĞİYLE TANIMAKTIR – DİĞER HER ŞEY BUNDAN SONRA GELİYOR – BU OLMADAN DİĞER HER ŞEY ANLAMSIZ OLUYOR – BİZİ BİRLEŞTİREN MESİH OLAN İSA’DIR – O’NUN SEVGİSİDİR

İSA’YI MESİH OLARAK TANIMAK O’NA BAĞLI KALMAYI GEREKTİRİR – KİMSE BAĞLI KALMIYORKEN BİLE!

RAB’BİN SOFRASINDAN PAYLAŞARAK SEVGİYLE O’NA OLAN BAĞLILIĞIMIZI İLAN EDELİM! – TANRI’NIN KUTSALINDAN BAŞKA GİDECEK BİR YERİMİZ YOK – O’NUN SOFRASINA OTURALIM – BEDENİ VE KANI ARACILIĞIYLA, GÖKTEN İNMİŞ EKMEKLE GELEN ZAFERİ VE SONSUZ YAŞAMI İLAN EDELİM VE KUTLAYALIM

MARKOS 8:31-38 İSA ÖLÜP DİRİLECEĞİNİ ÖNCEDEN BİLDİRİYOR

‘İsa, İnsanoğlu ‘nun çok acı çekmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve din bilginleri nce reddedilmesi, öldürülmesi ve üç gün sonra dirilmesi gerektiğini onlara anlatmaya başladı. Bunları açıkça söylüyordu. Bunun üzerine Petrus O’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. İsa dönüp öteki öğrencilerine baktı; Petrus’u azarlayarak, “Çekil önümden, Şeytan!” dedi. “Düşüncelerin Tanrı’ya değil, insana özgüdür.” Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp şöyle konuştu: “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim ve Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan kendi canına karşılık ne verebilir? Bu vefasız ve günahkâr kuşağın ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babası’nın görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır.”’ MARKOS 8:31-38 https://my.bible.com/bible/170/MRK.8.31-38

‘ Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir. ‘ MATTA 10:38 https://my.bible.com/bible/170/MAT.10.38

‘ Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz. ‘ LUKA 14:27 https://my.bible.com/bible/170/LUK.14.27

İSA, RAB’BİN SOFRASINDA DA BAHSETTİĞİMİZ 4 UNSURUN GERÇEKLEŞMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTTİ: 1) ACI ÇEKMESİ 2) REDDEDİLMESİ 3) ÖLDÜRÜLMESİ 4) DİRİLMESİ. – MÜJDE BUDUR – KURTULUŞUMUZ İÇİN GEREKLİ OLANLAR BUNLARDI VE İSA HER BİRİNİ YERİNE GETİREREK BİZİ SONSUZ ÖLÜMDEN KURTARDI

İSA’NIN DÜŞMANLARI TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMESİ DÜŞÜNCESİ PETRUS’UN HOŞUNA GİTMEDİ – İSA’YI AZARLADI! ELBETTE İSA’YI SEVDİ VE KAYBETMEK İSTEMEDİĞİ İÇİN ÖYLE SÖYLEDİ – İSA DA ONUN DÜŞÜNCELERİN TANRI’DAN DEĞİL ŞEYTAN’DAN OLDUĞUNU SÖYLEDİ

İSA’YI BU KADAR KIZDIRAN NEYDİ? ÇARMIH YOLU ZOR BİR YOLDU, İSA İNSAN DOĞASIYLA TANRI’YA O KASEDEN İÇMEMEK İÇİN YALVARDI, KEDERLENDİ… ACI, REDDEDİLME, ÖLÜM VE DİRİLİŞ GEREKİYORDU VE BUNLAR ÇOK ZORDU…

PETRUS İSE ÇARMIH YOLUNUN YERİNE DAHA KOLAY YOLU İSTEDİ. ÖLÜM OLMASIN, ACI ÇEKME OLMASIN, REDDEDİLME OLMASIN, DİRİLİŞ OLMASIN… AMA O ZAMAN KURTULUŞ NASIL OLACAKTI?

BİZ ELBETTE ÖLEREK GÜNAHLARI BAĞIŞLATMIYORUZ AMA İSA’NIN DEDİĞİ GİBİ “ÇARMIHIMIZI YÜKLENİP O’NU İZLEMEMİZ” GEREKİYOR. BU NE DEMEKTİR? ACI ÇEKMEK, REDDEDİLMEK, BAZEN DE ÖLDÜRÜLMEKTİR. DİRİLTİLMEKTİR. KENDİNİ İNKAR ETMEKTİR.

İSA’NIN ÖĞRENCİSİ KENDİNİ DÜNYADAN SOYUTLAR DEMEK DEĞİL AMA DÜNYASAL DEĞERLERE TUTUNMAMAK DEMEKTİR. BİZE SORU SORAN BİRİNE İSA’YA TANIKLIK ETMEMİZDEN DOLAYI PATRONUMUZ BİZİ İŞTEN ÇIKARTABİLİR. AİLEMİZ BİZİ REDDEDEBİLİR. HİZMET ETME FIRSATI YERİNE UYUMAK VEYA KUTSAL KİTAP OKUYUP DUA ETMEK YERİNE MISIR VE KOLA İLE FİLM SEYRETMEK DAHA ÇEKİCİ GELEBİLİR. UYKUSUZ KALIP KARDEŞLERİMİZİN SORUNLARINI DİNLEMEK RAHATIMIZI BOZABİLİR. DOĞRU OLANI YAPIP KARDEŞİMİZDEN ÖZÜR DİLEMEK ÇOK ZORLAYICI OLABİLİR. HAKSIZLIĞA DUR DEMEK PAHALI SONUÇLAR DOĞURABİLİR VE HUZURUMUZU KAÇIRABİLİR. ÇARMIH YOLUNDAN GİTMEK BÜYÜK KAYIPLAR VERDİREBİLİR VE BİZE DÜNYASAL OLARAK ÇOK PAHALIYA MAL OLABİLİR – OLACAKTIR DA.

FAKAT BİZ HAYATLARIMIZDA BUNLAR OLSUN İSTEMEYİZ. SADECE PETRUS’UN DEĞİL, HEPİMİZİN KANDIĞI TUZAKTIR. HAYATIMIZDA RAHATLIK, BOLLUK, ZENGİNLİK, HER TÜRLÜ İMKANLAR OLSUN İSTİYORUZ. HİÇBİRİMİZ ACI ÇEKMEK, REDDEDİLMEK VE ÖLMEK İSTEMİYORUZ. – AMA HEPİMİZ DİRİLMEK İSTİYORUZ.

MATTA 10:38 // LUKA 14:27

ÇARMIHIMIZI YÜKLENMEDEN NASIL O’NA LAYIK OLACAĞIZ? ÇARMIHIMIZI YÜKLENMEDEN NASIL O’NUN ÖĞRENCİSİ OLACAĞIZ? İSA’NIN YANINDA KALMAK KENDİNİ İNKAR ETMEYİ, DÜNYASAL ZEVKLERİ BIRAKMAYI, ZENGİNLİKTEN VAZGEÇMEYİ GEREKTİRİR – BAZEN HAYATIMIZI BİLE BIRAKMAYI GEREKTİREBİLİR.

İSA BİZİM UĞRUMUZA CANINI VERDİ, BİZ O’NUN ÖĞRENCİSİ OLMAK İÇİN NELERİMİZİ BIRAKMAYA HAZIRIZ?

“KEFENİN CEBİ YOK” DERLER. KAZANDIĞIMIZ MADDESEL HİÇBİR ŞEYİ BİZİMLE BERABER GÖTÜREMEYECEĞİZ. AMA SAHİP OLDUĞUMUZ CANLARIMIZI BİLE VERECEK KADAR İSA’YA TUTUNURSAK İSA MESİH ARACILIĞIYLA CANLARIMIZI KURTARACAĞIZ.

BAZEN EVET, AMA CANLARIMIZI VERECEK KADAR İSA’YA TUTUNMAK DEMEK HER ZAMAN GİDİP O’NUN İÇİN ÖLMEK DEMEK DEĞİLDİR. O’NDAN UTANMAMAK, KENDİ İSTEĞİMİZİ DEĞİL O’NUN İSTEĞİNİ YAPMAK, HAYATLARIMIZI İSA MERKEZLİ OLARAK, O’NUN SEVGİSİNDE VE BİRBİRİMİZİ SEVEREK YAŞAMAK VE GEREKTİĞİNDE HER ŞEYİ BIRAKACAK KADAR İSA’YI VE BİRBİRİMİZİ SEVMEK DEMEKTİR. GENEL OLARAK, DÜNYAYA ÖLMEK DEMEKTİR.

ŞİMDİLERDE BU DÜŞÜNCELERE ÜTOPYA DİYORLAR. YANİ GERÇEKLEŞMESİ OLANAKSIZ OLAN DÜŞÜNCE. İSA MESİH GERÇEKTEN BİZDEN GERÇEKLEŞMESİ OLANAKSIZ ŞEYLER Mİ İSTEDİ? EVET, KENDİ GÜCÜMÜZE DAYANIRSAK BU ÜTOPYADIR. AMA TANRI İÇİN ÖYLE DEĞİLDİR.

O’NUN SEVGİSİNDE KALALIM. BİRBİRİMİZİ TEŞVİK EDELİM. BİRBİRİMİZ İÇİN DUA EDELİM. KENDİMİZİ ÇARMIH YOLUNA ADAYALIM. KUTSAL OLALIM.

HAFTA İÇERİSİNDE KARDEŞLERİMİZİ ARAYALIM MESAJ ATALIM HAL HATIR SORALIM. KARDEŞLERİMİZİN NE SORUNU NE DERDİ VAR ÖĞRENELİM. ONLAR İÇİN DUA EDELİM. BİRBİRİMİZE TEŞVİK EDİCİ AYETLER PAYLAŞALIM. BİRBİRİMİZE SAHİP OLDUĞUMUZ ŞEYLERDEN VERELİM, CÖMERT OLALIM. ZAMAN VERELİM, GEREKİYORSA KİLİSE YOLUYLA PARA VERELİM, ÇARMIH YOLUNDA EMEK VERELİM. TÜM İNSANLARA NASIL YARDIM EDEBİLİRİZ DÜŞÜNELİM, TANRI’YA SORALIM. MÜJDEYİ PAYLAŞMAYA HER ZAMAN HAZIR OLALIM. ADANMIŞ BİR HAYAT YAŞAMAK ÜTOPYA DEĞİLDİR – İSA’DA MÜMKÜNDÜR

BUGÜNDEN İTİBAREN İSA’YA LAYIK OLMAK VE ÖĞRENCİSİ OLMAK İSTEDİĞİMİZİ O’NA VE BİRBİRİMİZE DAHA FAZLA GÖSTERELİM.

UNUTMAYALIM Kİ İSA MESİH GÖRKEMLİ BİR ŞEKİLDE GELECEK. KENDİMİZİ O’NUN GELİŞİNE HAZIRLAYALIM. DUA EDELİM.