VAAZ 2021.08.29

Luka 13:22-30 Dar Kapı

22  İsa köy kent dolaşarak öğretiyor, Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. 23-24 Biri O’na, “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?”

 İsa oradakilere şöyle dedi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin. Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek. 25 Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.

 “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.

 26 “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.

 27 “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’

 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa yeryüzündeki hizmeti sırasında hep yaptığı gibi köy kent dolaşarak öğretiyordu. Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. Birisi ona ilginç bir soru sordu: “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?” Bunu neden sorma gereği duydu bilinmez, belki sadece merak ediyordu.

İsa dolaylı bir cevap verdi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin.” İsa burada Tanrı’nın egemenliğine girebilmek yani kurtulmak için gayret gösterilmesi gerektiğini söylemedi. Buradaki dar kapı, imanla ve lütufla gelen kurtuluştur. Kapı elbette İsa’nın kendisidir. İsa şu uyarıyı yaptı: “Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek.” Yani içeri girmek isteyenlerin, yani kurtulmak isteyenlerin sayısı çok olacak ama onların hepsi giremeyecek. Şu ayrım var 1) kurtulmak istemeyen, böyle bir ihtiyaç hissetmeyen 2) kurtulanlar. Ayrıca: 3) kurtulmak isteyen ama kurtulamayan insanlar vardır. İsa burada daha çok özellikle kurtulmak isteyen, hatta kurtulacağını düşünen ama aslında kurtulmamış kişilere, yani o dönemde orada bulunan Yahudilere sesleniyor. Çünkü onlar Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarını düşünüyorlardı.

Ama İsa onlar için şu uyarıyı yapıyor: “Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.” Yani diyor ki, o kapı açıktır, şu anda o kapıdan içeri girebilirsiniz. Tanrı’nın lütfunu alabilirsiniz. O dar kapı buradadır, oradan geçebilirsiniz. Ama bu sonsuza dek sürmeyecek. Bu süre sınırlıdır ve o kapı bir gün kapanacaktır. Günümüz için konuşursak, her an kapanabilir. Ama ev sahibi kapıyı kapattıktan sonra Rab’den kapıyı açmasını isteyecekler, kapıyı vuracaklar.

Rab ise şu karşılığı verecek: “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.” Yani tanımayacağını söylüyor. Ama nasıl tanımaz, değil mi? İsa orada doğdu ve yaşadı, O’nu tanıdılar. İtiraz edecekler: “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.” Ama İsa geri adım atmayacak: “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’” İsa onları tanımayacağını ve içeri almayacağını tekrar ediyor.

Yahudiler için çok anlamlı bir uyarı yapıyor: 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa’nın Yahudi halkına yaptığı bu tarz uyarıları İncil’in başka bölümlerinde de okuyoruz. İsa bu konuda bazı çok önemli gerçeklerin altını çiziyor. Bu sözler o dönemde yaşayan Yahudi halkına söylendi ama bugün bizler için de çok önemli değerler taşıyor. Şimdi onlardan sadece bazılarına bakalım.

İsa o Yahudileri “kötülük yapanlar” olarak tanımladı ve içeri almadı. Aslında İsa’nın kendisi de bir Yahudi’ydi ve aynı topraklarda doğdu ve onların arasında büyüdü. Yani aslında onları gayet iyi tanıyordu. Öyleyse neden tanımayacağını söyledi? Çünkü kurtuluş için kendisini onların tanıdığı kişi olarak değil, gerçekte olduğu kişi olarak tanımaları gerekiyordu. Yani aslında İsa’yı tanımak hiç kimseyi kurtarmaz. (Bir vaizden duymayı beklediğiniz bir cümle değil, değil mi?) Kurtaran şey, İsa’yı gerçekte olduğu kişi olarak, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih olarak tanımaktır.

Yahudiler’den bazıları O’na açıkça düşmandı, bazıları ise O’na saydı duyuyordu. Bazıları ise O’nu her gün yürekten takip ediyordu. Aynı şey bugün de vardır. Kimileri için İsa düşmandır, kimileri için saygın bir peygamberdir. Kimileri için de Tanrı’nın Oğlu Mesih’tir. Türkiye’de sokağa çıkıp insanlara İsa hakkında sorarsanız, herkes O’nu tanıdığını, O’nun iyi ve saygın bir peygamber olduğunu söyleyecek ve saygı duyacaklardır. Herhangi bir dine inanmayan bir kişiye bile sorsanız, O’nu tanıdıklarını ve O’nun akıllı bir kanaat önderi olduğunu söyleyecektir yani yine O’na saygı duyacaktır. Ama İsa’yı bu şekilde tanımak onları kurtarmaya yetmeyecektir çünkü O bundan çok fazlasıdır, Tanrı’nın sağladığı tek kurtuluş yoludur. Kendisinin de söylediği gibi, Kapı O’dur. Kurtaran şey İsa’yı tanımak değil, İsa’yı yaşamaktır.

Başka bir nokta, İsa’nın kapıyı dar olarak tanımlamasıdır. İsa neden kapının dar olduğunu söyledi? Matta 7:13 “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. 14 Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır” der. Neden böyledir?

Temelde, yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir çünkü dünyasal zevklerle doludur ve insanın egosuna iyi gelir. Sefahat içinde bir yaşamdır ve sonu bu yüzden de yıkımdır. Ama yaşama götüren kapı dardır. Şöyle düşünelim, geniş ve enli bir yolu olan bir kapı var ama ilerlediğinizde karşınızda sadece geçilmez bir duvar var. Ötesine geçemiyorsunuz. Öbür tarafta dar bir kapı var ama bu kapı ardına kadar açıktır. Geçmeniz için hiçbir engel olmayan, kapısı ardına kadar açık olan bir kapıdır yaşam kapısı. Ama ardına kadar açık olmasına rağmen neden çok insan buradan geçmez? Neden çok insan geniş kapıdan geçer?

Çünkü dar kapıdan evlerimiz ve arabalarımız sığmaz. O kapıdan geçebilmek için onları bırakmamız gerekir. Ev ve arabalarınızı satın demek istemiyorum. Onlarla içeri girme niyetiniz varsa, geçemezsiniz demek istiyorum. “Onlar olmadan asla geçemem” diyorsanız, hiç geçemezsiniz demek istiyorum. Sadece ev ve araba mı? Hayır, İsa Mesih dışında umudumuzu bağladığımız herhangi bir şeye tutunursanız onlar o kapıdan sığmazlar. Sadece onlar mı? Gurur ve kibir o kapıdan sığmayacak kadar büyüktür. Bir kimse kendisini alçaltmadan asla o kapıdan sığmıyor. Kendini alçaltmak günahkar olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Ama çok kişi günahlılığını kabul etmek istemez. Gördüğümüz gibi aslında kapıyı dar yapan Tanrı değildir. Kapıyı dar yapan bizleriz. İsa’ya ait alçak gönüllü bir yürek ve mütevazi bir yaşamla o kapıdan rahatlıkla geçebiliriz. Ardındaki kurtuluşa götüren yol çetin olabilir, ama Rabbimiz o kapının arkasında her daim bizimledir ve bizi kurtuluşa ulaştıracaktır. Buna kendisi garanti vermiştir.

Başka önemli bir nokta, İsa dedi ki: İnandığınız bütün peygamberleri içeride ve kendinizi dışarıda bulacaksınız. Peygamberler gerçeğin kendisi değildi ama gerçek olana işaret ediyor, O’nu gösteriyorlardı. Bugün de çok insandan duyarız. Ben çok insanla iletişim içinde olduğum için hemen her gün duyarım: Siz İsa’ya inanıyorsunuz, biz de tüm peygamberlere inanıyoruz. Her yol aynıdır. Aynı yere çıkar. Hatta Tanrı’yı, Tanrı’nın yarattığı doğaya indirgeyen yani doğayı Tanrı olarak algılayan kişiler bile bunu söyler. Bir enerji var ve hepimiz ona döneceğiz. Ama gerçekten öyle mi?

Dan abi perşembe günü Maraş’a gitti. Bunun için Maraş uçağına bindi. Salı günü de İstanbul uçağına binecek çünkü İstanbul’a gelmek istiyor. Yani Maraş uçağı sizi Antalya’ya götürmüyor. İstanbul uçağı da sizi Trabzon’a götürmüyor. Seçtiğiniz aracı neyse, o kendi gittiği yere sizi de götürüyor. Peki eğer amacınız Tanrı’ya gitmekse, bunu nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

Yuhanna 14:5-6 5 Tomas, “Ya Rab, senin nereye gideceğini bilmiyoruz, yolu nasıl bilebiliriz?” dedi.

 6 İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.

Tomas o yolu sorduğunda İsa kendisini Yol, Gerçek ve Yaşam olarak tanımladı ve Baba’ya gelmek isteyenler için tek aracı olduğunu ilan etti. Çok açık bir şekilde.

Orada İsa’yı dinleyen Yahudilerin çoğu İsa’yı bu şekilde tanımadılar. Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarına inanıyorlardı. Peygamberlere inandıkları ve o soydan geldikleri için Tanrı’nın gözünde temiz olduklarını düşünüyorlardı. Bugün de birçok insan benzer düşüncelere sahiptir. Bir şekilde kurtuluruz. Ama bu yüzden İsa onların Tanrı’nın egemenliğine giremeyeceklerini, dışarıda kalacaklarını ama onlarına aksine, onların asla giremeyeceğini düşündükleri doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen insanların Tanrı’nın egemenliğinde sofraya oturacaklarını söyledi. Bu şekilde birinci olanlardan bazıları sonuncu ve sonuncu olanlardan bazıları birinci olacaklar.

Ya siz? Kendinizi birinci mi yoksa sonuncu olarak mı görüyorsunuz? Bugün burada olanlar arasında Tanrı’nın egemenliğine gelmek ve o sofraya oturmak isteyen var mı? Ya da bu vaazın kaydını dinleyenler arasında? O dar kapıdan geçmek isteyen ama bir türlü geçemeyen kişiler var mı? Eğer o kapıdan geçmek istiyorsanız ama nasıl geçeceğiniz konusunda yardıma ihtiyacınız varsa, dua edelim.

Rab her birimizi ve tüm kilisesini bereketlesin.