VAAZ 2021.05.30

Mezmur 91.

Bu mezmuru okuyup Rab’bi her zaman yüceltebiliriz. Ama “Acaba bu mezmur aynı zamanda benim hakkımda olamaz mı” diye sorabilirsiniz.

Saygıdeğer bir Kutsal Kitap öğretmeni olan William MacDonald, bu mezmur için” benim mezmurum” diyor. Kısaca ondan bahsedeyim. 1922’de, 5 yaşında bir çocukken difteriden ölmek üzereymiş. Difteri hastalığında boğazınız enfeksiyon kapar ve içini bir zar kaplar. Böylece nefes alınamaz. William o kadar kötü durumdaymış ki, imanlı olan annesi odada ona sırtını dönüyormuş. Son nefesini görmemek için. O anda kapı çalmış ve yan köyden kayınbiraderi gelmiş. Anneye artık endişelenmemesini, çocuğun iyileşeceğini ve Tanrı’nın bir gün onun canını kurtaracağını söylemiş. Anne kuşkuyla bunu nereden bildiğini sorunca, adam 91. mezmuru okuduğunu ve son üç ayetteki koruma sözleriyle Tanrı’nın onu teselli ettiğini söylemiş. Çocuk gerçekten de o hastalığı atlatmış ve 13 yıl sonra, 18’indeyken de iman etmiş ve böylelikle Tanrı canını da kurtarmış. İşte bu yüzden 91. mezmura “benim mezmurum” diyor.

Bu mezmur İsa’nın mezmurudur, ama aynı zamanda bizim de mezmurumuzdur. Bazı korkularımızdan bahseder. Aslında gerçekten de bu dünyada yaşayıp da korkmamak zor. Kötülük her yerde, savaşlar oluyor, küresel salgınlar yayılıyor ve insanların büyük bir bölümü giderek fakirleşiyor. Sıkıntı, dört bir yanımızı sarmış durumda ve uzmanlar sağlıklı yaşam için “stressiz bir yaşam” tavsiye ediyorlar. Belki bu dünyada yaşayıp tamamen stressiz olmamız mümkün değildir, ama Tanrı’nın esenliğiyle yaşamamız mümkündür. Şimdi ayetlere göz atalım.

(1) Yüceler Yücesi’nin barınağında oturan,
Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınır.

Yüceler Yücesi’nin barınağı, yüreklerimizde O’na verdiğimiz yerdir. Yüreklerimizde Tanrı’nın yaşamasına izin verirsek Tanrı bizde yaşar. Duayla, şükranla, teslimiyetle O’nun bizde yaşamasına izin veririz. İşte o zaman Her Şeye Gücü Yeten’in gölgesinde barınırız. Yani hayatın bütün tehlikelerine karşın artık O’nun koruması altındayız demektir. Bunu mükemmel şekilde yapabilen tek kişi de İsa’dır. İsa, Baba’nın özünden gelmişti ve her zaman O’nun iradesine göre yaşadı, her zaman O’nun koruması altındaydı.

Hayat tehlikelidir ama yüreği Tanrı’da olan, Tanrı’nın koruması altındadır.

(2) “O benim sığınağım, kalemdir” derim RAB için,
“Tanrım’dır, O’na güvenirim.”

Bu cümleyi söyleyerek aslında kendimizi Rab’be teslim ediyoruz. Bizim koruyucumuz olduğuna ve hayatımız boyunca bizi koruyacağına güvendiğimizi ilan ediyoruz.

Tanrı benim koruyucumdur ve hayatım boyunca beni koruyacaktır.

(3-4) Çünkü O seni avcı tuzağından,
Ölümcül hastalıktan kurtarır.
Seni kanatlarının altına alır,
Onların altına sığınırsın.
O’nun sadakati senin kalkanın, siperin olur.

Tanrı, çocuklarını kötü insanların tasarılarından, ölümcül hastalıklardan kurtarır, bir anne kuşun yaptığı gibi çocuklarını kanatlarının altına alır. Sadıktır, tehlikelere karşı kalkan ve siper olur.

(5-6) Ne gecenin dehşetinden korkarsın,
Ne gündüz uçan oktan,
Ne karanlıkta dolaşan hastalıktan,
Ne de öğleyin yok eden kırgından.

Gece huzurla uyumak çok önemli. Dua ile, Tanrı’nın gerçeklerini düşünerek uyursak, sabah esenlik     ile kalkabiliriz. Gece boyunca Tanrı bizi korur. Gündüz uçan ok, gün boyunca bizi vurabilecek sıkıntılar olabilir. Tanrı bizi tüm gün uğraştığımız olumsuz düşünceler, kıskançlıklar ve tüm stresli durumlardan koruyacak. Hastalıklardan koruyacak. Uyanık olduğumuz gün içindeki benliğimizden gelen tüm sıkıntılardan da koruyacak.

Tanrı gece ve gündüz, her çeşit sıkıntılardan bizi koruyacaktır.

(7-8) Yanında bin kişi,
Sağında on bin kişi kırılsa bile,
Sana dokunmaz.
Sen yalnız kendi gözlerinle seyredecek,
Kötülerin cezasını göreceksin.

Tanrı’nın koruması altında olduğumuz sürece, çevremizde olup bitenlerden bağımsız olarak, O bizi koruyacak. Salgın hastalık veya savaşta bile güvende olacağız.

Etrafımızda ne olursa olsun, biz güvende olacağız.

(9-10) Sen RAB’bi kendine sığınak,
Yüceler Yücesi’ni konut edindiğin için,
Başına kötülük gelmeyecek,
Çadırına felaket yaklaşmayacak.

Tanrı bizim sığınağımız ve konutumuz olduğunda, kötülüklerden ve felaketlerden uzakta ve güvende olacağız.

Tanrı’ya sığındığımızda, kötülük ve felaketler bize dokunamayacak.

(11-12) Çünkü Tanrı meleklerine buyruk verecek,
Gideceğin her yerde seni korusunlar diye.
Elleri üzerinde taşıyacaklar seni,
Ayağın bir taşa çarpmasın diye.

Tanıdık ayetler, Şeytan bu ayetleri İsa’yı denemek için kullanmıştı. İsa elbette sebep yokken Tanrı’yı denemeye çalışmadı. Tanrı’dan öyle bir istek gelmemişti ve İsa atlasaydı, Tanrı’nın isteğinin dışında bir hareket yapmış olurdu. Tanrı ayrıca bizi de benzer şekilde koruyor.

Denenme ayetleri. Tanrı’nın istediği şekilde hareket etmeliyiz. Tanrı bizi de benzer şekilde koruyor.

(13) Aslanın, kobranın üzerine basıp geçeceksin,
Genç aslanı, yılanı çiğneyeceksin.

Şeytan, yılan görünümünde İsa’yı denerken bu ayeti atladı. İsa ona karşı zaferi kazandı. O’nun adına iman edenler de zaferin sonuçlarına ortak oluyor. Tanrı sığınağımız olduğunda, bilgelik kazanacağız, kötüyü bileceğiz ve göreceğiz, engelleri aşacağız.

Bütün engelleri aşacağız.

(14-16) “Beni sevdiği için
Onu kurtaracağım” diyor RAB,
“Beni iyi tanıdığı için
Ona kale olacağım.
Bana seslenince onu yanıtlayacağım,
Sıkıntıda onun yanında olacağım,
Kurtarıp yücelteceğim onu.
Onu uzun ömürle doyuracak,
Ona kurtarışımı göstereceğim.”

Tanrı, kendisini tanıdığımızda ve O’na sığındığımızda bizi koruyacağına dair garanti veriyor.

Amin. Ama bu mezmurda söylenmeyen şeyler de var gibi. Siz de bir tezat hissetmediniz mi? Bir tezat yok mu?

Bu mezmur İsa hakkında dedik, ama İsa bu güçlü korunmaya rağmen çarmıh üzerinde acı içinde öldü.

Luka 10:19 Ben size, yılanları ve akrepleri ayak altında ezmek ve düşmanın bütün gücünü alt etmek için yetki verdim. Hiçbir şey size zarar vermeyecektir.

Ama bu güçlü söze rağmen öğrencilerin neredeyse hepsi öldürüldü.

Tanrı, çocuklarını böylesine koruyorsa insanlar neden bin bir çeşit acılar çekiyor, hastalanıyor ve ölüyorlar?

Belki şöyle bir cevap verebiliriz:

Yuhanna 7:30 Bunun üzerine O’nu yakalamak istediler, ama kimse O’na el sürmedi. Çünkü O’nun saati henüz gelmemişti.

Başka bir zamanda, Yeruşalim’e dönmek istediğinde öğrenciler O’na karşı çıktılar çünkü kısa bir süre önce orada canına kast edilmişti. Ama İsa, hizmeti bitene kadar kimsenin O’na zarar veremeyeceğini biliyordu.

Elçilerin İşleri bölümünde, Petrus melek aracılığıyla hapisten özgür kılındı, Pavlus Şam’da öldürülmek istendi, küfeyle kurtarıldı.

Bu durum her imanlı için geçerlidir. Tanrı her birimizin hayatında farklı bir şekilde işliyor ve her birimizden isteği farklıdır. Ama değişmeyen bir şey var ki, O da Tanrı’nın bizden istedikleri bitmeden önce, her birimiz Tanrı’da kaldığımız ölçüde, O’nun isteklerini yerine getirirken güvendeyiz. Bunun aksi olduğu zamansa, demek ki buradaki hizmetimiz sona ermekte demektir.

Ne olursa olsun şu bir gerçektir ki, O’nda güvence vardır! O’na sığınabiliriz.

Dua edelim.

VAAZ 2021.05.23

Giriş

Bütün hafta boyunca çalıştınız. Öğretmenlik yaptığınız okulda dersleriniz oldu. Öğrencilerle ilgilendiniz ve çalışma arkadaşınızla toplantılar yaptınız. Müdürlük yaptığınız şirkette işleri yoluna koymak için bir sürü evrak işleri ve toplantılar yaptınız. Personeli olduğunuz şirkette müdürlerinizin taleplerini yerine getirmeye çalışırken çıkan bir sürü aksilikle uğraştınız. Öğrenci olduğunuz okulda dönem ödevlerini ve proje ödevlerini bitirmeye çalışırken sabahladınız. Belki de en zoru, bir adam ve iki çocuğun her gün yemeklerini yaptınız ve yaşam alanlarını temiz tutmak için çalıştınız. Yoruldunuz mu?

Bedenlerimiz ve zihinlerimiz huzur ister, huzuru arzular. Zorluklarla geçen bir haftanın ardından tüm hafta sonu olmasa bile en azından bir gün bedenlerimizi ve zihinlerimizi dinlendirmek ve o huzuru yaşamak isteriz. Tabii ki bu toplantıda bulunanlardan ve dünyadaki insanların tümünden bazıları haftada bir gün bile olsa bu huzuru yaşama şansına sahipken, bazıları değil. Tanrı’nın her birimizden isteği farklı olabilir. Ama bu şansa sahip olsanız da olmasanız da bugün sizlere sonsuz huzuru yaşayabileceğiniz bir yerden, Tanrı’nın huzur diyarından bahsetmek istiyorum. Sadece bedenlerimizin ve zihinlerimizin değil ama ruhlarımızın da sonsuz huzuru yaşayabileceği bir yer var ve size o yerden bahsetmek istiyorum.

1) Bir Huzur Diyarı Vardır

İbraniler 4:1-13 – Tanrı’nın Huzur Diyarı

1 Bu nedenle Tanrı’nın huzur diyarına girme vaadi hâlâ geçerliyken, herhangi birinizin buna erişmemiş sayılmasından korkalım. 2 Çünkü onlar gibi biz de iyi haberi aldık. Ama onlar duydukları sözü imanla birleştirmedikleri için bunun kendilerine bir yararı olmadı. 3 Biz inanmış olanlar huzur diyarına gireriz. Nitekim Tanrı şöyle demiştir:

“Öfkelendiğimde ant içtiğim gibi,

Onlar huzur diyarıma asla girmeyecekler.”

Oysa Tanrı dünyanın kuruluşundan beri işlerini tamamlamıştır. 4 Çünkü bir yerde yedinci günle ilgili şunu demiştir:

“Tanrı bütün işlerinden yedinci gün dinlendi.”

5 Bu konuda yine diyor ki,

“Onlar huzur diyarıma asla girmeyecekler.”

6 Demek ki, bazılarının huzur diyarına gireceği kesindir. Daha önce iyi haberi almış olanlar söz dinlemedikleri için o diyara giremediler. 7 Bu yüzden Tanrı, uzun zaman sonra Davut’un aracılığıyla, “bugün” diyerek yine bir gün belirliyor. Daha önce denildiği gibi,

“Bugün O’nun sesini duyarsanız,

Yüreklerinizi nasırlaştırmayın.”

8 Eğer Yeşu onları huzura kavuştursaydı, Tanrı daha sonra bir başka günden söz etmezdi. 9 Böylece Tanrı halkı için bir Şabat Günü rahatı kalıyor. 10 Tanrı işlerinden nasıl dinlendiyse, O’nun huzur diyarına giren de kendi işlerinden öylece dinlenir. 11 Bu nedenle o huzur diyarına girmeye gayret edelim; öyle ki, hiçbirimiz aynı tür sözdinlemezlikten ötürü düşmesin.

12 Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar. 13 Tanrı’nın görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı’nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.

Amin! Bir huzur diyarı var! Bunu biliyoruz çünkü bunu bize Tanrı müjdeledi, vaat etti ve bu huzur diyarı vaadi hala geçerlidir.

2) Geçmişteki Örneklerden Ders Alalım

Bir huzur diyarı var dedik, ama Tanrı’nın sözü bize korkmamız gereken bir şeyden bahsediyor. Böyle bir vaat varken ve hala geçerliyken, aramızdan birinin buna erişmemiş sayılmasından korkalım. Bundan korkuyor muyuz? Aramızda Müjde’yi duymuş ama henüz Mesih’e iman etmeyerek bu vaade kavuşmamış olanların yüreklerine Rab dokunsun.

Gerçekten de geçmişteki örneklerden ders çıkartmalıyız. İbraniler’in yazarı, “Onlar gibi biz de iyi haberi aldık” diyor. Buradaki “onlar”, Eski Antlaşma’da hikayeleri anlatılan atalara bir göndermedir (İbraniler 3. bölüm). Peki onların aldığı iyi haber neydi? İsrailliler Musa önderliğinde Mısır’dan çıkarıldılar. Tanrı onları korudu. Kenan ülkesine yaklaştıklarında Musa, Tanrı’nın emriyle Kenan ülkesine casuslar gönderdi. Bu casusların her biri, atalarının oymaklarının önderleriydi. Böylelikle 12 adam Kenan ülkesini araştırmaya gittiler. Musa onlardan ülkeyi araştırmalarını, toprak alanlarını, ağaçlık alanlarını kontrol etmelerini ve yetişen meyvelerden onlara getirmelerini istedi. Adamlar bu görev için 40 gün çalıştılar. Ülkeyi iyice araştırdılar ve ürünlerinden getirdiler. “Gerçekten süt ve bal akıyor orada” dediler. Harika bir haber aldılar! Yalnız surlu ve büyük kentlerden ve halkın gücünden korktular. Korkularını halkın geri kalanıyla paylaştıkları zaman halk da korktu ve cesaretleri kırıldı. Bu 12 adamdan sadece Yeşu ve Kalev Tanrı’ya güvendiler. (Çölde Sayım 13).

Sonuç: Tanrı, kendisine güvenmedikleri için onlara çok kızdı, onları terk edecekti. Musa aracılığıyla onları bağışladı, ama kendisine güvenmeyen ve korkularını paylaşıp halkın da cesaretini kıran 10 adam ölümcül hastalıklardan öldüler. Sonra halk Tanrı’nın yargısını Musa’nın ağzından işitti ve günah işlediğini fark etti. Ama bu sefer de işledikleri günaha ve Tanrı’nın yargısına aldırış etmeden, Musa’nın gitmemeleri yönündeki uyarılarına rağmen savaşa girdi ve bozguna uğradı. Tanrı 40 günün her biri için bir yıl, yani 40 yıl onları Kenan ülkesine sokmadı ve böylelikle o jenerasyon, vaat edilen diyarı göremeden öldüler. (Çölde Sayım 14). Tanrı affetmiş olduğu için yıllar sonra yine de o diyara girebildiler, ama oranın da nimetlerinden ve güzelliklerinden Tanrı’nın istediği şekilde faydalanamadılar, oranın halkıyla evlendiler ve putlarına ve ilahlarına taparak Tanrı’ya isyan ettiler. Kenan ülkesinde günahlar, hastalıklar, çekişmeler, kavgalar ve ölümler oldu. Öyle ki yüzyıllar sonra Tanrı, Davut aracılığıyla halkına yine aynı çağrıyı yaptı: “Bugün O’nun sesini duyarsanız, yüreklerinizi nasırlaştırmayın.” Sonra maalesef, yürekler yine nasırlaştı.

Asıl problem neydi? İbraniler’in yazarı, “duydukları sözü imanla birleştirmedikleri için bunun kendilerine bir yararı olmadı” diyor. Bu çok önemlidir. Onlar bir söz duydular. Aynı bizim bir söz duyduğumuz gibi. Ama asıl soru şudur: Bu sözü, imanla birleştirebilecek miyiz? “Biz inanmış olanlar huzur diyarına gireriz” diyor. Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih’le ilgili müjdeyi duydunuz mu? Bu müjdeyi imanla birleştirdiniz mi? Eğer birleştirdiyseniz, huzur diyarına gireceksiniz. Tanrı’nın sözlerini sadece duymakla kalmayalım, çünkü eğer izin verirsek ve iman edersek o sözler hayatlarımızı kökünden değiştirecektir çünkü Tanrı’nın sözü bu derecede güçlüdür, ayette de dediği gibi: Tanrı’nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar. Amin.

3) Sonsuz Şabat Günü Rahatı

Devam eden ayetlerde bu diyarı Şabat Günü’ne benzetiyor. 9 Böylece Tanrı halkı için bir Şabat Günü rahatı kalıyor. 10 Tanrı işlerinden nasıl dinlendiyse, O’nun huzur diyarına giren de kendi işlerinden öylece dinlenir. Eğer yorgunsanız, bu vaatle huzur bulabilirsiniz. Çünkü burada Tanrı halkı için kalan “Şabat Günü rahatı” ifadesindeki “sabbatismos” kelimesi bizlere haftanın belli bir günü olan rahatlığı değil, göksel olan, sonsuz olan rahatlığı ifade ediyor. Yani Tanrı’nın kendi halkı için hazırladığı Şabat günü, sonu olmayan bir şabat günüdür. Aynı Tanrı’nın dünyayı yarattıktan sonra dinlenmesi gibi, ruhlarımız o diyarda dinlenecek.

Bu büyük vaat İsa’ya iman eden herkes için geçerlidir. Ama dikkatli olalım. Çünkü vaat herkes için geçerli olsa da, o diyara herkes giremeyecek. Bu da acı bir gerçektir. “11 Bu nedenle o huzur diyarına girmeye gayret edelim; öyle ki, hiçbirimiz aynı tür sözdinlemezlikten ötürü düşmesin.” Gayret edelim o diyara girmeye, ama gayret derken, ayetin bütününe baktığımızda o gayretin “iyi işlerimizi” kastetmediği çok açıktır. Bu gayret imanda gayrettir, bu yüzden imanda kalan ve söz dinleyen takipçiler olmakta gayret edelim. Geçmişe bakıp ders alalım. Vaadi imanla birleştirmekte gayretsiz olan İsraillilerin o jenerasyonu, süt ve bal akan ülkeye giremediler.

4) Gayret Etmek

Bu durumda iki seçeneğimiz vardır. Ya aynı şekilde gayret göstermeyip aldığımız vaadi imanla birleştirmeyeceğiz ve o sonsuz huzur diyarını göremeyerek İsrail’in o jenerasyonu ile aynı kaderi paylaşacağız, ya da onların yaşadıklarından öğrenmemizi isteyen Tanrı’nın sözüne güveneceğiz ve ruhlarımızı sonsuz huzur diyarında dinlendireceğiz.

Bazen öyle bir an geliyor ki tükendiğimi hissediyorum. Devam edecek gücüm olmadığını hissediyorum. Günlük aktivitelerin çoğundan zevk alamadığım zamanlar oluyor. Bir çoğunuzun hayatında da neler olup bittiğini özet olarak bile olsa biliyorum. Bir çoğunuzun çok yorgun olduğunu biliyorum. Hayat mücadelenizi, ayakta kalma çabanızı görüyorum. Hepimiz için duam odur ki, bu zor şartlarda Rab hepimize sözleriyle cesaret ve teşvik versin. Hayatlarımızda işlesin. İmanımızı paylaştığımızda, denenmeler geldiğinde, hayat şartları zorlaştığında ve dünya adeta çekilemez hale geldiğinde, tek gerçek umut kaynağı olan Mesih’e bağlı kalmakta gayret edelim. Tanrı’nın huzur diyarı vaadini aldık ve o vaat hala geçerlidir. Gayretle bu vaade sımsıkı sarılalım. Orada, gözyaşı ve acı olmayan, hastalık ve ölüm olmayan o diyarda birlikte sonsuz huzurun tadını çıkaracağımız günlere kadar, bugünlere birlikte dayanalım ve Tanrı’nın sözünde kalalım. Buradaki eksik, kusurlu, tatminsiz, boş ve günahlı işlerimiz orada olmayacak. İncil’de gördüğümüz kadarıyla Tanrı orada olacak, biz O’na birlikte tapınıp hizmet edeceğiz ve inanıyorum ki işlerimiz de olacak ama yorgunluk ve sıkıntı olmayacak. Eve döndüğümüzde her şey kusursuz olacak. Mesela Emir geçen hafta o diyarda asfaltçı olmak istediğini söyledi. Hamdolsun ki ne istediğini biliyor. Ben henüz karar veremedim.

Sonuç

Tanrı’nın bir huzur diyarı var, gayretle İsa’da kalarak bu diyara gireceğiz ve yorgunluklarımızdan sonsuza dek dinleneceğiz. Bugünlerde bu gayreti göstermekte zorlanan ve yorgunluğu artık taşıyamayacağını düşünen kardeşler varsa lütfen hafta içinde benimle veya Dan abiyle irtibata geçsinler. Birlikte konuşalım ve dua edelim. Şimdi bir duayla vaaz zamanını kapatalım.

VAAZ 2021.05.16

Giriş

Hayatlarımızda bir şeyler yapmak istediğimizde genellikle ödememiz gereken bir bedelle karşılaşırız. Mesela yeni bir telefon almak istediğimiz zaman hemen onun fiyatına bakarız. Mağazalarda veya internet sitelerinde farklı fiyatları karşılaştırırız. Fiyatına ve başka özelliklerine de bakarak onu alıp almamaya karar veririz. Burada sahip olmak istediğimiz şey bir telefondur ve karşılığında ödememiz gereken bedel birkaç bin Türk Lirasıdır. / Veya birçok normal evli çift gibi çocuk sahibi olmak isteriz. Bir çocuk, hiç tartışmasız Tanrı’nın evliliklerimize verdiği en büyük bereketlerden birisidir ama bedeli de vardır. Uykusuz geceler, altını temizlemek, ergenlik döneminde onu korumak, iyi bir öğrenim görmesine yardımcı olmak, arkadaşları kalbini kırdığında ve hayat onu çeşitli şekillerde hırpaladığında teselli etmek, iyi bir iş bulabilmesi ve güzel evlilik yapabilmesi için ebeveyn olarak onu desteklemek. Ebeveyn olmak güzeldir ama bedel olarak ciddi bir emek gerektirir. Bir kez çocuğumuz olduktan sonra hayatımız eskisi gibi olmaz. / Hayatta sahip olmak veya yapmak istediğimiz şeylerin bir bedeli vardır ve bir elektronik ürün satın almak gibi basit bir şey için de çocuk sahibi olmak gibi çok önemli bir şey için de aynısı geçerlidir.

Tanrı’nın yasakladığı ağacın meyvesinden yemenin bir bedeli vardı. İbrahim Tanrı’nın sözüne iman ettiğinde yurdundan ayrılarak bir bedel ödedi. Tanrı’nın yönetiminden şikâyet edip diğer uluslar gibi bir kralları olsun isteyen İsrailliler için bunun bedeli büyük oldu. Davut, Tanrı’nın kutsamasından sonra O’nun sözlerine itaat ederken Saul tarafından birkaç kez öldürülmek istendi. Kadınlara zaafı olan Süleyman İsrail’i yıkıma sürükledi. Eyüp, Zekeriya, Yahya Tanrı’nın yolunda kalmak için bedeller ödediler. İsa, Baba’nın isteğini yerine getirmek için çarmıh üzerinde canını verdi. Elçilerin çoğu da öyle. Şehit Justinius ve birçok inanç savunucusu da İsa’ya olan bağlılıklarından dolayı bedeller ödediler. Martin Luther davasını savunurken büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. 2007’de Malatya’da üç adam İsa’yı izlemenin bedelini hayatlarıyla ödedi. / İsa’yı izlemenin bizler için de bir bedeli vardır, bugün İsa’nın öğrencileri olmamıza engel olan üç bedelin ne olduğuna bakacağız.

Bu üç bedele bakmadan hemen önce, İsa’nın öğrencisi olmanın ne demek olduğuna bakalım. İsa kendisine iman etmiş olan Yahudiler’e, “Eğer benim sözüme bağlı kalırsanız, gerçekten öğrencilerim olursunuz. Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” dedi. Yuhanna 8:31-32. Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz. Yuhanna 15:8. Demek ki İsa’nın gerçek öğrencisi olmak, O’na iman etmek, sözüne bağlı kalmak, gerçeği bilmek ve özgür kılınmak, çok meyve vermemizle Tanrı’yı yüceltmek demektir. Şimdi buna engel olan o üç bedelin ne olduğuna bakalım.

İsa’nın Öğrencileri Olmamıza Engel Olan Üç Bedel

1) Çağrı Almadan ve Ne Anlama Geldiğini Anlamadan Hareket Etmek İstemek

Bir gün, Yolda giderlerken bir adam İsa’ya, “Nereye gidersen, senin ardından geleceğim” dedi. Luka 9:57. Adını bilmediğimiz bu adamın bu sözünde sizce abes bir şey var mı? İlk bakışta yok gibi görünüyor. Hatta güzel bir istekte bulunmuş sanki. Niyet belki iyi olabilir, ama bu adam önce İsa tarafından çağrılmayı beklemedi. İsa’dan bir çağrı almadan kendi kendini ön plana attı. Şöyle düşünelim, her nereye giderse gitsin İsa’nın ardından gideceğini beyan etti, ama gerçekten de İsa’nın nereye gittiğinden haberi var mıydı? Söylediği şeyin gerçekten ne anlama geldiğini, nasıl bir bedel ödemesi gerektiğini bilerek mi bu cümleyi söyledi? Hayır. İsa’nın cevabından bunu anlayabiliriz. İsa ona, “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok” dedi. Luka 9:58. Yani İsa ne demek istiyor? “Bak, nereye gidersem ardımdan gelmek istediğini söylüyorsun ama haberin olsun, benim başımı yaslayacak bir yerim bile yoktur, benimle gelirsen rahatça uyuyamayabilirsin, rahat yatağını bırakmak zorunda kalabilirsin, tilkiler güvenlik için inlerine gider, kuşlar rahat etmek için yuvalarına gider ama benimle gelirsen inin ve yuvan olmayabilir, güvende olmayabilirsin, rahat olmayabilirsin. Tüm bunlara rağmen yine de benim ardımdan gelecek misin?” Adamın İsa’ya verdiği cevaba ilişkin bir kayıt yoktur. O’na biz ne cevap vereceğiz? Biz İsa’nın bu uyarılarına rağmen, O’nun gerçek bir öğrencisi olacak mıyız? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

2) Aldığımız Çağrıya Rağmen Kendi İstediğimiz İşe Öncelik Vermek İstemek

Sonra İsa Bir başkasına, “Ardımdan gel” dedi. Luka 9:59. Ama bu sefer Adam ise, “İzin ver, önce gidip babamı gömeyim” dedi. Luka 9:59. İkinci adam, birinci adamdan farklı olarak İsa’dan çağrısını aldı. Aslında İsa’ya gelmeyeceğini söylemedi ama öncesinde yapmak istediği başka bir iş vardı. Tanrı esirgesin, ama bir insanın ölen babasını uygun bir şekilde gömmesinde yanlış bir şey yoktur. Ama engel şudur ki, adam İsa tarafından çağrıldığında, bu çağrıya olumlu cevap verip İsa’nın ardından gidebilmesi için ödemesi gereken bedel buydu. Bazen eylemlerimizin özünde hiçbir yanlış yoktur. Ama o eylem kendi özelinde Tanrı’nın isteğini yerine getirmemiz için bir engel oluşturduğunda, Tanrı’nın isteği her zaman öncelikli olmalıdır. İşte İsa’nın gerçek öğrencisi olabilmek için ödenmesi gereken bir bedel de budur. İsa’nın adama cevabında bunu daha net görebiliriz. İsa ona şöyle dedi: “Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün. Sen gidip Tanrı’nın Egemenliği’ni duyur. Luka 9:60. İsa adama, babasını gömmesinin yanlış bir istek olduğunu söylemedi. Dediği şuydu, “Bak, onlar zaten şimdi ruhsal olarak ölü durumdalar, bırak kendi ölülerini kendileri gömsün. Bu işi onlar sensiz de gayet güzel halledebilir. Sen bana burada lazımsın. Sen bana şimdi lazımsın. Benim senden istediğim, gidip Tanrı’nın Egemenliği’ni duyurman.” Yine adamın cevabına dair bir kayıt yoktur. Biz İsa’dan çağrı aldığımızda ne cevap vereceğiz? İsa bizden kendi haklı isteğimiz yerine, kendisi için daha önemli bir iş yapmamızı istediğinde, kendi haklı isteğimizden vazgeçip, O’nun bizden istediğini yapacak mıyız? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

3) Tanrı’yı Her Şeyden, Gerektiğinde Aile ve Arkadaşlardan Bile Üstün Tutmamak

Bu sefer Bir başkası, “Ya Rab” dedi, “Senin ardından geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle vedalaşayım.” Luka 9:61. Bu adam birinciye benziyor, İsa’nın ardından gitmeye istekli. Aynı zamanda ikinciye de benziyor, öncesinde başka bir şey yapmak istiyor. Her ne kadar aynı ikinci adamın babasını gömme isteğinde olduğu gibi bu adamın isteğinde de abes bir durum olmasa da İsa’nın ardından gitmek yerine başka bir şeye öncelik verdiği için İsa’nın ardından gidemiyor. Evindekilerle vedalaşmak istemesi, İsa’yı takip etmesinin önünde bir engel oluşturuyor. Bu adamın İsa’nın ardından gitmesi için ödemesi gereken bedel, evindekilerle vedalaşmamak ya da daha sonra vedalaşmak. İsa’nın cevabında bunu daha net görebiliriz. İsa ona, “Sabanı tutup da geriye bakan, Tanrı’nın Egemenliği’ne layık değildir” dedi. Luka 9:62. İsa ne demek istedi? “Artık sabanı eline aldın, iş başladı, sen artık benim öğrencimsin. Geriye bakmana gerek yok. Artık benimle birliktesin ve benden öğreneceksin. Şimdi bizim için artık birlikte çalışma zamanıdır. Eğer geriye bakarsan, Tanrı’nın Egemenliği’ne layık değilsin.” Belirtmeliyiz ki İsa Tanrı’nın Egemenliği’ne layık olmaktan bahsederken, bunları yapmazsak oraya giremeyeceğimizi kastetmiyor. Oraya girmek için sadece İsa’ya iman etmemiz yeterlidir. Egemenliğe kendi yaptıklarımızla değil, sadece İsa’nın yaptıklarıyla girebiliriz. İsa’nın kendisi bize bunu öğretti. Burada Tanrı’nın Egemenliği’ne layık olmak demek Egemenliğe hizmete layık olmak demektir. Ruhsal hizmetimizle ilgili bir durumdur. Yine adamın cevabına dair bir kayıt yoktur. Biz İsa’ya bu konuda ne cevap vereceğiz? Yeri gelse ve yapmak istediğimiz şey ailemizle vedalaşmak gibi özünde hiç kötü olmayan bir istek olsa bile, İsa’nın gerçek öğrencisi olabilmek için en önemli önceliği O’nun isteğine verecek miyiz? İsa’nın öğrencisi olmak için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır olmalıyız. İsa için gerektiğinde bu bedeli ödemeye hazır mıyız?

Sonuç

Hayatımızda yapmak istediğimiz veya sahip olmak istediğimiz şeylerin bir bedeli olduğundan bahsettik. Kutsal Kitap’tan Tanrı’yı hoşnut edebilmek için bedel ödeyen insanlardan kısaca bahsettik. Sonra İsa’nın öğrencisi olmanın üç bedelini inceledik. Birinci adam, çağrı almadan ve ne anlama geldiğini anlamadan hareket etmek istedi. İkinci adam, aldığı çağrıya rağmen kendi istediği işe öncelik vermek istedi. Üçüncü adam ise Tanrı’yı her şeyden, gerektiğinde aile ve arkadaşlardan bile üstün tutmadı. / İsa’nın bize söylemek istediği şey şudur: Tanrı, hayatımızda en öncelikli yeri almak istiyor. Tanrı, O’nun bizden istediği şeylere, hayatımızda kendi önem verdiğimiz şeylerden daha fazla önem vermemizi istiyor. Hayatımızdaki hiçbir şey, O’nun isteğini yapmamızdan daha önemli olmasın istiyor. Tanrı, hayatımızın her alanında, yüreklerimizde ve tüm varlığımızda, rakipsiz olmak istiyor. / Hayatlarınızdaki en büyük denenmelerinizi aklınıza getirin. Onlar genellikle bu hayattan en çok istediğimiz ve beklediğimiz şeylerle alakalıdır. Genellikle en çok istediğimiz şeylerden deneniriz. Ben bunun tesadüf olmadığına inanıyorum. Bugün sizleri hayatlarınızdaki en önemli şeyin Tanrı’nın kendisi olması için teşvik etmek istiyorum. Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin, dua edelim.

VAAZ 2021.05.09

Hayatta bizleri arada bırakan durumlar olur. Tanrının gözünde doğru olanı yapmak ile yanlış (günah) olanı yapmak arasında kalırız. Her ne kadar her zaman doğru olanı yapmak istesek de, yapamayız.

Markos 10:17-22, zenginlik ve sonsuz yaşam bölümündeki çok malı olan adam.

17 İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O’na, “İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?” diye sordu.

 18 İsa, “Bana neden iyi diyorsun?” dedi. “İyi olan yalnız biri var, O da Tanrı’dır. 19 O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.’ ”

 20 Adam, “Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum” dedi.

 21 Ona sevgiyle bakan İsa, “Bir eksiğin var” dedi. “Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.”

 22 Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı.

Mesele zengin olmak değildi. Doğru olanı artık biliyordu. Arada kaldı. Ama yapamadı.

Tütün dükkanı. Arada kaldım. Yapamadım. Sizin hayatınızda da böyle arada kalmalar oluyor mu?

Sadece sohbet ediyor olsak, Tanrı’ya inanan herkes istisnasız bir şekilde Tanrı’yı hoşnut eden seçeneği seçmek istediğini söyler. Ama yine de bazen seçmez.

Arada kalmamız normaldir, çünkü -bir anlamda- gerçekten aradayız. Çünkü İsa Mesih’e iman ettiğimizde ruhta yeniden doğuyoruz (yeni bir yaratık oluyoruz), Kutsal Ruh’u alıyoruz ama aynı zamanda bu dünyada olmaya devam ettiğimiz için doğal benliğimizle de yaşamaya devam ediyoruz.

Rom.7:18-20 18 İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok. 19 İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum. 20 İstemediğimi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır.

Benliğimiz günah işlememize sebep oluyor. Bu durumdan nasıl kurtulacağız? Sadece Hristiyanların değil, neredeyse herkesin buna çabaladığını fark ediyor musunuz?

Uzak doğu dinleri, panteizm, yoga ve meditasyon, NLP, EFT… Uzakdoğu’da benlikten kurtulma çabaları. Amaç nirvanaya ulaşmak, hiçbir arzunuzun olmaması, ve böylelikle bir daha doğmuyorsunuz.

Müjde: Aslında çoktan kurtulduk. Sadece bunu fark etmemiz lazım.

Rom.8:3 İnsan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa’nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlu’nu günahlı insan benzerliğinde günah sunusu olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı.

Kutsal Yasa, buyrukları aracılığıyla günahımızı fark etmemizi sağlıyordu. Ona bakınca benliğimizi görüyorduk. Oradaki buyruklara uymak isteyen bir insan, nihayetinde şunu fark ediyordu: Kutsal Yasa’ya uymak imkansızdır. Günaha götürür. Çünkü biri bile çiğnense, Yasa çiğnenmiş demektir.

Tanrı bunu İsa Mesih aracılılığıyla sonsuza dek çözdü. İsa, Kutsal Yasa’nın yapamadığını yaparak günahın kendisini yargıladı. Böylece İsa Mesih’e ait olanlara artık hiçbir mahkumiyet yoktur.

Bedenlerimiz şu an için ölüdür, ama ruhumuz Mesih aracılıyla diridir. Henüz ruhtan doğduk ama bedenden de doğacağız, o zaman tam özgür olacağız. Bedenlerimiz de dirilecek çünkü İsa dirildi.

Rom.8:5-11 5 Benliğe uyanlar benlikle ilgili, Ruh’a uyanlarsa Ruh’la ilgili işleri düşünürler. 6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir. 7 Çünkü benliğe dayanan düşünce Tanrı’ya düşmandır; Tanrı’nın Yasası’na boyun eğmez, eğemez de… 8 Benliğin denetiminde olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler. 9 Ne var ki, Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama içinde Mesih’in Ruhu olmayan kişi Mesih’in değildir. 10 Eğer Mesih içinizdeyse, bedeniniz günah yüzünden ölü olmakla birlikte, aklanmış olduğunuz için ruhunuz diridir. 11 Mesih İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhu’yla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.

Bu sayede Ruhtayız ve benliğe uymak zorunda değiliz. Dünyasal yollara değil sadece Mesih’e güvenebiliriz.

Benlik ölüm demektir (daha fazla sahip olmak, daha rahat olmak, yanlıştan ve sahip olduklarından vazgeçmemek ister), ama Ruh ise yaşam ve esenlik demektir. Tanrı’ya götürür, O’na hizmet eder.

Hangi düşünceye sahip olacağız? Arada kaldığımızı hissettiğimizde hangisini seçeceğiz?

Elbette şimdi Ruh’u seçtiğimizi düşüneceğiz.

Ama gerçek cevap: Tanrı’nın ruhunun içimizde yaşayıp yaşamadığına bağlı.

İçimizde olan Kutsal Ruh (Mesih’in Ruhu) bizi yönlendirecek ve kutsal olarak yaşatacak.

Rom.8:13-14 13 Çünkü benliğe göre yaşarsanız öleceksiniz; ama bedenin kötü işlerini Ruh’la öldürürseniz yaşayacaksınız. 14 Tanrı’nın Ruhu’yla yönetilenlerin hepsi Tanrı’nın oğullarıdır.

Çünkü gerçekte arada değiliz, Mesih bizdeyse artık arada değiliz demektir. Çünkü yasadan özgürüz.

Dünyasal yöntemlerin hiçbiri değil, sadece biz izin verirsek, Mesih bunu sağlayabilir.

Benliğin düşüncelerinden kurtulmak ve yaşam ve esenlik bulmak istiyor musunuz? İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcınız olarak kabul edin ve O’nun ruhunun içinizde yaşamasına izin verin.

Sonunda beden olarak da dirileceğiz. Çünkü İsa dirildi!

Aklımıza gelen düşünceleri tartalım: Bu düşünce benliğe mi dayanıyor, yoksa Ruh’a mı?

Bunu nasıl anlarız? Düşüncem Tanrı’yı yüceltiyor veya kardeşlere bir fayda sağlıyor mu?

Düşüncem Tanrı’yı yüceltmiyor ve kendi arzularıma mı hizmet ediyor?

Zengin adam, dükkanım. Aslında hayatlarımızda Tanrı’nın sağlayışına güvenmiyorduk. Sağlayış için kendimize güveniyorduk. Net: Kendimize güvenmemiz, Tanrı’ya güvenmediğimiz anlamına geliyor. Herhangi bir alanda!

Yuh.15:1,4,5 “Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır. … 4 Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. 5 Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

Herhangi bir şekilde, kendimizi kendi benliğimizle kurtaracağımızı düşündüğümüzde o yol bizi ölüme götürür. Ama Tanrı’ya güvenmek bizi yaşama ve esenliğe götürür.

Rom.8:6 Benliğe dayanan düşünce ölüm, Ruh’a dayanan düşünceyse yaşam ve esenliktir.

Düşüncelerimiz benliğe değil Ruh’a dayansın.

Arada kaldığımızda, aslında arada olmadığımızı, çoktan Mesih’a ait olduğumuzu hatırlayalım ve her konuda O’na güvenelim. O zaman O’nun sevgisinden bizi hiçbir şey ayıramaz!

Rab bu konuda her birimizi ve kilisemizi yetkin kılsın diye dua edelim!

VAAZ 2021.05.02

Markos 15:21-32 İsa Çarmıha Geriliyor

21 Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. 22 İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. 23 O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. 24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.

25 İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. 26 Üzerindeki suç yaftasında,

YAHUDİLER’İN KRALI

diye yazılıydı. 27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler. (Birçok Grekçe el yazması, “Böylece ‘O, suçlularla birlikte sayıldı’ diyen Kutsal Yazı yerine geldi” sözlerini de içerir). 29-30 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı.

31 Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. 32 “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.

İsa’nın çarmıha gerilme zamanı geldi. İskender ve Rufus’un babası olan Kireneli Simun adında bir adama İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. İsa’yı Golgota’ya getirdiler.

Markos işin duygusal kısmına pek değinmiyor. Aslında hayal etmesi bile korkunç olan bu eylemleri, duygularından bahsetmeden sadece olduğu gibi anlatıyor.

Markos 15:24 Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.Mezmur 22:18 Giysilerimi aralarında paylaşıyor, Elbisem için kura çekiyorlar.
Markos 15:27-28 İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler.Yeşaya 53:12 “…canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı.”
Markos 15:29-32 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı. Aynı şekilde başkâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’na hakaret ettiler.Mezmur 22:7-8 Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki, “Sırtını RAB’be dayadı, kurtarsın bakalım onu, Madem onu seviyor, yardım etsin!” Mezmur 109:25 Düşmanlarıma yüzkarası oldum; Beni görünce kafalarını sallıyorlar!

Mürle karışık şarap vermek istediler ama içmedi. Sonra saat sabah 9’da O’nu çarmıha gerdiler ve Mezmurlarda da önceden iletildiği gibi, kura çekerek giysilerini paylaştılar.

Kendisiyle birlikte birisi sağında birisi solunda olacak şekilde iki haydut da çarmıha gerilmişti. Böylelikle başkaldıranlarla birlikte sayıldı, Yeşaya’da önceden belirtilen peygamberlik yerine geldi.

29-30 ayetlerine göre yoldan geçenler, 31. ayete göre başkahinler ve din bilginleri, 32. ayete göre ise kendisiyle birlikte çarmıha gerilen 2 haydut, İsa’yla alay ettiler. Böylelikle yine Mezmurlarda önceden belirtilen peygamberlikler yerine gelmiş oldu.

Yoldan geçenler, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” dediler. Başkahinler ve din bilginleri ise “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” dediler. Halbuki İsa ilkinde ölümü ve dirilişinden bahsediyordu. “Çarmıhtan in” diyorlar ama zaten o tapınağın kurulabilmesi için İsa’nın çarmıha çıkması gerekiyordu. İkincisinde ise, başkaları için kendini feda edeceğini zaten önceden bildirmişti. Ama O’nu anlamadılar.

“İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim” diyorlar. Yani klasik olarak, önce görmek ve sonra iman etmek istiyorlar. Ama Tanrı genellikle bunun tersi şekilde çalışıyor. Yani önce iman ediyoruz, ondan sonra görüyoruz.

Markos 15:33-41 İsa’nın Ölümü

33 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 34 Saat üçte İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

35 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bakın, İlyas’ı çağırıyor” dediler.

36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?” dedi.

37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi.

38 O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. 39 İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi.

40 Olup bitenleri uzaktan izleyen bazı kadınlar da vardı. Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose’nin annesi Meryem ve Salome bulunuyordu. 41 İsa daha Celile’deyken bu kadınlar O’nun ardından gitmiş, O’na hizmet etmişlerdi. O’nunla birlikte Yeruşalim’e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu.

3 saat boyunca ülkenin üzerine bir karanlık çöktüğünü okuyoruz. Belirtmek lazım, İsa’nın o anda nasıl bir sıkıntı çektiğini hiçbir insan aklının anlaması mümkün değildir. “Neden? Başka kimse çarmıha gerilmedi mi?” diye sorabilirsiniz.

Evet çok insan çarmıha gerilmiştir ve ne kadar acı verici olabileceğini çok iyi bilebilir. Ama hiç kimse İsa gibi, günahsız olarak çarmıha gerilmedi ve çarmıhta bütün insanlığın yargısını üzerine almadı. Günahsız olarak, Tanrı’nın insanlar üzerinde olan tüm yargısını, çarmıhta kendi üzerine alıyordu. Bu yüzden ilahide “Hiç bilemem, neydi bedeli, günahımın, o çarmıhtaki” diyoruz.

Markos 15:33 … “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.Mezmur 22:1 Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?
Markos 15:36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi.Mezmur 69:21 Yiyeceğime zehir kattılar, Sirke içirdiler susadığımda.

Ruhsal olarak yalnız bırakıldı, Tanrı’dan ayrı kaldı. Yüksek sesle bağırdı: “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” BöyleceMezmur 22’deki duası gerçekleşmiş oldu. Müjde’yi ilk kez okuyan kişiler bu ayeti çok sorar. “İsa gerçekten Tanrı’ysa neden Tanrı’nın kendisini terk ettiğini söyledi?”

Evet, gerçekten Tanrı O’nu çarmıhta terk etti. Çünkü orada o çarmıh üzerinde, bizim yerimize oradaydı ve bizim cezamızı ödüyordu. Zaten insan bedeninde bu yüzden yeryüzüne geldi, geliş sebebi buydu. Bizim cezamızı ödeyebilmesi için bizim yerimize geçmeliydi ve bizler günahlarımızdan ötürü Tanrı’ya yaklaşamaz durumdaydık.  

“Elohi” dediğini duyunca bazıları İlyas’ı çağırdığını sandı.

Ardından bir kişi bir süngeri ekşi şaraba batırdı ve bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. Böylelikle de 69. Mezmur’daki dua gerçekleşti.

Ve İsa çarmıh üzerinde son nefesini verdi. Bu olay üzerinde ne kadar konuşsak yeterli değildir.

İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Tapınaktaki perde ne işe yarıyordu, neyi simgeliyordu? Tapınakta, kutsal yer ve en kutsal yer adında iki bölüm vardı. En kutsal yerde Antlaşma sandığı vardı ve kahinler orada Tanrı’nın huzuruna çıkıyorlardı. Oraya sadece belirlenen kahinler ve onlar bile belirli zamanlarda ve koşullarda girebiliyordu, halksa hiç giremiyordu. Tapınaktaki bu perde en kutsal yer ile kutsal yeri birbirinden ayırıyordu. İşte İsa’nın son nefesini vermesiyle beraber, o perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü.

Yani bundan böyle, bu saniyeden itibaren, bütün imanlılar, Tanrı’nın huzuruna çıkabilirdi. Artık Tanrı’nın huzuruna çıkabilmek için kahin olarak atanmaya, arınmaya, belli zamanları beklemeye gerek yoktu. İsa’nın kahin olarak sonsuza dek o aklanmayı sağladığına iman etmek yeterliydi. Bundan böyle, yeni bir dönem, tarihte yeni bir çağ başladı: Tanrı’ya yaklaşma çağı.

İbraniler 10:19-22 19-20 Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır. 21 Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz bulunmaktadır. 22 Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.

Biz günah işleyerek ölmüştük ve Tanrı bizi terk etmişti. Günahsız kuzu ise ölerek bizi Tanrı’yla tekrar barıştırdı. Artık O’na tekrar yaklaşabiliriz.

İsa’nın karşısında duran yüzbaşı “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu” dedi. Ve Markos olup bitenlere tanık olan kadınlardan bahsediyor. Bu kadınlar İsa’nın Celile’de olduğu zamandan beri O’nun ardından gitmiş ve O’na hizmet etmişler.

Markos 15:42-47 İsa’nın Gömülmesi

42-43 O gün Hazırlık Günü, yani Şabat Günü’nden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul’un saygın bir üyesi olup Tanrı’nın Egemenliği’ni umutla bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus’un huzuruna çıktı, İsa’nın cesedini istedi. 44 Pilatus, İsa’nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, “Öleli çok oldu mu?” diye sordu. 45 Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması için izin verdi. 46 Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. 47 Mecdelli Meryem ile Yose’nin annesi Meryem, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Ertesi gün Şabat günüydü ve cesedin çarmıh üzerinde kalmasını istemediler. O zaman Aramatyalı Yusuf, ki kendisi Yüksek Kurul’ın saygın bir üyesiydi ve Tanrı’nın Egemenliğini umutla bekliyordu, cesaretle Pilatus’un önüne çıkıp İsa’nın cesedini istedi. Pilatus izin verdi.

Yusuf gerekli işlemleri yapıp İsa’nın cesedini mezara koyarak girişine bir taş yuvarladı. Az önce bahsettiğimiz kadınlardan bazıları, İsa’nın nereye konulduğunu gördüler.

Geri kalan bölümü okumayacağız. Çünkü 3 Pazar önce Diriliş bayramını kutlarken okumuştuk. Ama kısaca hatırlarsak,

  • Kadınlar İsa’nın cesediyle ilgilenmek için mezara gittiklerinde mezarı boş buldular
  • Melek onlara İsa’nın dirildiğini bildirdi
  • Öğrenciler başta kadınlara inanmadılar ama sonra İsa onlara göründü
  • İsa öğrencilerini Müjde’yi duyurmak için bütün yaratılışa gönderdi
  • Göğe alındı

Amin.

Burada Markos vaaz serimizi bitiriyoruz. Rabbe hamdolsun, biraz uzun da olsa, çok bereket aldığımız bir seri olduğunu düşünüyorum.

Vaazı şu sözlerle bitirelim:

1. Korintliler 15:3-4 Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

Dua edelim.

VAAZ 2021.04.25

Markos 15:1-5 İsa, Vali Pilatus’un Önünde

1 Sabah olunca başkâhinler, ileri gelenler, din bilginleri ve Yüksek Kurul’un öteki üyeleri bir danışma toplantısı yaptıktan sonra İsa’yı bağladılar, götürüp Pilatus’a teslim ettiler.

2 Pilatus O’na, “Sen Yahudiler’in Kralı mısın?” diye sordu.

İsa, “Söylediğin gibidir” yanıtını verdi.

3 Başkâhinler O’na karşı birçok suçlamada bulundular. 4 Pilatus O’na yeniden, “Hiç yanıt vermeyecek misin?” diye sordu. “Bak, seni ne çok şeyle suçluyorlar!”

5 Ama İsa artık yanıt vermiyordu. Pilatus buna şaştı.

  • Geçtiğimiz haftadan hatırlayacağız, yüksek kurul sırf İsa’yı hemencecik yargılayıp ölüm kararı vermek için kendi içindeki en azından 5 kuralı ihlal etmişti: 1) gece toplanmaları yasaktı 2) herhangi bir Yahudi bayramında toplanmaları yasaktı 3) yalancı tanık aramaları yasaktı 4) beraat kararı hemen verilebilirdi ama mahkumiyet kararı için 1 gece geçmesi gerekiyordu 5) “yontma taş binası”nda toplanmadıkları sürece aldıkları kararlar hükümsüzdü
  • Bir alt başlık atlıyoruz çünkü birkaç hafta önce, Petrus’un İsa’yı nasıl inkar ettiğini okumuştuk. Horoz iki kez ötmeden, Petrus İsa’yı 3 kez inkar etti.
  • Şimdi sabah oldu ve kurul tekrar toplandı. Yasadışı olan eylemi yasal hale getirmeye çalışıyorlar. Bu “danışma toplantısı”ndan sonra da İsa’yı bağladılar ve Pilatus’a teslim ettiler
  • Pilatus’un sorusu ilginçtir, “Sen Yahudiler’in Kralı mısın?” diyor. İsa’yı şu ana kadar suçladıkları eylem, Tanrı olduğunu ileri sürüp Tanrı’ya küfretmekti. Ama şimdi iş bir ileri boyuta taşınıyor. İşin içine isyankarlık ve hainlik suçu da giriyor.
  • Belli bir kralın yönettiği bir ülkede başka bir kişi çıkıp da kral olduğunu iddia ediyorsa, bu hoş karşılanmayacaktır. Yani en azından din bilginleri, Ferisiler ve ileri gelenler böyle düşünüyorlardı.
  • İsa Pilatus’a “Söylediğin gibidir” dedi. Evet, kral olduğunu kabul etti.
  • Başkahinler başka birçok suçlamada daha bulundular. Pilatus İsa’nın kendisini savunmasını bekliyordu, ama İsa yanıt vermiyordu ve Pilatus buna çok şaşırmıştı.

Markos 15:6-15 İsa Ölüm Cezasına Çarptırılıyor

6 Pilatus, her Fısıh Bayramı’nda halkın istediği bir tutukluyu salıverirdi. 7 Ayaklanma sırasında adam öldüren isyancılarla birlikte Barabba adında bir tutuklu da vardı. 8 Halk, Pilatus’a gelip her zamanki gibi kendileri için birini salıvermesini istedi.

9 Pilatus onlara, “Sizin için Yahudiler’in Kralı’nı salıvermemi ister misiniz?” dedi. 10 Başkâhinlerin İsa’yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. 11 Ne var ki başkâhinler, İsa’nın değil, Barabba’nın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttılar.

12 Pilatus onlara tekrar seslenerek, “Öyleyse Yahudiler’in Kralı dediğiniz adamı ne yapayım?” diye sordu.

13 “O’nu çarmıha ger!” diye bağırdılar yine.

14 Pilatus onlara, “O ne kötülük yaptı ki?” dedi.

Onlar ise daha yüksek sesle, “O’nu çarmıha ger!” diye bağrıştılar.

15 Halkı memnun etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabba’yı salıverdi. İsa’yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.

  • Pilatus, her Fısıh bayramında halkın istediği bir tutukluyu serbest bırakıyordu. Bu gelenek tahmin edebileceğimiz gibi aslında politik bir olaydır. Bu şekilde halkı memnun etmek istediğini ve sonuçta yönetiminde olan halkı ve bölgeyi başarılı bir şekilde yönetmek için bunu yaptığını anlayabiliriz.
  • Tamam, Barabba adında bir tutuklu var. Bu adam, ayaklanma sırasında adam öldüren isyancılarla beraber. Yani mevcut yönetime karşı ayaklanmış, isyan etmiş ve yakalanmış.
  • Pilatus ise başkahinlerin, İsa’yı kıskandıklarından dolayı O’nu hainlikle suçladıklarının farkındaydı. Bu yüzden onlara, bahsedilen geleneğine uygun olarak İsa’yı salıvermeyi önerdi. Ama başkahinler oradaki halkı da İsa’ya karşı kışkırtıyorlardı.
  • Platus İsa’yı ne yapacağını sorduğunda ise “O’nu çarmıha ger” diye bağırdılar. Ne enteresan! Çünkü Pilatus “O ne kötülük yaptı ki?” diye soruyor, ama verebilecekleri hiçbir cevap yok. Sadece tekrardan “O’nu çarmıha ger” diye bağırdılar.
  • Sonunda Pilatus onların dediğini yaptı. Çünkü halkı memnun etmeye istekliydi. Barabba salıverildi ve İsa önce kamçılandı, sonra da çarmıha gerilmesi için askerlere teslim edildi.
  • Şu da ironiktir ki, İsa’ya yönelttikleri Roma’ya karşı isyancılık ve hainlik suçlamalarını gerçekten işlemiş olan Barabba serbest bırakılırken, aslında tamamen suçsuz olan İsa aynı suçtan ölüme mahkum edilmiş oldu.

Markos 15:16-20 Askerlerin İsa’yı Aşağılaması

16 Askerler İsa’yı, Pretorium denilen vali konağına götürüp bütün taburu topladılar. 17 O’na mor bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. 18 “Selam, ey Yahudiler’in Kralı!” diyerek O’nu selamlamaya başladılar. 19 Başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı. 20 O’nunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O’nu dışarı götürdüler.

  • Evet, bu bölümler üzerinde düşünürken ve konuşurken gerçekten duygulanmamak elde değil. İnsanların son bir gündür İsa’ya neler yaptığını görüyoruz. Bunları kime yapıyorlar? Bu davranışları yaptıkları aynı İsa, İbraniler mektubunun girişinde şöyle tanıtılıyor:

İbraniler 1:1-4 1 Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. 2 Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir. 3 Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu. 4 Meleklerden ne denli üstün bir adı miras aldıysa, onlardan o denli üstün oldu. İsa kimdir?

  • Tanrı’nın, aracılığıyla insanlığa seslendiği kişi
  • Tanrı’nın, her şeye mirasçı kıldığı kişi
  • Tanrı’nın, aracılığıyla evreni yarattığı kişi
  • Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı
  • Tanrı’nın varlığının öz görünümü
  • Güçlü sözüyle her şeyi devam ettiren
  • Günahlardan arınmayı sağlayan
  • Yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturan
  • Meleklerden üstün bir adı miras alan ve onlardan üstün olan kişidir.

Bu kişi iman ettiğimiz İsa’dır. Bu İsa son 24 saatte neler yaşadı?

  • Dostlarından 1 saat kendisi için uyanık kalmalarını istedi ama dostlarından bu sadakati göremedi
  • Yine dostlarından birisi tarafından ihanete uğradı, ele verildi
  • Tüm dostları kaçtı ve yalnız bırakıldı
  • Bağlandı
  • Suçlandı ve iftira atıldı
  • Üzerine tükürüldü
  • Gözleri bağlandı
  • Yumruklandı
  • Peygamberliğiyle alay edildi
  • Nöbetçiler tarafından aralarına alınıp tokatlandı
  • İnkar edildi
  • Suçlandı, kendini savunmadı
  • Gerçekten suçlu olan kişi salıverilirken kendisi ölüme mahkum edildi
  • Kamçılandı ve çarmıha gerilmek için askerlere teslim edildi
  • Kendi giysilerinin yerine mor bir giysi giydirildi
  • Dikenlerden bir taç örülüp başına geçirildi
  • “Yahudilerin Kralı” diye selamlanarak krallığıyla ilgili alay edildi
  • Başına kamışla vuruldu, üzerine tükürüldü, diz çökülüp önünde yere kapanılarak alay edildi
  • Kendi giysileri tekrar giydirildi ve çarmıha gerileceği yere götürüldü
  • İsa gerçekte kimdi, ve nelere maruz kaldı?
  • Bir gün Hristiyan olmayan bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Kendisi hiçbir zaman Hristiyan olmadı ama İncil’i okumuş ve bilgili bir kişidir. Onunla dertleşiyorduk, aslında ben ona dertlerimi anlatıyordum. Epeyce bir süre beni dinledi. Sonra bir noktada sözümü kesti. “Uğur” dedi. “Sen Hristiyansın, İsa’yı takip ettiğini söylüyorsun. Hayatını İsa’nın öğretilerine göre yaşadığını ve O’nu örnek aldığını söylüyorsun. Ama geldiğimizden beri bana ne kadar dertli olduğundan yakınıyorsun. Ne zannediyordun? İsa bu kadar sıkıntıyı yaşadıktan ve öğrencilerinin de benzer sıkıntıları yaşayacağını söyledikten sonra, mutlu mesut, dertsiz tasasız bir hayat geçireceğini mi zannediyordun?” İman hayatlarınızda Tanrı’ya karşı mahcup olduğunuz anlar oldu mu?  
  • O zamandan beri bu konuda düşünürüm. Çok haklıydı. Bir yandan Hristiyan olduğumu söylüyordum, ama diğer yandan da Hristiyan olduğumdan dolayı sıkıntı geldiğinde söyleniyordum ve sıkıntıdan kaçmaya çalışıyordum.
  • İsa’nın kim olduğunu, O’nun yüceliğine rağmen bu dünyaya gelip, insanlar tarafından ne sıkıntılar çektirildiğini unutuyordum. Günahsız olmasına rağmen, çarmıhta ölerek günahlarımızın bedelini ödediğini unutuyordum.
  • Tanrı her birimizin hayatında farklı çalışır. Hayatınızda mutlu olamazsınız, ya da mutluysanız yeterince Hristiyan değilsiniz demeye çalışmıyorum. Ama hayattaki ana amacımızın ne olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
  • Bu hafta şu ayet ile birbirimiz için dua ettik: İbraniler 12:3 Yorulup cesaretinizi yitirmemek için, günahkârların bunca karşı koymasına katlanmış Olan’ı düşünün.
  • Elbette biz İsa değiliz, ama Tanrı’nın amacı bizi O’nun benzerliğine dönüştürmektir. O’nu takip etmeliyiz. Mutlu olmak ana amacımız olmamalı. Bazı insanlar artık mutlu olmaya çalışmak eyleminin kendisinin insanları daha mutsuz hale getirdiğini düşünüyorlar. Mutluluğu takip etmek insanı mutsuzluğa götürür, İsa’yı takip etmek insanı sonsuz mutluluğa ve göksel esenliğe götürür.
  • Görsel. Markos 10:15 Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği’ni bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla giremez. Bu resim çocuğun yüreğini gösteriyor. İman hayatlarımızda yapmamız gereken budur: İsa’yla olmak, O’nu takip etmek, O’na daha çok benzemek.
  • İsa’nın takipçileri olarak, sıkıntılarda da O’nu hatırlamalı ve örnek almalıyız.
  • O zaman uğrumuza çekmiş olduğu tüm bu sıkıntılar için şimdi hep birlikte Rab’be şükredelim. Bu konuda dua ederek vaazı sonlandırmış olalım.
https://images.app.goo.gl/umxK5XTzg8n6NJYw8

VAAZ 2021.04.18

Markos 14:43-52 İsa Tutuklanıyor

43 Tam o anda, İsa daha konuşurken, Onikiler’den biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. 44 İsa’ya ihanet eden Yahuda, “Kimi öpersem, İsa O’dur. O’nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün” diye onlarla sözleşmişti. 45 Gelir gelmez İsa’ya yaklaştı, “Rabbî” diyerek O’nu öptü. 46 Onlar da İsa’yı yakalayıp tutukladılar. 47 İsa’nın yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, başkâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu.

48 İsa onlara, “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?” dedi. 49 “Her gün tapınakta, yanıbaşınızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.” 50 O zaman öğrencilerinin hepsi O’nu bırakıp kaçtı.

51 İsa’nın ardından sadece keten beze sarınmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. 52 Ama keten bezden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı.

İsa Getsemani’de dua etmişti. Öğrenciler O’nunla birlikte 1 saat uyanık kalamamışlardı. İsa, “41 … Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz? Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. 42 Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!”

İşte tam İsa bunları söylerken Onikiler’den biri olan, son yıllarını İsa’yla beraber geçirmiş olan öğrenci Yahuda çıkageldi. Yalnız da gelmedi. Yanında başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. Dikkat edelim, kılıçlı sopalı kalabalık, kim tarafından gönderilmiş? Zaten en baştan İsa’ya bir suçlu gibi davranıyorlardı, şimdi O’nu kaba kuvvetle yakalamak istiyorlar.

Yahuda onlarla sözleşmişti. İşaret şuydu: “Kimi öpersem, İsa O’dur. O’nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün.” “Rabbi” diyerek İsa’yı öpünce, İsa’yı yakaladılar. Burada “öpmek” ifadesinin orijinali, Grekçede “kataphileō” şeklinde. Bu kelimenin orijinal anlamı ise, “tekrar eden şekilde öpmek.”

İngilizcede “Judas kiss” diye bir deyim var. (Görsel). Türkçesi ile “Yahuda öpücüğü.” Şuna benzer durumlarda kullanılır: Dışarıdan bakıldığında dostça görünen, ama aslında zarar vermek niyetiyle yapılan davranışları açıklamak için. Çünkü Yahuda’nın yaptığı buydu. Yahuda’nın en büyük talihsizliği ise, bunu “Başlangıçtan beri var olan, Tanrı’yla birlikte olan ve Tanrı olan, her şeyin kendi aracılığıyla var olduğu, var olan hiçbir şeyin O’nsuz olmadığı” Tanrı’nın sözüne karşı yaptığının bilincinde olmamasıydı. Henüz!

Neden bu yol? Bilmiyorum. İsa’yı yakalamak için gelen başkâhinler, din bilginleri ve kalabalık, İsa’yı tanımıyor muydu? O her zaman dolaşıyor ve öğretiyordu. O anda orada yani bahçede İsa dahil 12 kişi var. Bu şekilde bir ele verme planı yapıldığına göre, o 12 kişi içinden hangisinin İsa olduğunu ayırt etmek zor olsa gerek. Demek ki İsa öğrencileriyle benzer kıyafetleri giyiyordu, benzer görünüme sahipti. Günahlarımızı bağışlatacak olan Yüce Kral ve Mesih İsa, kelimenin tam anlamıyla, bizden birisi olmuştu!

Peki Yahuda neden ihanet etti? Tabii ki en başta, öyle olması gerekiyordu. İsa dedi: “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz? Her gün tapınakta, yanı başınızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.”

Mezmur 41:9 Ekmeğimi yiyen, güvendiğim yakın dostum bile – İhanet etti bana.

Yeşaya 53:7 O baskı görüp eziyet çektiyse de – Ağzını açmadı. – Kesime götürülen kuzu gibi, – Kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi – Açmadı ağzını.

Matta 17:12 Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten geldi, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların elinden acı çekecektir.

Bunun dışında, elbette hayal kırıklığına uğramış olabilirdi. İsa beklenen Kraldı, ama hiç de hayal ettikleri gibi bir kral değildi. Egemenliği Roma’dan alıp İsrail’e verecek güçte ve otoritede bir kral olmak bir yana, bir silahı hatta başını yaslayacak bir yeri bile yoktu. Eğer ileride önemli bir dünyasal mevkiye gelmek isteseydiniz, İsa’nın yanında takılmazdınız. Bugün de öyle değil mi?

Tabii ki gerek geçmişte gerekse şimdi, dünyasal mevkilere sahip olmak için Hristiyanlık kullanılabilir. Hristiyanlık Roma’da resmi din olduktan sonra insanlar devlet kademelerinde yer sahibi olmak için Hristiyanmış gibi davrandılar. Bu her zaman vardı, gelecekte de olabilir. Ama çok önemli bir gerçek gözden kaçırılmamalı.

Yuhanna 18:36 “Benim krallığım bu dünyadan değildir.” Yahuda dahil birçok kişi o gün bunu anlamamıştı, bugün de anlamıyor. İsa bir Kraldır, Krallığı vardır, ama O’nun Krallığı bu dünyadan değildir.

1. Yuhanna 2:15-17 15 Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur. 16 Çünkü dünyaya ait olan her şey –benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur– Baba’dan değil, dünyadandır. 17 Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.

Yoksa İsa neden, Petrus başkâhinin kölesinin kulağını uçurduğunda onu iyileştirdi, Petrus’a kızdı? Bunu Markos’ta değil ama Luka ve Yuhanna’da okuyoruz. Yuhanna 18:11 İsa Petrus’a, “Kılıcını kınına koy! Baba’nın bana verdiği kâseden içmeyeyim mi?” dedi. Çünkü O’nun için önemli olan savaşarak oradan kaçmak değil, Baba’nın sözünü dinlemekti.

Sonuç olarak bundan sonra öğrencilerinin hepsi O’nu bırakıp kaçtı. “Keten beze sarınmış bir genç” hariç. Bu genç yakalandı, ama sonra keten bezden sıyrılıp o da kaçtı. Tabii ki burada isim yok, bilmek zordur. Ama burada bahsedilen kişinin, bu müjdenin yazarı Markos’un kendisi olduğu düşünülüyor.

Markos 14:53-65 İsa Yüksek Kurul’un Önünde

53 İsa’yı görevli başkâhine götürdüler. Bütün başkâhinler, ileri gelenler ve din bilginleri de orada toplandı. 54 Petrus, İsa’yı başkâhinin avlusuna kadar uzaktan izledi. Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı.

55 Başkâhinler ve Yüksek Kurul’un öteki üyeleri, İsa’yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. 56 Birçok kişi O’na karşı yalan yere tanıklık ettiyse de, tanıklıkları birbirini tutmadı.

57-58 Bazıları kalkıp O’na karşı yalan yere şöyle tanıklık ettiler: “Biz O’nun, ‘Elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak kuracağım’ dediğini işittik.” 59 Ama bu noktada bile tanıklıkları birbirini tutmadı.

60 Sonra başkâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak İsa’ya, “Hiç yanıt vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?” diye sordu. 61 Ne var ki, İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi.

Başkâhin O’na yeniden, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sordu.

62 İsa, “Benim” dedi. “Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.”

63-64 Başkâhin giysilerini yırtarak, “Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?” dedi. “Küfürü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?”

Hepsi İsa’nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdiler. 65 Bazıları O’nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O’nu yumruklamaya başladılar. “Haydi, peygamberliğini göster!” diyorlardı. Nöbetçiler de O’nu aralarına alıp tokatladılar.

Neler olduğunu görebiliyoruz, değil mi? Bir anda kurul toplandı. İsa’ya karşı yalancı tanıklık yapacak insanlar aramaya başladılar. Onu bile doğru düzgün yapamadılar.

Başkâhin ilk kez sorduğunda İsa ona yanıt vermedi. Kendisini savunmadı. Ama ikinci kez, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sorduğunda, “Benim” dedi ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde: “Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz” dedi.

İlk gelişinde Mesih, yüceliğini bırakarak geldi. Ama ikinci gelişinde yüceliğini herkes görecek.

Elbette başkâhin deliye döndü, çünkü İsa’nın ne demek istediğini anladı. İsa’nın Tanrısallığının ve Mesihliğinin beyanını küfür saydı ve giysilerini yırttı. Sadece başkâhin değil, “hepsi” diyor, yani bütün kurul oy birliğiyle İsa’nın Tanrı’ya küfrettiğine karar verdiler.

Okuması ve anlatması zor, ama bundan sonra bazı kişiler O’nun üzerine tükürdüler. Gözlerini bağlayıp O’na yumruklar attılar, öyle ki eğer peygamberse, kendisine vuran kişilerin kim olduğunu söyleyebileceğini düşünerek meydan okudular. Nöbetçiler de ona tokat atmaya başladılar.

Bu yüzden Tanrı bizi sıkıntılarımızda İbraniler 12:3 ile cesaretlendiriyor: Yorulup cesaretinizi yitirmemek için, günahkârların bunca karşı koymasına katlanmış Olan’ı düşünün. Bunu yeterince yapmıyorsak, bugünden sonra daha çok duayla bu konuyu Rab’be getirelim. Yorgun hissederseniz ve cesaretinizi yitirdiğinizi hissederseniz, Mesih’i düşünün.

Bir noktaya daha değinerek vaazı sonlandırmak istiyorum. O da İsa’nın, mayasından sakınılması gerektiğini öğrettiği din bilginleri ve Ferisilerin doğasındaki iki yüzlülüktür.

Bu metnin tarihsel arka planını incelediğimiz zaman, ilk bakışta görünmeyen bazı şeyler ortaya çıkıyor. Bunlardan birisi, Yahudilerin yüksek kurulunun iki yüzlülüğüdür. Şimdi size sadece bu apar topar bir araya gelen ve ölüme hükmeden kurulun, bu metinde doğrudan yazılmayan, ama sadece birkaç saat içinde kendi içindeki kuralları nasıl çiğnediğini göstermek istiyorum.

Görsel. (Bu maddelerin tümü William MacDonald’ın, Kutsal Kitap Yorumu isimli kitabından ve Kitabı Mukaddes’in Kutsal Kitap Sözlüğü’nden derlendi).

  • Gece toplanmaları yasaktır
  • Herhangi bir Yahudi bayramında toplanmaları yasaktır
  • Yalancı tanık aramaları yasaktır
  • Beraat kararı hemen verilebilirdi ama üzerinden bir gece geçmeden aleyhte karar vermek yasaktır
  • Tapınağın bulunduğu yerdeki “Yontma Taş” binası denilen yerde toplanmadıkları sürece, aldıkları tüm kararlar hükümsüzdür

Yasaya karşı gelmek ve Tanrı’ya küfretmekle suçladıkları İsa’yı öldürmek için, kendi yasalarını çiğnemekten hiç tereddüt etmediler.

Bugüne gelirsek, 2000 sene içinde dünyayla birlikte çok şey değişti ama insanın yüreği değişmedi.

Burada Yahudi din adamlarını okuyup onları kınayabiliriz, ama biliyoruz ki İsa’dan yüzyıllar sonra bazı Hristiyan din adamları da İsa’nın öğretisinden uzaklaştı ve Yahudi din adamlarının izlediği yolu izlediler. Eğer dikkatli olmazsak biz de aynı yolu izleme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.

Baba’da kalmak için İsa’ya bağlı olmalı ve her daim Kutsal Ruh’un yönlendirmesine açık olmalıyız. Aksi takdirde kendimizi, kınadığımız kişilerden de beter durumda bulmamız çok kolaydır.

Kendimizi Tanrı’nın gözünde iyi durumda görebiliriz, “şu veya bu günahtan dolayı Tanrı beni cehenneme atacak değil” deyip günahı küçümseyebiliriz ama eminim ki mahvolmaya giden insanların çoğu, bir gün kendisinin o durumda olacağını düşünmezdi.

Kutsal Kitap bunun örnekleriyle dolup taşar.

Rab bu konuda hepimizi yetkinleştirsin diye dua edelim.

Giotto – Scrovegni Şapeli (Padova, İtalya) – Kiss of Judas (Yahuda’nın Öpücüğü) – 1304-1306

VAAZ 2021.04.11

Markos 14:32-42

Getsemani Bahçesinde

32 Sonra Getsemani denilen yere geldiler. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi.

33 Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. 34 Onlara, “Ölesiye kederliyim” dedi. “Burada kalın, uyanık durun.”

35 Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım” dedi. 36 “Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

37 Öğrencilerinin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus’a, “Simun” dedi, “Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? 38 Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.”

39 Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. 40 Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. İsa’ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

41 İsa üçüncü kez yanlarına döndü, “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?” dedi. “Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. 42 Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!”

Önceki bölüm / Petrus’un kendine güvenmesi

Şimdi Getsemani bahçesi / Aramice gat şemen = zeytin basma yeri / Yu.18:2 (bahçenin ismini vermiyor ama ele verildiği aynı bahçe için): İsa, öğrencileriyle orada sık sık buluşurdu.

Bu metinde öğrenciler, İsa ve Baba var. Bu 3 pencereden bakacağız.

1) Öğrencilerin penceresi: Bahçeye gelindiğinde İsa öğrencilerden istedi: “Ben dua ederken siz burada oturun.” Sonra yanına Petrus, Yakup, Yuhanna’yı aldı ve onlara dedi: “Burada kalın, uyanık durun.”

İsa dua edip geri geldiğinde onları uykuda buldu. İsa ikinci kez uzaklaşıp dua ettikten sonra geri geldiğinde yine onları uykuda buldu. Markos: Göz kapaklarına ağırlık çöktü, İsa’ya ne diyeceklerini bilemediler. / Markos’a güvenebiliriz, Petrus’a çok yakındı / İsa üçüncü kez dua edip geldiğinde onları yine uykuda buldu.

Bize de böyle olmuyor mu? / Hayatın zorlukları, beklenmedik sorunlar, çeşitli denenmeler geldiğinde duaya ne kadar yer ayırıyoruz? / Aslında bunlarla yüzleşirken yapılacak en önemli şey duadır ama bazen biz ona en az önem veririz.

Petrus, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem. Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkar etmem” demişti / Şimdi İsa ona: “Uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı?” dedi. / İsa için canını bile verebileceğini söylüyordu ama aynı zamanda O isteyince 1 saat uyanık kalamıyordu / İçimizde İsa için her şeyimizi feda edebileceğimizi söyleyebiliriz ama O bizden bundan çok daha azını istediğinde neden yapamayız?

İsa hepsine dedi: “Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.” / Ruhumuz çok şey yapmak ister ama beden güçsüz / İsa’nın isteği zayıflığımızı kabul etmemiz, uyanık durmamız ve dua etmemiz – bu şekilde ayartılmaktan korunacağız.

Üçüncü dönüşünde İsa: “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz? Yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi!”

İsa bu büyük sıkıntıdan geçerken, öğrencilerinden 1 saat boyunca kendisiyle birlikte dua etmesini istedi ama öğrenciler öğretmenleri için bunu yapamadı / 1 saat dua edemeyen bir öğrenci, denenme ve baskı geldiği zaman nasıl ayakta kalabilir?

Hamdolsun ki İsa öldü ve dirildi, zafer kazanıldı / Bugün iman hayatlarımızda hangi konularda sıkıntı yaşıyoruz? / Hangi denenmelerden geçiyoruz? / Tüm bu zorluklarla yüzleşirken, ne kadar zamanımızı duaya ayırıyoruz?

Dua edelim.

2) İsa’nın penceresi: Markos: İsa hüzünleniyor ve ağır bir sıkıntı duyuyordu. İsa: “Ölesiye kederliyim.” İsa’nın burada ne hissettiğini size anlatabilmek isterdim ama bunu anlamak mümkün değil / Acı ve utanç içinde öleceğini biliyor. Günahsız bir kişi için günah sunusu olmak nasıl hissettirir? / Günahsız olmaktan çok uzaktayız.

İsa yüzüstü yere kapandı ve dua etti / İlginç şeyler söyledi: “Mümkünse o saati yaşamayayım. Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

İsa çarmıhtan vaz mı geçmek istiyor? / Bu mümkün değil – İsa ne için yeryüzünde olduğunu iyi biliyor / Yine de nasıl bir sıkıntı yaşayacağını bildiği için, başka bir yol olup olmadığını Baba’ya soruyor. Mümkünse o saati yaşamayayım.”

Başka bir yol aradı / Baba için her şey mümkündü ve O’ndan başka bir yol istedi / Gökyüzünden bir ses gelmedi / Başka yol olmadığında çarmıha gitmekten vazgeçmedi / İradesini tam anlamıyla Baba’ya teslim etti: “benim değil, senin istediğin olsun.” / Bu sayede günahlarımızı bağışlatabildi ve bize de aynısını yapmamız için örnek oldu

Şu anda hayatta en çok istediğimiz ve beklediğimiz şeyler nelerdir? Bunların kaç tanesinde dua ettikten sonra “benim değil, senin istediğin olsun” diyebiliyoruz?

Bir meydan okuma (challenge) / test: En çok istediğiniz şeyi düşünün. Gerçekleşmesi için dua ettikten sonra bu cümleyi söyleyin ve sessizce bekleyin / Eğer iradenizi gerçekten Tanrı’ya bıraktıysanız, bu cümlenin ağzınızdan değil yüreğinizden geldiğini hissedeceksiniz

Bu bir mucizedir çünkü istediğiniz şey nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın artık her durumda Tanrı’yı hoşnut edeceğinizi bilirsiniz

Eğer öyle hissetmiyorsanız (ki çok olasıdır-kendimden biliyorum), Tanrı’dan iradenizi O’na bırakmanız için yardım isteyin.

Aynı zamanda duanın önemi / İsa “ölesiye kederli” olduğu bir zamanda, dua etti. Öğrencilerini seçerken, sabah erken saatlerde, önemli olayların öncesinde hep dua etti / Tanrı’yla iletişim içinde yaşamak ve irademizi O’na teslim etmek konularında örnek oldu.

O’nu izleyelim.

3) Baba’nın penceresi. İsa Baba’ya dua etti. Baba ne yaptı?

Hiçbir şey / Aslında hiçbir şey yapmayarak bir şey yaptı

İsa sordu: “Mümkünse o saati yaşamayayım.” / İnsanların günahlarının bağışlanması için İsa’nın ölmesinden, gömülmesinden ve dirilmesinden başka bir yol var mıydı?

Cevap sadece sessizlikti. Elbette İsa’nın da dediği gibi Baba için her şey mümkündü. Ama O, insanlığın kurtulabilmesi için bu yolu seçti. İsa çarmıh üzerinde ölerek günahlarımızın bedeli olan ölüm cezasını ödeyecek, gömülecek ve 3. gün dirilecekti. / Zafer yolu buydu, Şeytan bu şekilde yenilecekti

Tanrı’yı gereğinden çok fazla insanlaştırmayı sevmiyorum / Ama Yar.1:27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. / Bazı açılardan Tanrı’ya benziyoruz

Mesela sevebiliyoruz (ki bence bundan daha büyük bir mucize yoktur) / Vaftizden sonra Baba, İsa için Mat.3:17 “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” / Baba, Oğlu İsa’yı çok seviyor, O’ndan hoşnut

Getsemani’ye dönelim. Sevgili Oğlu, kendisine dua ediyor. “Mümkünse o saati yaşamayayım.” / Seven Baba, sevgili Oğlu’nun bu duasına cevap vermiyor

Birisi “Bu nasıl bir seven babadır?” diyebilir. Aramızda babalar ve anneler var / Hangi baba veya anne, çocuğu bir ameliyata girmek üzereyken onun görüntüsüne veya oradan kurtarılma isteğine yüreği dayanabilir? / Hayatımda babamı ağlarken gördüğüm tek zamanlar, benim ve kardeşimin ameliyatlarıydı

İşin gerçeği bir ameliyat, sağlığımız düzelsin diye yapılır. Bizler babalar ve anneler olarak, sağlığımız düzelsin diye yapılan ameliyatlarda bile çocuklarımıza kıyamayız ve isteklerine sessiz kalamayız.

Baba neden İsa’nın acı içinde ölmesinden hemen önceki bu isteğine sessiz kaldı? Göksel Babamız İsa o duayı ederken ne hissediyordu? Neden sessiz kaldı?

Yuh.3:16 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.”

Tanrı, bizleri biricik Oğlu’nu verecek kadar seven bir Baba’dır. Belki de en değerlisini bizim için verecek kadar bizi sevdi / Neden? İman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun diye

Bir baba ve anne için evladından daha kıymetli bir şey olamaz. Ama Tanrı’mız bizim için Onu verecek kadar bizi sevdi.

Şükürler olsun.

İsa sözlerini bitirir bitirmez Yahuda oraya geldi ve İsa tutuklandı. Rab dilerse sonraki hafta bakacağız.

Şimdi dua edelim.

VAAZ 2021.04.04 Diriliş

1) Giriş

Yakın zamanda bir genç bana şu soruyu sordu: İncil’in içinde ona inanmanı sağlayacak kadar farklı olan ne var?

Güzel bir soru. Bazı insanlar bu sorunun cevabının 100 Amerikan doları olduğunu savunuyor. Biz kilise olarak her pazar günü aynı saatte bir araya geliyor ve İncil okuyoruz. Her kilisenin yaptığı gibi. İçinde para olmayan, ama dikkatli olmazsak para sevgisinin tuzak olabileceğinden bahseden İncil’i okuyoruz.

İncil’in içinde görgü tanıkları tarafından kaydedilmiş birçok olay vardır ve bunlardan bazıları sıradandır, bazıları enteresandır. Bazıları mantıklıdır, bazıları insan mantığının tamamen dışındadır. Bugün bahsedeceğimiz olay ise ne sıradan ne de mantıklıdır. 

Tersinden söylersek, bugün sıra dışı ve mantıksız bir olaydan, kelime anlamı “müjde, iyi haber” olan, aslında bir kitap olmayan, İsa Mesih’ten bahsedeceğiz. Çünkü İncil, İsa Mesih’in kendisidir.

2) İsa’nın Ölümü

Müjde şudur: Öğrencilerinden birisi İsa’yı ele verdi, İsa tutuklandı, aşağılandı, alay edildi, yüzüne tükürüldü, sövüldü, kırbaçlandı, elbiseleri paylaşıldı, başına dikenli bir taç takıldı, ellerinden ve ayaklarından çarmıha çivilenerek feci şekilde öldürüldü.

Meryem adındaki bakire bir kadından yeryüzüne geldi. Bir yemlikte doğdu. Bu adam sadece 30 küsür sene yaşayabildi. Yozlaşmış olan din adamlarını eleştirdi. Sonunda öldü.

“Bu ne tür bir müjde” dediğinizi duyuyorum. Size mantıklı dememiştim. İsa Mesih’in iyi haberi, kötü haberle başlıyor. Daha doğrusu, bizim gözümüzde kötü gibi görünüyor ama aslında bu Onun iyi haberidir.  

Adem ve Havva, Tanrı’nın “Bunu yapma, yaparsan ölürsün” dediği şeyi yapıp günaha düştüklerinde, Tanrı orada Havva’nın soyundan bir kurtarıcı vaat etti. Sonra İsrail ile bir antlaşma yaptı ve kuşaklar boyunca bu antlaşma devam etti. Bu antlaşmanın bir parçasına göre, Yahudi soyundan olan bir kral ve kurtarıcı gelecek ve yeryüzüne Tanrı’nın egemenliğini getirecekti.

İsa bu kral ve kurtarıcı olduğunu iddia etti. Halk büyük bir umut ve beklenti içine girdi. Çünkü Roma altında eziliyorlardı. Yalnız İsa’da farklı olan bir şeyler vardı. İsa, taçsız bir kral ve kılıçsız bir kurtarıcıydı. İsraillilerin beklediğinin tam tersi. Onlar sapanıyla yeni Golyat’ları bozguna uğratacak yeni bir Davut bekliyorlardı.

Tanrı’nın egemenliğini getirme görevine sahip olan kral ve kurtarıcı, takipçilerinin önünde bir çarmıh üzerinde öldüğünde, Onu takip edenler büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Egemenliği getirecekti, ama O, öldü. Sonra da gömüldü. Heyecan, yerini yas tutmaya ve göz yaşlarına bıraktı.

3) İsa’nın Dirilişi

Şimdi Markos 16:1-8 ayetlerini okuyalım ve İsa’nın ölümü ve gömülmesinden sonra olanları hatırlayalım.

1 Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. 2 Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. 3 Aralarında, “Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?” diye konuşuyorlardı.

 4 Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. 5 Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar.

 6 Adam onlara, “Şaşırmayın!” dedi. “Çarmıha gerilen Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte O’nu yatırdıkları yer. 7 Şimdi öğrencilerine ve Petrus’a gidip şöyle deyin: ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’ ”

 8 Kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. Onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. Korkularından kimseye bir şey söylemediler.

İsa’nın ölümüne tanık olan kadınlar, İsa’nın cesedine sürmek için baharatlarını aldılar ve mezara doğru yola çıktılar. O zamanda haftanın ilk günü olan pazar sabahı çok erkenden yola çıktılar.

Akıllarında başka bir soru işareti daha vardı: Mezarın taşını kim yuvarlayacak? Mezara vardılar, başlarını kaldırıp baktılar ve kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler.

Bu size oldu mu? Yani eminim eski tip bir mağara mezardan kocaman bir taş yuvarlamak zorunda kalmadınız. Ama hiç İsa’yı onurlandırmak için yola çıktığınızda, aklınızda hangi engellerin nasıl aşılacağını düşünürken, o an geldiğinde ve kafanızı kaldırıp baktığınızda, orada olacağını düşündüğünüz engellerin artık orada olmadığını gördünüz mü?

Beyaz kaftan giyinmiş genç adam onları şaşırttı. Adam “Şaşırmayın! Çarmıha gerilen Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte O’nu yatırdıkları yer. 7 Şimdi öğrencilerine ve Petrus’a gidip şöyle deyin: ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’”

Onlara dirildikten sonra onlardan önce Celile’ye gideceğini zaten bildirmişti. Geçen hafta kilisede olanlar hatırlayacaktır, bu ayeti okumuştuk.

Geçen hafta ayrıca, Petrus’un inkarı hakkında konuşmuştuk. Bu ayetlerde Petrus’la ilgili olarak dikkat çeken bir şey fark ettiniz mi?

Melek Petrus’a özel olarak vurgu yapıyor gibi. “Şimdi öğrencilerine ve Petrus’a gidip şöyle deyin…” Petrus zaten Onbirler’den birisi değil mi, ayrıca Petrus demesine ne gerek vardı? Petrus günaha düştü ama İsa onu reddetmedi. İsa Petrus’u hala seviyordu ve onu görmek istiyordu. İlişkileri önceden olduğu gibi yine iyi olacaktı.

Bu arada kadınlar gördükleri ve “görmedikleri” karşısında korkudan ve şaşkınlıktan titriyorlardı. Onlara İsa’nın dirildiğinin habercisi olma görevi verildi ama onlar korkudan kimseye bir şey söyleyemediler.

Şimdi devam eden olaylara bakalım:

Markos 16:9-14 9 İsa, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem’e göründü. Ondan yedi cin kovmuştu. 10 Meryem gitti, İsa’yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. 11 Ne var ki onlar, İsa’nın yaşadığını, Meryem’e göründüğünü duyunca inanmadılar.

 12 Bundan sonra İsa kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. 13 Bunlar geri dönüp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri bunlara da inanmadılar.

 14 İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirler’e göründü. Onları imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü azarladı. Çünkü kendisini diri görenlere inanmamışlardı.

Öğrenciler üzüntüden yas tutup gözyaşı döküyorlardı. Meryem onlara İsa’nın dirildiğini haber verdi. Ama şaşırmayacağımız gibi, ona inanmadılar. Ondan sonra öğrencilere göründü. Kendisini diri bir şekilde görenlere inanmadıkları için onları azarladı.

Bundan sonraysa öğrencilerine bazı buyruklar verdi. Onlara bakalım.

4) İsa’nın Son Buyrukları

Markos 16:15-20 15 İsa onlara şöyle buyurdu: “Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun. 16 İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. 17-18 İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.”

 19 Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu. 20 Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yere yaydılar. Rab onlarla birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu.

İsa öğrencilerine dünyanın her yanına gitmelerini ve Müjde’yi bütün yaratılışa duyurmalarını buyurdu. O’nun öğrencilerinden ne istediğine dikkat edelim. “Bütün dünyayı Hristiyan yapın” demedi. “Her ilde her ilçede kilise kurun” demedi. Bunlar belki doğal sonuçlar olabilir ama İsa bunları demedi. İsa, “Gidin ve Müjde’yi duyurun” dedi.

Bunu on bir kişiye söyledi. On bir kişi bütün yaratılışa Müjde’yi duyurabilir mi? İsa biliyordu ki onlar yüzler olacak, yüzler binler, binler on binler ve milyonlar…

Özetle, 1. Korintliler 15:3-4 Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

1. Petrus 1:3-4 Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası’na övgüler olsun. Çünkü O büyük merhametiyle yeniden doğmamızı sağladı. İsa Mesih’i ölümden diriltmekle bizi yaşayan bir umuda, çürümez, lekesiz, solmaz bir mirasa kavuşturdu. Bu miras sizin için göklerde saklıdır.

Kendi iyi işlerimizle kurtulamayacağımızı kabul edip, kendimizi Tanrı’nın önünde alçaltırsak, İsa’nın Mesih olduğuna, çarmıhta bizim günahlarımızın bedelini ödediğine ve üçüncü gün ölümden dirildiğine iman edersek, sonsuzluklar boyunca Tanrı ile birlikte olacağız.

İşte İncil budur. Müjde, İyi Haber budur. Sıra dışı bir olay, değil mi?

5) Bugün Bizim İçin Önemi

Peki İsa’nın ölmüş ve dirilmiş olması bugün bizler için neden önemlidir?

Dünyamızın hali ortada. Aslında sadece 21. yüzyılda değil, dünya ilk günahtan beri kötü ve adaletsiz bir yerdi. Her gün bir sürü insan hukuksuzluklara ve adaletsizliklere maruz kalıyor. Öldürülüyor, alıkonuluyor, evlerinden kovuluyor. Koronavirüs var, her gün bir sürü insan hastalanıyor ve ölüyor.

Son günlerde konuştuğum başka bir gence, Müjde’den bahsediyordum. Bana şöyle dedi: Sen bana İsa’dan bahsediyorsun, ama ben Tanrı’ya inanmıyorum ki! Beni bir konuda ikna etmek istiyorsan, önce Tanrı’nın var olduğuna ikna et!”

Bir süre ne diyeceğimi bilemedim. Sonra dua ettim. İlk aklıma gelen şey, Tanrı’nın var olduğuna ve İsa’nın Mesih olduğuna dair bazı kanıtlar oldu. Onları anlatmak istedim. Sonra aklıma, İsa Lazar’ı ölümden dirilttikten sonra arkasını dönüp giden insanlar geldi. O anda anladım.

Tanrı benden kimseyi bir şeye inandırmamı istemiyordu. Hayır, o benim görevim değildi. Zaten ben onu nasıl yapabilirdim? Bir insan inanmayı reddettiği sürece, onu nasıl aksine ikna edebilirsiniz? Onu sadece Tanrı’nın kendisi yapabilir.

Az önce okuduğumuz ayette İsa diyor: Markos 16:16 İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. Tanrı herkese kendi seçimini yapması için özgürlük garanti ediyor.

Ona şöyle dedim: “Senin için yapmamı istediğin şeyi ben yapamam. Sadece Tanrı’nın bunu yapması için senin için dua edebilirim.” Tanrı’nın benden istediği şey, ona Müjde’yi duyurmamdı ve zaten duyurmuştum. Gerisi Tanrı’nın elindedir.

Bugün bu sıra dışı olayı dinleyen herkes de böylelikle Müjde’yi duymuş oldu. O zaman şimdi bizler için bir seçim zamanıdır.

İsa iki şey olabilir: Ya gerçekten Mesih’tir ya da ruhsal olarak sağlıksız bir adamdır. Çünkü O çetin sözler söylüyor.

Yuhanna 11:25-26 “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek…”

Önce buna iman etmek, sonra da bunu tüm yaratılışa duyurmak görevi bu yüzyılda Tanrı tarafından bizlere verildi.

İSA DİRİLDİ, ÖLÜM YENİLDİ! TANRI’YA ŞÜKÜRLER OLSUN, DİRİLİŞ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.

VAAZ 2021.03.28

Markos 14:27-31 / Petrus’un İnkarı Önceden Bildiriliyor

27 Bu arada İsa öğrencilerine, “Hepiniz sendeleyip düşeceksiniz” dedi. “Çünkü şöyle yazılmıştır:

Çobanı vuracağım,

Koyunlar darmadağın olacak.’ 28 Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim.”

29 Petrus O’na, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem” dedi.

30 “Sana doğrusunu söyleyeyim” dedi İsa, “Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.”

31 Ama Petrus üsteleyerek, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.


Bundan önce İsa öğrencileriyle birlikte Fısıh yemeğini yedi. Yemekten sonra ilahi söylediler ve Zeytin Dağı’na doğru gittiler.

Bundan sonraki durak ise Getsemani bahçesi olacaktı. Orada İsa tutuklanacaktı.

Şimdi ikisinin arasındaki bir zamandayız. Fısıh yemeğiyle, İsa’nın Getsemani’de tutuklanması arasında.

İsa Eski Antlaşmadan bir alıntı yaparak, öğrencilerinin hepsine sendeleyip düşeceklerini bildirdi:

Çobanı vuracağım,

Koyunlar darmadağın olacak.’

Bu alıntı aslında Zekeriya 13:7’den geliyor:

7 “Uyan, ey kılıç!

Çobanıma, yakınıma karşı harekete geç”

Diyor Her Şeye Egemen RAB.

Çobanı vur da

Koyunlar darmadağın olsun.

Ben de elimi küçüklere karşı kaldıracağım.”

Bu şekilde, bir peygamberlik sözü daha yerine gelmek üzere, Kutsal Kitap’taki yerini almış oluyor.

Ama buna rağmen, İsa onları umutsuz bırakmıyor. Dirildikten sonra, onlardan önce Celile’ye gideceğini söylüyor.

Öğrenciler zor durumdalardı ve daha zoruyla yüzleşmek zorunda kalacaklardı. Ama kesinlikle umutsuz değillerdi.

Rab dilerse haftaya bakacağız. İsa dirildikten sonra gerçekten de onlardan önce Celile’ye gitti. Kadınlar mezara gidip de girişteki taşın yuvarlandığını ve mezarın boş olduğunu gördüklerinde bir melek onlara göründü ve şöyle dedi:

Markos 16:7 ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’

Tamam, tam bu noktada başka bir şey oldu. İsa’nın öğrencilerine sendeleyip düşeceklerini söylemesi, onları gücendirdi. Cesur Petrus yine sahneye çıktı ve İsa’ya, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem” dedi.

Çok cesur bir söylem, değil mi? Ama İsa Petrus’u düzeltti: “Bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkar edeceksin.”

Petrus diretti: “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkar etmem.”

Şunu söylemeliyiz, ne zaman bir yerde bu bölüm hakkında konuşulsa, ihale her zaman Petrus’un üzerine kalır. Ama o gün öğrenciler arasında böyle düşünen sadece Petrus değildi. 31. ayette görüyoruz ki öğrencilerin hepsi aynı şeyi söyledi.

Burada 2 tane sorun var. Bazen kendimizle fazla övünürüz. Gerçekte kendi kendimize, aslında Tanrı’nın yardımı olmadan asla yapamayacağımız şeyleri, sanki çok kolaymış gibi görürüz. Fazla cesaret gelir.

Bazen de karşılaştığımız bir zorlukta, yapılması gereken en doğru şeyi bildiğimizi düşünürüz. Kendi aklımızca “yapılması gereken budur” diye düşünebiliriz, ama bizim istediğimiz ile, Tanrı’nın bizden isteğinin aynı olup olmadığını kendisine sormayı ihmal ederiz. Fazla güven gelir.

Petrus ve diğer öğrencilerin ne yapmaları gerektiği ve nasıl yapmaları gerektiği konusunda İsa’dan yardım almaları gerekiyordu. Adımlarını O’nun isteğine göre atmaları onlar için en iyi seçenekti.

Geride kalıp İsa’yı inkar etmek en iyi seçenek değildi. Getsemani’de öne atılıp görevlinin kulağını kesmek de en iyi seçenek değildi. İsa için ölmek düz mantıkta büyük bir fedakarlık gibi gelebilir ama eğer sonunda O’nun için öleceksek, bu da O’nu istediği şekilde olmalı.

Adımlarını O’nun isteğine göre atmaları onlar için gerçekten de en iyi seçenekti. Ama kimse O’na ne yapması ve nasıl yapması gerektiğini sormadı.

Fazla cesaret ve fazla güven, bizi dışarıdan havalı gösterebilir. Başlangıç filmindeki Leonardo Di Caprio gibi, takım elbisesi ve güneş gözlüğüyle, cesareti ve kendine olan güveniyle insanları kendisine hayran bırakan bir şekilde görünmek isterdim. Güzel olurdu.

Ama bir film ile gerçek hayat arasındaki en büyük farklardan birisi, filmin sadece bir kurgu olması ama hayatın kendisinin oldukça gerçek olması.

Şunu eminim hepimiz zaten biliyoruz, ama bugün bir kez daha hatırlayalım: Tanrı olmadan biz aslında bir şey yapamayız. Yapıyor gibi görünsek bile o boştur, geçicidir. İsa dedi ki:

Yuhanna 15:5 Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

Hayatlarımızda boş yere cesaret ve övünme varsa, Tanrı onları bize göstersin, onları fark edelim ve onlardan vazgeçelim.

Şimdi, birkaç alt başlık atlayacağız ve İsa’nın önceden bildirdiği Petrus’un inkarı nasıl gerçekleşti, ona bakacağız.

Markos 14:66-72 / Petrus İsa’yı İnkar Ediyor

66-67 Petrus aşağıda, avludayken, başkâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu dikkatle süzüp, “Sen de Nasıralı İsa’yla birlikteydin” dedi.

68 Petrus ise bunu inkâr ederek, “Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum” dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü.

69 Hizmetçi kız Petrus’u görünce çevrede duranlara yine, “Bu adam onlardan biri” demeye başladı.

70 Petrus tekrar inkâr etti. Çevrede duranlar az sonra Petrus’a yine, “Gerçekten onlardansın; sen de Celileli’sin” dediler.

71 Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum” dedi.

72 Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, İsa’nın kendisine, “Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin” dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Biz biraz atladık, arada şunlar oldu: Getsemani bahçesine gittiler, orada İsa tutuklandı. Ardından yüksek kurulun önüne çıkartıldı. Bu bölümlere Rab dilerse önümüzdeki haftalarda bakacağız.

Şimdi İsa sıkıntı çekerken, Petrus da aşağıda, avluda. Başkahinin hizmetçi kızlarından biri geliyor ve Petrus’u teşhis ediyor. Petrrus inkar ediyor ve horoz ötüyor.

Hizmetçi kız dış kapının önüne çıkan Petrus’u yine görüyor ve yine onu teşhis ediyor. Petrus ikinci kez inkar ediyor.

Sonra çevrede duranlar yine onu tanıyorlar ve Petrus İsa’yı üçüncü kez inkar ediyor, hem de bu sefer lanet okuyup ant içerek.

Horoz ikinci kez ötüyor, Petrus İsa’yı hatırlıyor, ve hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.

Bu olay, Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın hepsinde ortak olarak anlatılıyor. Petrus veya Uğur veya Kanat, burada isim hiç önemli değil. Şu ders önemlidir: Kendi benliğimize güvenirsek, sonunda utanacağız. Tanrı’ya güvenirsek, O’nun gücüne güvenirsek, Tanrı bizi doğru zaman geldiğinde yükseltecek.

Hezekiel 21:26 Alçakgönüllü yükseltilecek, gururlu alçaltılacak.

Bu vaade güvenebiliriz.

Hangi konularda kendimize çok güveniyoruz? Hangi konularda çok başarılı olduğumuzu düşünüyoruz? Hangi konularda kendimizi uzman görüyoruz? Bu konular, hayatlarımızda aslında bir açıdan en zayıf olduğumuz ve denenmeye en açık olduğumuz alanlardır.

Hafta ve aslında hayat boyunca Kutsal Ruh her birimizin yüreklerinde işlesin ve o alanları bize fark ettirsin. Tövbe ederek o alanlardan kendimizi çıkaralım ve Tanrı’nın o alanları doldurmasına izin verelim.

Son olarak Petrus üzerinden, İsa’nın öğrencisi olmak konusunda biraz bahsedebiliriz. Bu olayda Petrus’u gördük. Petrus İsa’nın öğrencilerinden birisiydi. Bir gün büyük bir cesaret ve güvenle herkes İsa’yı inkar etse bile kendisinin asla inkar etmeyeceğini söyledi. Hatta ölmesi gerekse bile, yine de inkar etmeyeceğini söyledi. Ama o an geldiğinde, lanet okuyup ant içerek inkar etti. O utandı ve ağladı.

Şimdi onun hikayesi burada bitiyor olsaydı, bu çok hüzünlü bir hikaye olurdu. Ama burada bitmedi.

İsa öldü ve dirildi. Petrus’a üç kez “Beni seviyor musun?” diye sordu ve ona koyunlarını otlatma görevi verdi. İsa Petrus için çok özeldi ve Petrus da İsa için çok özeldi.

Sonra Petrus Kutsal Ruh’la doldu ve halkın önünde konuşmalar yaptı. Aracılığıyla binlerce kişi Müjde’ye iman etti. Hayatının sonuna kadar doğrusuyla ve yanlışıyla İsa’ya hizmet etti ve en sonunda O’nun için hayatını verdi.

Bir insanın hayatının bu denli değişmiş olması sizi de düşündürüyor mu? Petrus kişisel gelişim kursuna mı gitti? Psikoloji kitapları mı okudu? Yoga mı öğrendi? Farkındalık (Mindfulness) dersi mi aldı?

Bir insanı siyahla beyaz arasındaki fark kadar değiştirebilen ne olabilir?

Şunu kesin ve iddialı olarak söyleyebilirim ki, bir insanın dünyasal şekilde değişmesi imkansızdır. Bir insan karakteri neyse odur. Bir insanın başvurabileceği dünyasal yolların hiçbirisi, anlık veya kısa süreli değişimler hariç, hayatında hiçbir şey değiştiremez.

Bir insanı sadece Tanrı değiştirebilir. Tanrı bizleri sadece kendisi aracılığıyla, belki bir dokunuşuyla, belki yaşadığımız olaylar aracılığıyla veya başka kendi bildiği bir şekilde değiştirebilir. Tanrı bizleri İsa Mesih aracılığıyla değiştirebilir.

Petrus’a olan buydu. Tanrı onu değiştirdi. O İsa’nın öğrencisiydi. Düştü. Kalktı. Sonra bir daha hata yapmadı mı? Elçilerin İşleri’nde kayıtlıdır, sünnetsiz imanlılarla aynı masaya oturmuyordu. Pavlus onu azarladı. Tanrı ona bir görüm gösterdi. Yine kalktı. Hayatının sonuna kadar böyle devam etti.

Teşvik etmek istiyorum. İsa’nın öğrencisi olmak kolay değildir, yol çetindir ve zorluklarla doludur. Çok defa düşmek mümkündür.

Ama şunu her zaman hatırlayalım ki, gözlerimiz Tanrı’ya baktığı ve yüreklerimiz O’nda olduğu sürece, o bizi yeniden kaldıracak ve ismini aracılığımızla yüceltecektir.

1. Korintliler 1:27 Ne var ki, Tanrı bilgeleri utandırmak için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf saydıklarını seçti.

Tanrı’nın gözünde yapılması gereken doğru davranış, zayıf olduğumuzu kabul etmek ve kendimizi alçaltmaktır.

Rab her birimizi ve kilisesini bereketlesin. Ömür boyu sürecek bu öğrencilik hayatımızın sonu, O’nunla birlikte düğün şöleninde de birleşip sonsuzluğa kadar devam etsin.

Dua edelim.