VAAZ 2021.08.29

Luka 13:22-30 Dar Kapı

22  İsa köy kent dolaşarak öğretiyor, Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. 23-24 Biri O’na, “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?”

 İsa oradakilere şöyle dedi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin. Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek. 25 Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.

 “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.

 26 “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.

 27 “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’

 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa yeryüzündeki hizmeti sırasında hep yaptığı gibi köy kent dolaşarak öğretiyordu. Yeruşalim’e doğru ilerliyordu. Birisi ona ilginç bir soru sordu: “Ya Rab” dedi, “Kurtulanların sayısı az mı olacak?” Bunu neden sorma gereği duydu bilinmez, belki sadece merak ediyordu.

İsa dolaylı bir cevap verdi: “Dar kapıdan girmeye gayret edin.” İsa burada Tanrı’nın egemenliğine girebilmek yani kurtulmak için gayret gösterilmesi gerektiğini söylemedi. Buradaki dar kapı, imanla ve lütufla gelen kurtuluştur. Kapı elbette İsa’nın kendisidir. İsa şu uyarıyı yaptı: “Size şunu söyleyeyim, çok kişi içeri girmek isteyecek, ama giremeyecek.” Yani içeri girmek isteyenlerin, yani kurtulmak isteyenlerin sayısı çok olacak ama onların hepsi giremeyecek. Şu ayrım var 1) kurtulmak istemeyen, böyle bir ihtiyaç hissetmeyen 2) kurtulanlar. Ayrıca: 3) kurtulmak isteyen ama kurtulamayan insanlar vardır. İsa burada daha çok özellikle kurtulmak isteyen, hatta kurtulacağını düşünen ama aslında kurtulmamış kişilere, yani o dönemde orada bulunan Yahudilere sesleniyor. Çünkü onlar Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarını düşünüyorlardı.

Ama İsa onlar için şu uyarıyı yapıyor: “Ev sahibi kalkıp kapıyı kapattıktan sonra dışarıda durup, ‘Ya Rab, kapıyı aç bize!’ diyerek kapıyı vurmaya başlayacaksınız.” Yani diyor ki, o kapı açıktır, şu anda o kapıdan içeri girebilirsiniz. Tanrı’nın lütfunu alabilirsiniz. O dar kapı buradadır, oradan geçebilirsiniz. Ama bu sonsuza dek sürmeyecek. Bu süre sınırlıdır ve o kapı bir gün kapanacaktır. Günümüz için konuşursak, her an kapanabilir. Ama ev sahibi kapıyı kapattıktan sonra Rab’den kapıyı açmasını isteyecekler, kapıyı vuracaklar.

Rab ise şu karşılığı verecek: “O da size, ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum’ diye karşılık verecek.” Yani tanımayacağını söylüyor. Ama nasıl tanımaz, değil mi? İsa orada doğdu ve yaşadı, O’nu tanıdılar. İtiraz edecekler: “O zaman, ‘Biz senin önünde yiyip içtik, sen de bizim sokaklarımızda öğrettin’ demeye başlayacaksınız.” Ama İsa geri adım atmayacak: “O da size şöyle diyecek: ‘Kim olduğunuzu, nereden geldiğinizi bilmiyorum. Çekilin önümden, ey kötülük yapanlar!’” İsa onları tanımayacağını ve içeri almayacağını tekrar ediyor.

Yahudiler için çok anlamlı bir uyarı yapıyor: 28 “İbrahim’i, İshak’ı, Yakup’u ve bütün peygamberleri Tanrı’nın Egemenliği’nde, kendinizi ise dışarı atılmış gördüğünüz zaman, aranızda ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır. 29 İnsanlar doğudan batıdan, kuzeyden güneyden gelecek ve Tanrı’nın Egemenliği’nde sofraya oturacaklar. 30 Ve işte, sonuncu olan bazıları birinci, birinci olan bazıları da sonuncu olacak.”

İsa’nın Yahudi halkına yaptığı bu tarz uyarıları İncil’in başka bölümlerinde de okuyoruz. İsa bu konuda bazı çok önemli gerçeklerin altını çiziyor. Bu sözler o dönemde yaşayan Yahudi halkına söylendi ama bugün bizler için de çok önemli değerler taşıyor. Şimdi onlardan sadece bazılarına bakalım.

İsa o Yahudileri “kötülük yapanlar” olarak tanımladı ve içeri almadı. Aslında İsa’nın kendisi de bir Yahudi’ydi ve aynı topraklarda doğdu ve onların arasında büyüdü. Yani aslında onları gayet iyi tanıyordu. Öyleyse neden tanımayacağını söyledi? Çünkü kurtuluş için kendisini onların tanıdığı kişi olarak değil, gerçekte olduğu kişi olarak tanımaları gerekiyordu. Yani aslında İsa’yı tanımak hiç kimseyi kurtarmaz. (Bir vaizden duymayı beklediğiniz bir cümle değil, değil mi?) Kurtaran şey, İsa’yı gerçekte olduğu kişi olarak, Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih olarak tanımaktır.

Yahudiler’den bazıları O’na açıkça düşmandı, bazıları ise O’na saydı duyuyordu. Bazıları ise O’nu her gün yürekten takip ediyordu. Aynı şey bugün de vardır. Kimileri için İsa düşmandır, kimileri için saygın bir peygamberdir. Kimileri için de Tanrı’nın Oğlu Mesih’tir. Türkiye’de sokağa çıkıp insanlara İsa hakkında sorarsanız, herkes O’nu tanıdığını, O’nun iyi ve saygın bir peygamber olduğunu söyleyecek ve saygı duyacaklardır. Herhangi bir dine inanmayan bir kişiye bile sorsanız, O’nu tanıdıklarını ve O’nun akıllı bir kanaat önderi olduğunu söyleyecektir yani yine O’na saygı duyacaktır. Ama İsa’yı bu şekilde tanımak onları kurtarmaya yetmeyecektir çünkü O bundan çok fazlasıdır, Tanrı’nın sağladığı tek kurtuluş yoludur. Kendisinin de söylediği gibi, Kapı O’dur. Kurtaran şey İsa’yı tanımak değil, İsa’yı yaşamaktır.

Başka bir nokta, İsa’nın kapıyı dar olarak tanımlamasıdır. İsa neden kapının dar olduğunu söyledi? Matta 7:13 “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. 14 Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır” der. Neden böyledir?

Temelde, yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir çünkü dünyasal zevklerle doludur ve insanın egosuna iyi gelir. Sefahat içinde bir yaşamdır ve sonu bu yüzden de yıkımdır. Ama yaşama götüren kapı dardır. Şöyle düşünelim, geniş ve enli bir yolu olan bir kapı var ama ilerlediğinizde karşınızda sadece geçilmez bir duvar var. Ötesine geçemiyorsunuz. Öbür tarafta dar bir kapı var ama bu kapı ardına kadar açıktır. Geçmeniz için hiçbir engel olmayan, kapısı ardına kadar açık olan bir kapıdır yaşam kapısı. Ama ardına kadar açık olmasına rağmen neden çok insan buradan geçmez? Neden çok insan geniş kapıdan geçer?

Çünkü dar kapıdan evlerimiz ve arabalarımız sığmaz. O kapıdan geçebilmek için onları bırakmamız gerekir. Ev ve arabalarınızı satın demek istemiyorum. Onlarla içeri girme niyetiniz varsa, geçemezsiniz demek istiyorum. “Onlar olmadan asla geçemem” diyorsanız, hiç geçemezsiniz demek istiyorum. Sadece ev ve araba mı? Hayır, İsa Mesih dışında umudumuzu bağladığımız herhangi bir şeye tutunursanız onlar o kapıdan sığmazlar. Sadece onlar mı? Gurur ve kibir o kapıdan sığmayacak kadar büyüktür. Bir kimse kendisini alçaltmadan asla o kapıdan sığmıyor. Kendini alçaltmak günahkar olduğunu kabul etmeyi gerektirir. Ama çok kişi günahlılığını kabul etmek istemez. Gördüğümüz gibi aslında kapıyı dar yapan Tanrı değildir. Kapıyı dar yapan bizleriz. İsa’ya ait alçak gönüllü bir yürek ve mütevazi bir yaşamla o kapıdan rahatlıkla geçebiliriz. Ardındaki kurtuluşa götüren yol çetin olabilir, ama Rabbimiz o kapının arkasında her daim bizimledir ve bizi kurtuluşa ulaştıracaktır. Buna kendisi garanti vermiştir.

Başka önemli bir nokta, İsa dedi ki: İnandığınız bütün peygamberleri içeride ve kendinizi dışarıda bulacaksınız. Peygamberler gerçeğin kendisi değildi ama gerçek olana işaret ediyor, O’nu gösteriyorlardı. Bugün de çok insandan duyarız. Ben çok insanla iletişim içinde olduğum için hemen her gün duyarım: Siz İsa’ya inanıyorsunuz, biz de tüm peygamberlere inanıyoruz. Her yol aynıdır. Aynı yere çıkar. Hatta Tanrı’yı, Tanrı’nın yarattığı doğaya indirgeyen yani doğayı Tanrı olarak algılayan kişiler bile bunu söyler. Bir enerji var ve hepimiz ona döneceğiz. Ama gerçekten öyle mi?

Dan abi perşembe günü Maraş’a gitti. Bunun için Maraş uçağına bindi. Salı günü de İstanbul uçağına binecek çünkü İstanbul’a gelmek istiyor. Yani Maraş uçağı sizi Antalya’ya götürmüyor. İstanbul uçağı da sizi Trabzon’a götürmüyor. Seçtiğiniz aracı neyse, o kendi gittiği yere sizi de götürüyor. Peki eğer amacınız Tanrı’ya gitmekse, bunu nasıl yapmayı planlıyorsunuz?

Yuhanna 14:5-6 5 Tomas, “Ya Rab, senin nereye gideceğini bilmiyoruz, yolu nasıl bilebiliriz?” dedi.

 6 İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.

Tomas o yolu sorduğunda İsa kendisini Yol, Gerçek ve Yaşam olarak tanımladı ve Baba’ya gelmek isteyenler için tek aracı olduğunu ilan etti. Çok açık bir şekilde.

Orada İsa’yı dinleyen Yahudilerin çoğu İsa’yı bu şekilde tanımadılar. Yahudi oldukları için otomatikman kurtulacaklarına inanıyorlardı. Peygamberlere inandıkları ve o soydan geldikleri için Tanrı’nın gözünde temiz olduklarını düşünüyorlardı. Bugün de birçok insan benzer düşüncelere sahiptir. Bir şekilde kurtuluruz. Ama bu yüzden İsa onların Tanrı’nın egemenliğine giremeyeceklerini, dışarıda kalacaklarını ama onlarına aksine, onların asla giremeyeceğini düşündükleri doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen insanların Tanrı’nın egemenliğinde sofraya oturacaklarını söyledi. Bu şekilde birinci olanlardan bazıları sonuncu ve sonuncu olanlardan bazıları birinci olacaklar.

Ya siz? Kendinizi birinci mi yoksa sonuncu olarak mı görüyorsunuz? Bugün burada olanlar arasında Tanrı’nın egemenliğine gelmek ve o sofraya oturmak isteyen var mı? Ya da bu vaazın kaydını dinleyenler arasında? O dar kapıdan geçmek isteyen ama bir türlü geçemeyen kişiler var mı? Eğer o kapıdan geçmek istiyorsanız ama nasıl geçeceğiniz konusunda yardıma ihtiyacınız varsa, dua edelim.

Rab her birimizi ve tüm kilisesini bereketlesin.

VAAZ 2021.08.22

Korkularımız

Daha yaygın olan korkular

  • Sağlığı kaybetmek – hangi hastaneye gideceğim? Tedaviye param yetecek mi? Canım ne kadar acıyacak? Hayatta kalabilecek miyim yoksa ölecek miyim?
  • Sevilen birisini kaybetmek – onsuz ne yaparım? O olmadan hayat eskisi gibi olamaz. Onu çok özlerim.
  • Finansal olarak muhtaç duruma gelmek – evimin kirasını nasıl öderim? Evden atılır mıyım? Yardımcı olabilecek kimse bulabilir miyim? Karnımı doyurabilir miyim?
  • Çocukların geleceği – İyi imkanlara sahip olabilecekler mi? Ben öldükten sonra iyi olacaklar mı?

Daha az yaygın olan korkular

  • İğne korkusu
  • Kapalı alan korkusu
  • Böcek korkusu…

21. yüzyıl korkuları

  • 16 yaşındaki kızıma sorarsanız telefon şarjının bitmesi korkusu ilk 3’e girebilir

Hristiyan korkuları

  • Acaba Tanrı bana yardım edecek mi?
  • Bu problem başa çıkabileceğimden çok büyük!
  • Bu bölümden Tanrı’nın ne demek istediğini, benden ne istediğini anlamıyorum.
  • Mesih’le ilgili müjdeden bahsedersem başım belaya girer mi?

Korkular çoktur!! Saymakla bitmez. Belki az miktar korku sağlıklıdır ve bizi bazı tehlikelerden korur. Yine de korkularımız çoğu zaman cesaretimizi kırıyor, Tanrı’ya ve kutsal olmaya odaklanmamızı bozuyor, kırılmış bir cesaret ve bozulmuş bir odak bizim çarmıhı yüklenmek istememize engel oluyor.

Gelin, bugün kırılmış cesaretimizi tamir edelim, bozulmuş odağımızı Tanrı’ya doğru yenileyelim. Beni tanırsınız, normalde çok iddialı konuşmayı sevmem. Ama bugün konuşacağım. İddiam şu: Bugün işiteceğiniz Tanrı sözleri yüreklerinize öyle güçlü bir şekilde dokunacak ki, yüreklerinizden bütün korkularınızı silip atacak! Bu toplantıdan sonra ruhunuz tazelenecek!

Bunu yaparken çok konuşmayacağım. Size sadece neden korkmamamız gerektiğine dair Kutsal Kitap’tan 4 sebep göstereceğim. Haydi başlayalım.

1) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı bizimledir!

İsa’nın “Kaygılanmayın” bölümünü biliriz. Luka’nın anlatımında İsa halka öğretirken onlara ne yiyip ne giyeceği konusunda endişelenmemelerini, Tanrı’nın bu gereksinimleri zaten bildiğini ve onları sağlayacağını, dünya uluslarının hep bunların peşinden gittiklerini, ama öğrencilerin Tanrı’nın egemenliğinin peşinden gitmeleri gerektiğini söyledi. Ve şöyle dedi:

“Korkma, ey küçük sürü! Çünkü Babanız, egemenliği size vermeyi uygun gördü.” Luka 12:32

Sürü küçük olabilir. Ama Tanrı’nın gözünde çok değerli bir sürüdür. Ve dedi ki, dünyada hazineler değil, göklerde hazineler biriktirin. Hazır olun ve her an gelecekmişim gibi yaşayın. Korkmayın.

Bir örnek de Yeşaya peygamberden verelim. Tanrı İsrail halkına seslenerek şöyle diyor:

8 “Ama sen, ey kulum İsrail,

Seçtiğim Yakup soyu,

Dostum İbrahim’in torunları!

9 Sizleri dünyanın dört bucağından topladım,

En uzak yerlerden çağırdım.

Dedim ki, ‘Sen kulumsun, seni seçtim,

Seni reddetmedim.’

10 Korkma, çünkü ben seninleyim,

Yılma, çünkü Tanrın benim.

Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim;

Zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım. Yeşaya 41:8-10

Tanrı halkına güvence veriyor. Tanrı’nın halkı kimdir? Bu sözler o dönemde Eski Antlaşma altında yaşayan Tanrı’nın halkına söylendi. Şimdi Yeni Antlaşma aracılığıyla Mesih’te yaşayan Tanrı’nın halkı için de geçerlidir.

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı bizimledir!

2) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı dış etkenlerden üstündür ve bizi koruyacaktır!

Mesih karşıtı güçlerden bahseden Yuhanna, mektubunda hitap ettiği kitleye şöyle diyor:

Yavrularım, siz Tanrı’dansınız ve sahte peygamberleri yendiniz. Çünkü sizde olan, dünyadakinden üstündür. 1. Yuhanna 4:4

İsa Mesih’e ait olanlarda olan şey, dünyadakinden üstündür.

Tanrı’nın ruhuyla esinlenen Süleyman ise şunları söylüyor:

25 Beklenmedik felaketten,

Ya da kötülerin uğradığı yıkımdan korkma.

26 Çünkü senin güvencen RAB’dir,

Tuzağa düşmekten seni O koruyacaktır. Süleyman’ın Özdeyişleri 3:25-26

Tanrı’nın bizi koruyacağını görebiliyoruz. Çünkü güvencemiz O’nun kendisidir.

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı dış etkenlerden üstündür ve bizi koruyacaktır!

3) Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı zor insanlardan daha güçlüdür.

Bazen konuşacağımız kişi veya kişilerden çekiniriz. Bu doğal çünkü tek başımıza o kadar da güçlü olmadığımızı biliriz. Tanrı’nın çağrısını aldığımızda tereddüt edebiliriz. O çağrıyı yerine getirirken korku bizim dikkatimizi dağıtabilir. Bu size oldu mu?

Yeremya genç yaşında Tanrı tarafından çağrıldı ve Tanrı bu tecrübesiz adama şöyle cesaret verdi:

“Onlardan korkma, çünkü seni kurtarmak için ben seninleyim.” Yeremya 1:8

Tanrı Hezekiel’i çağırdığında ve kendi deyimiyle dikbaşlı ve inatçı İsrail halkına peygamberlik etmeye gönderdiğinde ise ona şunları söyledi:

“Alnını çakmak taşından daha sert bir kaya gibi yapacağım. Her ne kadar asi bir halksalar da onlardan korkma, yılma.” Hezekiel 3:9

Korkmamıza gerek yok, çünkü Tanrı zor insanlardan daha güçlüdür.

4) Korkmamıza gerek yoktur, çünkü Tanrı bize esenlik vaat etti!

İsa çarmıha gitmeden çok kısa bir süre önce, öğrencilerini topladı ve onlara yakında gideceğini açıkladı. Öğrenciler üzgün olmalıydı. Ama bir müjde de verdi, onlara Kutsal Ruh’u göndereceğini ve bunun için önce gitmesi gerektiğini söyledi.

Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. Yuhanna 14:27

Sonra o konuşmanın sonunda şu ifadeleri kullandı:

“Bunları size, bende esenliğiniz olsun diye söyledim. Dünyada sıkıntınız olacak. Ama cesur olun, ben dünyayı yendim!” Yuhanna 16:33

Pavlus, Filipililer mektubunu kapatmadan hemen önce şu son öğütleri verdi:

4 Rab’de her zaman sevinin; yine söylüyorum, sevinin! 5 Uysallığınız bütün insanlarca bilinsin. Rab’bin gelişi yakındır. 6 Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. 7 O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır. Filipililer 4:4-7

Bütün olayın merkezinde Mesih’in olduğunu görüyoruz değil mi? Göksel Babamızın kurtuluş tasarısı tam bir bütünlük içinde. Nihai hedef Yeni Yeruşalim’deki yeni yaratılış. Her geçen saniye oraya yaklaşıyoruz.

Bu hedef Mesih aracılığıyla gerçek oldu. Eski Antlaşma döneminde yaşayanlar O’nun sadece belirtilerini gördüler. Yeni Antlaşma döneminde yaşayan ayrıcalıklı bir azınlık O’nun kendisini gördü.

Tanrı’nın insan bedeninde yer yüzüne bir yemlikle gelişine tanık oldular. Öğretişinin ne denli yetkili olduğunu kendisinden işittiler. Tanrı’nın egemenliğinin yaklaştığını duyurarak dolaştı. Öğrencilerine ölüp dirilmesi gerektiğini önceden bildirdi. Belirlenen zaman geldiğinde çarmıha çivilendi, her birimizin günahlarının bedeli olan ölüm cezasını ödedi. 3. gün ölümden dirildi. Zaferi kazandı. Günah yenildi, ölüm yenildi, Şeytan yenildi. Pentikost gününde Kutsal Ruh’u imanlıların üzerine döktü. Bizimle her gün ilgileniyor. Yalnız değiliz. Nihai savaşı kazanmış olan bir komutanın himayesindeyiz.

Ama itiraf ediyorum ki, yine de bazen çok korkuyorum. Bunları bildiğim halde korktuğum zamanlar oluyor. Bazen hastalanıp acı çekmekten, sevdiğim bir insanı kaybetmekten veya başka sebeplerden o kadar korkuyorum ki, devam edemeyeceğimi hissediyorum, cesaretim kırılıyor ve Tanrı’ya odaklanamıyorum. Tanrı’ya odaklanamadığımda çarmıhı hemen kenara bırakıyorum.

Size de bazen böyle oluyor mu?

İsa “Cesur olun” dedi. Cesur olmak korkmamak değil, korkuya rağmen Tanrı’da kalabilmektir. O zaman tekrarlayalım:

1) Tanrı’nın bizimle olduğuna iman ediyor muyuz?

2) Tanrı’nın dış etkenlerden üstün olduğuna ve bizi koruyacağına iman ediyor muyuz?

3) Tanrı’nın zor insanlardan daha güçlü olduğuna iman ediyor muyuz?

4) Tanrı’nın esenlik vaadine iman ediyor muyuz?

Günah, ölüm ve Şeytan yenildiyse, Tanrı bizimleyse, dış etkenlerden üstünse ve bizi koruyorsa, zor insanlardan daha güçlüyse ve esenlik vaat etmişse, geriye korkacak ne kaldı? Belki sorabilirsiniz: Bütün bu gerçekler, şimdiki acılarımızı yok edecek mi? Hayır! Şimdiki bedenimizde nefes aldığımız sürece fiziksel ve ruhsal olarak acılar çekmekten muaf değiliz. İsa “Dünyada sıkıntınız olacak” dedi.

Pavlus bir karşılaştırma yaptı. Romalılar 8:18 Kanım şu ki, bu anın acıları, gözümüzün önüne serilecek yücelikle karşılaştırılmaya değmez.

Hangisine odaklanıyoruz?

Korktuğumuz zamanlarda Tanrı’nın bu sözleri yüreklerimizi doldurup bizi cesaretlendirsin, odağımızı Tanrı’ya geri çeksin ve çarmıhımızı yüklenip Mesih’i izlemeyi hiç bırakmayalım. Unutmayalım ki Tanrı bize korkmamamızı (cesur olmamızı) söylüyor. Amin.

VAAZ 2021.08.15

Mesih’in sevgisini anlayabiliyor musunuz? Aslında belki de soruyu “İnsan aklımızla böylesine bir sevgiyi kavrayabilmemiz gerçekten mümkün mü?” diye de sorabiliriz!

Kutsal Kitap’taki bir kişi bunun mümkün olduğunu düşünüyor. Onu dinleyelim.

Efesliler 3:14-21 14-15 Bunun için, yerde ve gökte her ailenin adını kendisinden aldığı Baba’nın önünde diz çökerim. 16-19 Baba’nın kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu’yla sizi iç varlığınızda kudretle güçlendirmesini ve Mesih’in iman yoluyla yüreklerinizde yaşamasını dilerim. Öyle ki, Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin.

20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir. 21 Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek O’na yücelik olsun! Amin.

Bu, bir Tanrı adamının, hem bir Hristiyan hem de bir kilise topluluğu için ettiği bir duadır. Bu adam, önceden O’nun halkına eziyet eden birisi olmasına rağmen sonradan diyar diyar dolaşıp O’nun müjdesini paylaşarak, bu diyarlarda bazen hapis ve zulümler gören ve en sonunda O’nun için ölerek Tanrı’yı ne kadar sevdiğini kanıtlamış bir kişidir. Pavlus, Mesih’in sevgisini bir ölçüde de olsa anlamıştı ve kilisenin de bu sevgiyi anlaması için dua ediyordu.

Pavlus duasında Tanrı’dan ne istedi? Önce diz çöktü, kendini alçalttı. Sonra Baba’dan kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Kutsal Ruh’u aracılığıyla onları iç varlıklarında kudretle güçlendirmesini, ve iman yoluyla Mesih’in onların yüreklerinde yaşamasını istedi.

  • Hristiyanların Kutsal Ruh aracılığıyla iç varlıklarında güçlenmeye ihtiyacı vardır. Dış varlığın değil, iç varlığın güçlenmesi için dua ediyor. Dış varlık sadece geçicidir. Bir süreliğine var, bir süre sonra artık olmayacak. Eskiyor. Ama iç varlık öyle değil. O her zaman gelişebilir ve her zaman yeni kalabilir. Hristiyanların imanda sağlam olabilmesi için Kutsal Ruh ile iç varlıklarında yenilenmeleri gereklidir. Bu nasıl yapılır? Devamlı Tanrı’nın sözünden beslenerek, sürekli dua ederek ve her gün O’nunla yaşayarak.
  • Hristiyanların ayrıca iman yoluyla Mesih’in yüreklerinde yaşamasına ihtiyaçları vardır. Kutsal Ruh bizi güçlendirince bu mümkün olur. Ama burada şundan da bahsedelim, yürekte yaşamaktan yürekte yaşamaya da fark var. Orada nasıl yaşadığı da çok önemlidir. Biz geçen yıl taşınmadan önce, kedimiz oldukça hareketliydi, çok konuşur ve çok oyun oynardı. Evin her yerinde rahatlıkla patron gibi gezerdi. Enerjisi çok iyiydi. Ama şimdi taşınalı 9 ay oldu ve o hala eskisi gibi enerjik değil. Az yiyor, az konuşuyor ve az oyun oynuyor. Evin bazı odalarına hiç girmiyor. Araştırdığımızda gördük ki sebebi, eski evimizi kendi evi olarak kabul ediyordu ve sonuç olarak kendini evinde hissediyordu. Ama yeni evde asla eskisi gibi olmadı çünkü burada hala kendini evinde hissetmiyor. Doktora götürdüğümüzde doktor iyileşmesi için ilaçtan daha çok, bizim onunla daha fazla onunla oynamamıza, konuşmamıza, ilgilenmemize, vakit geçirmemize ihtiyacı olduğunu söyledi. Çok mantıklı, değil mi? Evet, Tanrı beni affetsin, kedimi örnek göstererek Mesih’i anlatıyorum. Teşbihte hata olmaz demişler. Mesih hangi evde oturduğunuzla o kadar fazla ilgilenmeyebilir. Ama O’nu yüreklerinizde nasıl ağırladığınızla çok ilgilidir! Yüreklerimizde O’nu oraya ait hissedecek şekilde ağırlıyor muyuz? Mesih’i yüreklerimizde öyle ağırlamalıyız ki, orada kendisini evinde hissetmeli. Her odaya rahatça girebiliyor mu? Günahlı yerlere, karanlık yerlere girmesine ve oraları temizleyip aydınlatmasına izin veriyor muyuz? İzin verelim, Mesih yüreklerimize yerleşsin ve orada kendisini evinde hissetsin. İman yoluyla, O’nun yüreklerimizde yaşamasına izin verelim.
  • Pavlus bunları “Baba’dan kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca” istedi. Bu kelimenin “zenginliğince” değil de, “zenginliği uyarınca” olmasına dikkat edelim. Bu ifade bize Tanrı’nın bizi ne kadar büyük bir ölçüde bereketlemek istediğini anlatıyor. Bir kişi “zenginliğince” zenginliğinden arta kalan küçük bir miktarda hediye verebilir. Ama bir kişi “zenginliği uyarınca” hediye vermek isterse, bu hediye zenginliğiyle orantılı olmaz, çok fazla olur! Tanrı bize bu güçlendirmeyi ve Mesih’i bu büyük ölçüde vermek istiyor, az bir miktarını değil.

Pavlus “Öyle ki” diyor ve devam ediyor: “Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih’in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin.”

Pavlus Hristiyanların ve tüm kilisenin Mesih’in sevgisini anlayabilmeleri için dua ediyor. Bilgiyi çok aşan, bu tarifsiz sevgiyi kavramaları için. Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmaları için, bütün kutsallarla birlikte ve sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak. Köklenmek ve temellenmek! Maalesef, hafta içinde Türkiye’nin birçok şehrinde sel felaketleri yaşandı. Bir süre gelişmeleri takip ettim. Haberlerde gördüğüm sel görüntüleri inanılmazdı! Yüksek yerlerden akan sular önlerine çıkan her şeyi yıktı. Bazı ağaçları ve arabaları alıp götürdü, hatta sel bittiğinde ve asfalt göründüğünde fark edildi ki, sel suları asfaltı çatlatmış. Ama dikkatimi çeken bir şey vardı: Bazı ağaçlar akan sel sularının ortasında bütün heybetiyle sapasağlam duruyordu. Sel bazı ağaçları, arabaları alıp götürürken ve hatta asfaltı çatlatırken, o ağaçlar nasıl sapasağlam duruyordu? Çünkü çok iyi köklenmişler. Kökleri çok derin. Bu onları çok sağlam yapıyor ve felaketler onları yıkamıyor. Eğer köklerimiz sağlamsa, Mesih’in sevgisinden sürekli beslenip büyüyorsa, felaketler bizi yıkamaz! Felaketin ortasında, sular ve rüzgarlar önüne aldığını beraberinde götürüp parçalarken, bütün heybetiyle orada duran o ağaç gibi Mesih’te sapasağlam durabiliriz. Eğer her bir Hristiyan böyle Mesih’in sevgisiyle köklenmiş olarak sağlam durursa, kilise sağlam durur. Kilise sağlam durursa, dünyada Tanrı sözü sağlam durur. Bu kişisel bir gereklilik olduğu kadar, kilise için ve Tanrı’nın sözü için de gereklidir. Çünkü felaketler onları da yok etmek istiyor. Tarih boyunca Kutsal Kitap ve kilise yıkılmak istendi ama o sağlam köklenmiş ağaçlar sayesinde onları kimse yıkamadı. Sağlam köklenmiş ağaçlar, yüreğini Mesih’e veren, O’nun sevgisini anlayan ve hayatını ona göre değiştiren, her gün çarmıhını yüklenip İsa’nın ardından giden, O’nun için hayatını bile verebilecek kişilerdir. Onlardan biri miyiz? Öyleysek, nasıl gelişebiliriz, değilsek, nasıl öyle olabilmek için neleri değiştirmeliyiz?

Hristiyan olmak, sadece kimlik kartımızı değiştirmek olmamalı. Onu da yapalım, ama hayatımızın her alanında önceliği Mesih’e verelim. Kilise Pazar gününden Pazar gününe gelinen ve gidilen bir yer olmamalı. Her üyesinin düzenli işleyişiyle sevgide gelişen ve toplumsal meselelere duyarlı olan tek bir beden olmalı. Bunu nasıl yapabilirim, nasıl köklenebilirim, Mesih’in sevgisini nasıl daha çok anlayabilirim diye her birimiz düşünmeli ve dua etmeliyiz.

İmanda ve kilisede köklenmek ve temellenmek, Mesih’in sevgisini anlamakla olur. Mesih’in sevgisini anlamak da O’nun sözünde köklenerek ve temellenerek mümkün olur.

Mesih’in sevgisini anlamak ve anlatmak hangi ölçüde mümkün bilmiyorum. Tanrı’nın bütün doluluğuyla dolmak ne kadar mümkün bilmiyorum. Ama bir şeyi biliyorum ki, bu yazıları Pavlus’a esinleyen ve bize ileten Tanrı, bir derece bile olsa bunun mümkün olduğunu düşünüyor. Pavlus’un sonraki ifadesine bakalım:

20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir. 21 Kilisede ve Mesih İsa’da bütün kuşaklar boyunca sonsuzlara dek O’na yücelik olsun! Amin.

VAAZ 2021.08.01

GİRİŞ

Kararlarımız: Geçtiğimiz hafta boyunca hangi konularda kararlar aldınız?

Hayatınız boyunca kaç tane karar aldınız? Gökteki yıldızlar kadar, kum taneleri kadar?

Çok! Bazıları daha önemsizdir, bazıları çok önemlidir. Bazıları sadece kendimizi etkiler, bazıları kendimizle birlikte çevremizdeki diğer insanları da etkiler.

Gömlek seçeriz, çorap seçeriz. Eş seçeriz, meslek seçeriz, kilise seçeriz.

Hayatımızdaki en önemli karar İsa Mesih’i takip etmek konusundadır. Daha önemli bir karar yok. O’nu takip etmeyi her gün seçeriz. İsa’yı takip etmeyi seçmek, sonsuz geleceğimizi belirleyecek kadar önemli bir karardır.

GELİŞME

İsrail tarihinden önemli bir örnekle bu konuyu ele alalım: Yasanın Tekrarı 30.

1-10 / Tanrı İsrail’le yaptığı antlaşmayı tekrar ediyor.

Peygamberlik EA: İsrail halkı antlaşmaya uymayacak ve sürgüne gidecek. Ama eğer tövbe edip Tanrı’ya dönerlerse onları affedecek, dünyanın öbür ucuna sürülmüş olsalar bile onları ulusların arasından yeniden toplayacak. Miras olarak vaat edilen ülkeye onları geri getirecek. Gerçekten öyle oldu!

YA: Sizin ve çocuklarınızın yüreğini değiştirecek. Öyle ki, O’nu bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız. Yasanın Tekrarı 30:6 Yeni çeviri

Ve Allahın RABBİ bütün yüreğinle ve bütün canınla sevmek için yaşıyasın diye, Allahın RAB senin yüreğini ve zürriyetinin yüreğini sünnet edecek. Yasanın Tekrarı 30:6 Eski çeviri

Tek bir yürek, tek bir yaşam tarzı vereceğim onlara; gerek kendilerinin gerekse çocuklarının iyiliği için benden hep korksunlar. Yeremya 32:39

Sizi uluslar arasından alacak, bütün ülkelerden toplayıp ülkenize geri getireceğim. Hezekiel 36:24

Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen yeni antlaşmadır. Luka 22:20

Yeni Antlaşma: Yasa tamamlandı. Tanrı beden alıp yeryüzüne geldi, İsa ile kendisini en üst noktada bizlere açıkladı. İsa çarmıh üzerinde günahlarımızın bedeli olan ölüm cezasını ödedi. 3. gün dirildi ve sonra göğe yükseldi. İkinci kez geldiğinde yargıç olarak gelecek ve o zaman tam kurtuluşa erişeceğiz. Bunların hepsi, İsa’nın çarmıh üzerinde akıtılan kanıyla gerçekleşen Yeni Antlaşma aracılığıyla mümkündür.

Baba Tanrımız İsa Mesih aracılığıyla yüreklerimizi sünnet etmiştir, bize yeni bir ruh vermiştir ve zamanı geldiğinde O’nun egemenliğinde göreceğiz ki orada tüm imanlılar yeryüzündeki tüm uluslar arasından alınmış ve vaat edilmiş olan egemenliğe getirilmişler.

Eski Antlaşma metninin 2 anlamı.

11-14 / Tanrı’nın sözü nerededir? Uzaklarda aramaya gerek yok. İnsanlar Tanrı’yı uzaklarda arıyor. Kalın kitaplarda, teoloji okullarında veya Barnabas İncili gibi yanlışlarla dolu kitaplarda. Tanrı hiç kimseden imkansız bir şey yapmasını istemiyor. Dağları yarmaya, denizleri aşmaya gerek yoktur. Kutsal Kitap’a ve Kutsal Ruh’a ihtiyacımız vardır. Onlara itaat etmekten başka hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.

EA zamanında aklanmak için günahtan tövbe etmek ve suça göre belirtilen kurbanları sunmak gerekiyordu. Çünkü bu kurbanlar Mesih’in örnekleriydi. Şimdi ise günahkar insanlar olarak tek yapmamız gereken şey tövbe etmek ve Mesih’e iman etmektir.

Romalılar 10:5-8 Musa, Kutsal Yasa’ya dayanan doğrulukla ilgili şöyle yazıyor: “Yasa’nın gereklerini yapan, onlar sayesinde yaşayacaktır.” 6-7 İmana dayanan doğruluk ise şöyle diyor: “Yüreğinde, ‘Göğe –yani Mesih’i indirmeye– kim çıkacak?’ ya da, ‘Dipsiz derinliklere –yani Mesih’i ölüler arasından çıkarmaya– kim inecek?’ deme.” 8 Ne deniyor?

“Tanrı sözü sana yakındır,

Ağzında ve yüreğindedir.” İşte duyurduğumuz iman sözü budur.

Yas. 11:18-29 Bu sözlerimi aklınızda ve yüreğinizde tutun. Bir belirti olarak ellerinize bağlayın, alın sargısı olarak takın. 19 Onları çocuklarınıza öğretin. Evinizde otururken, yolda yürürken, yatarken, kalkarken onlardan söz edin. 20 Evlerinizin kapı sövelerine, kentlerinizin kapılarına yazın.

Hepsi bu kitapta mevcuttur: Kutsal Kitap’ta.

15-20 / Musa halka açık bir çağrı yaptı: Yaşamımı seçeceksiniz, yoksa ölümü mü? Kutsamayı mı seçeceksiniz, yoksa laneti mi? Yaşamı seçin, söz verilen ülkede huzur içinde yaşayın!

O ülke neresidir? Tanrı’nın egemenliğidir.

MESAJ

Şimdi sorabilirsiniz: İyi hoş diyorsun da, biz zaten bir karar vermişiz. Vermemiş olsak şimdi burada kilisede ne işimiz var, neden oturmuşuz yarım saattir seni dinliyoruz?

İsa Mesih’e iman etmeye karar vermiş olabiliriz. Bu çok iyidir. Canlarımızın kurtuluşu için O’na iman etmemiz yeterlidir. Sadece iman ile kurtuluruz (4 sola). Kutsal Yazılar, lütuf ve Mesih. Ama Mesih’i izlemenin her gün verilmesi gereken bir karar olduğu konusunda ısrar ediyorum.

Luka 9:23 “Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin”

Bugün hangi kararı vereceğiz? En önemli şey bile olsa, bir kez Mesih’e iman etmek ve Hristiyan olmakla Tanrı’nın bizden tüm isteğini yerine getirmiş olacak mıyız? Kimliğimize Hristiyan yazdırarak veya Pazar gününden Pazar gününe kiliseye gelip giderek Tanrı’nın bereketleriyle dolu bir yaşam yaşayabilir miyiz? Hayır. İlk başta anlamayız ama birkaç yıl içinde bir Ferisiye dönüşürüz.

Kutsal Kitaplarımızı raflardan indirmenin zamanıdır. Kutsal Ruh ile dua ederek, Tanrı’nın sözlerini her gün okumamızın ve günlük hayatımızı Mesih’le yaşamaya başlamanın zamanıdır. Ağzımızdan çıkan sözleri ve yüreklerimizdeki arzu ve düşünceleri Kutsal Kitap’a göre değiştirmenin zamanıdır. Şimdi.

John Wesley’in annesi Susanna Wesley: Ya bu kitap seni günahtan uzak tutacak ya da günah seni bu kitaptan uzak tutacak.

Yeşu 24:15 İçinizden RAB’be kulluk etmek gelmiyorsa, atalarınızın Fırat Irmağı’nın ötesinde kulluk ettikleri ilahlara mı, yoksa topraklarında yaşadığınız Amorlular’ın ilahlarına mı kulluk edeceksiniz, bugün karar verin. Ben ve ev halkım RAB’be kulluk edeceğiz.”

Yas. 30:19 Yaşamı seçin ki, siz de çocuklarınız da yaşayasınız. Dua edelim.